29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

BİLİM DÜNYASINDAN GÜNCEL TIP Dr. Mustaa Çetiner Yitirdiğimiz bir değer: Ümit Ünlüata 12 Ağustos 2006'da 61 yaşında yitirdiğimiz Profesör Ümit Ünlüata, kurucularından olduğu, pek çok verimli yılını verdiği ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Erdemli Kampüsü yakınındaki çamlık, rüzgârlı bir tepeden şimdi huzurla Akdeniz'e bakıyor. Emin Özsoy, www.ims.metu.edu.tr kdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizi'nde ulusal ve uluslararası oşinografik araştırmaları başlatan, deniz bilimleri'nin ülkemizde gelişmesini, sağlam temellerle yerleşmesini sağlayan Prof. Ünlüata, 1964'te gittiği ABD'de Massachusetts Institute of Technology, MIT'de üniversite eğitimi ile doktorasını bitirdi, 1973'te University of Florida kadrosunda genç, donanımlı bir öğretim üyesi olarak yer aldı, 1977'de katıldığı ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nün uzun yıllarca Müdürlüğünü yaptı, TÜBİTAK Yer, Deniz, Atmosfer ve Çevre Araştırmaları Grubu ve Okyanus Araştırmaları Bilimsel Komitesi SCOR üyesi olarak görev aldı, 1998'den başlayarak ülkemizin de temsil edildiği, UNESCO'ya bağlı Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu (IOC) Okyanus Bilimleri Bölümü'nün başında, son gününe kadar başarılı hizmetler verdi. Enstitü'nün faaliyete geçtiği yıllarda, bölgemizdeki oşinografik araştırmalar yetersiz düzeyde bulunmaktaydı. Oşinografinin dünyada da oldukça yeni bir bilim dalı olması, devlet desteği gerektiren pahalı açık deniz araştırmalarının öncelikle Akdeniz'in batısında ve yabancı gemilerce yapılagelmesine neden olmuştu. Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de ise klasik araştırmaların sayısı oranında, bilinenler çok azdı. 1970’lerin sonlarında ODTÜ’nün öngörüsüyle Deniz Bilimleri Enstitüsü kuruldu, insan altyapısı, laboratuvarları ve R/V BİLİM araştırma gemimizin de katkısıyla 1980’li yıllarda planlı deniz bilimleri araştırmaları başlatıldı, yeterince tanınmayan 'üç yanımızı çeviren' denizlerimizle Türk Boğazlar Sisteminin ilk kez yoğun şekilde araştırılması gerçekleştirildi. Bu araştırmaların aşamalarını önceki yıllarda oluşturulan 'Oşinografik Hidrografik Araştırmalar Ana Planı', 'Ulusal Deniz Ölçüm ve İzleme Programı', 'Deniz Araştırma Programı' gibi ulusal programlarda ve gerçekleştirilen sayısız araştırma projesi raporları ve yayınlarımızda bulmak olanaklıdır ve hepsi Prof. Ünlüata'nın emeklerini taşımıştır. [email protected] Sadece Türkiye’de değil, gelişmiş ülkelerde de sağlık harcamaları ekonomik büyümenin çok önünde. Kimse, hastalık tedavi ederken "maliyet önemsizdir" diyemeyecek. Akılcı İlaç kullanımı Ne zaman bir ilacın maliyetinin tedavi seçiminde belirleyici etkenlerden biri olması gerektiğini söylesem bu düşünceme "hasta yaşamı söz konusu olduğunda tedavi maliyetinin önemi olamayacağı" düşüncesiyle karşı çıkanlar oluyor. İtiraf etmeliyim ki, bu söylem bana hiçbir zaman inandırıcı gelmiyor. Doğru, insan yaşamının bedeli yok, ancak ne yazık ki, tedavilerinin bir maliyeti var. Biz hekimler, genellikle yeryüzünde bizim izlediğimiz hastalardan başka hiç hasta yokmuş gibi davranır, ötesini düşünmeyiz. Oysa akılcı bir ilaç kullanım politikası izlemeyi başarabilsek ilaca harcanan paraların daha çok koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlık kurumlarının alt yapıları için harcanması şansı da artacaktır. Bu nedenle tedavi giderlerinin adil dağılımı toplumun her kesiminin sağlık gereksinimleri göz önüne alınarak makro politikalar ile belirlenmeli ve akılcı biçimde sınırlandırılmalıdır. Yani sadece daha ucuz değil ancak etkin ilaç kullanımı sağlanmaya çalışılmalıdır. İstanbul’da 27 Eylül günü düzenlenen "Sağlık Sisteminde Farmakoekonomi Yaklaşımları" isimli bir toplantıya davet edildim. Katılımın oldukça sınırlı tutulduğu bu toplantı, duyarlılıklarımın başkalarınca da paylaşıldığını görmem açısından önemliydi. Toplantı sırasında bir süre sohbet etme olanağı bulduğum Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer ve Sağlık Bakanlığı Farmakoekonomi Daire Başkanı Dr. Hanefi Gök’ün konuya gösterdiği duyarlılık çok umut vericiydi. Prof. Dr. Murat Tuncer, toplantıda yaptığı konuşmada uygun ilaç kullanımının ilaca erişim, tedavinin kalitesi, verimliliği, adil dağıtımı ve tüketici tatmini gibi birçok değişkenden etkilendiğinin altını çizdi. Yani pahalı ilaç daha iyi ilaç anlamına gelmiyordu ve tıbbi etkinlik bir ilacın iyi ilaç olması için gerekli ancak yeterli bir koşul değildi. Japonya’da bir ilacın reçete edilebiliyor olması için tüm klinik faz çalışmalarının bir defa da Japonya’da yapılması gerekmektedir. Yani bir ilacı hangi ülke, nasıl, hangi klinik çalışmalara dayanarak kullanırsa kullansın, Japonlar kendi klinik faz çalışmalarını kendileri yapıp ilacın etkinliğini sınıyorlar. Bir ilacın Japonya’da satılabilmesi sadece kendi verilerinin değerlendirilmesinden ve maliyet etkinlik analizlerinden sonra mümkün olabiliyor. ABD ve birçok gelişmiş ülkede satılan ancak Japonya’da kullanımına izin verilmeyen çok sayıda ilaç mevcut. Ülkemizde yakın bir gelecekte bu tür uygulamaların olması olanaksız, ancak hiç değilse klinik kanıt ve maliyet etkinliğine dayalı geri ödeme politikaları oluşturmak kaçınılmaz görünmektedir. Bu politikaların oluşması için her uygar ülkede olduğu gibi üniversiteler, meslek derneklerinin bilimsel alt komiteleri, tabipler odaları ve eğitim hastanelerinden danışma kurulları kurulmalı ve/veya bu kurumlardan bağlayıcı görüş istenerek kanıta dayalı klinik uygulama rehberleri oluşturulmalıdır. Bu rehberler geri ödeme kapsamına alınacak ilaçların belirlenmesinde esas alınmalıdır. Böylece hekimlerin bu rehberlere uyumu ve dolayısıyla akılcı ilaç kullanımı sağlanabilir. Dr Tuncer’in de belirttiği gibi bu kılavuzlar öncelikli olarak tedavi maliyeti yüksek hastalıklarda ve ivedilikle yapılmalıdır. Yukarıda sözünü ettiğim toplantıya Rene Decartes Üniversite Hastanesinden katılan Dr. Zamborowski’nin altını çizdiği bir nokta önemliydi. Sadece Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş batı ülkelerinde de sağlık harcamaları ekonomik büyümenin çok önünde gitmektedir. Yani, yakın bir gelecekte kimse hastalık tedavi ederken "maliyet önemsizdir" diyemeyecektir. İstanbul Tabip Odası başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan ile yaptığımız sohbetlerden maliyet etkin tedavi konusunda Türk Tabipler Birliğinin de son derece duyarlı olduğunu biliyorum. Anladığım kadarıyla, sağlık bakanlığı, tabip odaları, üniversiteler ve dernekler konunun önemi hakkında tam bir fikir birliği içindedir. O halde artık daha somut adımlar atmanın zamanı gelmiştir. Okuduğunuz bu köşe, konuyla ilgili her türlü görüşe açıktır, katkılarınızı bekliyorum. Konuyu tartışmayı sürdürmeliyiz, çünkü bu ülkenin sokağa atabileceği tek bir kuruşu bile yoktur. A AKDENİZ ÖDÜLÜ Daha da önemlisi, Doğu Akdeniz'deki araştırmalarda ülkemiz uluslararası alanda öncülük etti. Bölgemizdeki Oşinografi Enstitüleri ile birlikte ortak çalışması sonucunda önemli bir iz bırakan 'Doğu Akdeniz'in Fiziksel Oşinografisi' (POEM) programı, Karadeniz'de SSCB'nin son döneminde başlatılarak sürdürülen (ComsBlack, NATO projeler dizisi) ve son olarak Hazar Denizi (NATO) araştırma programlarında ulaştığımız, bölgemizde oşinografinin bugünkü bilimsel temelini sağlayan çalışmalar en çok Ümit Ünlüata'nın çabaları ile oluşturuldu, ve bugün de bizlerin artan çabalarımızla yoğun bir şekilde sürdürülmekte. Bu çabalarını gözönüne alan Akdeniz Üniversiteler Topluluğu 1994'te kendisine 'Akdeniz Ödülü' vermiştir. Prof. Ünlüata'nın önemli katkılarının anısına, 2007 Nisan ayında İstanbul'da yapılacak olan Akdeniz Bilimsel Araştırmaları Uluslararası Komitesi (CIESM) 38'inci Uluslararası Kongresi'nde 'Akdeniz ve Karadeniz Sisteminin Çevresel Değişime Duyarlılığı ve Ortak Tepkisi' başlıklı özel bir oturum düzenlenmiştir. Ülkemizde ilk kez 1978 yılında Antalya'da yapılan kongrenin bağlı olduğu CIESM'in Fiziksel Oşinografi komitesinin başkanlığını 19881992 yılları arasında Ümit Ünlüata yürüttü Prof. Ünlüata'nın erken kaybı bizlere ülkemizde deniz bilimlerinin yerleşmesi gereken değerlerini ve altyapısını anımsatmakta ve önemli görevler yüklemektedir. Ülkemizde eksikliği duyulan deniz bilimleri politikası konusunda çeşitli düşünceler ortaya sürülmüştür ve gerçekten de bugün gelinen noktada ülke ekonomisinin gelişmesine paralel olarak insan ve doğa odaklı, güçlü ve inançlı bir bilim politikasının oluşması gerekmektedir. Gerçekte halkımızın malı olan, büyük emeklerle oluşmuş kapasite ve kurumların geleceğe maledilmesi biz bilimcilerin arzusu ve görevidir. Bu konudaki düşüncelerimizi ilerideki yazılarımızda kamuyla paylaşmak isteriz. CBT 1023/15 27 Ekim 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear