Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Yapacağınız işin kalitesi çevrenize toplayacağınız kaliteli bilim ve eğitim insanlarıyla orantılı olacaktır. Yeni Milli Eğitim Bakanına Açık Mektup Sayın Bakan, Başında bulunduğunuz bakanlık, ülkemizin en önemli bakanlığıdır. Görevi, yuvadan lise sonuna kadar tüm öğrencilerimizin alacağı eğitimin nitelik ve niceliğini saptayarak bu eğitimin mümkün olduğu kadar geniş bir tabanda verilmesini sağlamaktır. «Ağaç yaşken eğilir» atasözümüzün dile getirdiği bir gerçek, ülkemizin geleceğini oluşturan nesillerin nasıl şekilleneceğinin aileleriyle birlikte sizin elinizde olduğudur. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında ve özellikle dâhi Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel döneminde görevini tüm dünyaya parmak ısırtacak bir başarıyla yapan Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, 1946 yılında Hasan Âli Yücel’in görevden ayrılmaya teşvikiyle yalnızca görevini yapamaz hâle gelmemiş, görevinin gereklerinin tersini yapan bir antibakanlık hâline dönüşmüştür. Bilhassa selefiniz, eşine az rastlanır bir antibakan olarak tarihimize pek kara bir leke olarak geçmiştir. Milli Eğitim bakanlığının bir antibakanlık olarak çalışmasının iki temel nedeni vardır: 1) Türkiye’nin Cumhuriyet’in kuruluşundan beri yaşadığı nüfus patlaması. Bu sorunun çözümü yalnız Milli Eğitim Bakanlığının değil, tüm hükümetin sorunudur ve ancak çok geniş temelli bir devlet politikası olarak uygulanması gereken bir toplumsal plânlama ile çözülebilir. Bir Milli Eğitim bakanının yetki ve imkânlarını aşan bu konuya burada daha çok değinmeyeceğim. 2) Milli Eğitim Bakanlığına atanan bakanların yetersizliği. Bu yetersizlik birbirinden tefriki aslında kolay olmayan üç şekilde tezahür edebilir: a) Aptallık, b) Cahillik, ve c) Kötü niyetlilik. Hasan Âli Yücel’den bu yana atanan pek az Milli Eğitim bakanı b şıkkından, yani ce haletten, nasibini almayan bir kişi olmuştur. Bu durum hükümetlerin yetersizlik ve basiretsizliklerinin bir sonucudur. Pek çoğunun a şıkkından da nasiplerini aldıklarını sanmaktayım. c şıkkından nasibini kesinlikle aldığı dış basında bile haber konusu olan, benim bildiğim tek bakan selefinizdir. Gerçi benim kanım, Özal hükümetlerinden beri ondan başkalarının da bu özelliğe sahip olmuş olabilecekleridir. «Kötülük» kavramı «neye göre kötü» sorusuna verilecek cevaba bağlı olduğu için, her kötü niyetli bakan, niyetinin kötülüğünün farkında olmayabilir. Meselâ Türkiye liselerinde biyolojiye «yaradılış kuramı» denen zırvalığı ABD destekli olarak soktuğu ABD’de yayımlanan bilimsel bir makalede belgelenmiş olan Vehbi Dinçerler, belki de bunun ülkemiz gençliğinin yararına olduğunu sanıyordu (a ve/veya b şıklarının sonucu). Her bakan eğitimin temelini teşkil eden bilim konusunda uzman olmayabilir. Ancak bu konuda danışman seçmesine hiçbir şey engel değildir. Bakanın sorunu danışman(lar)ında hangi özelliklerin bulunmasını bilebilmektir. Bunun cevabı ise basittir: Seçeceği kişiler uluslararası alanda bilim dallarında ehil olmalıdırlar. Bu teker teker bilim dallarında geçerli olduğu gibi, eğitim biliminde de geçerlidir. Örneğin, şu anda ülkemizde ve dünyada yükseköğretimin en ehil ismi Kemâl Gürüz’dür. Bunun nedeni, hem kendisinin ülkedeki tecrübesi, hem de bu tecrübeyi uluslararası saygın ortamlarda bilimsel yayına dönüştürmüş olmasıdır (bir temel eserinin ABD’de ikinci baskısı çıkmak üzeredir). Türkiye’de muhtelif bilim dallarında pek çok ehil kişi vardır. Zâtı Âlinizin bunların kimler olduğunu öğrenebileceği en emin merci şu anda Türkiye Bilimler Akademisidir. Günümüzde TÜBİTAK ve YÖK’ün bu rolü oynayamayacakları başlarında bulunan kişilerin ve yönetim kadrolarının ehliyetsizliğinin BELGELİ OLMASI NEDENİYLE açıktır. Milli Eğitim bakanı bugün TÜBİTAK ve/veya YÖK’ün eğitim hakkında fikrini almaya kalkarsa, ülkemizi büyük bir felâkete sürükleyeceği KESİNDİR. Selefiniz ülkemiz içindeki (ve dışındaki?) diğer cehalet odaklarının desteğiyle memleketimizi bu uçurumun kenarına kadar getirmiş, hattâ ülkeyi uçuruma yuvarlama işlemini başlatmıştır. Bakanlığı size devrederken herşeyin otomatiğe bağlanmış olduğunu söylemiş olması bunun bir ifadesidir. BAKAN OLARAK İLK SORUMLULUĞUNUZ, SELEFİNİZİN BAĞLADIĞI OTOMATİĞİN DÜĞMESİNİ DERHAL KAPATMAK OLMALIDIR. Aksi takdirde adınız onunkiyle beraber kapkara bir leke olarak, Türkiye’nin yaratacağınız harabeleri arasında insanlık tarihine geçecektir. Bundan kesinlikle emin olunuz. Yapacağınız işin kalitesi çevrenize toplayacağınız kaliteli bilim ve eğitim insanlarıyla orantılı olacaktır. Böyle bir ekibi behemahal kurunuz. Saygılarımla