01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

luşlar esi 4) En uygun zamanda ortaya çıkan ipuçları B u sınıflamada bilim adamı bilinen bir problem ile uğraşırken önemli bir ipucu bulur. Buna örnek olarak Ni Bohr, Planck'ın yeni kuantum sabitinden yararlanarak elektronların yörüngesini belirlerken atomun farklı modelleri üzerinde çalışıyordu. Bu sırada kendisine Johann Balmer'm 1885'te keşfettiği, hidrojen atomlarının yaydığı ışığın frekanslarmın formülü gösterildi. Buradaki kilit ipucu, yayılan her frekansın, birbirinden çıkartılmış tek bir sayıya dayanmasıydı. Bohr bu formülü daha önce görmemişti. Bohr bu formülü keşfetmesini şöyle anlatıyor: "Bu formülü görür görmez her şey birden netleşti." Bohr daha sonra elektronların bir enerji düzeyinden diğerine geçerken foton yaydığını ve bu arada fotonun enerjisinin, iki düzey enerjisi arasındaki fark olduğunu varsaydı. Tam zamanında ortaya çıkan ipuçlarına bir örnek de Barbara McClintock'un 194O'lı yılların sonlarına doğru, genlerin kromozomlar üzerinde dolaşabildiğini keşfetmesiydi. Genler bu şekilde kontrolleri, kumandaları ve depolanmış bilgileri de değiştiriyorlardı. McClintock yıllarca tek bir mısır bitkisinin büyümesi sırasında genlerinin nasıl açılıp kapandığını anlamaya çalıştı. Bu iki örnekte de bilim adamlarının bir ipucunun ne denli önemli olduğunu fark etmeleri için gelişmiş bir vizyon ve algılama yeteneğine sahip oldukları görülüyor. Ancak zamanından önce ortaya çıkan ipucunun hiçbir faydası yoktur. Örneğin Güney Amerika ve Afrika'nın karşılıklı kıyılarının ilgi çekici uyumu yapboz tahtası gibi yüzyıllar. . ca göz önünde bulunmasına karşın kimse bunun dünyanın eski coğrafyasına ait bir ipucu olduğunun farkına varmadı. Ta ki 1912 yılında Alfred VVegener kıtasal sürüklenme kuramını ortaya atıncaya kadar. Benzer şekilde 1969 yılında Robert Dick'in evrenin kütleçekimsel ve kinetik enerjilerinin denge kurduğunu keşfetmesi kimsenin ilgisini çekmemişti. Ancak bu buluş, 1979 yılında Alan Guth'un genişle yen evren kuramını ortaya atmasıyla önem kazandı. nun yolunu açmış oldu. 5) Analoji Bu sınıfa giren buluşlarda bilim adamı bir önceki problemden aldığı kavramı veya şablonu uygular. Buna örnek olarak 1937'deki Hans Krebs'in sitrik asit döngüsünün keşfini gösterebiliriz. Bu buluşa ayrıca Krebs'in Döngüsü de denir. Krebs ve diğer biyokimyacılar solunumdan sorumlu olan kimyasal reaksiyon zincirini bulmaya çabalıyorlardı. Solunum, canlı organizmalarda oksijenin karbonhidratlar ve yağlarla birleşerek enerji çıkartmasıdır. Diğer bilim adamları bu zincirin bazı parçalarını bulmuşlardı. Oysa Krebs biyokimyanın döngüsel sürecini ilk kez ortaya çıkartarak bir ilk'e imza attı. Bu döngüye Ornitin adı verildi. Bu döngüsel yolda toksik bir molekül olan amonyak üreye dönüşür ve vücuttan aülır. Sitrik asit döngüsü sitrik asidi bir dizi diğer maddelere dönüştürür ve zaman içinde tekrar sitrik asit haline döner. Bu arada hidrojen atomları ara moleküllerden çekip çıkartılır. Daha sonra oksijen ile birleşerek su oluşur ve enerji çıkar. 7) Yeni araçlar Yeni araçların ve yeni kuramların varlığı, buluşlar için uygun zemin hazırlar. Deneysel açıdan bu sınıflama iki alt gruba daha ayrılabilir. Birinci grupta yeni teknolojinin nasıl kullanılacağma ilişkin yeni fikirler, ikinci grupta ise yeni teknolojiye erişim ayrıcalığının neden olduğu buluşlar yer alır. Birinci gruba örnek olarak Max von Laue'nin 1912 yılında katı kristaller içindeki atomlar arasındaki düzenli aralıkların, üç boyutlu dağıtma ızgaraları olarak kullanılabileceğini keşfetmesi gösterilebilir. 0 dönemde X ışınları yeniydi. Dahası bunların dalga boylarının katı malzemedeki atomlar arasındaki aralıklarla çakışabileceğinin anlaşılması işin gidişatını kolaylaştırdı. İkinci gruba örnek Edwin Hubble'ın 1929 yılında galaksilere olan uzakhğın, yaklaşık olarak bunların geri çekilme hızlanyla orantılı olduğunu keşfetmesidir. Bu buluş evrenin genişlediği kuramının yolunu açtı. Hubble'ın şansı, Kaliforniya'daki Wilson Dağı üzerindeki Hooker teleskopunu kullanma olanağına sahip olmasıydı. 0 dönemde bu, dünyanın en büyük teleskopuydu. Yeni bir kuramı izleyen buluşlara örnek olarak Linus Pauling'in 1920'li yılların sonlarına doğru kimyasal bağların modern kuramını geliştirmesi gösterilebilir. Genç Paulinğ 1926 yılında Münih'teki Arnold Sommerfeld'in Teorik Fizik 6) Matematiksel zorunluluk Bu smıflamada matematiksel <\ünyayı araştıran kuramsal bilim adamları fiziksel dünya ile ilgili bir keşifte bulunur. Buna en yakın örnek Paul Dirac'ın 1928 yılındaki elektronları tanımlayan denklemidir. Böyle bir denklemin hem kuantum mekaniğini hem de göreliliği birleştirme zorunluluğu, spesifık bir matematiksel yapıyı gerekli kılıyordu. Bu matematiksel yolu izleyen Dirac buluşu Enstitüsü'ne kuantum fıziğini öğrenmek için gitmesiyle birlikte kendini çok verimli bir ortamda buldu, çünkü onlarca fizikçinin içinde tek kimyacıydı. Dolayısıyla Pauling kuantum mekaniği ile kimyasal bağlann doğası arasında ilgi kuran ilk kimyacılardan biriydi. Yazının devamı arka sayfada e 1 s Bohr'un 1913 yılındaki atomun ilk kuantum modelini Niels Bohr, atomun kuantum modelini Barbara McClintock buluşunu gözlem gösterebioluştururken tam zamanında önüne yeteneğine borçlu. 1 i r i z. çıkan bir ipucundan yararlandı. Paul Dirac, elektronu tanımlarken göreliliğin matematiğinden ve kuantum kuramından yararlandı. Lise Meitner ilk bilimsel deneyinde Tanrı'nın gazabınıl sınadı. 977/1310 Arahk 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear