26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Uluslararası Beyin Haftası Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde sekizincisi düzenlenen Uluslararası Beyin Haftası her yıl dünya çapında düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu haftanın amacı; ilerleyen ve sonuçlarıyla ümit vaat eden beyin araştırmalarının sağlayacağı yararları halka sunmak ve halkta beyin farkındalığı oluşturma. Aşağıdaki link’te uluslararası etkinlik takvimine ulaşabilir ve Türkiye kısmında da etkinlikleri görebilirsiniz. www.dana.org/calendar/searchengb.cfm Eskişehir’de devam eden etkinliklerin son bölümünde şunlar var: Bir yaratıcılık örneği kısa film gösterisi "Arada/ınbetween" (Ayşe Melike Akşit) 21 Mart 2006; Saat: 11:00 Yer: Prof.Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu Konferans: "VISION AND CREATIVITY" Konuşmacı: Prof.Dr. Solon Thanos, University of Münster, Eye Hospital and Infirmary University Eye Hospital, Experimental Ophthalmology, MünsterAlmanya) 17 Nisan 2006,13:30; Prof.Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu Konferans: "Çocuğun Sanatsal Gelişiminde Aile Faktörü" Konuşmacı: Dr.Cenk Sezer , 21 Nisan 2006; 14:00; Eğitim Fakültesi Konferans Salonu İlköğretim Okulu Programları: "Beyin Takımı2006": OGÜTF Gönüllü öğrencilerinden oluşturulacak Beyin Takımı2006, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce belirlenecek ilköğretim okullarında "Beynimiz ve Duyu Organlarımız" konulu seminerlerin verilecektir. Hazırlanacak "Beyin Posteri" okullara hediye edilecektir. İletişim: Yrd. Doç. Dr. Ferhan Esen (ESOGÜTF Biyofizik Anabilim Dalı); eposta: aşamada deneklerden sözcükleri hatırlamaları istenmiş. Bilim adamlarının hedefi, deneklerin anlamları da dahil olmak üzere sözcükler hakkında düşünüp düşünmediklerini öğrenmekti. Leun Otten yönetiminde çalışan ekip böylece EEG verilerine bakarak, beyin etkinliklerinin, ilk uyarı (sembol) ve öğrenmeyle doğrudan ilişkili olan ikinci uyarı (kelime) arasında değiştiğini görmüşler. Elektriksel etkinlik hem sembolde hem de sözcükte yüksek olduğu zaman denekler daha başarılı olmuşlar. Hinrichs, son incelemesiyle arkeaların 1002000 yılda bir bölündüklerini saptadı. Bilim adamı Ocean Drilling programı çerçevesinde deniz diplerinden örnekler almış. Özellikle de oksijensiz ortamda metanı, karbondioksite dönüştüren arkealarla ilgilenen Hinrichs, bu tür arkeaları sadece bol miktarda metanın bulunduğu bölgelerde görmüştük, oysa 90m derinlikteki tortul tabakalarında göreceli olarak çok az metan bulunmakta diyor. Genetik karşılaştırmalar sonucunda burada yeni arkea türlerinin bulunduğu anlaşılmış. İncelemeler, derinlerdeki ekosistemin, enerjiyi özellikle de metanın, karbondioksite indirgenmesiyle elde ettiğini gösteriyor. Fakat arkeaların hücrelerindeki karbon, metan değil organik madde kökenli. Araştırmacı, bunu tek hücrelilerdeki ağır karbon atomlarını belirleyerek kanıtlamış. Maddelerin bu kadar yavaş indirgendiği bir ekosistemde, uzun bir süre önce ölmüş maddeler söz konusu olabilir diye açıklıyor araştırmacı. Metanın bir sera gazı olması nedeniyle bilim insanları, bu maddenin indirgenişiyle yakından ilgileniyorlar. Derinlerdeki biyosferin mikropları olasılıkla dünyadaki tüm biyolojik kütlenin onda birini oluşturmakta ve bu yüzden de karbon dolaşımı için önemli bir rol oynamakta. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede ZümrüttenAkisler Zorbalık Kültürü ve Bilim A.M. Celal Şengör Gelmiş geçmiş en büyük bilim filozofu olarak bilinen Viyanalı büyük düşünür Karl Raimund Popper'in (19021994) "eleştirel akılcılık" adını verdiği felsefesinden toplum için çıkardığı en önemli sonuçlardan biri "bırakalım bizim yerimize fikirlerimiz ölsün" dersiydi. Popper, bilimde genel gerçekleri ispat etmenin mümkün olmadığını, ama geneli konu alan her varsayımın bir ters gözlemle yanlışlanmasının mümkün olduğunu göstererek, bilimde gelişmenin giderek daha geniş veri tabanlarına dayanan varsayımların ortaya çıkmasıyla olacağını anlatmıştı. Bunun en güzel örneklerinden biri de Newton'un üç yüzyıl boyunca kesin doğru olduğu sanılan mekaniğinin ışık hızına yaklaşıldıkça işe yaramadığının görülmesi, dolayısıyla yanlışlanmış olmasıydı. Onun yerine izafiyet kuramını getiren Einstein, kendi kuramının da bir gün yanlışlanarak daha kapsamlı, doğruya daha yakın bir kuramın ortaya çıkacağını ısrarla söylemişti. Bilimcinin görevi eldeki varsayımları sürekli sınayarak tökezledikleri noktaları ortaya çıkarmak, onları tökezleten gözlemlerle birlikte tüm eski gözlemleri de açıklayacak daha kapsamlı varsayımları üretmektir. Bilim insanı haklı olmayı değil, gerçeği öğrenmeyi istediğinden, varsayımlarını en açık şekilde diğer bilim insanlarının eleştirisine sunar. VAHŞİNİN TARZI Varsayımını yanlışlayan meslektaşına ise ancak şükran duyar, zira o kendisini yanlıştan kurtarmıştır. Hep birlikte daha iyi bir varsayım aramaya koyulurlar. Bu nedenle bilimsel dünyada fikirler çarpışır, onlar savaşır, onlar kendilerini üretenlerden bağımsız olarak ölürler veya galip gelirler. Fikir bir kere ortaya atıldıktan sonra artık orta malıdır; onu herkes koruyabilir veya ona saldırabilir. Ama koruma ve saldırma da fikirlerle olur. Sonuçta bir fikir, aksi isbat edilerek öldüğü zaman herkes mutludur; çünkü insanlık bir yanlışlıktan kurtulmuştur. Tüm bu davranış tarzı vahşiye yabancıdır. Vahşi, fikrini, düşüncesini kişiliği ile birleştirir; fikrine her saldırı, kişiliğine yapılmış bir saldırı, bir hakaret addedilir. Bu nedenle karşı fikirde olan kişileri de fikirleriyle birleştirdiğinden, onları düşman addeder. Fikirleriyle değil, kişilikleriyle savaşır: Onlara hakaret eder, onlara fizikman saldırır, onları öldürür. Eleştiri onun için kişisel bir küçük düşürme aracıdır; amaç karşıdakiyle birlikte el ele daha iyi bir dünya yaratmak değil, karşıdakini yok etmektir. Bu kişilerin dünyasında mizah yoktur, kaba alay vardır. Bu tür kişiler kendilerinin veya başkalarının değişmez gerçeği bulmuş olduklarına iman etmişlerdir. Bu nedenle düşünceleri gelişmez. Yaşamları fikri sabitlerle geçer. Düşüncelerinin yanlışlığını anlatmak isteyenleri bu nedenle gerçeği saptırmak isteyen sapıklar, kötü niyetli kişiler olarak bellerler. Kendilerini eleştirene verdikleri cevap ya hakaret ya da fiziksel saldırıdır. Yirminci yüzyıl bilim düşmanı düşüncelerin, romantik dünya görüşlerinin toplumlara egemen olduğu, dinlerin hortladığı (ve tüm bunun neticesinde yüzlerce milyon insanın korkunç şartlarda öldüğü, hatta fırınlandığı!) pek fecî bir çağ olmuştur. Bu dönemin kötü etkileri bütün dünyada artarak sürmektedir. sonuca vardılar: Denekler, yeni bir bilgiyi öğrenmeden önce beyinlerini çalıştırdıkları takdirde daha başarılı oluyorlar. Bu beyin etkinliğinin hatırlama yetisi üzerindeki etkisi büyük, dolayısıyla da yeni öğrenme sürecini de olumlu bir şekilde etkilemekte. Konuyla ilgili araştırma yazısı Nature Neuroscience dergisinde yayımlandı. Araştırmanın ilk aşamasında deneklere, bir kelimenin hemen ardından bir sembol gösterilmiş. Sembol, kelimenin bir canlıyla mı ilgili olduğunu ya da ilk ve son harflerin alfabetik sırada olup olmadığı hakkında bilgi veriyordu. Denekler bu iki olasılık arasından tercih yapmak zorundaydı. İkinci Arkealar, 2000 yılda bir bölünüyor Peru kıyılarındaki deniz diplerinde yaşayan tek hücreliler çok uzun ömürlü. Ozeanraender Araştırma Merkezi’nden KaiUwe BİLİMCİNİN SORUMLULUĞU Cumhuriyet Bilim Teknik Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı bir müddettir çok önemli olduğuna inandığım bir fikri ileri sürmektedir: Bilgi üreten insanların oluşturduğu sınıf, bu gidişe karşı sorumlu davranmak ve ona karşı bilginin, aklın egemen olduğu bir dünya yaratmak için ortak harekete geçmek zorundadır. Bu görüşe tamamen katıldığımı söylemeliyim. Her bilim insanı, her öğretmen, toplumun en önemli bireyleri olduklarını bilmelidirler. Her asker, en önemli görevinin, akıl dışılığa (irrasyonalliğe) karşı aklın egemenliğini korumak olduğunu farketmelidir. Eğer aklın ve bilimin egemen olduğu uygarlığı koruyamazsak, hele günümüzün gelişmiş teknolojisiyle, vahşilerin Mad Max filimlerinde gördüğümüz korkunç dünyaya bile rahmet okutacak bir cehennemi dünyamızda yaratacaklarından hiç şüphe etmeyiniz. Eleştirene küfürle karşılık vermek, çizilen bir karikatür yüzünden sayıları yüzü geçen insanın ölümüne sebep olmak, irrasyonel inançlara göre toplumu yönlendirmeğe kalkmak, bahsettiğim cehennemin dünyamıza yaklaşmakta olduğunun belirtileridir. İyi düşününüz: Çocuğunuzun bir cehennemde yaşamasını istiyor musunuz? İstemiyorsanız, çocuğunuzu modern bilimi öğreten öğretmenlere emanet ediniz, onu dövmek yerine onunla konuşarak onu ikna ediniz, bazan onun haklı olabileceğini düşününüz. Kısacası, bilimsel yaşamayı öğreniniz, zorbalık kültürünü terkediniz. 991/5 18 Mart 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear