05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Öğrenmenin heyecan verici dünyasını nasıl keşfettim? Tınaz Titiz, kendi hayatından sunduğu bir otobiyografik kesitte, bugün sürdürdüğü Öğrenme Evi projesi ile kendi deneyimlerini birleştiriyor: Gerçekten ihtiyaç duyuluyorsa istenilen her şey öğrenilebilir. “Simyacı” adlı kitaptaki “Eğer birisi bir şeyi çok arzu ederse evren onu vermek için harekete geçer” öğretisinden çok etkilendim. Çevresindeki her şeyin bir amaca yönelik olarak kullanılabileceğini gösteren TV'deki McGywer adlı mükemmel dizi, “çevremiz öğrenme imkânlarıyla doludur” yargısının tetikleyicisi oldu... M.Tınaz Titiz ıl 1953. Ortaokula yeni başlamış bir öğrenciyim. İlkokul yıllarım hemen bütün çocuklar gibi hep pekiyi notlarla dolu karnelerle geçtikten sonra daha ciddi bir dünyaya ayak basıyorum. Gelenbevi Ortaokulu, adı az duyulmakla birlikte ilginç özellikleri olan bir okul (idi). O günlerde okul sayılarındaki sıkıntı nedeniyle ikili öğretim uygulanmaya başlanmış, ama her nedense Gelenbevi bu uygulamanın dışında kalmıştı. Sabahtan öğleye kadar sınıflarda ders yapılır, öğleden sonra da çeşitli el veya beden becerilerine ilişkin eğitsel kol çalışmaları olurdu. Okulun, o zaman pek dikkatimi çekmeyen bu özelliğinin ne denli önemli olduğunu yıllar sonra anlıyorum. Okulun cilt atelyesini yürütüyoŞadiye Hanım rum ve Üsküdar Amerikan Koleji'nin “Peki sen ne yakütüphanesindeki ciltsiz kitapların pacaksın?” dedi. ücreti karşılığında ciltlenmesi işini “Ben mühendis tek başıma yapıyorum... Bu deneyimin olmak istiyorum” ömür boyu süren olumlu izlerini hep deyince, “Sen mi, taşıyacağım. mühendis olaBu dönemde herkes İngilizce öğrenmek istediği için diğer dillere itibar caksın?” diye yok. Hem İngilizce öğretmeni sayısıgülüverdi. nın yetmezliği hem de Fransızca öğretİşte yaşamımdaki meninin boş kalmaması için, yabancı ikinci “gerçeklik dil tercihi kura ile belirlendi ve ben anı” da budur diFransızca sınıfına düştüm. Yaşlı, çalışyebilirim... maktan bıkmış, öğrencileri birer fazlalık gibi gören bir Fransızca öğretmeni ile başlayıp, daha sonra da Jilet Kemal namıyla maruf ikinci bir öğretmenle 3 yıl Fransızca okuduk ve hiçbir şey öğrenmeden mezun olduk. Y ğı yolu ile daha ilk günden anlayacaktım. Kolay cevap verilebilecek bilenlere göre kolay ononbeş soruluk bir mini yazılı yaptı ve yirmi dakika kadar süre verdi. Ben soruları cevapladım ve kâğıdımı verdim. O güne kadar biraz şans, biraz da öğretmenlerin müsamahası ile gelmiş bulunan benim aklımda, sorularn sorulara yeterli cevaplar verdiğim kanısı vardı. Kâğıdıma atılan not 10 üzerinden 2 idi ve bu bence kabul edilebilir bir not değildi. Tepkimi dile getirmek için duyulacak bir sesle sınav kâğıdını yırtıp yere attım. Vicdani Bey sükunetle yanıma geldi. Kâğıdını yırtanın ben olup olmadığımı sordu. Ben de haklı olarak yırttığımı, bir daha verse yine yırtacağımı söyledim ve kendimle de pek gurur duydum. Öyle ya bana karşı bir haksızlık yapılmıştı ve ben altında kalmamıştım. Vicdani Bey kendinden umulmayan bir çeviklikle kroşetokat arası yüzüme yapıştırdığında, eğitim yaşamına yeni adım attığımı şimdi anlamıştım. Hayatın gerçek yüzü buydu. Vicdani Bey de herhalde yaptığından vicdan azabı çekmiş olsa gerek, 3 yıl boyunca beni hiç derse kaldırmadı ve yazılı sınavlarda da hep iyiye yakın notlar verdi. Kimbilir belki, o tepkiyi gösteren bir çocuğun gerçekten çalışkan, bilgili ve zayıf notu içine sindiremeyen birisi olduğunu ve o olaydan sonra deli gibi kimya çalıştığını düşünmüştür. Ama gerçek öyle değildi ve ben hiç kimya çalışmıyor, bu hoşgörüyü herhalde kullanıyordum. Bu da, lise son sınıfa kadar sürdü ve hayatımda ilk defa kimyadan ikmale kaldım. Tınaz Titiz ortaokul yıllarında solda. Ortadaki ise Müjdat Gezen ile karşılaşmıştım. Bu bende büyük bir değişime neden oldu. Fizik konusunda sıfır sayılabilecek düzeyim, Azade Hanım’ın da olağanüstü becerisiyle kısa sürede yükseldi. Üniversite giriş sınavlarında fizik ve matematikten yapılan sınavda fizik sorularının tamamını doğru cevaplayarak bunun sonucunu görmüştüm. Öğrenme arzusunu ateşleyen bu “başarı kazanma” deneyimi, başka bir alanda daha kendini göstermiş, mektupla öğrenim yoluyla İngilizce öğrenmeye merak salmıştım. Çok basit bir yöntem olmasına rağmen kısa sürede olumlu sonuçlar vermeye başlayan bu metodun da yine “başarı kazanma”ya dayandığını belirtmeliyim. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra olumsuzlar da vardı. Lisedeki 3 yıl boyunca coğrafya hocamız Şadiye Hanım’ın her ne hikmetse benimle yıldızı barışmamıştı. En yüksek alabildiğim notun 10 üzerinden 4 olduğunu söylersem bu antipatinin düzeyi belli our. GERÇEKLİK ANI Liseden mezun olup diplomalarımızı aldığımız gün okul çıkışında bir grup arkadaşımla birlikte Şadiye Hanım’la karşılaşmıştık. Hepimize tek tek neler yapmak istediğimizi, üniversitede hangi dalları seçeceğimizi filân sordu. Bana “Peki sen ne yapacaksın?” dedi. “Ben mühendis olmak istiyorum” deyince, o hiç gülmeyen yüzü istihza ile gülüp, “Sen mi, sen mi mühendis olacaksın?” gibi hayretini dile getirdi. İşte yaşamımdaki ikinci “gerçeklik anı” da budur diyebilirim. Belki de öğretilmeye karşı duyduğum olağanüstü tepkinin altında Şadiye hocanın bu tutumu vardır. Üniversite yaşamı bitip meslek hayatı başlayınca bir dizi tesadüf artık rastlantılara inanmıyorum “kendi kendine öğrenme” konusunda önüme yollar çizmeye başladı. Bunlardan birisi, çalıştığım kamu kuruluşuna danışmanlık yapan bir Amerikan firması ile birlikte çalışma zorunluğu idi. Türk müdürümüz koluma girip firmanın Amerikalı mühendisinin odasına götürüp, “işte bizim adımıza sizinle birlikte çalışacak kişi” diye beni takdim edince yeni bir dönem başlıyordu. Çünkü, İngilizce konusunda çatpat okuduğunu anlamaya çalışma düzeyinden, birdenbire okuyankonuşananlayanespri yapanyapılanı da anlayan düzeyine gelmek gibi bir zorunluk ile karşılaşmış bulunuyordum. Bu da üçüncü önemli ”gerçeklik anı” olmuştur. Birlikte çalıştığım elektrik mühendisi, benim yaşımda iyi bir çocuktu. Yardımcı olarak, NewYork Üniversitesi mektupla öğrenim bölümünden bilgisayarların tasarımı ile ilgili bir kurs almamı sağladı. Yine kısmet mektupla öğrenimden açılmıştı. FEN Mİ EDEBİYAT MI? Lise ikinci sınıfa geçtiğimizde yönetmelikler değişmiş, o zamana kadar 3.s ınıfta ayrılan fen ve edebiyat, artık 2. sınıfta ayrılmaya başlamıştı. Fizik hocamız Azade Hanım: “Çocuklar fen sınıfı zordur. Fen dersleri zayıf olanlar hiç düşünmesinler doğru yan sınıfa geçsinler, orada daha başarılı olurlar, burada başarılı olabilmeleri imkânı yok, en azından benim dersimde imkânsız”. Bu sözler sanki doğrudan bana söyleniyordu. Derhal ve hiç tereddüt etmeden kararımı verdim, edebiyat şubesine gidecektim. Fakat sınıf içinde oturduğum yer kapıya uzaktı ve sınıftan çıkabilmem için tüm sınıfın önünden geçmem gerekiyordu. Her ne kadar birçok kişi Azade Hanımın bu sözleri üzerine kalkıp yan sınıfa edebiyat şubesi geçtilerse de ben utandım ve yerimden kalkamadım ve böylece fen şubesini tercih etmiş oldum. Geri kalan çok az sayıda öğrenci olağanüstü zeki ve çalışkan çocuklardı. Diyebilirim ki lise 2.sınıf ve özellikle de bu olay benim için her bakımdan bir “gerçeklik anı” oldu. Durumunun farkına varmak gibi çok önemli bir tetikleyici GELENBEVİ VE VEFA Ortaokuldan, ikmale bile kalmadan mezun olduğumda, derslerimin özellikle de fen derslerimin çok zayıf olduğunu hatırlıyorum. Ama o zaman bunu değerlendirecek durumda dahi değildim. Tek iyi dersim Türkçe dersiydi ve Türkçe hocamız da bu nedenle olsa gerek beni çok severdi. Ta ki bir gün, Şehzadebaşı’ndaki Yeni Sinema'da o zamanki adı buydu bir gece arkadaşlarla film seyrederken hemen önümüzde oturan çıplak başlı bir adamın başına arka sıradan cız yapıp eğlenene (!) kadar. Antrakt olup ışıklar yandığında, kafasına üçbeş defa cız yaptığımız kişi dönüp de burun buruna geldiğimizde benim için film bitmişti: O adam, beni çok seven Türkçe hocamdı. Bana hiçbir şey demedi, kalktı ve gitti. Hayatımdaki en büyük utançlardan birisinin bu olduğunu ve hâlâ sürdüğünü söyleyebilirim. Ortaokul bitmiş Vefa Lisesi'ne başlamıştım. Lise'nin diğer iki okuldan çok farklı olduğunu, kimya hocamız Vicdani Bey’in yaptığı bir düzey anlama sınavcı CBT1087/20 18 Ocak 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear