Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Evrimsel Antropoloji ruluk duyusu, alçak gönüllülük veya kıskançlığa bağlı kötülük etme gibi karakteristik özellikler sadece insana özgü ve şempanzelerde bulunmamakta. Bu açıdan bakıldığında bu özellikler, altı milyon yıl önce insan ve şempanze arasındaki yol ayrımının gerçekleşmesinden sonra gelişmeye başlamış olmalı. İnsanların birbirlerine karşı hissettikleri olumlu veya olumsuz duygular, işbirliği, adil davranışlar ve ahlaki değerlerin oluşturulmasına katkıda bulunarak, toplumların biçimlenmesini sağladığı düşünülebilir. Nilgün Özbaşaran Dede www.pda.go.de, www.iew.unizh.ch, www.mpg.de, Spiegel 5/2006 *Jensen,K.B.Hare, J.Call and M. Tomasello. What’s in it for me? SelfRegard precludes altruism and spite in chimpanzees. Proceedings of the Royal Society of London. SeriesB Biological Sciences, January 2006. AylakBilgi Tahir M. Ceylan Depresyona Girme Potansiyeli Bazen hasta olabilmek, başka bir açıdan sağlıklı olmaktır. Örneğin annesini kaybeden birinin depresyona girmemekte direnmesi, o kadar da sağlıklı olmadığını gösterir. Bazen insan depresyona girmemekte inat eder, çöken karaltıyı atabilmek için deli divane olup içer, uzun uzadıya uyur, sözüm ona eğlenir, sevgili değiştirir, hatta evlenir. Önemli olan unutmaktır, dayanamayacağı üzüntüden kaçmak için başına bela alırcasına yaşar, sancıların üzerini örtmek için gerekli gereksiz uçarı davranışlara (actingout) başvurur kişi. Hastalıktan "korunmak" o zamanlar aynen uçmak gibidir, yavaş gidersen düşersin çünkü! İnsani bir savunma olarak depresyon, bir açıdan hastalık değildir, bir yaşlının yetmiş yıl boyunca aynı ruhla, aynı bedende yaşamaktan bıkmasını anlamak gerekir. Hastalık olarak depresyon, kişinin kurtuluş için attığı sondan bir önceki savunma adımıdır. Dünya yarışma için kurulmuştur. Kan ter içinde yeni otlak bulmak üzere yola düşen bir antilop sürüsü gibi hareket eden toplumda, zayıflayan, ufak bir darbeyle yok olacak olan birinin depresyona girerek köşeye çekilmesi, alt düzeyde varolma çabası değilse nedir? Depresyon, enerji harcatmayan mücadeledir. Depresyona girememek, alt kademeye inememek demektir ve bu, depresyondan daha ağır bir patolojidir. Yaşamda aşağılara inmelidir oysa, hatta sadece depresyonda değil örneğin, kendini keşfettirmek için bile kimi zaman kendi kıymetini düşürmen gerekir! Çekememezlik diğer canlılarda görülmüyor İYİLİK DEDEKTÖRÜ Bilim insanlarının "iyilik ve doğruluk detektörü" olarak adlandırdıkları bu duyu üç ila sekiz yaşlar arasında gelişmekte. Fehr ve Helen Bernhard bunu çocuklarla yaptıkları bir deneyle ortaya koydular. Çocuklara birer torba şeker veya birine tek diğerine iki torba şeker verilmiş. Üç yaşındaki çocukların yarısı haklı dağıtım istediklerini belirtirken diğer yarısı diğerinin iki torba almasını hiç umursamamış bile. Fakat sekiz yaşındaki çocuklarda durum farklı. Çocukların %90’ı bire bir dağıtım istemişler. Deneylerden anladığımız gibi çocuklar haksızlık ve türe konusunda çok duyarlılar diyor Fehr. Ve Jensen’ın da dediği gibi iyilik/doğ İNTİHAR VE AMACI Depresyon yenilgiyi önlemek için geçici olarak yarıştan çekilmektir. Denebilir ki, "Bazen depresyonda intihar oluyor ve kişi kendini tümden yok ediyor, bu nasıl savunma?" Doğru ancak hastaların bir kazadan ya da kendini "ölüyormuş" gibi hissettiği elektroşoktan sonra aniden düzeldiği de görülmüştür. En kötüyü göstererek daha az kötüye razı etmek, tedavide ahlak derecesi tartışılsa da, "garantili" bir yöntemdir! İpten alınmış adam örneğin bir daha ne ölür ne hastalanır, doğduğunda yaşlıymış da yaşadıkça gençmiş gibi kalır. İntiharda, hastanın kendi kendine en kötüyü göstermek peşinde ilaç yutup bilek keserek ölüm oyunu oynarken istenmeyen bir duruma düşmesi vardır; asıyla ya da silahla yapılan vahşi intiharda ise ölürken bile "negatif fayda" peşinde yaratıcıyı "cezalandırmak" vardır. Dindarlar onun için intihar etmezler. Dünyanın kuruluş biçimine karşı durmak istemezler, onu kuranı "haksız" çıkarmayı ima etmiş olmaktan çekinirler. İntihar edenler bir Tanrı buyruğu gibi geriye, tek hedef gösteren bir mesaj bırakır: Dünya haksızdır, yanlıştır. Amaç, varolarak kazanamadığını, yok olarak anlamsızlaştırmaktır! Kadınlar depresyona girmek üzereyken doğururlar, böylece hastalığı on yıl sonraya atarlar. Öte yandan depresyonun kadınlarda fazla olması onların depresyon içindeyken üreme özelliğini kaybetmemesine bağlıdır. Dolayısıyla depresyona girmemek için kendilerini fazla sıkmazlar, ama erkek, hasta olmamak için kendini zorlar, çünkü o hastayken cinsel birleşme gerçekleştiremez. Erkeğin hareket alanı geniş olduğundan problem yaşadığı insanları görmekten kaçınması kolaydır. Ama kadın genellikle evde oturduğundan çatıştığı komşunun yüzünü her gün görmek zorundadır. O yüzden onlar için çaresizlik belirgin, depresyon tetiktedir. İnsanların istemediğini yapmama mecburiyetleri vardır. Dünya yarına geçip gitmiş de sen bugünde kalmışsın gibi hissetmekse depresyon, depresyon mecburiyettir bazen. Genç tasarımcı ve bilimcilerden geleceğin akıllı otomobilleri S hell’in 21 yıldır tüm Avrupa genelinde lise, teknik lise ve üniversite öğrencilerine yönelik düzenlediği ve onlara yarının "en az yakıtla en fazla yol alan" çevreci otomobillerini bugünden üretmelerine imkân sunan "Shell Ecomarathon" Yarışması’nda Türkiye’yi bu yıl 8 okul temsil edecek. Sürdürülebilir kalkınma ve çevre bilincini yaygınlaştırmayı hedefleyen Shell Ecomarathon için Türkiye’den başvuruda bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi, Şişli Terakki Lisesi, Eyüboğlu Eğitim Kurumları, Özel Kasımoğlu Coşkun Fen Lisesi, Atatürk Anadolu Lisesi, Samiha Ayverdi Anadolu Lisesi, Marmara Koleji ve Sakıp Sabacı Anadolu Lisesi’nin tasarımını gerçekleştirdiği 8 araç, Fransa Shell Ecomarathon Jürisi’nin gerçekleştirdiği elemelerde, yarışmaya katılma hakkını kazandı. Ekiplerden Eyüboğlu Eğitim Kurumları, Şişli Terakki Okulları, Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi ve Özel Kasımoğlu Coşkun Fen Lisesi Organizasyon’a bu yıl ikinci kez katılacak. Türk gençleri, yarının akıllı araçlarından oluşan projelerinin tasarım ve atölye çalışmalarına ise başladı. Ekipler, önümüzdeki üç ay içerisinde, en az yakıtı en yüksek verimlilikte kullanarak çevreci yeni araç konseptleri geliştirecek. Tasarlanan araçlar, geleceğin otomobillerini andıran "Prototip" ve dış görünüş olarak yol amaçlı normal otomobillere benzeyen ancak bugünün sınırlı olanaklarına rağmen enerjinin optimum kullanımını hedefleyen "Urban" olmak üzere iki ayrı kategoride yapılabilecek. Yarışmaya Türkiye’den katılacak ekiplerin tümü ise "Prototip" kategorisinde yarışacak. Ekipler, petrolün yanı sıra hidrojen ve LPG yakıtlarını kullanacaklar. Ekipler bu Organizasyon’a katılarak, bir yandan da, benzin ve dizel yakıt gibi geleneksel enerji kaynaklarının yanı sıra, LPG, güneş, hidrojen, biomass gibi daha temiz enerji türleri maksimum oranda kullanılarak bu kaynakların da denenme fırsatını yakalayacak. Türkiye bu yıl üçüncü kez temsil edilecek Yarışmada Türkiye bu yıl, ilki 2004 yılında olmak üzere üçüncü kez temsil edilecek. Shell Ecomarathon 2004’te, Saint Joseph Lisesi öğrencisi Can Eldem ve ekibi, geleceğe yönelik tasarladıkları yarının akıllı motosikletini, "Disk" ismiyle, demonstrasyon kategorisinde sunmuşlardı. Shell Ecomarathon 2005’te ise ülkemizi temsil eden okul sayısı 8’e yükselmişti. İHTİMAL YÜZDE 50 Yaşam boyu depresyona girme ihtimali % 50 ise, eğer depresyona girmek zaten yarı yarıya mecburidir; bir defa girince de bir kısmımız tekrarlayan ataklarla ondan kurtulamaz ve yanaktaki çıban gibi kalır gider ruhumuzda. Buna rağmen yaşam ısrar ederse, korkmamalı girmelidir depresyona. Nasıl köpekler egzama, sığırlar veba, koyunlar şarbon oluyorsa, insanlar da egzema, veba, şarbon olmanın yanında aynen sıçanlar gibi depresyon olur. Depresyonla varılacak hedefler vardır, Fiodor Mihayloviç gibi aynen. Anneni, babanı, karını, kardeşini, kızını, kumar masasında paranı, kızın ölünce aklını, sürgünde ününü kaybeder, tam asılmak üzereyken birkaç saniye ile hayatını ancak kurtarırsın ve upuzun depresyonlardan sonra "Suç ve Ceza"yı yazar Dostoyevski olursun. Ya da yaşama Wagner soyadıyla başlar, en büyük bestecilerden biri olan baban sayesinde iyi bir kompozisyon eğitimi alır, ama depresyona girmekten korktuğun ve bir duyarlılık kazanamadığın için dişe dokunur tek eser veremez, "Bayreuth Kenti Festival Yöneticisi Siegfried" namıyla ölür gidersin. tmceylan@superonline.com 990/7 11 Mart 2006