Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) 12 Nisan 1993’te internetle tanışan Türkiye bu yıl internetin onsekizinci yaşını kutluyor. Bilişim STP Platformu’nun organizasyonuyla yine tüm yurda yayılmış ücretsiz etkinliklerle... Mustafa Şekib Bey ve evrim teorisi Mustafa Şekib (Tunç) Bey, 1928 yılında harf devriminden hemen önce yayımlamış olduğu Terakki Fikri kitabının “Darwin’in Zuhuru” başlıklı bölümünde evrim teorisini incelemekte ve yorumlamaktadır. “Darwin’in Zuhuru” bölümü, ülkemiz tarihinde bir telif eserde evrim teorisine ayrılmış ilk kitap bölümüdür. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com İnternetin Doğum Günü! 12 Nisan tarihi Türkiye’de internetin doğum günü. 12 Nisan 1993’te Türkiye ilk kez internete bağlanmıştı. Bir başka deyişle internet Türkiye’de onsekizini dolduruyor. Öte yandan son 13 senedir Bilişim STP Platformu’nun liderliğinde Nisan ayı içinde internetin doğum günü tüm ülkemize yayılmış etkinliklerle kutlanıyor. Internet Haftası bu yıl da 1124 Nisan tarihleri arasında ondördüncü kez tüm yurtta kutlanacak. Platform’un hazırlamış olduğu web sitesinden çeşitli illerimizde yapılacak etkinliklere erişmek mümkün. Örneğin Sinop’ta tüm okullar konuyla ilgili afişlerle süslenmiş olup, kutlama süresince okullarda öğrencilere internet hakkında bilgilendirme yapılacak. 20 Nisan’da Ardahan Üniversitesi’nde Internet, Bilgi Toplumu ve Sosyal Ağlar adlı bir konferans var. 18 Nisan’da Hakkari Üniversitesi’nde Internet, Bilgi Toplumu ve Türkiye isimli konferans sunulacak. 22 Nisan’da Mardin Midyat Meslek Yüksekokulu’nda Linux ile ilgili bir etkinlik var. Osmaniye’de Korkut Ata Üniversitesi’nde ağ güvenliğinden Microsoft uygulamalarına dek çeşitli öğretici etkinlikler organize edilmiş durumda. Keza Tunceli’de, G.Antep’te, K.Maraş’ta, Manisa’da, Uşak’ta, Bursa’da, Van’da, D.Bakır’da, Bitlis’te, Batman’da etkinlikler gerçekleştirilecek. Aktif Katılım Çağrısı’nda da belirtildiği üzere Internet Haftası’nın amacı “... toplumda internet kültürünü yaymak, internet bilincini yaratmak, interneti tanıtmak, büyütmek, yeni projeler başlatmak, sorunları ve çözüm yollarını tartışmak, kısaca interneti Türkiye gündemine yerleştirmek”tir. Bunun için aslında herkese irili ufaklı görevler düşmekte. Eğer interneti ülkemiz geneline yayarak, bu altyapıdan istifade etmeyi her bir vatandaşımıza götürme ortak vizyonunda birleşiyorsak... Örneğin medya kuruluşları bu tarihlerde yayınlarında internet haftası etkinliklerine yer verebilir, kamu kurum ve kuruluşları etkinliklerin düzenlenmesini organize edebilir, özel kuruluşlar bu etkinliklere çeşitli seviyelerde sponsor olabilir. Konu sadece etkinlik organizasyonları ile sınırlı değil tabii. İçerik açısından da konuya eğilmek gerekir. Örneğin kamu kurumlarının web sitelerinin içeriği amaca uygun ve güncel durumda mı? Web 2.0 mantığı ile site sakinleriyle yeterli etkileşim kurulabiliyor mu? Verilen kamu hizmetleri internet üzerine taşınmış mı; taşınabilir mi? Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da stratejik beklentiler aynı kategorilerde sunulmakta. Bunlar; bir okulu internetle bütünleştirmek, bir halk kütüphanesini internete bağlamak, kültürel bir mirasımızı internete taşımak, belediyeler bünyesinde halka açık internet evleri hizmeti sunmak, üniversitelerin ürettiği tüm bilimsel verileri, tezleri, ders malzemelerini vb internet üzerinden sunabilmek, bir edevlet hizmeti başlatmak! Görüldüğü gibi aslında yapılacak çok şey var! Bilişim STK Platformu, bu yıl “... öne çıkan sosyal ağlar, demokrasi, yasaklar ve ifade özgürlüğü, güvenli internet konularında toplumu bilgilendirmeye önem verilmesini” istiyor ve bekliyor. Internet Haftası vesilesiyle bu kavramların medyada uzmanları tarafından tartışılması ve kamunun aydınlatılmasının sağlanması, bilgilenme ve fikir üretme açısından bir zorunluluktur. Aksi taktirde gündeme gelecek olan vakalar çerçevesinde anlık tepki şeklinde yapılacak açıklama ya da değerlendirmelerle gün kurtarılmaya, (güya) toplum aydınlatılmaya devam edecek! M ustafa Şekib (Tunç) Bey (18861958), Terakki Fikri, Menşei ve Tekamülü adlı eserinin “Darwin’in Zuhuru” başlıklı bölümünde (s.129134), Darwin’in türlerin evrimi ve kökeniyle ilgili teorisinin ortaya çıkışını materyalizmin gelişimiyle ilgili görmekte ve şunları söylemektedir: “Ne Berkeley’in psikolojik idealizmi, ne Kant’ın deney ötesi idealizmi, ne de Hegel’in mutlak idealizmi, yenilerin materyalizmini durduramamıştı. Çünkü fizik hadiseler sahasında riyazi (matematiksel) bir katiyetle ifade edilmiş tabiat kanunlarına vasıl olan materyalist zihniyet, idealist veya spiritüalist zihniyetten çok daha emin ve müspet neticeler veriyordu. Bunları gördükten sonra materyalizmin arkasını bırakmak artık elde değildi. Onun prensip ve kaidelerini hayat hadiseleri sahasında da tecrübe ve tatbik etmek lazımdı. 19. asrın tabiatçıları işte buna çalıştılar....Yenilerin 19. asırda inki “Bütün bu tahavvüllerde (dönüşümlerde) yegâne âmil, maddi muhitin zorlaması olup, bunda şuurlu ve âkıl (akıllı) hiçbir müdahale yoktur.” “Darwin’in hayati rekabet veya hayat kavgası tabirleriyle ifade ettiği yaşamak kanununun münhasıran (sadece) mekanik olduğu bir bedahet (apaçıklık) halinde ispat edilmiş değildir. Fazla olarak hayatın tekevvününü (oluşumunu) muhite tabi bir beka zarureti halinde görmesi ve her muhitin kendisine layık olanı yaşattığını kabul etmesi, uzviyette (canlılıkta) karşı koyulması ve yok edilmesi imkânsız bir yaşama cehd (çaba) ve iradesinin mündemic olduğunu (içerildiğini) dolayısıyla teslim etmektir”. “Yaşamak iradesini yani rekabet ve hayat kavgasını tam zamanında ve yerine göre sarf ve isaleye (yönlendirmeye) dikkat edip bunda ehliyet ve mümarese (alışıklık) sahibi olmak; işte darvinizmin manevi özü ve hakikati bu olsa gerek.” Mustafa Şekib Bey, Darwin’in evrim teorisini birçok yönüyle doğru kavramış ve sunmuş olmakla birlikte, birbirine bağlı iki önemli hataya düşmektedir. Birincisi, Darwin’in evrim teorisini, materyalizmin hayat hadiseleri sahasındaki bir uygulaması ve zaferi olarak görmektedir. Bu düşünce doğru değildir. Mustafa Şekib Bey elbette bu değerlendirmesinde yalnız değildir ve döneminin genel yaklaşımını yansıtmaktadır. Fakat Darwin’in evrim teorisi, her ne kadar 19. yüzyılın ikinci ve 20. yüzyılın birinci yarısında materyalizmin gelişmesine katkıda bulunmakla birlikte, ne Darwin’in kendisinin, ne de inceleme yönteminin materyalist olduğu söylenebilir. Darwin’in yaşamı boyunca yaptığı araştırmalarda kendisine yön gösteren ilke, gerçeği olgularda arama ilkesidir. Bu ilke elbette doğa üstü güçleri, inceleme alanının dışına çıkarttığı için materyalizme yakın durmakla birlikte, akıl ve irade aracılığıyla değişme faktörlerini hesaba katmasıyla da materyalizmden önemli bir noktada ayrılmaktadır. Darwin hiçbir zaman, maddi olana ilkesel olarak üstünlük tanıyan bir tutum içinde olmamıştır. Bu nedenle Darwin’i eğer felsefi bir terimle nitelendirmemiz gerekirse, materyalist yerine, bilimsel realist olarak nitelendirebiliriz. Mustafa Şekib Bey’in bu hatasıyla ilişkili olan ikinci hatası ise, Darwin’in türlerin farklılaşmasını sadece mekanik bir şekilde açıkladığını söylemesi ve sonra da “bunun sadece mekanik olduğu apaçık olarak ispat edilmiş değildir” demesidir. Gerçekte ise Darwin, türleşmeyi sadece mekanik olarak açıklamamış ve canlıların evriminde akıl ve yargılamaya da, az da olsa rol vermiştir. “Pierre Hubert’in belirttiği gibi, doğadaki aşağı aşamalarda bulunan hayvanlarda bile, yargılama ve düşünme yetisi, pek az da olsa, çoğu zaman işe karışır.” (Türlerin Kökeni, s. 274). Darwin ayrıca, Türlerin Kökeni eserinde, zihinsel yetilerin de doğal seçilime konu olduğunu ve doğal seçilim sadece her varlığın yararına olan özellikleri koruduğu ve biriktirdiği için, bedensel ve zihinsel tüm yetilerin de yetkinleşme eğiliminde olacaklarını belirtmektedir. K ÖNEML HATA Mustafa Şekib (Tunç) 18861958 CBT 1256/ 12 15 Nisan 2011 şaf ettirdikleri büyük sanayinin doğurduğu kapitalizmin verdiği emsalsiz maddi ve iktisadi kuvvet ise herhalde çok kuvvetli ve hatta imanlı bir materyalizm akidesine muhtaçtı.” Mustafa Şekib Bey’in kitap bölümündeki evrim teorisiyle ilgili diğer bazı önemli görüşleri de şunlardır: “Yalnız Lamarck’ın transformizmi de harici tesirleri bir dereceye kadar tasdik ettirdiği halde bu tesirlerin türleri teşkil ve idame ettirmeye ne suretle ve nasıl muvaffak olduklarını gösteremediği için tabiatçıların materyalizmi, fizik felsefesinin vasıl olduğu monizme erişememiş ve bilnetice tabiat felsefesinde yine bir yaratılış veya nâzım tasavvuruna veya bir spiritüalizm felsefesine imkân kalmıştı.. Tekamül fikrinin hayat ve telakki vadisinde zafer kazanabilmesi ancak ilmi bir nazariye seviyesine kadar çıkmasına bağlıydı. şte bu zaferi Darwin temin etti. Bu zat tekamülü, münhasıran mihaniki (mekanik) bir izaha rabtetmekle (bağlamakla), kendinden evvelki tekamülcülerden tamamen ayrıldı ve bu tekamülcülüğe ‘darvinizm’ denildi.” “Mevcudatın (canlıların) nereden geldiği, beka temayülünün (hayatta kalmaya çalışma eğiliminin) esası ve mahiyeti ve ortaya çıkış sesebi gibi meselelere gelince, bunlar hakkında darvinizmin hiçbir mütalaası yoktu. Çünkü bu mesele ilmi bir nazariye yapmak gayesinde olan bir âlimin meşgul olacağı şeyler değildi.”