Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz modele gereksinme var? Bu sorulara yanıt bulmak zorundayız. Yanıt; güç birliğidir, küme oluşturmaktır. Küme, “yığın” demek değildir. Avrupa ve ABD'ye göz attığımızda sektörel bazda kümelenmelerin varlığını hemen görmekteyiz. Kaliteli ürün elde etmede Nanoteknolojinin ciddi katkısı olacağından dolayı Nanobilim ve Nanoteknoloji içerikli kurulmuş kümelerden bir örnek vermek istiyorum: Prof. Dr. Burhanettin Güvenç hayret@akdeniz.edu.tr Anayasa'da belirli maddelere dokunulamaz. Bu maddeleri, öteki maddelerde yapılacak değişikliklerle anlamsız hale getirmek de, elbette bu dokunulmazlığın alanında görülecektir. Anayasa Mahkemesi, kendisine getirilen esas bakımından denetim kısıtlamasını bu durumda yok sayarak, ilgili kanunu hala yürürlükte olan anayasanın değiştirilemez olan hükümlerine uygunluğu bakımından denetleyecektir. Sivil Anayasanın Yolu TBMM'nin her yasama dönemi, anayasa değiştiren kanun yapma yetkisi karşısında, belirli maddelere asla dokunamayacağını Anayasadan okuyabilir. Bu maddelere doğrudan dokunmak yanında, onları öteki maddelerde yapılacak değişikliklerle anlamsız hale getirmek de, elbette bu dokunulmazlığın alanında görülecektir. Her değişiklik onun bu dokunulamaz olan ilkelerini tanımaya, zenginleştirmeye, somutlaştırmaya yönelik olmalıdır. Hiçbir yasama tasarrufu bunları kısmen veya tamamen bertaraf etmeyi amaçlayamaz. Dokunulamaz anayasa normlarından yeni önerilen anayasa metinlerinde dahi vazgeçilemediğini görmek, yukarıda söylenenlerin aksini ileri sürmeyi zorlaştırmaktadır.Yeni bir anayasa yapmak isteyen bir siyasi güç, ortaya koyduğu metinde kendisi de dokunulamaz hükümler öngörüyorsa, önceki anayasanın dokunulamaz olan hükümleri karşısında bir açıklama borçlu olacaktır: Kendisinin dokunulamaz dediği hükümlerin de bir başkası tarafından aynı biçimde dokunulabilir olacağını şimdiden kabullenmiyor mudur? Öyleyse bu tabunormları koymaktaki ısrarlarının tek mantıksal sonucu, bunları çiğnemenin bir yaptırımının kesinlikle olması gerektiğidir. Bu tür hükümleri ilga veya tadil eden şimdiki ve gelecekteki her siyasi gücün bunu yaparken, tüm bu süreç içerisinde, son ana kadar geçerli olacak anayasal düzen karşısında her türlü hukuksal yaptırımın muhatabı bulunduğunu, yani mevcut anayasal hukuk düzeninin dışına düşerek, hukuksal meşruluk giysisinden bütünüyle soyunduğunu biliyor olacağıdır. Kimseye karşı, bu yaptığının anayasal düzen içerisinde meşru olduğunu, mantıksal hataya düşmeksizin ileri süremez. O, kendisinin kurucu bir iktidar olduğunu ve her kurucu iktidar gibi başarıncaya kadar yasa dışı bulunduğunu bildiğimizi bilmelidir. Öte yandan, anayasa değiştiren bir kanunla bu yola cüret eden her siyasal girişim, karşısında iki güçten birini muhakkak bulacaktır: Anayasa Mahkemesi, kendisine getirilen esas bakımından denetim kısıtlamasını bu durumda yok sayarak, ilgili kanunu hala yürürlükte olan anayasanın değiştirilemez olan hükümlerine uygunluğu bakımından denetleyecektir. Bu, anayasanın Anayasa Mahkemesine mantıksal tutarlılık adına yüklediği yazısız bir buyruktur. Denetleyemeyecekse, bir anayasanın niçin dokunulamaz hükümleri vardır? Bu hükümler varsa, bir anayasal kurumun bunun denetimine ve yaptırımına yetkili kılınmadığını düşünmek mümkün müdür? Bu kurum en sivil niteliğiyle Anayasa Mahkemesidir. Bu mahkeme bu görevini idrak edemezse, görev kendilerine ait olmayan güçlerce yerine getirilmeye çalışılamaz mı? 1960 darbesinin nedeni olarak ülkemizde o zamanlar henüz bir anayasa mahkemesinin bulunmadığı açıklaması yapılır. Anayasa Mahkemesinin kendisini bu konuda yetkisiz sayması onu, yokluğu yerine, bu kez bu tutumuyla bir başka darbenin nedeni olmak açıklamasıyla karşı karşıya bırakabilecektir. Millet egemenliğini yargı eliyle de kullanmaktadır. Bu, esastan denetim yetkisinin bir başka nedenidir. Peki, Ülkemizi 21.Yüzyılın sorunlarına hazırlayacak, bunlar karşısında güçlü, başarılı kılacak yeni bir anayasa nasıl yapılabilecektir? Bu anayasayı elbette fiili olduğunu bizim de bildiğimizi bilen bir kurucu iktidar yapacaktır. Onun meşruluğunun kaynağı artık ortadan kaldırmaya yöneldiği anayasa değil, darbeye bir karşı darbenin düşünülemeyeceği denli bir oydaşlığın onay verdiği özgürlükçü, kamusaldemokratik bir durum olacaktır. Bu yüzden hükümet partisinin, kendi yeterli çoğunluğuyla yapacağı kanunu halk oylamasına götürerek, oradan onay almayı planlaması yerine, TBMM'nin her şeyden önce halkın kendisinin bu yeni anayasayı yazmasına ve yapmasına imkân verecek ortamı yaratması ve koruması gerekmektedir. Bunun nasıl yapılabileceğinin bir örneğini bir başka yazımda (23 .11.2007) sunmuştum. Orada önerdiğim süreçte ortaya çıkacak bir taslağın TBMM'de görüşülerek benimsenmesi, ardından Anayasa Mahkemesinde esastan görüşülmek talebiyle bir iptal davasının açılması ve mahkemece anayasallık blokuna (hukukun genel ilkelerine, uluslararası hukuk kurallarına, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyetin niteliklerine) uygun bulunması üzerine halkın da onayının alınmasıyla yeni meşru bir anayasanın vücut bulabileceğini söyleyebilirim. Bu aşamalardan (bilim, sivil toplum, yasama, yargı, halk oylaması) herhangi birinin eksikliği er geç ağır bir kriz nedeni olabilecektir. BİR ÖRNEK CBT 1087/7 18 Ocak 2008 Bu küme yapısından da anlaşılacağı üzere, 10 üniversite, 21 araştırma kuruluşu ve 56 çeşitli büyüklükteki şirketin işbirliğinden oluşmaktadır. Hedefleri ise “çok ince değişik amaçlara dönük kaplamalar” yapmaktır. Buna benzer küme yapılarını Nanoteknolojinin diğer uygulama alanlarında da görmekteyiz. Yapıdan da anlaşılacağı gibi, küme oluşumunun üç temel ayağı bulunmaktadır ve binlerce mühendis ve bilim insanı birlikte çalışmaktadır. Bu sağlam yapı dünya ile rekabet edebilecek gücü yakalayabilmektedir. Ülkemizdeki bireysel veya bir kurumun bu alanlardaki çabalarının desteklenmesi çok sınırlı geri dönüşüm sağlayacaktır. Kısacası, kümeleşmeden küçük gruplar tarafından alınan ve harcanan arge bütçelerinin geri dönüşü son derece sınırlı olmaktadır ve sınırlı olacaktır. Ülkemizde bütün sektörler için yapılan ARGE harcamaları: Resim ortada... Görüldüğü üzere ülkemizde Nanoteknolojiye çok az kaynak ayırabiliyoruz. Bu nedenle yapılması gereken işlerimiz var: 1 Acilen hangi konuların ülkemiz ekonomisi için hayati önem taşıdığını belirlemeliyiz. 2 Daha fazla gecikmeden, o alanNANOBİLİM larda kümeleşme çalışmalarını başlatNEDİR? malıyız. Nanobilim en kısa ve özlü 3 Devletimiz, bireysel istekleri desifade şekliyle doğayı teklemek yerine, sektörel bazda oluşan taklit etmektir. Doğaya kümeleşme çalışmalarını ve bu alanlara baktığımızda kendisinin Nanoteknolojiyi kazandıracak arge çatemel yapı taşları olan lışmalarını desteklemelidir. atom ve molekülleri Bu yöntem bizlerin milli çalışma mükemmel bir şekilde modelini oluşturacaktır. kullanaram bilgidiğimiz Unutmayalım ki, yüksek teknolojiher şeyi inşa etmektedir. ye ve yüksek ekonomik güce sahip olGözle görebildiğimiz ve makulusal güvenliğin teminatıdır. göremediğimiz bütün bitki ve hayvan türlerinin SONUÇ: doğada aşağıdan Dünya ile rekabet edebilmek ve yukarıya doğruyani temel taşlarla inşa edildiğini Nanoteknolojinin ülkemizdeki her sekgözlemliyoruz. Bunu doğa töre girebilmesi için milli seferberlik 100 milyonlarca yıldır ilan edilmelidir. Aksi takdirde nano mükemmel bir şekilde çağını kaçıracağız, ülkemizi ve halyapmaktadır. kımızın sağlığını koruyamayacağız, güvenliğini sağlayamayacağız. “Bu teknolojiye sahip ülkelerin önünde sadece Dünyada, 2006 yılında insan hayali ile sınırlı fırsatlar olileri Devletler tarafından duğunu” ve “geri kalmış ülkeleri bekNanoteknoloji için yapıleyen potansiyel risk ve tehditlerin de lan ARGE harcamaları: kötü niyetlilerin hayal gücü ile sınırlığı olduğunu” akıldan çıkarmamalıyız. ÜLKE MİLYAR $ ABD 1.780 Japonya 0.975 Dünyada, 2006 yılında Şirketler Çin 0.906 tarafından Nanoteknoloji için yaAlmanya 0.563 pılan ARGE harcamaları: Güney Kore İngiltere ÜLKE MİLYAR $ Fransa ABD 1.93 Hindistan Japonya 1.70 Rusya Almanya 1.00 İsrail .... ......... Toplam 5.30 Toplam 12.4