01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Meteoroloji Teknohaber Bağlantısız sulama ağı Kablosuz sensorlardan oluşan bir ağ, tarlalardaki ürünlerin gereği kadar –ne çok fazla ne de az sulanmasını sağlayacak. Şu anda deneme aşamasında olan sistem, Avustralya, Melbourna’daki bir bilgi teknolojisi şirketi olan National ICT tarafından geliştirildi. Birkaç yüz adet kablosuz nodülden oluşan ağ, 10 hektarlık bir arazi üzerine yayılacak. Her nodül bir bilgisayar çipi ve WiFi verici içeriyor. Verici, toprağın nemini, yaprak sıcaklığını ve buharlaşmasını ölçen çok sayıda sensora bağlı. Ölçümler merkezi bir server’a gönderiliyor ve server, kablosuz olarak kontrol edilen sulama pompaları üzerinden farklı alanlara su takviyesi yapıyor. Sistemi geliştiren ekip, şu anda her bir bitkiyi tek tek sulayabilecek yetenekte bir sulama ağı üzerinde çalışıyor. Halihazırda gerekli algoritma geliştirilmiş durumda. ‘Gökyüzünden uzaylı yağıyor’ Zaman zaman gökyüzünden balık, kurbağa, çekirge, kum, kırmızı çamur gibi nesnelerin yağdığı iddialarına bilimsel bir yanıt bulmakta zorlanan bilim adamları, şimdi 2001 yılında Hindistan’ın üzerine yağan 50 ton kırmızı yağmurun gizini çözmeye çalışıyor. 003 yılında Hindistan’ın güney ucundaki Kerala Eyaleti’nde çalışan fizikçi Godfrey Louis, iki ay boyunca tüm eyalette izlenen kırmızı yağmurlarla ilgili gözlemlerini 2003 yılında bilimsel bir yayın haline getirdi. Kimse bu kırmızı yağmurun nasıl oluştuğunu açıklayamadı, ancak yağmur suyunun içindeki kırmızı parçacıkları inceleyen Louis, olağan dışı bir durumla karşı karşıya olduğunu fark etti.. Parçacıkları biyolojik hücrelere benzeten Louis, bunların bir kuyrukluyıldızdan Dünya’ya düşen uzaylı mikroplar olabileceğini ileri sürdü. Bazı insanlara çok tuhaf gelen bu iddianın, zaman içinde unutulacağı sanılıyordu. Derken geçen ocak ayında Louis’in kuramı jürili bir dergide yer alınca, konu gündeme yeniden düştü. Bu yazıyı okuyan bilim adamlarının tümü, Louis’in kırmızı parçacıkların biyolojik nesnelere benzediği iddiasının doğruluk payının yüksek olduğunu kabul etti. "Bunlar canlı hücreler değilse, başka ne olabilir?" diye soran Sheffield Üniversitesi’nden mikrobiyolog Milton Wainwright, "Bu, belki de çok ilginç bir şeyin başlangıcıdır" diyor. Bu öykü 25 Temmuz 2001 tarihinde Kerala Eyalet’inin Kottayam bölgesine yağan kırmızı yağmurlarla başladı. Bu tarihten başlayarak, iki ay boyunca kırmızı yağmur, sağanak halinde Kerala Eyaleti’nin çeşitli bölgelerine yağmaya devam etti ve zamanla azalarak kesildi. Yerel gazeteler bu haberle çalkalanırken, yağmura maruz kalanlar giysilerine bulaşan kırmızı rengin yıkamakla çıkmadığına işaret ettiler. Bu boya genellikle hafif tonlarda olmakla birlikte, bazen renk koyulaşıyor ve kana benzer bir görünüm kazanıyordu. 2 KIRMIZI PARÇACIKLARIN YAPISI Mahatma Gandhi Üniversitesi’nde katıhal fizikçisi olan Louis, bütün bu gelişmelerin üzerine öğrencisi Santhosh Kumar ile birlikte bu maddeyi incelemeye karar verdi. İkili, gazetelerden topladıkları bilgilerle, 100 km aralıklarla pek çok bölgeden kırmızı yağmur örneği topladı. Mikroskop altında, kırmızı parçacıklar 4 ile 10 mikrometre genişliğinde ve ortalama yoğunlukları mililitre başına 9 milyon parçacık düzeyindeydi. Örnekleri kuruttukları zaman bir metreküp yağmur suyunda 100 gram kırmızı madde bulunduğunu hesapladılar. Louis, 5 mililitre kırmızı yağmurun, her sağanakta bir kilometre karelik alana düştüğünü ve bunun da toplamda 500.000 metreküp suyun içinde 50 ton kırmızı parçacık bulunduğu anlamına geldiğini belirtiyor. Bunlar ne olabilir? Olasılıklardan biri uzak çöllerden birinden gelen kırmızı kum tanecikleri olabi lir. Kum inanılmayacak kadar uzun mesafeleri kat edebilir. Örneğin 1968 yılında Güney İngiltere’nin bir kısmı yağmurlarla birlikte kırmızıya bürünmüştü. Bunun nedeni Sahra’dan esen kumların yüksekbasınç sistemi ile bu kadar uzağa taşınmış olmasıydı. Mikroskop altında incelenen Kerala yağmurları kesinlikle kum değildi. Elektron mikrografisi bunların biyolojik hücre şeklinde olduğunu gösteriyordu. "Bunların kum ile hiçbir ilgileri yok. Daha çok biyolojik nesnelere benziyorlar" diye konuşan İngiltere, Milton Keynes’teki meteorit uzmanı Monica Grady, "Bu hücreler, bardak şeklinde ve kalın duvarlara sahipler" diyor. Bir başka analiz bunların kimyasal yapısının, ağırlık bazında, yüzde 50 oranında karbon ve yüzde 45 oranında oksijen olduğunu gösterdi. Bunların yanı sıra az miktarda sodyum ve demir gibi başka elementler de tespit edildi. Boulder’deki Colorado Üniversitesi’nden moleküler biyolog Jeffrey Walken’a göre bütün bu özellikler biyolojik bir hücre yapısı ile uyumluydu. Hücrelerin pek çoğunda bir çeşit ayrık iç kapsül bulunduğu halde, görünürde hücre çekirdeği ve dolayısıyla DNA’sı yoktu. Bu gizemli parçacıkların ne olabileceğine ilişkin çeşitli varsayımlar üretildi. Bunlar: • Yerel polen veya mantar sporları olabilir miydi? Louis’e göre olamazdı, çünkü kırmızı yağmurların kovalarda toplandığı yer açık alanlardı. Çevrede bitki bulunmuyordu. Bunlar atmosferde biriken polen veya spor da olamazdı, çünkü o zaman kırmızı rengin başlangıçta daha güçlü olması gerekirdi. Oysa gerçekte yağmur yağdıkça kırmızı renk koyulaşıyordu. • Meteor patlaması olabilir miydi? Louis’e göre olabilirdi. Çünkü 25 Temmuz 2001 tarihinde ilk kırmızı yağmurlar düşmeden önce Kottayam’daki çok sayıda insan evleri titreten bir sonik gürültü (ses duvarını aşan bir uçağın neden olduğu patlama sesi) duyduklarını belirtmişti. Sesi duyanlarla görüşen Louis, bunun basit bir gök gürlemesi olamayacağına ikna oldu. Bu, atmosferde patlayan bir meteor olabilirdi. Bunun üzerine Louis, çok cesur bir iddia ortaya attı: Bu meteor, üzerinde mikropların olduğu bir kuyrukluyıldızdan kopan bir parçaydı. Meteor Kerala’nın üzerinden geçerken atmosfere düşen mikroplar yağmurlarla birlikte Kottayam’a yağmış olabilirdi. Louis, ayrıca hücrelerin bölünerek çoğaldığını da fark etmiş. Şimdi dünyanın dört bir yanındaki bilim adamları Louis’in kendilerine gönderdiği örnekleri inceliyor. Birkaç hafta içinde Kerala’nın kırmızı yağmurlarının sırrı çözülmüş olabilir. Kaynak: New Scientist, 4 Mart 2006 993/7 1 Nisan 2006 Uzay asansörüne hazırlık Robotlar, ince, ultra sağlam kablolar üzerinde gökyüzüne tırmanmaya çalışıyor. Bu ince ve sağlam kablo denemelerin sonucunda başarılı bulunursa uzay asansörünün yapımında kullanılacak. Washington Eyaleti’nde bulunan LiftPort Group tarafından geliştirilen sistemde, üç balondan yararlanılarak 1.5 km uzunluğunda bir kablo çekildi. 5 cm kalınlığındaki kablo, dört camlifi bandın arasına sıkıştırılmış üç karbonfiber kompozit sicimden oluşuyor. Bu şekilde üretilen kablolar robotik asansörlerin uzaya kargo taşımasında kullanılacak. 30 metre menzilli şok tabancası Arizona’da merkezi bulunan Taser International adındaki şirketin geliştirdiği Taser şok tabancaları, 30 metre uzaklıktaki hedefe elektrik şoku veren mermiler fırlatıyor. Bu mermiler 12 kalibrelik tabancalarla atılıyor. Şirket deneme aşamasında olan ürününü önce Amerikan Deniz Kuvvetleri araştırma birimlerinde tanıttı. Tabancaların 2007 yılında seri olarak üretilmesi planlanıyor. Cep telefonlarındaki porno siteleri Şirket PDA’larında porno sitelerini izleme düşüncesizliği pek çok insanın işinden olmasına yol açabiliyor. Google’ın yaptığı bir araştırmaya göre şimdi insanlar porno sitelerini izlemek için cep telefonlarından yararlanıyorlar. Bilgisayar programcıları Maryan Kamvar ve Shumeet Baluja, 1 milyondan fazla aramanın şirketin mobil arama yazılımından yararlanarak yapıldığını tespit etmiş. İkili, aramaların porno içerikli olanlarının yüzde 20’sinin cep telefonundan, yüzde 5’inin PDA’lardan yapıldığını keşfetmiş. Masaüstü bilgisayarlarından ise ancak yüzde 8.5 oranında porno sitesi aranmış. Google’ın araştırma ekibine göre insanlar cep telefonlarını kişisel eşyaları olarak gördükleri için porno konusunda kendilerini daha güvende hissediyorlarmış. Uzay kalabalıklaşıyor Uydu operatörleri, uzay kuruluşları ve uzay turizmi şirketleri uzayda kendilerine bir yer açmak için çabalıyor. Bu da, farklı uzay araçlarının, uyduların ve uzay çöplerinin çarpışma riskinin giderek arttığı anlamına geliyor. Bütün bu tehlikeye karşın, Amerikalı bir uzay uzmanı uzayda, dünyadaki örneğine benzer bir trafik kontrolünün uygulanması için çok büyük bir çarpışmanın olması gerektiğini düşünüyor. Uzay çöpleri konusunda uzman Bill Ailor, uzay uçuşları ile ilgili Acta Astronautica isimli dergide yayımlanacak olan makalesinde ülkelerin uzay trafiğinin kontrol edilmesi için bir araya gelip karar almaları gerektiğini ileri sürüyor. Şu anda hükümet kararlarının odak noktası uyduların kullandığı radyo frekanslarını düzenlemek. Oysa uyduların aynı fiziksel alanı kullanmalarını engelleyen herhangi bir düzenleme henüz söz konusu değil.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear