Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Türk bilim adamı şişman fareleri zayıflattı, şimdi sıra insanlarda... Harvard Üniversitesi’nde obezite konusundaki başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Türk bilim adamı Dr.Umut Özcan, leptin hormonuna yeniden işlerlik kazandırarak şişman fareleri zayıflatmayı başardı. Yakında insanlar üzerinde klinik deneylere başlamayı planlayan Özcan, leptinin insanlarda da etkili olmasını sağladığı takdirde obezite tedavisinde çok büyük bir başarıya imza atmış olacak. Her yıl en az bir kez Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahat ederim. Bunun nedeni, Amerikan Jeoloji Derneği’nin yıllık toplantısıdır. Her yıl değişik bir şehirde yapılan bu toplantıyla ilişkili arazi gezileri de vardır. Beni ilgilendiren yerlerde olanlarına iştirak ederim. Bazen yılda iki kez giderim, zira bir de Amerikan Jeofizik Birliği’nin toplantıları vardır; onlara katılırım. Demokrasi, Kapitalizm ve Bilim: Son Manzaralar 2008 de iki kez Amerika seyahati yapmak zorunda kaldığım yıllardan biri oldu. Ekim başında Amerikan Jeoloji Derneği’nin, aralık ayının ortasında da Amerikan Jeofizik Birliği’nin toplantılarına çağrılı konuşmacı olarak katıldım. Her ikisinde de dostlarımla görüştüm, birlikte yemek yedim, dertleştim. Onlara YÖK’ün beni üniversiteden atmaya hazırlandığını, atılınca ne yapmam gerektiğini sordum. Onlar da bana çeşitli imkânlar sundu. Ama bu yıl ülkesindeki olumsuzluklardan bahseden sırf ben değildim: Amerika’ya gidince otel odamda kapının altından sabahleyin atılan bir New York Times gazetesinde Amerikan devlet üniversitelerinin rektörlerinin bir araya gelerek yeni seçilmiş başkan Barak Obama’ya yazdıkları uzun bir mektup gördüm. Mektup New York Times’ın tam bir buçuk sahifesini dolduruyordu; geri kalan yarım sahifeyi de imzalar işgal etmişti. Rektörler Amerikan devlet üniversitelerinin içinde bulunduğu acı durumdan şikâyetçiydiler. Ödenekleri çok kısılmıştı. Amerikan üniversiteleri artık Avrupa üniversitelerine olan üstünlüklerini kaybetmişlerdi. İşin fenası, özel vakıf üniversiteleri de onlardan çok daha iyi durumda değillerdi. Bu durumun düzeltilmemesi Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyadaki lider konumunun kaybı demekti, zira Amerika’nın üstünlüğü sanayiinin ve ordusunun gücüne, onun her ikisi de nihayet biliminin gücüne bağlıydı. Bilimin gücünün azalması demek, Amerika’nın üstünlüğü kaptırması demekti. Seçilmiş başkana Amerikan vatandaşları olarak bu duruma tahammül etmek istemediklerini haykırıyor, onun üniversitelerin fena durumunu ele almasını tavsiye ediyorlardı. Obama da boş durmayarak, Bill Gates’i eğitim danışmanı yapmıştı. Ancak Bush döneminin son günlerinde durumun ne kadar kara olduğunu bazı dostlarımla konuşunca anladım. Beni Amerikan Jeofizik Birliği’nin toplantısına davet eden aslında Hollandalı dostum Prof. Rob van der Voo Amerikan Milli Bilim Vakfı’nın (bizim Tübitak karşılığı bir kuruluş) artık kendisine gelen projelerin yalnızca yüzde on ikisini destekleyebildiğini söyledi. “Bu yüzde onun altına düşerse, artık ona hiç desteklemiyor demek gerekecek” dedi. Bu sırf paranın azalmasının değil, devletin yaptığı yanlış tercihlerin de sonucuydu. Devlet bilim adamlarını dinlemez olmuştu. Daha da fenası, onların dediklerini çarpıtarak halka yansıtmaya başlamıştı. Dostlarımı en çok korkutan bu tarafıydı işin. Ancak paranın azalması da hatırı sayılır bir sorundu. Yetmiş dört yaşındaki dostum, Amerika’nın en büyük jeologlarından Akademi üyesi Prof. Clark Burchfiel, emekli olmayı planladığı halde, emeklilik yatırımları eridiği için emekli olamayacağını söyledi. Demokratik Amerika (yani önüne gelenin aklına geleni söyleyebildiği ve bununla oy alabildiği Amerika), aklı bir yana koyarak sloganların peşinde kendisini yeyip bitirmek üzeredir. Sovyetler çökünce, Marksizmin düşmanları bunu kapitalizmin zaferi ilan etmişlerdi. Ancak aradan yirmi yıl geçmeden kapitalizmin kalesi de çöktü. Her iki grup da sloganlarla, yani dinlerle yaşanmayacağını anlamamışlardı. Yaşamın sırrı problem çözmektir. Problem de oluşunca incelenir ve çözülür. Her probleme uygun reçete yaratmak mümkün değildir. Dinler bu zırva iddia ile ortaya çıkmışlardı, istisnasız hepsi iflâs etti, yani söylediklerinin doğru olmadığı anlaşıldı. Ondokuzuncu yüzyılda iflas etmiş olan, ama ne hikmetse pek çok sosyal bilimcinin fark etmediği gibi determinizme dayalı Marksizmin ve kapitalizmin de başına kısa zamanda aynı şey geldi. Şimdilik bölük pörçük Avrupa en avantajlı durumdadır: Bölük pörçük olduğu için. Avrupa pek çok fikrin çarpıştığı ve denendiği bir potadır. Fransız’ın beceremediğini İngiliz yapar; onun başarısız olduğu yerde Alman devreye girer vs. vs. Deneme potanız yoksa, ABD veya Sovyetler Birliği gibi kutsal kitabınız vardır. Kutsal kitaba kapılanın sonu ise felakettir. H arvard Üniversitesi, Çocuk Hastanesi, Endokrinoloji Bölümü’nde kendi laboratuvarını kuran ve öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Umut Özcan, sekiz kişilik ekibiyle obezite konusunda umut veren çalışmalar yapıyor. Obezite gibi yalnızca gelişmiş ülke insanları için değil, gelişmekte olan uluslar için de büyük bir halk sağlığı sorunu oluşturan obezite, bugün üzerinde en fazla araştırma yapılan konuların başında geliyor. Doğal olarak hayvanlar üzerinde başarılı olan bazı çalışmalar insanlarda etkisiz kalabilirken, ilk başta umut veren bir buluş, ileri çalışmalarda bir noktada tıkanıp kalabiliyor. LEPT N N 10 YILLIK MACERASI İşte leptin de bu buluşlardan biri. Bundan 10 yıl önce Amerikalı moleküler genetikçi Profesör Jeffrey Friedman, vücut ağırlığını düzenleyen genetik mekanizmalar üzerinde sürdürdüğü çalışmalarında leptin hormonunu buldu. Yağ dokuları tarafından salgılanan leptin hormonunun, beyindeki reseptörlerle etkileşim içine girerek, yenilen yemeklerin miktarını, harcanan enerjiyi ve diğer hormonal sistemleri düzenlediğini ortaya çıkarttı. Bu çalışma o dönemde bilim dünyasında o kadar büyük bir heyecan yarattı ki Friedman’ın bu buluşu ile Nobel’i alacağına kesin gözüyle ba kılıyordu. Ancak ileri çalışmalarda obez beyninin bu hormonun etkilerine direnç gösterdiği ortaya çıkınca umutlar söndü. Özcan ve ekibinin çalışması, leptine yitirdiği itibarını yeniden kazandırdı. Etken maddesi 4PBA (4Phenyl Butyrate) ve diğerininki TUDCA (Tauroursodeoxycholic Asit) olan iki ilacın yardımıyla şişman fareleri zayıflatmayı başardılar.. Bu iki ilaç, şişman farelerde vücutlarının leptine karşı geliştirdiği direnci azaltıyor, başka bir deyişle leptine duyarlılığı artırıyor. Böylece leptine işlerliği yeniden kazandırılmış oldu. Yakında klinik deneylere başlayacağını haber veren Özcan, bu sürecin on yılı bulabileceğini, ancak insanlarda da bu ilaç grubunun başarılı olacağına inandığını söylüyor. Özcan obezite tedavisinde leptine işlerlik kazandıran 4PBA ve TUDCA etken maddeli ilaçların Tip2 diyabet tedavisinde de çok yararlı olduğunu keşfettiklerini anımsatıyor. 2004 yılında hücre içinde bulunan “endoplazmik Retikulum” diye adlandırılan organelde gelişen aşırı yüklenmenin, obezlerde Tip 2 diyabetin gelişiminde çok önemli bir rol oynadığını ortaya çıkartan Özcan, 2007 yılında “kimyasal çaperon” grubuna giren bu iki ilaç yardımıyla, ileri derecede Tip 2 diyabet geliştirilmiş farelerde diyabeti tümüyle iyileştir1977’de Tunceli’de doğan Umut Özcan, Ankara Fen Lisesi’nden mişti. Bu çalışma saygın bilim sonra İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde İngilizce dergisi Science’da yayımlantıp eğitimi aldı. Tıp Fakültesi’nin 3.sınıfına devam ederken mıştı. Şimdi endoplazmik reHarvard Üniversitesi diyabet merkezi Joslin Diabetes Center’da tikulum üzerindeki yüksek dünyanın en ünlü diyabet uzmanı olan Profesör C.Ronald Khn’ın stresin, beyinde leptin direnlaboratuvarına kabul edildi. Burada 2 yıl insülin salgılayan beta cinin gelişmesine de yol açhücreleri üzerinde araştırmalar yaptı. Joslin Diabetes Center’da tığını keşfeden Özcan, leptiaraştırmalarını tamamladıktan sonra obezite konusundaki çane direnci azaltmak için aynı lışmalarıyla tanınan Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in laboratuvagrup ilaçlardan yararlandıkrında çalışmalarını sürdürdü. Dr. Özcan’ın en büyük başarısı, tıp larını ve fareleri zayıflatmayı fakültesinden mezun olduktan yaklaşık 6 ay sonra Harvard Tıp başardıklarını açıklıyor. Bu Fakültesi’ne 29 yaşında hoca (Asst. Professor) olarak kabul edilçalışma da “Cell Metabolism” mesidir. Harvard tarihinde bu ender raslanan bir başarıdır, dergisinde yayımlandı. LEPT N ETK LEYEN LAÇ Dr. Umut Özcan kimdir? CBT 1139/ 5 16 Ocak 2009