Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Fukuşima ve Çernobil kazaları üzerine görüşler 19 Radyoekolog, sayhantopcuoglu@yahoo.com de fosfatlı olsun; bu göle sadece derelerle değil, 20 m derinlikteki Mart 2011 tarihli Cumhuriyet gazetesinin baş say dibinden de arazi yapısından dolayı başta fosfat olmak üzere çefasında çıkan bir haber, oldukça ilgimi çekti: Van Gö şitli kimyasal kirleticiler gelsin... ama sen kalk balık ölümlelü’nde Çernobil izi. Türk ve yabancı bilim adamla rini atoma bağla! rının 7 yıldır sürdürdükleri araştırma sonucunda, Van Gölü’nün Bu fosfat ne yapıyor? Bu gölde yeşillenmeye (ötrofikasyon) dibinde Çernobil serpintilerinin izi bulunmuş. Ve analizler Al neden oluyor (12). Hem mikro ve hem de makro alg türleri manya ve sviçre laboratuarlarında yapılmış (sanki, Türkiye’de (yosun) anormal çoğalarak oksijensizliğe neden oluyor ve doradyoaktivite analizi yapılmıyor); ve arka sayfada Çernobil Rad layısıyla yaşamı da bitiriyor. Birkaç sene öncesine kadar, bu göyasyonu Van Gölü’nde haberiyle büyük bir buluş duyuruluyordu. lün yanındaki çöp gömme çukurundaki kirleticiler de, hem haBu proje “Paleo Van” olarak paleontoloji bilimi açısından vadan ve hem de yer altı suları ile etkilerdi. Bu yetmiyormuş anlamlı olabilir. Ancak, Çernobil radyasyonu Van Gölü’ne ulaş gibi, göl çevresinin havası başta ağır metaller (aşırı kömür yaktı demek komiktir. Şu anda, Türkiye’nin neresine giderseniz, madan ve trafikten), ve dioksin gibi kansorojen birçok orgahangi denizimizin ya da gölümüzün dibinden sediment (kum) nik kirleticilerle de sürekli kirletilmektedir.. örneği alırsanız, ya da karasal ortamlardan toprak veya moniKüçük Çekmece Gölü’nde, ÇNAEM’de mevcut olan Araştör organizma örneğini ölçerseniz, Çernobil kaynaklı sezyum tırma Reaktöründen dolayı, en ufak bir bulaşma ya da radyo137 radyoaktif maddesini bulabilme olanağınız vardır. Bu ko aktif kirlenme söz konusu olmadı. Bu yargımız, yürüttüğümüz nuda hem ulusal ve hem de uluslararası çok sayıda yayın yap UAEA projeleri ve çok sayıdaki ulusal ve uluslararası yayıntık. Çünkü Çernobil tüm Kuzey Yarım Küreyi etkilemiştir. larımıza dayanıyor. Çekmece sakinleri için bu reaktörden do2009 yılında çıkan bir uluslararası yayınımızda, marketle layı, kanser istatistiği yapmak bence çok gereksiz. rimizde satılan 2008 yılı çaylarının tüketilmesi ile halkımızın Ülkemizde doğal radyasyon kirliliğinin yıllara bağlı olarak aldığı dozun (Çernobil kaynaklı sezyum137’ den) yılda 385 nSv evlerde ve termik santrallerde aşırı kömür yakımı nedeniyle hızolduğunu yazmıştık. Ve bu değerin, 1986 yılında saptadığımız lı ve sürekli olarak artışını ve de kimyasal kirleticilerde hızlı tırdoz değerinden bin kere daha az olduğunu da vurgulamıştık. manışı, özellikle orman yangınlarından ve plastiklerden kayBugün bile çaylarımızda Çernobil kaynaklı sezyum naklanan dioksin oluşumunu (3) bir kenara atarak, araştırma 137’yi tespit edebilirsiniz. Gazetecilere haber: çaylarımızda Çer reaktörünün kanserleşmedeki etkilerini ön plana almak, oldukça nobil devam ediyor. Daha öncede, siyanürlü Çernobil diye yaz yanılgıdır. Araştırma reaktörünün teknolojisi ve atıkları komışlardı. Altın eldesi için kullanılan bu kimyasal kirleticiyi yer nusunda, bilgi vermede kendimi yetkili görmüyorum. Bu komek için, siyanürü Çernobil’le eşdeğer tutmuşlardı. nularda, ÇNAEM’deki ilgililerden bilgi alınabilir. 16 Mart 2011 tarihin de, Hürriyet gazetesinde çıkan bir köÇNAEM gibi çok önemli ve gerekli bir Araştırma Merkezini şe yazısında, şu ifade kullanıldı: Ha bire Mersin Akkuyu’yu ko kapatmayı planlayarak, göl manzaralı konut alanı yapmak isnuşuyoruz ama, stanbul’un göbeğinde, Küçükçekmece’de teyenlerin bu tür bilgisizce yazılara gereksinimi vardır. Bizde araşNükleer Araştırma Merkezi var, küçük de olsa reaktörü var. Fa tırmaların sadece üniversitelerde yapıldığı sanılıyor.. Bu görüşü yın üstünde... Gölde yaşam niye bitti? Çekmece sakinleri ara değiştirmezsek, bilim dünyasında kopya teknolojisinden başsında kanser istatistiği var mı? 1956 teknolojisiyle yapılan ve ka bir yerimiz olmaz. Nobel Bilim ödülü alan kişilerin çoğunçalışmaya devam eden reaktör kaldı mı dünyada? Atıkları ne luğu araştırma merkezlerinde çalışan doktoralı bilim insanlaoluyor? rıdır. Benzer uygulama Boğaziçi’ndeki Balta Limanı HidrobiKöşe yazarı, gölde yaşam niye bitti diye soruyor. Halen kul yoloji araştırma merkezinin başına da gelmişti. Kapatılan bu Merlandığımız deterjanlar % 30 oranında fosfat içersin; bu göl çev kez, öğretim üyelerinin gazinosu ve misafirhanesine dönüştüresinde tüketilen yapay gübreler ve pestisitler (tarım ilaçları) rülmüştü. Burası deniz kıyısında olduğu için, her gün denizdeki Dr. Seyhan Topçuoğlu tüm kimyasal analizleri yapmaktaydı. Sonuçta, Su Ürünleri Fakültesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü ve Hidrobiyoloji Ana Bilim dalı, Beyazıt’ın göbeğinde yapılandırıldı.. Son günlerde başta Star televizyonu olmak üzere bazı kanallarda, radyasyona karşı koruyucu giysi giymiş kişilerin Japonya’dan gelen maddelerde ya da suşi satan lokantalarda ellerindeki dedektörlerle radyasyon kontrolu yapmaları da ilgi çekicidir. Serpinti olmayan ya da radyasyon bulaşmamış bir ortamda, radyasyon kontrolü yapmak için özel giysi giymek gösteriştir. El dedektörleri ise sadece gamma yayıcı radyoaktif maddeler için, bir ön bilgi verir. Esas nicel ve nitel analizler laboratuarda yüksek saflıktaki Ge kristali içeren gamma sayım sistemlerinde yapılır; alfa ve beta veren radyoaktif maddelerin analizleri ise, alfa ve beta sayıcılarında belli prosedürlerden sonra ölçülür. 23 Mart tarihli Cumhuriyet gazetesinde, iyot tabletleri ile ilgili haber vardır, anlaşılan, iyot tabletlerine aşırı talep olmuştur. yot tabletleri tiroit kanserleri için koruyucu olabilir. Radyoa k t i f iyot’un (131I) fiziksel yarıömrü 8.04 gündür. Ülkemize bu radyoaktif kirleticinin gelme olasılığı olsa bile, fiziksel ömrünün kısa olması nedeniyle bir etkisi olmayabilir. Buna karşılık, radyosezyum, radyostronsyum ve transuranik radyoaktif maddeler gibi, çok uzun fiziksel yarıömrü olanların insan vücudundan atılımını hızlandıran ya da birikimini azaltan kimyasallar da vardır. 1. Topcuoğlu,S.; Can çekişen Küçükçekmece Gölü, Cumhuriyet, Bilim Teknik, Sayı:65, 11 Eylül 1999. 2. Topcuoğlu,S.; Küçükçekmece Gölü’nü öldüren ne? Cumhuriyet Bilim Teknik, 22 Kasım 1997, 55710 3. Topcuoglu,S.; Orman Yangınları ve Dioksin. Comhuriyet, Olaylar ve Görüşler,15.08.2008 CBT 1256/ 19 15 Nisan 2011 kimi…’, buralarda yerçekimi yerine ‘kütleçekimi’ kullanılmalı; s.18: ‘…karasal gezegenler’ aslında ‘…kayalık gezegenler’ olmalı; s.29: ’Üç parçalı Tycho resmi’ adlı resim altlığı aslında ‘ Thyco’nun üç farklı resmi’ olmalıydı. Burada, Tycho’nun resminin 3 parçası değil, doğal siyah beyaz bir fotoğrafın, yapay renklendirilmiş 2 farklı versiyonu söz konusudur; Venüs’ün yüzey sıcaklığı, bir yerde 464C (s.47), biraz ötede 480C (s.48) olarak verilmektedir. ….] [ NOT: Bu amaçla Resimli Uzay Atlası üzerinde yaptığım taramada, ilk kitabın 50 sayfası için, 7 defter sayfası tutan bir hata ve düzeltme listesi elde ettim. Aynı şekilde ilerlerse, 300 sayfa için bunun toplamı 40 defter sayfasını bulacak demektir. Özetle, çevirmen ve editörlerimizin, özellikle bu tür bilimsel ağırlıklı işlerde mutlaka konunun doğrudan uzmanı çevirmen ve danışmanlarla işbirliği yapması gereği ortaya çıkmaktadır. Böylelikle, kolayca göze çarpacak hatalardan büyük ölçüde ve kolayca kaçınabiliriz. Bu, vefakar ve cefakar Türk kitap ve popüler bilim okuyucusuna olan borcumuzdur.] Doktorlar ‘robot’ mu? Burhan Topal, drbtopal@gmail.com sın”, denilerek “performans” adı altında doktoru robotlaştırmaktır. yi doktorluk yapmaya çalışan doktor daha az maaş almaya mecbur kalmaktadır. Bu sistemde sağlık hizmetinin maliyetinin 45 kat fazlaya mâl olması, henüz memleketi idare edenlerce önemsenmiyor. Daha acı olan, yurttaşların bundan memnun olmasıdır. Doktoru, “beni dinlemeden, muayene etmeden, bir ‘ön tanı’ düşünmeden niçin hemen kan, tomografi, MR laboratuvarına gönderiyorsun?” diye sorgulamadıkça, mesleğin erozyonu ivme kazanacaktır. Özel sigorta şirketlerinin umurunda değildir. Çünkü, kazançları azalırsa, hastadan aldıkları pirimi artırıyorlar. SGK ne durumda? Toplumu en çok ilgilendiren hastalıkların yüzde doksanında, teşhis ve tedavi için neden tam 5 misli maliyet ortaya çıktığını sorgulamıyor. Çok ucuz ilaçlarla ya da ilaç kullanmadan tedavi edilebilecek hastalar neden son derece pahalı ilaç ya da yöntemlerle tedavi ediliyor? Sorgulamıyor. Ayrıca piyasada bulunan, eczanede satılan ve bilimsel olarak kanıtlanmamış pek çok bitki kökenli ilaç (!) maalesef Sağlık Bakanlığını ilgilendirmiyor. Çünkü Tarım Bakanlığından ruhsatlıdırlar (!?). Bunların yararsızlığı son araştırmalarla, ardarda ortaya çıkmakta. Üniversitelerin sesi duyulmuyor. Çünkü bilim adamları YÖK’e bağlıdır; bağımsız ve özgür değiller. Bu arada nadir görülen ve gerçekten tetkik edilmesi gereken ve konsültasyonlar gerektiren yüzde 10’luk hasta grubu ve onların doktorları, en çok eziyeti çekecek olanlardır. Bütün bunlardan daha da acı olan, bu etik kuralları yıllar önce bugünün doktorlarına öğreten bir kısım, “hocaların hocası” olarak adlandırılanların bile, “sağlıkta dönüşüm” sistemini desteklemeleridir. YURTTAŞ SORGULAMIYOR D oktorluk mesleğinin günümüzde sadece doktorun kazandığı paraya indirgenmesi ne acı. Halbuki mesleğin, bilgi ve sanat (hekimlik sanatı) vurgusu önde olması gerekmez mi? Teknolojinin gelişmesi ile “kanıta dayalı tıp” uygulamaları her şeyin önüne mi geçti? Acaba tetkik yapmadan, sadece hasta ile konuşup, hastalığının öyküsünü dinleyerek, dikkatli bir fizik muayene yaparak teşhis konamaz mı? Her hastaya muhakkak destan gibi tetkikler yapılması gerekir mi? Bu durum doktoru robot haline getirip, mesleğin insancıllığını, doktorun yüreğinde bulunması gereken sıcaklığı yoketmez mi? Doktorlar beyinlerini avuçlarına alıp, her hastaya, laboratuvar tetkiklerine bakarak mı bir tanı koymaya çalışıyor? Diğer deyimle, doktorlar artık laboratuvarların esiri mi oldu? Bu soruların ardı arkası kesilmiyor. Eskiden “Allah doktorlara düşürmesin” sözü vardı. Şimdi Allah doktorları bugünkü içine düştükleri “onur ve gurur kırıcı durumdan kurtarsın” demek şart oldu. “Sağlıkta dönüşüm programı” adı verilen ve 8 yıldır uygulanan sistem, uluslararası ilaç ve tıbbi malzeme firmalarını zengin etmeyi amaçlamış olup, son hedef doktorlar ve sağlık personelinin emeğini çok ucuza satın almaktır. Bu hedefe ulaşana kadar çeşitli aşamalardan geçilecektir. Bunlardan en önemlisi, ister özel, ister resmi hastanede: “baktığın hasta, yaptığın tetkik, işlem ve ameliyat sayısı kadar para kazanacak