26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bilim Ödülleri kitnse düşünmüyordu bile. Digital gorüntuler ABD'de sadecc birkaç unemli kuruluşuıı sahip olduğu çok pahalı aygıtlar ile fılm veya fotoğrafları tarayarak elde edilebiliyordu. PC'ler piyasaya yeni çıkmıştı, 256 kbyte hafıza büyük bir olay olarak görülüyordu, hılgisayar ekranları bırakın renklı görüntüleri, 256 grı tonıınu bile gösteremiyordu. Teknoloji çok hızlı gelişti, diyorsunuz.. Çahşmalarıma başlarken danışmanımdan bana bu konuda bir kitap tavsiye etmesini istediğim zaman, bana, onu sen yazacaksın demişti. 1980'lerin sonuna doğru digital video araştırmaları başladı. Bir yardımcı doçent olarak digital video üzerine çalışmaya başladığımda, analog görüntu (fotoğraf) ve video (NTSC veya PAL) formatlarının yakın zamanda larilıin bir parçası olacağını soylemek bir kehanet sayılabilirdi. Bugün bu yönde çalışmakta olduğumuz konular arasında daha efektif video sıkıştırma ve daha etkin video streaming teknolojileri. Burada önemli bir tema, içeriğe göre adapte olan sıkıştırma ve streaming yöntemleri. 2 sene evvel 1 Mbit/saniyeııiıı üstünde olan data rateleri bugün 300 kbits/saniye civarına inmiş durumda. Başka neler üzerinde çalışılıyor? Halen üzerinde çalışma yaptığımız bir diğer konu ise akıllı ev uygulamaları. Burada ev içine yerleştirilen birtakım video kameralarıyla evde kimlerin olduğunu. neler yaptıklarını, buzdolabmda neler olduğu, nelerin azaldığını, yemek yeme, ilaç alma ve uyku duzeninizi 24 saat takip etmek mümkün. Bir de bunun güvenlik ve askeri uygulamaları var. Havaalanı ve okullarda güvenlik, vs. Bu araştırma alanı, gelecekte başka neler vaat ediyor? Teknolojinin gittiği yer neresi? Yakın gelecekte: Rır memory stick ile cehinizde taşıyabileceğiniz sayısal goruntu ve video albumleri. Bugun sadece film rejisörlerinin yapabildiği special effect veya digital effectleri, herkesin bir vvord processor kullanır gibi kolayca laptoplarında yapabilmesi. TV'de kanal ve kanal sayısı gibi kavramların ortadan kalkması, ve herkesin istediği programı, istediği zaman bir serverden İnternet (İP) veya wireless IP sayesinde rahatça izleyebilmesi. 3 boyutlu sayısal televizyon önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşebilir. Kameralarla donanmış akıllı evler ve akıllı insanbilgisayar etkileşimi de çok yakın zamanda görebileceğimiz teknolojiler. Sizin yaptığınız çalışmalar, katkılar nedir? Bugune kadar üstunde çalıştığım konular şoyle: Doktora tez kunum flu görünlülerin netleştirilmesi. Örnek olarak hareket haliııdeki arabaların plakaları hareket ve fokus hatası yüzünden flu göriinür, ve bazen okunamaz. Bunları netleştirecek yöntemler geliştirdik. Video modelleme ve sıkıştırma için 2 boyutlu ağ yöntemi geliştirdik. Bu model MPEG4 standardında yer aldı. Görüntü ve videoların endekslenmesi için birtakım model ve yöntemler geliştirdik. Bunlar da MPEG7 standardında yer aldı. Halen Koç Üniversitesi'nde sayısal video üzerinde çalışmaları mızı iki tane 6. Çerçeve Mükemmeliyet Ağı projesi etrafında odakladik. Bunlar 3DTV ve SIMILAR projeleri. 3DTV projesi kapsamında 3 boyutlu video çekimi, efektif 3 boyutlu video sıkıştırma, ve etkin video slreaming teknolojileri uzerine çalışmaktayız. SIMILAR projesi nedir, biraz açar mısnız? SIMILAR projesinde akıllı insanbilgisayar etkileşimi kapsamında dudak hareketleriyle konuşma sinyalleri arasmdaki ilintiyi inceliyoruz. Buradan yüksek gürültülü orlamlarda, örneğin olomobil içinde, daha iyi ses ve yuz tanıma sonuçları elde ettneyi anıaçlıyoruz. Bununla ilgili bir diğer konu ise akıllı ev uygulamaları. Burada ev içine yerleştirilen birtakım video kameralarıyla evde kimlerin olduğunu, neler yaptıklarını, bıızdolabında neler olduğu nelerin azaldığını, yemek yeme, ilaç alma ve uyku düzeninizi 24 saat takip etmek mümkün. Bir de bunun güvenlik ve askeri uygulamaları var. Havaalanı ve okullarda güvenlik, vs. Bugün Türkiye'de görüntü ve video teknolojileri üstüne ürün bazlı araştırmageliştirme çalışmaları ancak küçük çaplı yeni kurıılan birkaç şirkette yapılmakta. Arzumuz bunun ülke ekonomisine katkı yapacak bir seviyeye ilerlemesi. Söyleşi: Orhan Bursalı Çevre CO2 deniz canlılarına zararverebilir Bilim adamları, son 200 yılda insanoğlunun atmosfere verdiği karbondioksitin neredeyse yarısının denizler tarafından emildiğini söylüyorlar. S era etkisini yaratan güçlü gazlardan olan karbondioksitin (CO2) atmosferdeki miktarı olması gerektiğınden daha düşük. Ayrıca okyanuslardaki karbondioksit konsantrasyonunun yüksekliği, denizlerin kimyasında değişmeler yaparak bazı deniz canlılarının kabuk oluşturmasını zorlaştırıyor. 1800'lü yıllarda başlayan endüstri devriminin ardmdan, atmosferdeki karbondioksit miktarı 280 ppm'den (bir milyondaki tane sayısı) 380 ppnı'e yükseldi. Aradaki fark yüksek olsa da, birçok biliın adamı için bu miktar sürpriz oldu. Çünkü insan ırkının havaya yaydığı CO2 miktarı bunun iki katıydı. Araştırmacılar 10 yıllık uluslararası bir çalışmanm ardından, kayıp CO2'nin deniz tarafından emildiğini buldular. ABD'li Ukihal Okyanus ve Alrnosfer İdaresi'nden madde konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Profesör Feely'nin çalışma arkadaşları, CO2 konsantrasyonunun yüksek olduğu bölgelerde mevcut deniz canlılarının kabuklarının dağılmaya başladıgını söylüyorlar. ABD'nin Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nden Victoria Fabry "Şu anki bilgılerimize gore, CO2'nin kireçlenme uzerindeki etkıleri, calcareous planktonların iskeletsel büyüme oranını azaltıyor" diyor. HOMOJEN OLMAYAN DAĞITIM Ancak bu etki okyanuslara homojen olarak dağılmış degil. Araştırma sonuçları, çeşitli bdlgelerdeki CO2 konsantrasyonlarmın bırbırlerınden oldukça farklı olduğunu gosterıyor. CO2, gaz değişimi ile okyaııusa nufuz ettiği (ve okyanuslar oldukça yavaş karışlığı) için CO'2'nin büyük bir kısmı okyanusun en üst katmanında yer alıyor. Sadece oldukça sığ bölgelerde, iç katmanlarda bulunuyor. Profesör Sabine "Son 200 yılda oluştuıulan antropojenik (insan faaliyetleriyle o I u ş a n ) CO2'nin yarısının okyanusların en üstteki %10'luk katmanında görülebileceğini" söylüyor. Bu da en çok sıkıııtıyı, suyuıı yüzeyine yakın kısmında yaşayan kabuklu hayvanların yaşayacağı anlamma geliyor. Şu anda okyanuslar, içerebileceği miktarın sadece dörtte üçü oranında CO2 barındırıyor, kı bunun da nedeni suların oldukça yavaş karışması. En sonunda yüzeye ulaşacak olan dipleki sular, şu anda CO2'ye doymaktan oldukça uzaklar. Suyun karışması binlerce yıl alabileceği için, kısa vadede yüzeydeki su CO2'ye daha fazla doydukça okyanuslar emilim konusunda daha az verimli olacak. Ancak bunun Düııyamızın ikliıni açısından ne anlama geldiği tam olarak belli değil. Profesör Sabine şöyle konuşuyor: "Gelecekte okyanuslardaki karbon sistemi konusunda yapılacak çalışmalar, bize teşhis ve kanıya varma konusunda yardımcı olarak, gelecekte okyanusların CO2 emilimindeki rolü hakkmda bilgiler verecektir." Samuel K. Franko BBC WEB Science http://news.bhc.co. uk/1 /hi /sci/tech/3896425. (NOAA) Christopher Sabine "Fosil yakıtlarından ve çimento imalinden atmosfere yayılan CO2'nin %48'i okyanus tarafından emilmiş. Eğer okyanus 1800 ile 1994 arasmdaki yıllarda 118 milyar metre tonluk gazı emmiş olmasaydı, atmosferdeki CO2 miktarı şu anda ölçulenden 55 ppm daha fazla olabilirdi." diyor. DENİZ KİMYASI Bu durum, küresel ısınmayı yavaşlatıyor olsa da deniz suyunun kimyasında değişikliklere yol açabilir. NOAA'dan Richard Feely ve çalışma arkadaşları bu gelişmenin bazı kabuklu deniz hayvanlarımn hayatını zorlaştırabileceğini söylüyorlar. Mercanlar, pteropod yumuşakçaları ve bazı planktonlar (tek hücreli organizmalar) kalsiyum karbonatlı kabuklarını oluşturabilmek için ihtiyaç duydukları karbon iyonlarını deniz suyundan alıyorlar. Ancak sudaki CO2 konsantrasyonu yükseldikçe, karbonat iyonlarının konsantrasyonu düşüyor. Böylece kabuk oluşturan canlılar gerekli 914/9 25 Eylül 2004
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear