29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Türkiye’de web sitelerine erişimin yasaklanmasının gerisinde yatan temel sorun bütünüyle vergi kanunlarımızla mı ilgili? Öne çıkarılan bu sorun gerçekten de tüm resmin baş sorumlusu mu? Yoksa farkında olmadan kafamızı kuma mı sokuyoruz? Devlet yönetiminde ve toplumsal yaşamda Anayasa kurtarıcı belge midir? Devletin yapısını, yükümlülüklerini belirleyen ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin yer aldığı anayasa, “hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokrasi özleminin gerçekleşmesinin” aracı olan temel hukuksal belgedir. Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay Onursal Üyesi, [email protected] Ezber ve Muhakeme Yeteneği Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Eylül ayında New York Columbia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada “Türkiye’de internet sansürü olmadığını, bazı sitelere erişememenin vergi kanunlarımızdaki yetersizlikten kaynaklandığını” açıkladı. Medya bu açıklamayı şaşırtıcı olarak yorumladı. Internet medyasında ise konu “Cumhurbaşkanına bu tür yanıltıcı bilgilendirmeyi kim yapıyor?” temasıyla işlendi. En basit bir konu bile zihinlerde oluşmuş paradigmalar nedeniyle bir açmaza sürükleniyor. Hal böyle olunca da herhangi bir çözüm üretmek söz konusu değil? “Kim”in bilgilendirdiğini bir kenara bırakarak şu iki soruya cevap arayalım: Birinci soru: Cumhurbaşkanının bu açıklaması doğru mu değil mi? Evet doğru. Geçtiğimiz aylarda Ulaştırma Bakanlığı ile Google arasında yaşanan ve medyaya da yansıyan Google’un bazı hizmetlerine erişim kısıtlaması getirilmesi konusu bakanlığın bakış açısından incelendiğinde vergisel bir özelliğe sahip. Bakanlık Google’un Türkiye kullanıcılarına sunduğu reklamlardan kazandığı parayı bir Türk firması üzerinden tahsil etmesini ve bunun da vergisini ödemesini bekliyor. Google ise bu tahsilatı dünya üzerinde bir kaç ülkede konsolide etmiş olduğu firmalar üzerinden yapıyor. Şimdi ikinci soruyu da sorarak, işin sağlamasını yapalım: Türkiye’de şu an, Youtube da dahil olmak üzere, yüzlerce siteye erişimin aylardır, yıllardır yasal olarak engellenmiş olmasının gerisinde yatan sebep yukarıdaki Google sebebiyle aynı mıdır? Eğer bu sorunun cevabı yasaklı web sitelerinin tamamı için olmasa bile çoğu için aynı olsaydı Cumhurbaşkanımızın New York’taki açıklaması bir devlet adamının samimi bir özeleştirisi olarak değerlendirilebilirdi. Oysa biliyoruz ki yasaklı olan tüm o web sitelerine erişimin engellenmesinin gerisinde başka sebepler yatmakta. Örneğin youtube erişimini engelleyen mahkeme kararında vergisel bir şey yok. Daha ziyade Atatürk ile ilgili bir video klibin tüm dünyadan erişimine kapatılmamasından dolayı ihtiyaten alınmış bir karar var. Yeniden anımsamak gerekirse Youtube Atatürk ile ilgili o videonun Türkiye’den erişimini kaldırmayı taahhüt ediyor, ama tüm dünyadan erişimini kaldırmaya yanaşmıyor. Türkiye ise bunu yeterli bulmuyor. Youtube eğer başka örneklerde de maruz kaldığı bu baskı karşısında aynı tavrı gösteriyor olsa söylenecek bir şey yok. Ancak burada Youtube’a kafa tutan tarafın gücüyle orantılı bir tepki var. Demek ki Türkiye’nin gücü Youtube’un o videoya erişimi dünya genelinde engellemesine yetmiyor. Eğer bu analiz doğruysa resmi makamlarımız kendi başarısızlıklarının faturasını kendi ülkesindeki internet kullanıcılarına çıkarmış oluyor. Youtube’a erişimi engelleyerek. Bu tablo karşısında Cumhurbaşkanımızın açıklaması genel resmin çok küçük bir kısmı için doğrudur; ama tüm resmi yansıtmakta yetersizdir. Bu denli basit konuları çözmek için bile aylarca, yıllarca zaman ve emek harcıyorsak (örneğin Youtube yasağı şu an AİHM’ye taşındı) en azından dürüstçe şu iki tespitten birini kabul edelim: Ya bu işten anlamıyoruz ya da bu işe yeterince önem vermiyoruz. Bu son tümcedeki “iş” kelimesi “internet, dijital kültür, bilgi çağı, konuşma özgürlüğü” gibi kavramlara işaret etmektedir. İlginçtir bu kavramları kendi başına ele almamız gerektiğinde onun hakkında methiyeler düzmek konusunda oldukça başarılıyız. Demek ki içinde yaşadığımız bu çağın global özelliklerini, yapıtaşlarını idrak edebilmiş değiliz. Ezberimiz güçlü ama muhakeme yeteneğimiz yok! B ir ülkede devlet yönetiminin ve toplumsal yaşamın çağdaş uygarlık düzeyine erişmesi, anayasada öngörülen ilke ve kurumlarla yüklendiği amaçlar arasında “sosyal, siyasal, hukuk, ekonomik ve demokratik bilincinin” yerleşip kökleşmesine bağlıdır. Bu nedenle araçla amaç arasında bağlantıyı sağlayan bu nedenler, anayasanın yapı taşlarıdır. Bunların yokluğu durumunda anayasal ilke ve kurumlar özünü ve işlevini yitirmiş biçimsel belge konumunda kalır. 1961’den günümüze kadar yapılan anayasalar ve değişiklikleri toplumsal yaşamda yerine almasına karşın; ilke ve kurumlara işlerlik kazandıracak temeldeki sorunlar göz ardı edildiğinden ya da bilinmediğinden başarısız denemeler oldu. Evrensel hukuk ilkelerine uyulması koşulu ile yeni bir anayasaya karşı çıkmak olanaksızdır. Yanlış olan, anayasa ilke ve kurumlarını bir kurtarıcı gibi görmektir. Bu düşünce, karar organlarını işlevsizliğe (atalet) sevk ederek çözümsüzlük devlet yönetimini ve toplumsal yapıyı olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle yeni bir anayasa yapılsa bile, devlet, devlet gibi yönetilmedikçe ve her alanda demokrasi bilinci yerleşmedikçe bir süre sonra anayasa alanında yeni arayışların gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Özellikle, günümüzde olduğu gibi toplumsal uzlaşmayla yapılmayan anayasa değişiklikleri yürürlülüğe girdiği andan itibaren tartışmaları da gündeme getireceği göz ardı edilmemeli. Değerli okuyucularım, bu bağlamda yürürlükteki anayasada yer alan önemli ilke ve kurumları irdeleyerek ortaya çıkan olumsuzlukları sizlerle paylaşmak istiyorum: Anayasada (m. 69), evrensel bir ilke olan erkler (güç) ayrılığı ilkesi yer almasına karşın: Son yıllarda yürütme (hükümet), yasama organını kuşatarak işlevsiz duruma getirmiş, yargı organını ise ele geçirmek üzeredir. Madde 20’de özel yaşamın gizliliğine dokunulmayacağı, 22’de ise haberleşme özgürlüğü ve gizliliği öngörülmüştür. Ne var ki, uygulamada bu özgürlük ve korumalar kamusal alan içinde ve dışındaki bazı güçlerce hukuka aykırı olarak çiğnenmektedir. Son yıllarda ortaya çıkan yaygın örnek ve söylentiler toplumun büyük kesiminde yarattığı yılgının psikolojik etkisi bireylerin yaşamını olumsuz etkilemektedir. Düşünceyi açıklama özgürlüğü (madde 26) ile ilgili düzenleme birçok kereler değişikliğe uğramasına karşın bir sorun olarak güncelliğini korumaktadır. Bu yargımızın en güçlü kanıtı şu günlerde 48 gazetecinin hapiste ve tutuklu olmasıdır. Daha tehlikesi, hükümetin basına doğrudan ve dolaylı baskı yaparak hükümeti eleştiren düşünceleri edilgen duruma getirme girişimleridir. Son örneği yazar Bekir Coşkun olayıdır. CBT 1228/ 12 1 Ekim 2010 İKTİDARIN HOŞUNA GİTMEZSE Dernek kurma özgürlüğü, anayasal bir haktır (m. 33). Ne var ki, hükümet (yürütme) şu ya da bu nedenle varlığından rahatsız olduğu bazı dernekleri kapatma ve çalışmalarını engelleyici girişimleri yeğlemektedir. Tipik örnek YARSAV diye anılan Yargıçlar ve Savcılar Birliği ile ilgili tutumudur. Hükümetin başı, söylemlerinde bu derneğe son vermenin zamanın geldiğini açıkça söylemektedir. Çağdaş eğitim konusunda çok yararlı hizmetler veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne büyük olasılıkla dinsel çevrelerin etkisiyle yapılan hukuk dışı baskı girişimleri kolay kolay belleklerden silinmeyecektir. Devletin tarım ve hayvancılık alanında üretimi arttırıcı koruyucu önlemler alması bir anayasa buyruğu olmasına karşın (m.45); bu alanda, geçen yıllarda, kendi ne yeter bir ülke konumunda olan ve dışsatım yapabilen ülkemiz büyük ölçüde gerileyerek dışalımlarla sorun çözmeye çalışmaktadır. “Siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu (m. 68)”; “ parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur (m.69)” ilkelerinin siyasal alanda güncelleştiğini söylemek olanaksızdır. Bu bağlamda en çarpıcı örnek milletvekilleri ve yerel yönetim seçimlerinde kendini göstermektedir. Çoğunlukla parti başkanları ve yakın çevresinin kendi beklentileri doğrultusunda adayları belirlemesi parti içi dikta rejimini tetiklemektedir. Madde 103 de” Cumhurbaşkanı göreve başlarken görevini yansızlıkla yerine getireceği andına da yer verilmiştir. Özellikle son iki dönem cumhurbaşkanlarının yansız olmadıkları yolunda haksız sayılmayan söylemlerle doruklara tırmanmıştır. Madde 131’de, yüksek öğretim kurumlarında öğretimi planlamak, düzenlemek, yönetmek ve denetlemek üzere çeşitli görevler üstlenen bir “Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)” oluşturuldu. Ne var ki; YÖK, bilimsel nitelikte işlem ve çalışmalar yapacağı yerde siyasal güç ve inançların etkisinde kalarak amacından uzaklaştı. Çok ilginçtir; Cumhurbaşkanı Sayın Sezer dönemindeki YÖK’ü ağır eleştiren AKP, Sayın Gül cumhurbaşkanı olduktan sonra partizanca oluşturulan YÖK’den memnun görünmektedir. Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanatlarına göre karar verir. Anayasanın bu buyruğunun (m. 138) uygulamada işlerlik kazanmadığı bir olgudur. Toplumda yargıya karşı güvensizliğin giderek yükselmesi yeterli kanıt olduğunu düşünüyorum. Bağımsızlığını yüreğinde duymayan, bilge ve insana saygılı yargıç kimliği oluşmamış yargıçlardan adil yargılama beklenmemelidir; anayasada “yargı bağımsızdır” yazılı olsa bile. Değerli okuyucularım, buraya kadar verdiğim örnekler çoğunlukla evrensel nitelikte çağdaş devletlerin hukuk düzeninde yer almış ilkelerdir. Ülkemiz açısında sorun, bu anayasal ilkelerde değil devlet yönetiminde hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokrasi bilincinin yeterince yerleşmemiş olmasıdır. Daha önemlisi toplumda bu bağlamda bir bilgi birikimi ve bilincinin kökleşmemesi. Yinelemeliyim ki, toplumsal uzlaşma ortamı olduğunda yeni bir anayasanın yapılması istemi eleştirilemez. Ne var ki; aynı kafa gündemde oldukça bir süre sonra yeni anayasa tartışmaları kaçınılmaz olacaktır. Unutmayalım araçla amaç arasındaki bağı oluşturacak halkalar koparsa; anayasa, ülke sorunları çözmede işlevini yitiren biçimsel hukuksal belgeler olmaktan ileri gidemez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear