Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DARWİN’İN ANISINA Hücre çekirdeğindeki kalıtım, kimin kiminle akraba olduğu ve kimin kiminle yolunu ayırdığı gibi açıklamalar getirmenin dışında, tüm hayvanların gelişimini en ince ayrıntısına kadar gösteren kroniği de sunuyor. Evrim konusundaki Evrimsel kronoloji açığa çıkıyor! tutum, bilim için mihenk taşıdır uzey Carolina biyoloğu Sean Carrol, doğa tarihinde iki büyük devrimden söz ediyor. Birinci devrimi Charles Darwin 1859 yılında “Türlerin Olu umu” adlı eserinde evrim teorisini açıklayarak yapmıştı. İkinci devrim ise 1953 yılında DNA sarmalının yapısını açıklayan James Watson ve Francis Crick tarafından gerçekleştirilmişti. Yaşamın alfabesini açıklayan Watson ve Crick, genetik bilginin DNA molekülünde milyarlarca baz çiftinde arşivlendiğini açıklamışlardı. Bu genetik mesajdaki küçük değişimler, evrimin, canlıları yavaş yavaş değiştirmek için yararlandığı hammadde olmalıydı. Fakat genlerin evrim sürecini tek başına yönettiklerine artık kuşkuyla bakılıyor. Özellikle de embriyonların incelenmesi sırasında her hayvanın kalıtımında yer alan bir yapı dizisinin bulunması bilim insanlarının bakış açısını değiştirdi. Bu dizi yaklaşık olarak 600 milyon yıllık geçmişi olan birkaç yüz genden oluşuyor. Bu uzun zaman dilimi içinde söz konusu yapı planı, hayvan bedeninin konstrüksiyonu için değişmeden bir canlıdan diğerine aktarılmıştır. Bu yapı genlerinden bazıları, embriyonda, ister yüzgeç ister kanat ya da sinek bacakları olsun, eklemlerin büyümesini çalıştırıyorlar. Diğerleri ise böceklerin faset gözlerini, mürekkep balıklarının mercek gözlerini ya da Çinlilerin çekik gözlerini biçimlendiriyorlar. Burada ilginç olan, bu genlerin evrim sürecinde hemen hemen hiç değişmemiş olmaları. Bu süreci çalıştıran yapı genleri hep aynı kalırken, bunların organizmada ne şekilde ve ne zaman çalıştırılacağı değişmiş. Doğa, birkaç yapı genini her seferinde farklı şekilde çalıştırıp durduran ve yeniden ayarlayıp kombine ederek yeni organizmalar yaratmıştı. İşte araştırmacılar şimdi bu karmaşık ayar ağını çözmek istiyorlar. şeyden önemlisi daha ucuza okunabiliyor. Eski Amerikan başkanlarından Bill Clinton’ın insan kalıtımının çözüldüğünü açıklamasından bu yana on yıl bile geçmedi. Aşağı yukarı on yılda tamamlanan proje üç milyar dolara mal olmuştu. Bilim insanları en geç iki sene içinde bir kalıtımın bu fiyatın milyonda birine okunabileceğini söylüyor. Üstelik bugün artık bir kalıtımı çözmek, uzmanların yalnızca birkaç haftasını alıyor. Bu gelişmeler evrim biyologlarının da işine yaradı. Sekanslama otomatı üreticisi 454 Life Sciences, yeni nesil aletlerini sunuyor piyasaya. Ve firma ürünlerinin kalitesini kanıtlamak için Darwin ispinozlarının gen verilerini hediye edecek Abzhanov’a. Evrim biyologlarının ilgisini en çok da ilkel hayvanların özelliklerini taşıyan canlılar çekiyor. Örneğin gagalı memelinin kalıtımı bu nedenle okundu. Bunun dışında buz devirlerinden kalma fosil örneklerinden de kalıtım ayıklanabiliyor. Geçen yılın sonlarında mamut kalıtımının önemli bir kısmı okunmuştu. Alman bilim insanları da kısa bir süre önce 454 Life Sciences firmasıyla birlikte Neandertal kalıtımının önemli bir kısmını çözmeye başardılar. Hücre çekirdeğindeki kalıtım, kimin kiminle akraba olduğu ve kimin kiminle yolunu ayırdığı gibi açıklamalar getirmenin dışında tüm hayvanların gelişimini en ince ayrıntısına kadar gösteren kroniği de sunuyor. Örneğin insan kalıtımında milyonlarca yıl önce körelmiş olan koku reseptör genleri, maymunsu atalarımızda koku alma yetisinin daha güçlü olduğunu göstermekte. Bazı balıklarda bulunan “antifriz” genleri geçmişteki iklim değişimine işaret ediyor. Bağışıklık sistemindeki genlerde ise geçmişteki salgınlar okunabilmekte. Kalıtım geçmişi anlatan öykülerle dolu, bilim insanları işte bu öyküleri okuyup anlamaya çalışıyorlar. Elbette ki henüz sayısı bile bilinmeyen öyküleri okumak o kadar kolay değil, ama bilim insanları buna rağmen son derece heyecan verici bölümleri anlamaya başladılar. Önümüzdeki hafta bu ilginç öykülerle sürecek... K 1913 yılında da Kastamonu Lisesi’nde tabiat bilgisi öğretmeni öğrencilerine evrim teorisini anlattığı için tutuklanmıştı! Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com D Genetik araştırmalardaki hızlı ilerlemeler sayesinde, evrim tarihindeki biçimlenme olgusuyla ilgili yeni açıklamalar getiriliyor. Laboratuvarlarda yıldan yıla yeni teknikler geliştirilmekte. Bu teknikler sayesinde artık kalıtım verileri daha hızlı, daha güvenirli ve her FRE ÇÖZME UCUZLUYOR oğada ve insan toplumlarındaki evrim konusu, bilimin en temel konularından biridir. Doğanın ve toplumların evrimi ve bu evrime yön veren olgular anlaşılmadan ne doğa bilimleri, ne de sosyal bilimler yapılabilir. Doğanın evrimi konusunun çok önemli bir başka yönü ise, doğanın ve canlı varlıkların evrim geçirerek bugünkü özelliklerini kazanmış oldukları gerçeğini kabul etmenin, bir bilim insanı olabilmenin gerçek bir ayırt edici vasfı olmasıdır. Tüm canlıların ortak bir atadan, milyonlarca yıllık bir süreç içinde evrim geçirerek geldikleri gerçeği, binlerce olgunun gözlenmesi ile ortaya konulmuştur. Canlıların evriminin bu en temel niteliğini reddederek, insanların (veya diğer canlıların) şimdiki halleriyle yaratılmış olduklarını ileri sürmek, bilimin en temel özelliği olan gözlemlere dayanarak sonuç çıkarma yerine, dogmaların üstünlüğünü savunmaktır. Bunun da, bilimle ve bilim insanlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Tarih boyunca bilimsel düşünceleri savunanlar, en büyük ve zor mücadelelerini, kanıtlarıyla ileri sürdükleri fikirler, yerleşmiş inanç hükümleriyle çeliştiğinde vermek zorunda kalmışlardır. İnsanlık, büyük bilim insanlarının her türlü dogmatizme karşı yürüttükleri fedakârca çabalarla bugünlere kadar gelebilmiştir. Bilimsel düşünüş, bazı alanlarda ve bazı zamanlarda olmaz. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2009 tarihli sayısı için hazırlanan “Darwin ve Evrim Teorisi” başlıklı dosyanın dergiden çıkarılmış olması, Türkiye biliminin karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutunu göstermesi bakımından çok önemlidir. 1913 yılında Kastamonu Lisesi’nde tabiat bilgisi öğretmeni öğrencilerine evrim teorisini anlattığı için tutuklanmıştı. O günün aydın düşünürleri, bu olayı, “evrim teorisinin anlatılamadığı bir ülkenin uygarlığından söz edilemez” diyerek şiddetle kınamışlardı. Aynı olayın bu kez bir asır sonra, üstelik ülkenin bilimsel araştırmaları yürütmekle görevli kurumunda ortaya çıkması, ülkemizin gelmiş olduğu noktanın vahametini göstermesi bakımından çok çarpıcıdır. Atatürk, Türkiye’yi bir bilim cumhuriyetine dönüştürmek istiyordu. Bugün ise ülkemizin nereye doğru gittiği artık çok açık olarak görünmektedir. Bilim ve Teknik dergisindeki bu girişim, siyasetin gücünü kullanarak bilimi yok etme girişimidir. Bu durumda yapılabilecek şey ise, bir asır önceki gibi kınamalarla yetinmeden, bilimin gücünü kullanarak bu siyasi girişimin sonuçlarının ortadan kaldırılmasıdır. Ülkemizin tüm bilim insanları, bu girişimin sorumlularının istifalarını sağlamak ve “Darwin dosyası”nı derginin yeni nüshasında yayımlatmak için tüm güçlerini kullanmalıdır. Onların bu davranışlarının sonucu, ülkemiz biliminin ve bilim insanları topluluğunun gücünün de göstergesi olacaktır. Neantertal ve Homo sapiens Ba taraf 4. sayfadan her iki teknolojinin (yonga ile dilgi teknolojilerinin) arasında istatistiksel bir farkın olmadığına işaret etmektedir. Değişik taş teknolojilerin uygulanması sonunda oluşturulan Neandertal’lerin yongaları ile Homo sapiens’in dilgilerinin farklı amaçlara yönelik olarak kullanıldığı, bu arada “yongaların” özellikle avlanan hayvanların etlerinin parçalara bölünmesi, postlarının yüzülmesi ve ahşap örneklerinin biçimlendirilmesi, “dilgilere” gelince ise delik delmede, oyma ile rendeleme işlemlerinde ve zıpkın türünden bileşik aletlerin yapımında ve bu arada özellikle kemik, geyik boynuzu ve fildişi gibi gündelik yaşamda yaygın CBT 1148/ 10 20 Mart 2009 olarak kullanılmaya başlanan (ancak önceki dönemde sıkça rastlanılmayan) bazı yeni hammadde türlerinin işlenmesinde yaygın olarak kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Özetle, son verilerin ışığında yonga (Neandertal) ve dilgi (Homo sapiens) örnekleriyle temsil edilen bu farklı teknoloji ürünlerinin (alet türlerinin) değişik amaçlar için oluşturulmuş oldukları ve bunların biçimsel olarak farklı şekillendirilmelerinin ardında da büyük bir olasılıkla zihinsel nedenlerin değil, yalnızca gündelik işlevsel amaçların yatmış olabileceğinin altı çizilmelidir. (*) Yalnızca “haber” amaçlı olarak hazırlanmış olan bu kısa yazının oluşturulması aşamasında ayrıntıya özellikle girilmedi ve daha ziyade son BBC News/ScienceNature yayınlarından yararlanıldı. OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Yazısı elimize ulaşmadığı için yayımlayamıyoruz.