Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
AYLAK B LG Bitkiler aslında tek başlarına değil; Muazzam bir sosyal ağ sayesinde kardeşçesine yaşıyor Bitki dünyasındaki kimyasal alışverişi yakından inceleyen bilim insanları, bitkilerin kendi aralarında özel bir iletişim ağı kurduklarını ortaya çıkarttı. Bitkiler bu şekilde bilgi alışverişinde bulunuyor, birbirlerinin eksikliklerini tamamlıyor ve tehlike durumunda bir diğerini uyarıyor. B ir süredir bitkilerin birbirleriyle iletişim içinde olduğu biliniyordu, ancak aralarındaki iletişimin ne kadar gelişmiş ve karmaşık olduğu yeni yeni anlaşılıyor. Bitkiler sürekli olarak bir diğerinin kimyasal “gevezeliğine” kulak verirler. Bunu bazen bencillikten, bazen de yardım amacıyla yaparlar. skandinavya’ya özgü orman gülü bitkisinde olduğu gibi bazı bitkiler, sınırlı kaynaklarını paylaşarak komşularına destek olur. Diğerleri yakın akrabalarını tanır ve onları yabancılar karşısında kayırır. şırken, arıların dikkatini çekmek için koku ve renk silahlarını kuşanıyorlar. Bitkilerin gizli sosyal yaşamlarını daha iyi anlamanın yolu, ileri teknoloji ürünlerinden yararlanarak dikkatli bir gözlemden geçiyor. Öncelikle işe yeraltındaki rizosfer (bitki köklerini doğrudan doğruya çepeçevre saran ve fiziksel, kimyasal, biyolojik özellikleri bitkiden bitkiye değişen ekosistem) başlamak gerekir. Orman tabanının altındaki her avuç toprak milyonlarca minik organizma içerir. Bu bakteri ve mantarlar bitkinin kökleriyle sembiyotik bir ilişki kurarlar. Bu şekilde bitkinin su ve yaşamaları için gerekli olan nitrojeni emmesini kolaylaştırırlar. Bunun karşılığında sabit bir besin kaynağına sahip olurlar. Şimdi rizosfer tabakasının daha yakından gözlenmesiyle, mantarların bir düzineden fazla ağaç kökünü uzantılarıyla birleştirdiği ortaya çıkıyor. Bazen bu birleştirilen bitkiler, aynı türden olmayabiliyor. Ayağımızın altındaki bu ağ gerçek bir sosyal ağdır. Bunların üzerindeki radyoaktif karbon izotoplarının hareketlerini izleyen Simard, su ve besinlerin “karnı tok ağaçtan”, “aç ağaca” doğru aktığını keşfetti. 2009 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre bir cins çam türünde, daha yaşlı ağaçlar karbon ve nitrojen içeren moleküllerini aynı türün fidanlarına aktarıyor. Böylece fidanlar daha sağlıklı bir gelişim gösterebiliyor (Ecology, vol 90, p 2808). Bitkiler yiyeceklerini paylaştıkları gibi bilgilerini de paylaşırlar. Biyologlar bir süredir saldırıya uğramış bitkilerin havadan savunma sinyalleri gönderdiği biliyorlar. Örneğin bir tırtıl domates fidanını yemeğe başladığı zaman, yapraklar zehirli bileşimler salgılar. Bu bileşimler, saldırganı kaçırttığı gibi komşu bitkileri de kendi savunmalarını hazır duruma geçirmeleri için uyarır. Çin, Guangzhou’daki Güney Çin Ziraat Üniversitesi’nden Yuan Yuan Song ve ekibi, benzer kimyasal alarm çağrılarının, havadan olduğu gibi yerin altından da yol alıp almadığını araştırdı. Deneyde bir grup domates bitkisine hastalık yaratan mantar bulaştırıldı ve bunların yeraltındaki kökleriyle bağlantısı olan ikinci bir domates grubunun tepkileri ölçüldü. Hastalıklı bitkinin toprak üzerindeki kısmı plastik torbalarla sıkı sıkıya örtülerek havadan iletişim kurması engellendi. Bütün buna karşın sağlıklı domates grubunun savunma amaçlı kimyasal maddeler salgılamaya başladığı tespit edildi. Bu da bitkilerin alarm uyarılarını yeraltında da yürüttüğü anlamına geliyordu (PLoS One, vol 5, p e13324). Song’un bulduklarıyla ilgili olabilecek bir diğer keşif de bazı bitkilerin kendi türünden gelenleri tanıyabilmesi ve ortak çıkarları için birlikte hareket etmeleri. Fort Collins’teki Colorado State University’den Amanda Broz, söğüt otu (Persicaria praetermissa) denilen sinlerin daha ekonomik olarak paylaşılmasında büyük fayda sağlanabilir. Bu eski bir tekniktir. Çiftçiler, deneme yanılma yöntemiyle veya yakın gözlem ile bu tekniği yıllardan beri uygular. Örneğin fasulye nitrojeni artırdıkları için diğer bitkilerin gelişimini hızlandırır. Avrupalılar 15.yüzyılda Amerika’ya ayak bastıklarında Yerlilerin mısır ile fasulyeyi birlikte aynı tarlada yetiştirdiği gördü; mısır bitkisi fasulyeler için sarılacak bir doğal sırık vazifesi görüyordu. Şimdi en son bilgilerden yararlanarak monokültür ile bağlantılı sorunları yeni ve daha yararlı ilişkilerden yola çıkarak çözebiliriz. Tek bir zararlı mantar veya bakteri genetik olarak benzer bitkilerin ekili olduğu koca bir tarlayı silip süpürdüğü zaman, çiftçiler genellikle bol miktarda böcek ilacından yararlanır. Oysa bunun yerine birbirlerinin zararlılarını kovacak bitki kombinasyonu havadan ve toprak altından haberleşerek doğal yoldan bu mücadeleyi başlatabilir. Cahill’in bir düşüncesi daha var. “Gübre tarlanın her noktasına eşit olarak dağıtılmıyor” diye konuşan Cahil, Belki de birbirleriyle daha yakın ilişkiler kuran bitkileri aynı tarlada yetiştirmeliyiz. Böylece gübreyi paylaşabilirler” diyor. Aynı şekilde Simard, bitkilerin toprak altında kurdukları sıkı ağlardan yararlanarak yaşlı ve genç bitkilerin birlikte yetiştirilmeleri gerektiğini düşünüyor. Örneğin yaşlı ağaçların hemen temizlenmemesini, genç filizlerin büyükbabalarının toprak altında kurduğu ağlardan yararlandığını düşünüyor. Ayrıca çiftçilerin agresif bir sulama ve gübreleme faaliyetinden uzak durmalarını, çünkü bu uygulamaların toprak altındaki hassas ağa zarar verebileceğini öne sürüyor. Ne var ki bu taktikleri hemen yaşama geçirmeye başlayacak aşamaya daha gelemedik. Bu konuda daha netlik kazanması gereken pek çok nokta var. Dudley, “Bundan sonraki aşamada köklerin nasıl büyüdüğünü izlemek ve havadan nasıl iletişim kurduklarını anlamak için daha gelişmiş tekniklere ihtiyacımız var. Bunun yanı sıra hangi genetik faktörlerin bu iletişimi etkilediğini ortaya çıkartmamız gerek. Bu aşamada bizi en fazla zorlayacak olan moleküler bazdaki çalışmalar. Ancak bu alanda da önemli adımlar atılmış biliniyor” diyor. Bitkilerin karmaşık ilişkileri olduğu gerçeği yerleşik kafa yapısında köklü değişikliklerin yapılmasını zorunlu kılıyor. Biedrzycki bu değişikliği şöyle özetliyor: “ nsan çok uzun süredir bitkilerin toprak üzerinde öyle, sabit durduğunu sanıyordu. Ancak sandığımızın aksine hayatta kalmak için büyük bir mücadele veriyorlar. Bu da bitkilerin, kimyasal iletişim yoluyla çevrelerindeki koşulları değiştirme yeteneğine sahip oldukları anlamına geliyor. Tek hücreli organizmaların bile birbirleriyle etkileşim içinde oldukları bilinirken, bitkilerin karmaşık bir iletişim ağına sahip olmaları insanları niçin şaşırtıyor?” Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 26 Mart 2011 www.botany.hawaii.edu/faculty/wong/BOT135/Lect26.htm http://www.sciencedaily.com/releases/2008/03/0803040 75746.htm Tahir M. Ceylan tahirmceylan@gmail.com Bebek kendi başına yürüme yetisi kazandıktan sonra anneden bağımsız bir yapı olduğunu algılamaya başlar, anneyle arasında bir mesafe olduğunun, annenin bittiği noktayla kendisinin başladığı nokta arasında bir mesafe olduğunun ayırtına varır. Taklit Bu durum onun için önemli bir değişikliktir. İlk kez annenin devamı bir yapı olmadığını fark eder. Bu durum bebek için dayanılması zor bir konumdur. Bebek bu travmadan annenin devamı olduğu, ikisinin ortak benlik bütünlüğü içinde bir yapı taşıdığı yanılsamasını yeniden kazanmak için onu taklide başlar. Anneyi taklit etmek demek annenin parçası olmak yanılsamasını verir bebeğe. Beraberce kollarını kaldırmak, beraberce gülmek sanki aynı beyinden idare edilmek gibidir, dolayısıyla kopukluğa dayanamamak taklit ederek “birleşme”yle ortadan kaldırılır. Dikkat edilirse çocukluk bebeklik dönemine kadar regrese olan (gerileyen) şizofren hastalarda da karşısındaki kişiyi ekolali (onun söylediği sözü söylemek), ekopraksi (onun yaptığı hareketi yapmak) ile taklit etmek vardır. Taklit bütünleşme yanılsaması yaratarak ayrı olmanın verdiği bunaltı halinden kurtulmak için gerçekleştirilir. Erişkin yaşlarda ortaya çıkan dalkavukluk, şaklabanlık gibi bir güce yakın olma ve onu paylaşma davranışları da, erken dönemdeki taklit davranışının uzaması gibi patolojik formlardan köken alır. Annenin bebeğini coşkuyla bağımsızlaştırma çabaları taklit döneminin fazla uzamamasını sağlayarak patolojik formların gelişiminin önünü keser. Ama anne bebeğe coşku içinde bağımsızlık veremezse bebek taklit ederek bütünleşmeyi yaşamı boyunca süren bir davranış modeli haline çevirebilir ve annenin yerine başka güçlü yapıları (iş hayatındaki, sosyal yaşamdaki güçlü kişilikler) geçirerek, onları taklit ederek, onlara öykünerek var oluşunu sürdürür. Bir kere anneden ayrı oluşun farkına varıldıktan sonra ama, hiçbir zaman yeniden bütünleşme gerçekleşemez. Bu yöndeki denemeler gerek anne gerek bebek tarafından sürekli bozulur, araya bir kere nesnelerin girdiği durum artık geri dönüşsüz bir durumdur, özne nereye giderse nesnesini de beraberinde götürür ve etrafında nesneleri olan başka öznelerle aradan bu nesneleri çıkararak bütünlük kurmak imkânsızlaşır, çünkü bütünlük kurmak ancak ortak benliğin ilk primitif formlarının birbirine aracısız dokunmasıyla mümkündür. Bu durumun tek istisnası şizofren hastalardır, onlar nesneleri kullanamayarak aradan nesneleri zorunlu olarak çıkarmış ve yeniden anneyle bütünleşmiş olurlar. Nesne bozandır, yalnızca öznenin bütünsel ve köklerine ekli duruşunu değil, aynı zamanda tekil duruşunu da bozan. Bu sırada önemli bir değişiklik daha olur. Bebek nesnelerin ortasında kendini evrensel olarak merkezi bir referans noktası olarak algılamaya başladıkça, annesini de daha önceden bir referans noktası olarak algıladığını hatırlar ve zihninde tek bir referans noktasından iki referans noktasına doğru bir kayış olur. Bu durumda hem annesinin hem kendisinin omnipotesi (tümgüçlülüğü) yara alır, çünkü madem anneden başka bir referans noktası var ve yine madem kendinden başka bir referans noktası daha vardı, o zaman omnipotens ikiye bölünmüş ve doğal olarak zayıflamış demektir. Kolayca tahmin edileceği gibi, bir süre sonra diğer kişilerin de etrafında nesneler olduğu fark edilerek omnipotens giderek artan sayıda bölünmeye uğrar. Bu durum sonunda nesne ilişkilerinde olağan güçlülük haline dönüşmenin ön adımları olsa da her kişi olağangüçlülük deneyimlerine tümgüçlülükten geldiği için, olağangüçlülük duygusunu uygun koşullar olduğunda kolayca geriye doğru tümgüçlülük duygusuna taşıyabilir. Bebek anneyi taklit ettiği zaman nesnelerle ancak kesik kesik bağ kurabilir, bebeğin taklit etmeden nesneyle kurduğu ilişki anne tarafından coşkuyla ve taklitle (bebeğin o sırada yaptığı bir hareketi, örneğin bebeğin yüz ifadesini anne tekrar ederek bebeğe cesaretlendirici bir özgüven enjekte etmesiyle) karşılandığında bebek annenin kendisini takip ettiğini ve asıl referans noktasının anneden kendine geçtiğini hissettiğinde, işte o zaman mutlak dışlık [insanın bireysel varoluşunda mutlak bir içlikten mutlak bir dışlığa doğru döndüğünü ifade eden dışlaşma düşüncesindeki dört evrenin sonuncusu (Ceylan 2011)] aşamasına, bağımsız varoluşa adım atmış olur. Çünkü o noktada artık bebeğin yalnızca kendisiyle sınırlı kalarak nesne ilişkisi kurabileceğini ve anneden bağımsız biçimde nesneleri kendi doyumu için kullanabileceğini anlaması mümkün olur. Nesneleri kendimiz için kullanan da en çok ellerimiz olduğuna göre her insanın sonraki dönemdeki annesi elleridir. Ceylan ME Externalization RCHP Yıl 3 sayı 12(basımda). TOPRAK KARDEŞL Ğ BES N PAYLAŞIMI Huş ağacı komşularından böcekleri kaçıran kimyasalları ödünç alır. B LG PAYLAŞIMI Yeni yetişen çam ağacı. CBT 1256/ 10 15 Nisan 2011 KEND TÜRÜNÜ KAYIRMA EĞ L M CBT 1256/ 11 15 Nisan 2011 “Bitkiler gece kulüplerine gitmezler, sinema izlemezler. Ama zengin bir sosyal ağları vardır” diye konuşan Kanada’daki University of British Columbia’dan orman çevre uzmanı Suzanne Simard, “Birbirlerine destek oldukları gibi, birbirleriyle kavga da ederler. Bitkilerin işaret dilleri ve iletişim yolları hakkında bilgimiz arttıkça öğrendiklerimiz bizi büyülüyor” diyor. Fotoğrafçılık tekniklerinin gelişmesiyle birlikte, yoğun bir bitki nüfusuna sahip ormanlarda tek tek her bitkinin hayatta kalmak için nasıl mücadele verdiğini belgelemek artık mümkün. Orman arazisinde taze bitmiş filiz ve fidanların köklerine yer açmak için verdikleri uğraş artık adım adım izlenebiliyor. Yere düşen yaşlı ağaçlar, genç fidanlar için besin kaynağı oluyor. Sarılacak bir kütük arayan sarmaşıklar, büyük bir telaş içinde önüne gelen her ağaca saldırıyor. Yabanıl çiçekler bahar aylarında çiçeklerini açmak için birbirleriyle yarı YAŞAM MÜCADELES N N BELGELER bitkiyi bir serada hem çim bitkisiyle hem de diğer söğüt otlarıyla yan yana yetiştir Kökleri saran mantar iplikçikleri fiziksel olara bitkileri birbirine bağlar. di. Daha sonra üzerlerine methyl jasmo Böylece yetişkin ağaçlar filizlerini besler. nate olarak bilinen bir kimyasal püskürttü. Bitkiler yara aldıkları zaman bu kimyasal maddeyi salgılarlar. Söğüt otunun tepkisinin KEND TÜRÜNÜ TANIMA YET S komşularına bağlı olarak geliştiği görüldü. Kendi türüSon birkaç yıldır akrabalık ilişkilerini tespit etme yenün üyeleriyle yan yana büyüyen söğüt otu, savunma tisinin başka bitkilerde de olduğu anlaşıldı. Bitkilerin “lasını güçlendirmek için yaprak toksinleri üretti. Ancak boratuvar sıçanı” olarak tanımlanan Arabidopsis thakomşusu çimen olan söğüt otu, yaprak ve gövdesinin ge liana* bu bitkilerden biri. Bazı botanikçiler bu sonuçlişimine odaklanmayı tercih etti. (BMC Plant Biology, lara bakarak bitkilerin hayvanlarda olduğu gibi akravol 10, p 115) balarını tanıma yetisine sahip olduğu ileri sürüyor. Bu Bu tür bir ayırım anlamlıdır, çünkü söğüt otu, doğal yeti sayesinde bitkiler akrabalarına yardım edebiliyor; ortamında, tek bir bitki türü olarak yoğun bir biçimde üremelerini kolaylaştırıyor. kümelenmiş olması durumunda, çok sayıda zararlı böAkraba tanımanın evrimsel bir mantığı da var. Bu ceği kendine çeker. Ancak diğer söğüt otlarıyla işbirli yetenek sayesinde bitki genlerinin bir sonra nesle geçği içinde savunma yaparlarsa, böcekleri uzaklaştırmaları mesini garanti altına almış oluyor. Dudley bu yeteneğin kolaylaşır. Oysa söğüt otları normal çim bitkisi ile ku hayvanlar alemindeki yararlarının bitkilerde de geçerşatılmış ise en doğru strateji, savunmayı komşulara bı li olduğuna dikkat çekiyor. Akrabaları tanıma özelliği aynı zamanda akraba bitrakmak ve kendi büyümesine öncelik tanımaktır. kilerin de hayatta kalma şansını arttırıyor mu? Davis’teki Broz’un bu araştırması geçen yıl yayımlandı. Bu nedenle bitkilerin kendi türünden olanları nasıl tanıdığı Kaliforniya Üniversitesi’nden Richard Karban’ın yükonusunda yeterli araştırma henüz yapılamadı. Buna kar rüttüğü çalışma bu sorunun yanıtını araştırdı. Karban çöllerde yetişen bir çalılık türü olan Arteşın bir bitkinin aile değerlerine ne kadar bağlı olduğu, misia absinthum bitkisini (Türkçede pelin olarak bili2007 yılında yapılan bir araştırmada tüm yönleriyle açıklık kazanmıştı. Bu çalışma Kanada, Ontario’da McMas nir) araştırdı. Bu bitki böcekleri uzaklaştırmak için çeter Üniversitesi’nden Susan Dudley tarafından yapıl şitli kimyasallardan oluşan bir koku salgılar, Karban, saldırı tepkisini doğurmak amacıyla tek bir bitkinin yapdı (Biology Letters, vol 3, p 435). Dudley, ABD’de Göller Bölgesi’nde yetişen turpgiller rağını kestiği zaman, kendi benzerleri arasında yetişen sınıfından eğri büğrü bir otu (American sea rocket) in bitkinin, farklı bitkiler arasında büyüyen bitkiye göre daceledi. Çalışmada farklı türde bitkilerle birlikte yetişen ha yoğun bir salgı çıkarttığını gözlemdi. Dahası, beş ay bitkinin köklerini olabildiğince uzağa uzattığı, alabildiği sonra bile komşu akrabaların tırtıllardan diğer zararlı bökadar suyu ve besinleri emmekte tereddüt etmediği or ceklerden daha az zarar gördüğü ortaya çıktı (Ecology Lettaya çıkmıştı. Ancak Dudley aynı alana aynı türden bit ters, vol.12, p 502) kileri ektiği zaman bitki köklerini bu kadar uzatmıyor B TK LAR ARASINDAK SOSYAL ve besin ve suyu paylaşıyordu. Bunu izleyen bir başka çalışmada Newark’taki De AĞLARIN NSANLARA YARARI laware Üniversitesi’nden Meredith Biedrzycki ile işbirliği Kanada’daki Alberta Üniversitesi’nden James Cayapan Dudley, bu sinyallerin eksüda (rizosfere uzanan hil, son günlerde bitkilerde ortaya çıkan bu yoğun sosköklerin salgıladığı fenol, flavanoid, şeker, organik yal ağın tarımsal faaliyetlerde çok büyük bir potansiyel asit, amino asit ve proteinten oluşan kokteyl) şeklini al taşıdığını ileri sürüyor. Bu stratejilerden biri birbiriyle dığını keşfetti. Bütün bunların bitkilerin akrabalarına ilişkisi olan bitkilerin yan yana ekilmesi. Örneğin farklı bitkiler yan yana ekildiğinde, zarartanımalarına nasıl yardım ettiği henüz bilinmiyor lı böceklerle mücadelede, arıların ilgisini çekmede ve be(Communicative&Integrative Biology, vol 3, p 28). KÖKLÜ DEĞ Ş KL K GEREKL ! *Arabidopsis thaliana, turpgiller (Brassicaceae) familyasından görece sık rastlanan bir bitki türü.. 30 santimetre boya kadar büyüyebilen, gösterişsiz, kısa, tek yıllık otsu bitkidir. Bir rozet bitkisi olup, internodu yuvarlaktır. Dipteki yaprakları genelde tırtıllı, buna karşın internod yaprakları genelde düzdür. Beyaz olarak çiçek açar ve çiçeklenme zamanı nisandan mayısa kadardır. Çiçekleri 2 ile 4 milimetre kadardır. Bundan başka, 10 cm ile 20 cm’ye kadar boya ulaşabilen bezelye kabuğu şeklinde meyveleri vardır. Kökü 40 cm derinliğindedir.