Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Mahalle Baskısı: Öğretmenle imamın öyküsü Prof. Mardin 1961–1994 döneminde (23) çalışma yayımlamış. Bu çalışmaların çoğunu 12 sayfalık notları, görüşleri kapsıyor. (8) makalesi var. Bu makaleler için (42) atıf almış. 1969’da yayımladığı (Türkçesi) “Osmanlı İmparatorluğu’nda Güç, Sivil Toplum ve Kültür” başlıklı makalesi için son kırk yılda (26) atıf verilmiş. Prof. Dr. Bahattin Baysal 008 yılının Mayıs ayı sonlarında ham petrol fiyatları tırmanışa geçti. Kuyulardan çıkartılan 1 varil (159 litre) ham petrol fiyatı 139 ABD dolarına yükseldi. Petrol fiyatlarının 250 dolara yükseleceği sözleri dolaşıyor. Türkiye’de gündem bu tür haberlere odaklanmalı, çözüm önerileri düşünülmelidir. Bu sorunu incelemek üzere çalışırken, eğitimle ilgili bir başka tartışma konusuna yönelmek istiyorum. Prof. Dr Şerif Mardin Olayı: Profesör Şerif Mardin’i 1950’li yıllarda Forum Dergisi günlerinden beri tanıyorum. Gerçi son yirmi yılda kendisi ile hiç karşılaşmadım. Yollarımız ayrılmış demek. Basında çıkan yazılarda, Prof. Mardin’in Türkiye’nin en büyük sosyoloji bilgini olduğu halde “Türkiye Bilimler Akademisi”ne seçilemediğini belirten çeşitli görüşler yer aldı. Bu günler eskisi gibi değil, yurtdışında bir doktora tezi yazıp, birkaç makale yayımlayarak Türkiye’de büyük bilim adamı pozlaİnsanların sadece rında caka satma devri kapandı. Her kılık kıyafetleri değil, bilim adamının tüm etkinliği bilim infakat bütün etkinlik dekslerinde veriliyor. Prof. Mardin leri çevresinin göze 1961–1994 döneminde (23) çalışma Bu çalışmaların çoğunu timindedir. Dünyada, yayımlamış. 12 sayfalık notları, görüşleri kapsıyor. “mahalle baskısı”nın (8) makalesi var. Bu makaleler için en az etkili olduğu (42) atıf almış. 1969’da yayımladığı “Osmanlı şehir New York’dur. (Türkçesi) İmparatorluğu’nda Güç, Sivil Toplum ve Kültür” başlıklı makalesi için son kırk yılda (26) atıf verilmiş. Türkiye’de tarikatlar üzerinde çeşitli yazıları var. Tarikatlar, tekkeler, zaviyeler, şeyhler, şıhlar vs. Cumhuriyet’in kapattığı kurumlar. Hepsi feodal bir sistemin döküntüleridir. Kendi kendini hipnotize etmiş topluluklar! Böyle bir etkinlikle Türkiye Bilimler Akademisi’ne üye seçilme olanağı bulunmuyor. Evrensel bilime yapılan katkılar üzerinde duruluyor. 2 yimi ortaya çıktı. Kendi eşleri de türbanlı olan dincilerin bu deyimden hoşlanmadıkları anlaşıldı. Şerif Mardin rahatsız olmuş. Bunun için “bu kavramın neler sakladığını biraz anlatmak lazım” diyor. Dincileri rahatlatmak için kolay yolu seçmiş: Cumhuriyet’e saldırıyor. Önce şunu belirtmeliyim: Mahalle baskısı yalnız Osmanlı mahalleleri için geçerli değil, dünyanın her tarafında yürürlükte olan bir eylemdir. Mahalle baskısı, İsveç’in Stockholm, Hollanda’nın Eindhoven, Fransa’nın Strasburg ve hatta Paris şehirlerinde ve kuşkusuz ABD mahallelerinde yaşayanlar için de geçerlidir. İnsanların sadece kılık kıyafetleri değil, fakat bütün etkinlikleri çevresinin gözetimindedir. Dünyada, benim bildiğim, “mahalle baskısı”nın en az etkili olduğu şehir New York’dur. “Mahalle Baskısı” kavramını açıklamak, bunun sıradan bir baskı olmayıp kültürel değerlerin paylaşılması gibi, derin anlamlı bir kavram olduğunu açıklamak için E. Durkheim, M. Weber ve A. Schultz gibi sosyologların görüşlerini sıralıyor. Paylaşırken “bakmak” lazım, yani “öyle olmak istemek” gerekiyor, diyor. Özetle, mahallede değerler var, değerlerin paylaşılması var. Bunun için “göz” ve “bakış” zorunlu, yani “bakan” bir topluluk. Toplumu sarsan derin bir felsefe! Mahallenin yapısını (strüktürünü) anlatıyor: cami, imam, tekke, tarikat, külliye, esnaf, hepsi asırlardır bir arada. Zaten başka bir şey yapmamışlar. Ne yollar, ne beldeler, ne uygarlık! Birbirlerine bakmışlar. “Cumhuriyet bu yapıya okul, öğretmen, öğrenci, kitap ve birlikte getirmiş olduğu bütün bir sistemle topluca girdi” diyor. Profesör Mardin öğretmenin mahalle yapısına bir rakip olarak girdiğini ve kaybettiğini söylüyor. Her iki görüş de yanlış. Cumhuriyet öğretmeni rakip olarak sokmadığı gibi, öğretmenin kaybettiği görüşü de geçersizdir. Cumhuriyet, öğretmeni, Türkiye’de çağdaş uygarlığın yolunu açması için getirdi ve ortaçağ hurafeleri içinde bocalayan bir topluma geniş ufuklar açtı. MAHALLE BASKISI Geçen yıl türbanlı kız öğrencilerin üniversiteye girme konusu tartışılırken, Prof. Mardin’in “Mahalle Baskısı” de ÖĞRETMENİ NASIL TANIDIM? Yıl 1930, Dumlupınar İlkokulunda 3. sınıf öğrencisiyim. Okula iki yeni genç öğretmenin geldiği söyleniyor. Derse Şerif Mardin giriyoruz. Bugün gibi anımsıyorum. Genç öğretmenlerden biri “tabiat ve eşya” dersi veriyor: Şeker moleküllerinin su molekülleri tarafından çevrilmesini ve şekerin suda çözülmesi olayını anlatıyor. O genç öğretmenlerin başlattığı bu bilimsel inceleme yaklaşımı, 2000’li yıllarda Türkiye’nin yılda 25.000 dolaylarında bilimsel makale üreterek, dünya sıralamasında 20. düzeyi yakalamasına yol açtı. Profesör Mardin, Cumhuriyet’de bir eksiklik var, “iyi, doğru ve güzel” hakkında çok derine giden bir düşünce yok, binlerce sayfa bulan bir tartışma bulamazsınız diyor. Mahallede ise “iyi, doğru ve güzel” hakkında “İslami düşünce tarzı”nın bulunduğunu ve bu nedenle öğretmenin kaybettiğini ileri sürüyor. Profesör Mardin, dini görüşleri överek, Türkiye’de “mahalle baskısı” çıkışı ile yaptığı gafı düzeltip, dincilere hoş görünme yolunu açabilir. Cumhuriyet öğretisi, "Hayatta en Hakiki Mürşit İlimdir, Fendir" sözleri ile simgelenmiş ve "İslami düşünce tarzı"nı kişisel inanç olarak bir tarafa bırakmıştır. Ancak, bunu yaparken, öğretmeni mahalle baskısına bir rakip olarak, topluma empoze etmediği kuşkusuzdur. 20. Yüzyılda, Rusya’da ve Yugoslavya’da yapılan devrimlerde, radikal sistemler toplum düzenine sokulurken, dinsel yapı tümü ile silinmiştir. Bu konuyu düşündüğümde, Üsküp Üniversitesinden bir profesörün sözlerini anımsarım. “Avrupa’da 20. Yüzyılda birçok yeni rejim ortaya çıktı ve devletler kuruldu. Bunlardan sadece Atatürk’ün kurduğu “Türkiye Cumhuriyeti” devleti dimdik ayaktadır!” Türkiye’de bu tür tartışmalar, uygar Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, tek tanrılı bütün dinlerin gerçekte bir masal oldukları görüşü, tartışmaya açıldıktan sonra, güncelliğini yitirecektir. 21. Yüzyılda bunun gerçekleşeceğini sanıyorum. Türkiye ve gerçek özgür düşünce CBT 1110/10 27 Haziran 2008 Baştarafı 2. sayfadan devam mında gerçekleşmiş düşünce ve söz özgürlüğü dolayısıyla demokrasi söz konusu olmamıştır. Türkiye’de özgür düşünce havarisi olduğunu söyleyenlerin en büyük yalanı ve onu örten safsata burada yoğunlaşmıştır. Amerika ve Avrupa’daki özgür düşünce Müslümanlara fazla görülüyor. Gençler arasında 1960 devriminden sonra şekillenen görece özgür, ama Marksist katılaşmayı da içeren toplumsal düşünce örgütlenmesi, toplumda yeteri kadar taraftar bulamadan 1972’de sonlandı. O günden son ra çok sayının egemenliğinden, az okumuşlar daha doğrusu çağdaş dünyayı okuyamamışlar iktidarında dini söylemden başka bir düşünce söz konusu değil. Özgürlük düşüncesi topluma inmedi. İslam dininin Ortaçağdan öteye ne özgürlük ne de özgür düşünceye herhangi bir hak tanımadığını öğrenmek için Osmanlı Tarihini okumak yeterlidir. Türkiye sadece Kurtuluş Savaşı ve onu izleyen 15 yılda özgürlük söylemi ve onun uygulamalarıyla karşılaştı. Ne kadar ters yorumlanırsa yorumlansın, ne kadar yetersiz uygulanmış olursa olsun, İslam tarihinin en büyük reform dönemi o on beş yıldır. Yarım yüzyıldan fazla iktidar olanlar ‘köylü efendimiz’ sloganının dezenfekte olmamış, kaba fakat direkt ürünleridir. Dünyanın hiçbir ülkesinde rahipler, papazlar ve imamlar özgür düşünce temsilcileri olmadılar. Papa hangi özgürlüğü savunuyor? Eğer Atatürk devrimi dinsiz ve baskıcı olsaydı, ne Diyanet İşleri, ne imam hatip okulları olmazdı. Çağdaş din partileri, tarikatlar, dışarıdan üflenerek şişirilmiş ‘Ilımlı İslam’ balonlarıdır. Cahillere demokrasi nane şekeri gibi sunulabilir. Her gün üniversiteye, yargıya, gazeteye saldıran ve dini bir politikadan demokrasi çıkacağını söyleyen bir düşüncenin, özgür düşünce kavramını ve sadece ona bağlı özgürlük, demokrasi, barış ve mutluluk olanaklarını anlaması söz konusu değildir.