29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör tırmacılar. Teknik, kafanın üzerinde dolaşan kılların eğim derecisini hesaplayan ölçüm şeritlerine dayanıyor. Bir bilgisayar programı bu bilgileri değerlendirdikten sonra üçboyutlu bir görüntü oluşturuyor. Araştırmacılar yeni tekniğin uzaktan kumandalı robotlardaki konumlama yetisini iyileştirebileceğini sanıyorlar. zi’nden Rita Sambruna, araştırmayla ilgili sonuçları kısa bir süre önce San Francisco’da gerçekleştirilen Amerikan Astronomi Birliği konferansında sundu Astronomlar 1970 yılında Jetleri ilk kez gözlemledikten bu yana bu ışınların nelerden oluştuğunu bulmaya çalışıyor. Bir teoriye göre Jetlerin içinde elektronlar, anti parçacıklar ve pozitronlar uzaya savrulurken, diğer bir teoriye göre de bunlar elektron ve proton da olabilirdi. Ve son yıllarda ikinci teorinin doğru olabileceğini gösteren kanıtlar artmaya başlamıştı. Fakat ne var ki astronomlar, enerji yüklü ışınlar hakkında bilgi toplamaya izin veren bir teleskopa sahip değillerdi. Sambruna ve İtalya’daki Merate gözlemevindeki arkadaşları şimdi on milyar ışık yılı uzaklıktaki iki kuasarı, uluslararası uzay teleskopu Swift ile gözlemlediler. Bu teleskop özellikle de gamma flaşlarının enerji yüklü ışınlarının araştırılması için geliştirildi. Kuasarlar, uzaktaki galaksilerin parlak çekirdekleridir ve merkezlerinde, muazzam gaz ve toz kümelerini önce parlatan daha sonra da yutan çok ağır karadelikler vardır. Kuasarlar çoğunlukla, karadeliği çevreleyen hızlı parçacık ışınlarını yani Jetleri toz diskine dikey olarak gönderirler. Son olarak gözlemlenen kuasarların Jetleri, dünyaya doğru uzanmakta ki bu tür Jetler, "Blazar" olarak adlandırılmakta. Swift teleskopu sayesinde bilim adamları fotonların ve parçacıkların toplam kütlesini hesaplamışlar. Işın, aşağı yukarı Jüpiter kadar kütleye sahip diyor Sambruna. Bu da karadeliğin, tozlaşmış dev bir gezegeni, bir topla, galaksiler arası uzaydaki ışık hızının %99.9’uyla ateşlediği anlamına gelmekte. Araştırmacılar röntgen ışınındaki enerji dağılımına göre parçacık ışınında protonların bulunması gerektiğini hesaplamışlar. Elektron/pozitron çiftlerinin varlığına dayanan teori ise böylece geçerliliğini yitirmiş oldu. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Türkiye'de bugünkü sorun askerin demokrasiye müdahalesi değil, ülkemizde demokrasinin olup olmadığıdır. Bu sütun bir politika sütunu değil. Bunu niçin yazıyorsun diye sorarsanız, biz bilim adamlarının demokrasi eksikliği ile doğrudan ilgili bir sorunumuz var dört yıldır da onun için yazıyorum. Adalet TÜBİTAK Tedavisini Sürdürüyor. Ya Hükumet? Hükumet yargının ardarda aldığı kararları yok sayarak TÜBİTAK'ı gayri kanunî olarak işgal etmekte ısrarlı görünüyor. Bu, TÜBİTAK'tan yararlanmak en doğal hakları olan ve araştırma kaynağı kullanmak için başka imkânları kısıtlı olan Türk bilim insanlarının ve dolayısıyla Türk biliminin de elini kolunu bağlıyor. Mahkemelerimiz hükumetin yasa dışı ve her türlü bilim ve akılcılık kıstası dışında yaptığı tahribatı önlemek için ellerinden geleni yapıyor. Yakın zamanda gene bir örnek verdiler: 38. madde ile üniversitelerden TÜBİTAK'a gelenlere ödenen ek ücret konusu bu hükumet tarafından suiistimal edildi; Sayın Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, kanunsuz olarak yerinden edilen ve şimdiki yasa dışı yönetim yerine aslında yönetimde olması gereken kişiler aleyhinde televizyonlar önünde gerçekle ilgisi bulunmayan ilerigeri konuşmalar yaptı, yüce ulusumuz kandırılmaya çalışıldı. Bu bilim insanları Sayın Bakan tarafından almaları gerekenden fazla ikinci görev ücreti almakla suçlanmışlardı. Halbuki üniversiteden gelen bilim insanlarına yapılan ikinci görev ödemesi TÜBİTAK Yasası gereği kuruluşundan beri yapılmaktaydı. YÖK yasasında 1990 yılında yapılan bir değişiklik sonucu iki yasa hükmü arasında bir çelişki ortaya çıkınca TÜBİTAK Yönetim Kurulu (üyelerinden biri ve Kurum başkan yardımcısı bugünkü Sayın Enerji Bakanı M. Hilmi Güler Bey) Mayıs 1990'da bir karar almış ve uygulamanın, idari ve mali özerkliğe sahip olan TÜBİTAK’ın kendi yasası çerçevesinde "sürdürülmesine" karar vermişti. Bu iktidarca yerinden edildikten aylar sonra bile bu konunun çarpıtılması ile karalanan Prof. Dr. Namık Kemal Pak, bu uygulamayı sürdüren beşinci başkandı! Mart 2005’te TÜBİTAK’ta Yönetim Kurulu ve Bilim Kurulu üyeliği yapmış 10 ve 30 kadar iki grup bilim insanı bu uydurma bahane ile TÜBİTAK tarafından mahkemeye verildi ve kendilerinden tazminat olarak milyonlarca YTL talep edildi. Hiç sıkılmadan gerçekleştirilen bu yüz kızartıcı hareketin sonuçlarından biri geçenlerde alındı ve açılan ilk dava "şimdiki TÜBİTAK yönetiminin TÜBİTAK’ı temsile ve böyle bir dava açmaya yetkili olmadığı" gerekçesiyle reddedildi. Hattâ bu bilim adamları hükumet tarafından geçen yıl bir ara TBMM’de görüşülen ve kimilerince "hortumculara af" kanunu diye adlandırılan kanunun kapsamına bile alınmıştı! TÜBİTAK davasının bilim insanlarının hak ettikleri şekilde onurlu bir sonuçla tamamlanmasını beklemek yerine, kanunla sözümona "affederek" şaibe altına sokmak, bir insana suç isnat etmenin ilginç bir yöntemi olarak ilk kez karşımıza çıktı. Bu son yargı kararından önce de Anayasa Mahkemesi, İdari Mahkemeler ve Danıştay, hükumetin TÜBİTAK hakkındaki tasarruflarını yasa dışı ilan eden kararlar almışlardı. Televizyonlar önünde bilim insanlarını yasaları ihlâl ve usulüzlükle suçlayan Sayın Bakan Mehmet Ali Şahin'in üyesi olduğu AKP hükumeti bu mahkeme kararlarının hiçbirisini dikkate bile almadı. Şimdi hangi mantıkla iktidarın demokratik bir yönetimin parçası olduğu, askerin konuşmalarının demokrasiye halel getirebileceği savunulabilir? Demokrasi bir yasalar rejimidir. Yasaya uymayanları mahkemeler yasaya uymaya zorlar. Mahkemelerin kararını dikkate almayan yürütmenin kendisi olursa ve yasama buna müdahale edemezse, demokrasi ortadan otomatikman kalkar. Bilim adamlarının ne kendilerini hükumetten gelecek iftiralardan koruyabilecek avukat ordularına yetiştirebilecek paraları, ne de kanun dışına çıkan uygulamalarla kendilerine saldıranları püskürtebilecek kolluk güçleri vardır. Yasaların ve mahkeme kararlarının bizzat hükumetçe hiçe sayıldığı ve bu durumda Millet Meclisinin hükumeti etkili bir şekilde yolundan vazgeçiremediği durumlarda biz kime güveneceğiz? Örneğin okullarımızda Yaradılış Kuramı adı altında zırvalıkların okutulmasına hangi güçle engel olabileceğiz? Bu durumda cumhurbaşkanımız ve komutanlarımız eleştirirlerse bu acep ne biçim bir demokrasiye zarar vermektir? 100.000 YILLIK DEVE KEMİKLERİ Suriye’deki Palmira çölünde ilkel bir deveye ait kemikler bul dular. Tişrin gazetesindeki habere göre ilk defa böyle bir buluntu elde edilmiş. Suriyeli ve İsviçreli bilim adamlarından oluşan ekip, Şam’ın 250 km. kuzeybatısındaki Al Hemel buluntu yerinde kazılar yapıyorlar. Bölgedeki eski eserler dairesi, yeni bulunan fosil en eski develerin Suriye’de yaşamış olduğunu kanıtlıyor diye açıklama yaptı. Kemikleri inceleyen bilim adamları, ilkel devenin günümüzdekilerden iki misli büyük olduğunu söylüyorlar. PARÇACIK IŞINLARININ GİZİ ÇÖZÜLÜYOR Karadeliklerin, aktif galaksilerden ve kuasarlardan gönderdikleri, neredeyse ışık hızında hareket eden parçacık ışınları, elektron ve protonlardan oluşmakta. Goddard Uzay Merke CBT 1023/5 27 Ekim 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear