05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bilimsel Gelişmeler Bilim dünyasında 10 önemli fikir Geçen sayımızda bilim dünyasının en önemli 6 fikrine yer vermiştik. Bu sayıda, görelelik, küresel ısınma, levha tektoniği ve bilimsel yaklaşımlar gibi konularla devam ediyoruz. 7) Görelilik La Sapienza Üniversitesi’nden fizikçi Giovanni AmelinoCamelia’nın yanıtı: 8) İklim değişiklikleri Hindistan, Yeni Delhi’deki Enerji Kaynakları Enstitüsü’nün Genel Başkanı R.K.Pachauri’nin yanıtı: Zaman, enerji ve hız gibi kavramlarla ilgili sezgilerimiz, günlük yaşamda elde edilen deneyimler üzerine kuruludur. Fakat bazı durumlarda sezgilerimiz, gerçeğin doğasına ters düşebilir. G ünlük konuşmalarımıza ve günlük deneyimlerimizin içgüdüsel betimlemelerine göre vücudun hareket halindeki durumu, vücudun nesnel bir özelliğidir. Fakat 400 yıl önce Galileo Galilei’nin anladığı şekilde hareket, görece bir özellik olarak görülmelidir. Sanki nesnel bir olayı anlatıyormuşçasına"Tren gidiyor" dediğimiz zaman, istasyonu referans noktası olarak alırız. Bu geçerli bir kolaylıktır ama referans noktası olarak treni de almış olabilirdik. Bu durumda "istasyon gidiyor" diyebiliriz. Ortada hız kazanan bir kuvvet olmadığı takdirde trende oynanan bilardo ile istasyonda oynanan bilardo oyunu arasında bir fark olmaz. 1905 yılında Einstein, Galilei‘nin görelilik ilkesinin yalnızca mekanik süreçlere uygulanmayacağını fark etti. Bu ilke aynı zamanda elektromanyetik süreçler için de geçerliydi. Bu genellemeyi yapmak için Einstein yeni bazı etkilerle ilgili başarılı öngörülerde bulundu. Bu etkilere bağlı olarak evren, sağduyuya ters gelen bazı özellikler içeriyordu. Sezgilere ters düşen bu özellikler deneylerle doğrulanmakla birlikte, günlük yaşamımızdaki sezgilerimizle çatışıyor. İşte göreliliğin bizleri bu kadar büyülemesi bu nedene dayanır. Katapult (mancınık) ile bir taşı fırlattığımız zaman taşın hızı, büyük ölçüde katapultun fırlatma zamanındaki hızına bağlıdır. Ancak bir elektrik ampulünü yaktığımız zaman ışığın hızı, hangi kaynaktan yayıldığına bakılmaksızın bağımsız bir değere sahiptir. Her durumda bu evrensel hız yaklaşık olarak saniyede 300.000 km’dir. Bu fikir giderek, sezgilerimizden farklı bir şekilde, zamanın da tam değil, görece olduğu sonucuna varmamıza yol açar. Farklı uzay gemilerinde, sabit bir görece hız ile seyahat eden iki ikiz kız kardeş astronot, yaşlanma konusunda çok şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşabilir. İkisi de bir diğerinin kendisinden daha yavaş yaşlandığını algılar. Ve eğer biri uzay gemisini, diğerine yetişecek şekilde manevra yaptırırsa, daha sonra birleşme noktasında, aynı sabithızı izleyen ikizin, sabit hız ile hızlanma dönemlerini birleştiren ikize göre daha fazla yaşlandığı görülür. Tam zaman kavramı hepimizin içgüdüsel dünya görüşüne o kadar işlemiştir ki, biz bu örneğe "ikiz paradoksu" adını veririz. Ancak gerçekte bu bir paradoks değildir. Bu iki ikiz aynı yaşamı yaşamamıştır. Bir tanesi bir dizi hızlanma yaşamıştır. İşte bu Einstein’ın başarısıdır. Doğal olarak Einstein’ın öngörüleri evreni yeniden tanımlar. Öyle ki kütlenin enerjiye dönüşebileceğini ve elektromanyetik radyasyonunun hızının –başka bir deyişle ışık hızı doğanın özel bir ölçeği olduğunu söyler. Böylece hızlara maksimum bir limit oluşturur. Einstein’ın çalışması başka şeyler de söyler. Galileo’nun ilk görelilik kuramı günlük sezgilerimizle çatışmayan olayları bilimsel bir dilde formüle eder. Oysa Einstein’ın görelilik kuramları gündelik yaşamın dışındaki şeyleri düşünürken kuşkucu olmayı öğretir. İklim değişikliği somut bir gerçektir. Eğer bu gerçekle mücadelede geç kalırsak, en yakın zamanda savaş, salgın hastalık ve açlık kapımıza dayanacak. nsanoğlu iklim değişikliği ile niçin ilgilenmeli? Çünkü bunun etkisi insan topluluklarının bugüne kadar karşılaşmadığı kadar yıkıcı olacak. İklim değişikliğinin temel nedeni sera gazının atmosferdeki birikimidir. Bunların içinde en yoğun olan karbon dioksittir. Sanayi döneminden önce atmosferdeki İ karbon dioksit yoğunluğu yaklaşık milyonda 280 parça (ppm) idi. 2000 yılında bu 368 ppm’e yükseldi. Bu bin yılın ilk birkaç yılındaki rakamlara göre ise trend yükselmeye devam ediyor. Bu yüzyılın sonu ile ilgili tahminler 540 ile 970 ppm arasında değişiyor. Atmosferdeki sera gazı yoğunluğu yükseldikçe, Dünya da bir o kadar ısınıyor. Bu yüzyılın sonundaki sıcaklığın 1990 düzeyinin 1.4 ve 5.8 derece (santigrat) yukarısında seyredeceği tahmin ediliyor. Bu arada 20.Yüzyıl’daki toplam ısınmanın yaklaşık 0.6 derece olduğu hesaplanıyor. Dünya’nın ısınması iklimlerde çeşitli değişikliklere yol açıyor. Sözgelimi, küresel ortalama yıllık yağışın değişeceği tahmin ediliyor. Buna bağlı olarak gezegenin bazı bölgelerinde su baskınları, kuraklık ve susuzluk hüküm sürecek. Buzullar 21.Yüzyıl boyunca eriyerek kütlesel göçlere neden olabilecek. İklim değişikliğinin en ciddi ve yıkıcı etkilerinden biri, küresel ortalama deniz seviyesinin yükselmesidir. Bu da okyanusların termal genişlemesi ve buzul erimesi sonucu oluşur. Bu yüzyılın sonlarına doğru küresel ortalama deniz seviyesinin 0.09 ile 0.88 metre yükseleceği tahmin ediliyor. Bu kadar geniş bir aralık içinde gerçek değişikliğin nereye düşeceği, ekonomik ve teknolojik değişikliklere bağlıdır. Ancak, bu aralığın tam ortalarında bile Katrina Kasırgası’nın neden olduğu yıkıma benzer felaketler meydana gelebilir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği başka sonuçlara daha neden olabilir. Hava ve su kalitesinin düşmesi, suda yaşayan patojenlerin artması, sivrisinek popülasyonunun artması gibi etmenlere bağlı olarak çeşitli hastalık salgınları ortaya çıkabilir. Sağlık sorunları kalkınmakta olan ülkelerle yoksul ülkelerde daha fazla can alabilir. Dahası, yangın, kuraklık, haşere istilası, zararlı bitkiler, fırtınalar, mercan kayalıklarının rengini yitirmesi, ekosistemlerde ciddi tahribata yol açar. İklim değişikliği dünyanın çeşitli bölgelerinde biyolojik çeşitliliğe ciddi darbe vurabilir. Bu arada etkisi hemen hissedilebilecek bir başka vahim değişiklik de küresel yiyecek güvencesinin sarsılmasıdır. Sıcaklıktaki küçük değişiklikler ürün miktarında artışa yol açsa da daha büyük değişiklikler ürün miktarında ciddi düşüşler anlamına gelebilir. Tropik ve astropikal bölgelerde sıcaklık artışları büyük bir olasılıkla ürünlerde azalmaya yol açacak. Nüfusu en kalabalık ülkeler bu tropik ve astropikal bölgelerde yoğunlaştığı için iklim değişikliği yaşamları olumsuz yönde etkileyecek ve gelecek nesilleri tehdit edecek. Bu bölgelerde tarım ürünlerinde yaşanması muhtemel verim azlığı, küresel yiyecek arzında azalmaya ve sonuç olarak fiyatlarda artışa yol açacak. Bütün bu tahminler eyleme hemen geçilmesini gerekli kılıyor. Sera gazı emisyonlarının, kısa zamanda sabitlense dahi, etkisini yüzyıllarca sürdürecek olması, bu önlemlerin en kısa zamanda alınması için yeterli bir gerekçe olarak karşımıza çıkıyor. İnsanoğlunun iklim değişikliğine karşı kendini korumaya alması kaçınılmaz. Bu korumayı sağlamak için hemen mi harekete geçmeliyiz? Yoksa ilerde başımız iyice belaya girdiği zaman mı? 992/6 25 Mart 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear