Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör YENİ LED’ler: Daha ince, parlak ve esnek Duvara kaplanabilecek esneklikte ve karton inceliğinde TV ekranları veya kullanılmadığı zaman katlanabilen taşınabilir video ekranları artık hayal olmaktan çıkıyor. Bunlar, bilim insanlarının geliştirdiği yeni, minik, inorganik ışıkemici diyotların (LED’ler) kullanım alanlarına yalnızca birkaç örnek. Yeni LED’ler, hem konvansiyonel organik LED’ler ve sıvıkristal ekranlar kadar ince, hem de bunlardan daha esnek ve daha parlak. Burada kastedilen vedalar da, merhabalar da semboliktir, zira hitap edildikleri kişilerle ne son, ne de ilk selâmlaşmamdırlar. Ancak sevgili ve çok muhterem komutanım ve dostum Orgeneral Sayın Aydoğan Babaoğlu, 25 Ağustos’ta yapılan devir teslim töreniyle kahraman Hava Kuvvetlerimizin komutasını, bir diğer çok sevdiğim ve saydığım bir komutanıma ve dostuma Orgeneral Sayın Hasan Aksay’a devretti. İki Dosta Veda, İki Dosta Merhaba! Deniz Kuvvetlerinde de benzer bir törenle, aziz dostum Oramiral Sayın, bir başka sevgili ve sayın dost ve komutanımıza, Oramiral Sayın Uğur Yiğit’e şanlı Deniz Kuvvetlerimizin komutasını teslim etti. Emekli olan komutanlarımıza şükran hislerimi dile getirirken yeni yaşamlarında mutluluk, yeni komutanlarımıza da devraldıkları ağır fakat yüce görevlerinde başarı dilemek isterim. 26 Ağustos günü Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Sayın İlker Başbuğ’un da Zafer Haftası mesajı gündemleri işgal etti. Bazı gazeteciler sormuşlar, “Efendim siz bir şey diyene kadar, politikacılarımız birbirlerini yiyor, birbirlerine hakaret üzerine hakaret yağdırıyorlardı. Siz birkaç cümle telâffuz ettiniz ve hepsi birdenbire aynı çizgiye geliverdi.” Nazik ve görgülü komutanımız bu soruya bir tebessümle karşılık vermiş. Arkasından bir diğer grup medya mensubu, bu konuşmayı yapmanın komutanın işi olup olmadığını gündeme getirdi. İşi ülkenin emniyetini korumak olan bir insana yöneltilen bu sorunun abesliğini bir tarafa bırakıp ben birinci soruya eğilmek istiyorum: “Niçin Sayın Orgeneral Başbuğ’un sözü bu kadar hızla kabul gördü de, ötekiler daha önce bir kör dövüşünün içindeydiler?” Gelin bu sorunun cevabını devirteslim konuşmalarının içeriklerinde ve törenlerin karakterinde arayalım: Orgeneral Sayın Babaoğlu konuşmasının en uzun kısmını, komutasında Hava Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetlerinde olan gelişmelere ayırmıştı. Bu gelişmeleri, ağzımız açık dinlerken, hem onların çokluğu ve ifade etikleri gelişme, hem de bize bunları anlatan Sayın Komutanımızın konulara ve detaylarına olan hakimiyetine ve bunları meslekten olmayanlara anlatım becerisine hayran kaldık. Orgeneral Sayın Aksay da bizlere, devraldığı kuvvette nelerin yapılmasının planlandığını ve bunların nasıl kullanılacağını, bir de 2011’de idrak edilecek olan Hava Kuvvetlerimizin 100. yaşgünü törenlerinin planlamalarını kısaca anlatarak ülkemiz, düşmanlarına korku, dostlarına güvence veren Hava Kuvvetlerimizin gücünün nasıl ehil bir elden bir diğerine devredildiğini gösterdi. Deniz Kuvvetlerinde yaşanan manzara değişik değildi. Oramiral Sayın Ataç’ın esprileri medyamızı teknik detaylardan daha çok ilglendirdi ve Türkiye Cumhuriyet Donanmasının Atlantik’ten Pasifik’e görev yaptığı vurgusu medyamızın dikkatindan kaçtı. Komutanın Kuvvetine ettiği hayır duada kuru iftiraya yaptığı vurgu hepimizi hem mutlu etti hem de ülkemizin içimizdeki ahlâksızlar yüzünden sürüklendiği karanlıklar hakkında düşünceye sevketti. Dört iyi aile terbiyesi görmüş, iyi okumuş ve neticede çok iyi yetişmiş, zeki, becerikli, fedakâr, gönülleri vatan ve insan aşkıyla dolu insanın söyledikleri ülkemize ve geleceğimize olan güvencimizi tazeledi. İşte bu nedenle Sayın Genelkurmay Başkanımızın da sözleri çok etkili oldu, zira onlar da iyi yetişmiş, görgülü, akıllı, uğraştığı konulara derinlemesine hâkim, ayaküstü ağzına geleni değil, uzun uzun düşünüp tarttıktan sonra yaptığı değerlendirmeleri dile getiren bir insanın sözleriydi. Sevgili yurttaşlarım: Bir, haftalardır karşılıklı hakaretamiz sözlerle çekişen zevatın geçmişlerine, bir de size burada tanıtmaya çalıştığım beş insanın geçmişine bir göz atınız. Burada iyi çevrenin, iyi okulun ve iyi geleneklerin farkını göreceksiniz. Bir tarafta nesnel değerlendirmeler yapabilen, bilimsel düşünebilen, ellerindeki problemleri, gerçek bilgiler ışığında çözen insanları; diğer tarafta tüm yaşamları kendi eksenleri etrafına hapsolmuş, eski Yunanca’nın çok güzel bir kavramı olan idiot (özel, kendine mahsus) kelimesinde en güzel tanımlarını buldukları için, bilgisizlik içinde veri değerlendirmekten aciz, problemleri ne görebilen ne de çözebilen, kendi kafalarının içinde kurdukları kıt içerikli dünyayı ikide bir kekeleyen kişileri bulacaksınız. İşte bu nedenle ben bu sütunda üniversitenin, orta ve ilköğretimimizin içine düştükleri durumun felâketini haykırıp duruyorum. İşte bu nedenle sizin çevrenizi karartmak isteyenler, beni, benzerlerimi ve ordumuzun temsilcilerini YÖK’e istemiyorlar. İşte bu nedenle o çevrelerin şakşakçıları, ordumuzun, komutanlarının kişiliklerinde ve Mehmetciğimizin başarılarında ifadesini bulan ihtişamı yerine, her yerde olabilecek, çok müessif olmakla beraber istatistiki olarak kaçınılmaz olan biriki kazayı öne çıkarıp, sefil paçavralarında akla (ve aslında sizin geleceğinize) saldırmayı marifet sanıyorlar. L ED dünyasında LED’ler ya parlak, veya ucuzdur; hem parlak hem de ucuz olamazlar. Cep telefonlarındaki ve taşınabilir bilgisayar oyun sistemlerindeki organik LED’ler, temel malzeme olarak karbon tabanlı, incefilm malzemelerinden yararlanırlar. Bu nedenle bilgisayar çipleri gibi ucuza üretilebilirler. Oysa açık alanlardaki video ilan tahtalarındaki inorganik LED’ler galyum arsenid ve galyum nitrid bazlıdır. Dolayısıyla daha parlaktır. Ancak biraz daha kalın oldukları için robotlar tarafından tek tek kesilip işlenmesi gerekir. Şimdi sorun bu iki ekran tipinin özelliklerini tek bir ışık kaynağı üzerinde birleştirmek. Şu anda Çin, Singapur, ve ABD’den gelen bir bilim ekibi bu projenin üzerinde çalışıyor. UrbanaCampaign’deki Illinois Üniversitesi’nden John Rogers çalışmalarını şöyle açıklıyor: “Hedefimiz inorganik LED’leri, organik LED’lerin avantajlarına sahip olacak şekilde kullanmak. İnorganik LED’leri seri olarak geliştirmek, şekillendirmek ve işlemek karşılaştığımız zorlukların en önemlisi. Bunu başardığımız takdirde inorganik LED’leri teker teker kesmek ve monte etmek derdinden kurtulacağız. Binlerce cihazın söz konusu olduğu durumlarda bu işlem üretimi ciddi biçimde engelliyor.” İnorganik LED’lerin üretim zorluğu ve maliyet yüksekliği gibi dezavantajları giderildiği takdirde çok geniş bir kullanım alanına kavuşacak. Örneğin kumaşların içine dokunabilecekler, kullanılmadığı zaman bükülüp taşınabilen ekranlar haline gelecek. Bu çalışma Science dergisinin son sayısında yayımlandı. “İnternet kuşağını dışlamayalım!” Avrupa Birliği Telekomünikasyon ve Medya’dan sorumlu bakanı Viviane Reding, internet korsanlığını önleme konusunda konvansiyonel bakış açısının köklü bir şekilde değiştirilmesi gerektiğini ve yasal çerçevenin hazırlanmasında internet kuşağının katılımının şart olduğunu söylüyor. B Telekomünikasyon ve Medya’dan sorumlu Viviane Reding 9 Temmuz’da yaptığı krizden çıkış konusundaki konuşmasında internet korsanlığını önlemek için farklı bir yaklaşıma gereksinim duyulduğunu şu sözleriyle dile getirdi: “Yoğun biçimde internet kullanan 1624 yaşları arasındaki yeni nesil bizim dijital ekonomimizi, inovasyonları ve yeni büyüme fırsatlarını yaratacaklar. Oysa Eurostat (AB ülkeleri kamuoyu araştırmaları istatistikleri) rakamlarına bir göz attığımız zaman bunların %60’ının, son aylarda internetten görselişitsel içerikleri beş kuruş ödemeden indirdiklerini görüyoruz. Kaldı ki bunların %28’i ödeme yapmaya hiç de niyetli değil.” ”Bu rakamlar halihazırdaki sistemin ne kadar yetersiz olduğunun bir göstergesi. Yasaya uymayanları cezalandırmak gerekli. Ancak elimizin altında tüketici dostu, insanları korkutmayan, cazip yasal önerilerin bulunup bulunmadığına bir bakalım. Fikri Mülkiyet Hakları için halihazırdaki hukuki sistem internet kuşağının beklentilerini karşılayabiliyor mu? Bu soruna 16 yaşındaki bir gencin gözünden hiç baktık mı? Yoksa Gutenberg Dönemi felsefesini benimsemiş hukuk profesörleri mi buna karar veriyor? Bana kalırsa her geçen gün büyümekte olan internet korsanlığı var olan yasal çözümlere karşı bir güvensizlik oyudur. Bu gelişmeler politikacılar için bir uyarı niteliğindedir.” “Eğer bu konuda gerekli adımları atmaz ve dijital içeriklere erişimi kolaylaştırmaz isek, artistik yaratıcılık ve dijital hizmetlerin yasal kullanımını destekleyen tüm bir kuşağı kaybedebiliriz. Ekonomik, sosyal, kültürel olarak bu tam bir trajedi olabilir. Bu nedenle benim önceliğim, diğer bakanlarla işbirliği yaparak, internet içeriğine erişimi kolaylaştıracak yasal bir çerçeve oluşturmak. Dijital Avrupa, dijital içeriği gerçekten sahiplenen bir kuşağın katılımı ile kurulabilir.” A CBT 1172/ 5 4 Eylül 2009