05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kültür Gündemin Asıl Sorunları Ankara’nın susuzluğundan, nehirlerin kirliliğinden dertlenen bir devlet adamı da yok. Onlara göre bizde su bol, enerji bol, kredi bol, borç bol, marka bol, futbol bol. Koka kola bol, Amerikan acentası bol. Din kıt, 80.000 camide konuşulanları dinleyen kıt. Doğan Kuban ürkiye’de politik söylemin ve medya söyleminin ülkenin gerçek sorunlarıyla ilişkisi ya yoktur, ya da tesadüfidir. Enerji kıtlığı, kuraklık ve susuzluk, tarımda dışa bağımlılık, nüfus artışı, dış borç, işsizlik, öğretim kalitesi düşüklüğü, bilimsel eğitimin ve entelektüel üretimin kısırlığı, okuma yazma kıtlığı, sağlık hizmetlerinin yetersizliği, sanayinin çıraklık aşamasında oluşu, büyük kent kargaşası, ulaşım kargaşası, ve bunlara ek olarak ‘affairisme’, ‘nepotisme’ gibi salgın sosyal hastalıklar ülkenin temel sorunlarıdır. İktidarın ve güttüğü medyanın güncel söylemi ise türban, imamdan bürokrat yetiştirme, cami inşaatı, din özgürlüğüdür (insan özgürlüğü ve özgür düşünce değil). Ve yukarıdaki bütün ağır problemlerin çözülmesi için yardımcı olmayan Tanrı, ulusal futbol takımına maçlar kazandıGerçi yarın kıyamet rıyorsa (öyle diyorlar), inançlı politikacıların bundan bir nasihat kopması söz konusu almaları gerekir: Belki de Tanrı, değil. Ama suların “Sizi bu binbir musibetten kurazaldığını görmemek tarmıyorum, fakat gönlünüz kararmasın diye futbol zaferleri ihiçin kör olmak, söylesan ediyorum. Size verdiğim akmemek için politikacı lın göstereceği yollarda çaba gösolmak, ekinlerin, zeyterin” demek istiyordur. tinlerin büyümediğiGeçmişin despotik, oligarşik, tek sultanlı iktidarlarında kendi nin farkına varmamak payına düşen dirliğin (halkın için cahil ve bilinçsiz dirliği değil!) devletin sağlığıolmak gerek. nın tek ölçütü olduğunu düşünürlerdi, egemen sınıflar. Bugünkü para oligarşisi devletlileri de ortaçağdaki sultanlar gibi düşünüyor ve yaşıyor. Ne var ki bu tür davranışlar 21. Yüzyıl’da Zimbabve’nin ‘Mugabe’sinin temsil ettiği geleceklere de gebe olabilir. T ve gökdelen inşaatı ile meşgul dolar milyarderleri var. Bu karmaşık ve karşıt içerikli veriler gelecek için felaket senaryoları tasarlamayı kolaylaştırıyor. Fakat kırsal kültür toplumu tepkisiz. Susuzluktan dertli ama, sesi çıkmıyor. DÜNYA VE BİZ Son günlerde bir çevreci uzman İstanbul’a geldi: Lester R. Brown, “Plan B 3.0 – Mobilizing to Save the Civilization” (Plan B 3.0 – Uygarlığı Kurtarmak İçin Seferberlik) adlı bir kitap yazmış. “Dünya iklim açısından olumsuzluk eşiğinde. Eğer bu eşik aşılırsa hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.” diyor. Amerika’da kömürle çalışan elektrik santrallerine karşı mücadelenin bir ölçüde başarıya ulaşabildiğini anlatmış. Brown artık Amerika’da bile çok karbon dioksit çıkardığı için kömür santraline para vermeyen Wall Street bankacıları, 23.000 megavatlık rüzgâr santralı kuran petrol şirketleri olduğunu söylüyor. Kitabının adından da anlaşıldığı gibi, insanlar için alarm zilleri çalıyor. Brown Kyoto kararlarının, imza edenler tarafından bile, doğru dürüst uygulanmadığını anlatıyor. Küresel ısınma, enerji dar boğazı, susuzluk bunlar bütün insanlar için yaşamsal gerçekler. Kyoto kriterleri de bunları önlemeye çalışan uzun vadeli bilimsel kararlardır. İnsanlar yavaş yavaş farkına varıyorlar ve uykudan uyanmamaları için birileri var gücüyle uğraşıyor. Yavaş kurbağa haşlama taktikleri uygulayan iktidar sözcülerinden bu konulara değinen kimse tanıyor musunuz? Dünyanın namuslu düşünenleri, gözü kararmış tutkulu kapitalistin ‘benden sonra tufan’ felsefesinden endişeli. İnsanları inandırmak için doğru söylemek gereksinmemiz var. Türkiye’nin ‘enerji krizinin’ kapısında olduğunu kamuoyuna açıklayan ya da küresel ısınma ve kuraklık konusunda halka bir şey söyleyen bir sorumlu biliyor musunuz? Biz dünyanın erimeye başlayan permafrost bölgesinin çıkardığı metan gazının havadaki karbon miktarını nasıl arttıracağını öğrenip dertlenen bir politikacı hayal edemiyoruz. Ama Ankara’nın susuzluğundan, nehirlerin kirliliğinden dertlenen bir devlet adamı da yok. Onlara göre bizde su bol, enerji bol, kredi bol, borç bol, marka bol, futbol bol. Koka kola bol, Amerikan acentası bol. Din kıt, 80.000 camide konuşulanları dinleyen kıt. Doğrusu bu kadar yalanı toprağa gömsek sığmaz. keti yöneticilerinin insanlığa ve doğaya karşı işledikleri suçlardan dolayı yargılanmalarını istiyor. Exxon, Mobil, Peabody Energy gibi büyük petrol şirketlerinin küresel ısınma ile ilgili olarak toplumları yanılttıklarını, saptırılmış bilgileri ders kitaplarına bile koydurttuklarını söylüyor. Herhalde bizim Amerikancılar o kitapları çeviriyorlardır. Çağdaş iletişim ne yazık ki bilgi kirletmek üzerine kurulu. Uluslararası holdinglerin, tüketimi pompalamak için kampanyaları var. Reklam kampanyalarını davranışsal, psikolojik ve ekonomik bilimsel araştırmalara dayandırıyorlar. Türkiye’deki ARGE harcamalarıyla karşılaştırılamayacak kadar çok para harcıyorlar. Hergün insan beynine şırıngalanan bilginin yarıdan fazlası reklam. Politikacılar, bilim adamları bile reklamla yaşıyor. Reklam’ın gerçeği sadece satışı arttırmak değil, sanal bir dünya imgesi yaratmak. Reklam sanal dünya cennetidir. Koka Kola reklamlarında çirkin ya da türbanlı geç kızlar var mı? Hepsi insanı dinden, imandan çıkaracak NEHİRLER KURUYOR Dünyanın geleceğini tehlikeye atacak sorunlar arasında kapımıza dayanmış olanlar var. Bunların başında, sera etkisine bağlı çölleşme ve susuzluk geliyor. Dünyanın bugünkü bütün enerjisi milyarları doyurmaya ve susuzluklarını gidermeye yetmeyebilir. Bu sorunların, örneğin Konya Ovasının çölleşmesinin yanıtı bilimsel ve sayısaldır. Müslümanlığını yaşamak safsatası değildir. Çünkü öyle bir şey yok. Türkiye’de güncel söylemde insanlığın ve ülkenin geleceği bağlamındaki sorunların sürekli tartışıldığını görmek olanaksız. Sadece laiklik, Atatürk Cumhuriyeti, din istismarı üzerinde yoğunlaşmış bir reklam etkinliği var. Batı Anadolu’da dolaşırken hemen hepsi kurumuş dere ve ırmak yatakları, içlerinde neredeyse su kalmamış Gediz ve Menderes nehirleri insanın içini karartıyor. Barajlarının dibi görünen milyonluk kentler, gelecekle ilgili bilimsel bir programları olmayan belediyelerin acil su getirme uğraşları (arsenikli de olabilir) gazete sayfalarına polis hikâyeleri gibi yansıyor. Böyle gerçeklerin yanında din devletinde demokrasi olamayacağını bir türlü anımsamayan maskeli adamlar CBT 1111/2 4 Temmuz 2008 REKLAMLA BİLGİ KİRLİLİĞİ Başka bir çevreci uzman, James Hansen, petrol şir cinsden. Koka Kola’lı dünya türbanlı değil. Ama türbanlı dünyaya da kendini dayatacak kadar marifetli. Politikacıların yelkenlerine rüzgâr doldurup dünyayı güllük gülistanlık gösterenler halkı uyutuyorlar. İnsan Çin’deki afyon savaşlarını anımsıyor. Çinlileri nötralize etmek için düpedüz afyon veriyorlardı Batılılar. Gerçi yarın kıyamet kopması söz konusu değil. Ama suların azaldığını görmemek için kör olmak, söylememek için politikacı olmak, ekinlerin, zeytinlerin büyümediğinin farkına varmamak için cahil ve bilinçsiz olmak gerek. Çağdaş reklam tekBarajlarının dibi nikleri eskilerin degörünen milyonluk yimiyle, ’insanı dereye götürüp susuz kentler, gelecekle getirecek’ kadar usilgili bilimsel bir progtalaşmıştır. Fakat ramları olmayan belesorumlular, çağdaş diyelerin acil su getirdünyanın sorunlarıyla dertlendikleme uğraşları (arsenikrini söylemeseler li de olabilir) gazete de susuzluğun türsayfalarına polis bandan daha hızlı geldiğini görmeleri hikâyeleri gibi gerek. yansıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear