26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bilim Dünyasından GönüldenBilime Okulum Ahmet Inam Neanderthallerin yok oluşunayeni bir açıklama S on yapılan iki araştırma Neanderthallerle insan atalarımınızın bırbırleriyle cinsel ilişkiye girmediklerini gösteriyor. Dahası, araştırmalardan biri Neanderthallerin dişlerinin insan kuzenlerinden daha hızlı geliştiğim gös teriyor. Bu da Neanderthallerin, ilk insana göre yaklaşık 3 yıl önce, yani 15 yaşında erişkin hale geldiği anlamına geli yor. Geçen yıl, fosilleşmiş hominid örneğinden alınan mitokondriyal DNA'lar üzerinde yapılan incelemeler, CroMagnon mtDNA'sının bugün yaşamakta olan insanlardan farklı olmadığını, ancak Neanderthal mtüNA'sının farklı olduğunu gösteriyor. Neanderthallerin, modern insanların ve çeşitli maymun türlerinin yüz şekillerini karşılaştıran bir diğer araştırma ise, aradaki farkın çok büyük olduğunu, dolayısıyla Neanderthal ile insanın aynı türe ait olamayacağı sonucuna varıyor. Son günlerde 150 dolayında Neanderthal dişi ile eski insanların dişini birbiriyle karşılaştıran bir başka çalışma, başka bir farklılığa dikkat çekiyor: Neanderthaller, atalarımıza oranla daha hızlı olgunlaşıyordu. İspanya, Madrid'deki Ulusal Doğa Müzesi'nden Jose Maria Bermudez de Castro yavaş gelişen primat türlerinde, dişlerin de daha yavaş olgunlaştığını ileri sürüyor. De Castro ve Paris, Antropoloji Bilimi Merkezi'nden (CNRS) meslektaşı Fernando Ramirez Rozzi, fosilleşmiş dişlerin minesindeki büyüme halkalannı incelediler. Dişlerde her 9 günde bir yeni halkalar oluşuyor. Yetişkin bir kişinin dışindeki halkaları sayan bilim adamları, Neanderthal adamının dişinin CroMagnon adamından yüzde 15 oranında daha hızlı geliştiğini hesapladılar. Bundan hareketle, Neanderthallerin yaklaşık üç yıl erken olgunlaştığı sonucunu çıkarttılar. Kaynak: New Scientist, 1 Mayıs 2004 Çok az insanın okuduğu okul, yaşamayı, insan olmayı öğrendiği okuldur. Okul, kendimizi, dünyayı, insanları okuduğumuz okuldur. Bir mesleğe rastgele girmek için başladığımız, sonra da sık sık sıkılarak, bir an önce bitmesini islediğimiz, bedenimizin içinde yıllarca bulunduğu halde, ruhumuzun semtine bile uğramadıı bir "diplomahane" değildir. Okulda okumak, ders okumaktan daima fazladır. Okulun zaman içinde oluşmuş bir "ruhu" vardır. işle o ruh yaşamadıkça okul okunmaz. Benim okulum oldu: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, ODTÜ. Şiir ve düşünce yaşayan bir genç olarak mühendislik okudum orada. Okulum buna izin verdi, bana izin verdi: Dilbilimden antropolojiye, matematikten felsefeye gönlümce gezmelerime olanak sağladı. Bir kez cezalandırmadı değil; sınıfta kaldığım yıldı, cezasını meslek derslerimle vermedi; şimdi yıllardır hocalığını yaptığım mantık dersinden kaldığım için bir yıl yitirdim: Bir yıl daha kazandım. Bozkırda bir gemi olarak, içinde düşlerimin dalgalarıyla yalpaladığım okulumda, özgür olmayı, özerkkalmayı tattım. KAFAMDAKİDUVARLAR YIKILDI 68'H bir delikanlı olarak dünyanın nasıl değiştirilebileceği üstüne düşündüm; anlamanın, anlayamamanın uçurumlarını yaşadım. Dar ufuklu, sığ bir meslek insanı olmamak için alabildiğim derslerle, önümde seçenekler kaynağı oluştu. Genç, dinamik, araştıran, yaratıcı hocalara uğraya uğrayayaptım okul yolculuğumu. Elektronik hocam, geliştirmeye çalıştığım edebiyat eleştirisi kuramımı sınıfta eleştirdi: Şaştım kaldım. Kafamdaki bölmeler duvarlar yıkıldı. Düşünebildiğimi eleştirebildiğimi gördüm. Bütün bunları yaparken yanlışlarımı da. Okulumun laboratuvarlarında, sınıflarında, yurtlarında, kantinlerinde düşündüm, tartıştım. Yazdım. Bozkırda bir gemide. Onda hem bozkırı, hem denizi, hem de yavaş yavaş büyümeye başlayan çam ağaçlarının (Şimdi orman oldular!) seslenişini duyuyordum: "Kendin olmaya doğruyürüyorsun borcunu öde"Başka bir okulda, başka bir ortamda bu sesi duyabileceğimi sanmıyorum. Kökleri Anadolu'nun küçük bir kasabasından olan ben dünyaya açılıyordum. 0 zamanlar değerini pek anlayamadığımız Kemal Kurdaş, bozkırda bir gemi inşa ediyormuş meğer. Bu gemi fırtınalara tutuldu çok; binaları kurşunlandı, laboratuvarları parçalandı, hocaları kıyıldı; ama o, her fırtınayı atlatmayı bildi. Bu fırtınalar onun ruhunu yavaş yavaş oluşturdu. Dünyayı başarılı öğrenciler yetiştirdi. Bilimde ve teknolojideki son gelişmeleri yakından izledi. Türkiye'de birçok "ilk'lerin başlatıcısı oldu. Elbet zayıf, yetersiz kaldığı noktalar oldu, yanlış yaptı. Ama hep ufku oldu. Ruhunu açığa vuran ufku. Bu geçmişi ve geleceği bakışıyla, farklı bir üniversite oldu. Bir ülke, kültür açısından farklı olabilmiş, yaratıcı, atılımcı, araştırmacı kurumlarıyla zenginleşir. ODTÜ, şimdiye dek bu ülkenin, bu kültürün hep zenginliği oldu. BOZKIRDAKİ GEMİ VE YİNEFIRTINA Şimdi yine bozkırdaki gemi yeni bir fırtına ile karşı karşıya. Hükümet kadro ve bütçe kısıntılarıyla ona baskı yapıyor. Kendi öğrencisine burs veremez, kendi araştırma projeleri için kaynak bulamaz kendi öğrencilerini öğretim kadrosuna alamaz oldu. Züccaciye dükkânına giren filgibi, oturdukları yerden ünivresiteleri, eğitimi düzeltmeye çalışan zihniyet, bu gemiye büyük birzarar vermeye hazırlanıyor. Bunu üniversileleri özgürleştirmek, özerk kılmak adına yapıyor. Kendi kaynaklarını, kendi hazinelerini tanıyamamanın, tanımak istememenin bir sonucu bu. Üniversitenin ruhunu oluşturan, besleyen, iç kaynaklara, dışarıdan müdahale etmek, ne adına olursa olsun, büyük bir kültürel, ahlaki saygısızlıktır. Farklılığını olumlu yönde geliştirerek bu ülkenin bilimi ve teknolojisine katkıda bulunmakta olan bir üniversitenin farkını anlamadan, anlamak is(emeden, kendi kendini yönetip, yıpratmış olduğu ruhu canlı kılmaya çalışmasını engellemek, hoyrat ayaklarla, nice zorluklarla yetişen gül bahçesini çiğnemektir. Bilim ve kültür, seçkinliğe olanak sağlayarak gelişir. ODTÜ yıllardır Anadolu gencinin seçkinleşmesine katkıda bulunmuştur. Kendini besleyen Anadolu insanına destek olmuş, onun dünyada farklı bir sesi olarak kalmıştır. Yine bu ses, bırakalım, kendine özgü, özgün, kendi iç dinamiğine uygun projeleriyle gelişsin. Kendi fraklılığı ile Türkiye'yi dünyaya duyursun. Anadolu, farklılığı duyar ve anlar. Bozkırdaki gemiyi batırmaya çalışanları asla affetmeyecektir. Alzheimer'a testosteron tedavisi T um erkekler yaşlandıkça erkek hormonu olarak bılinen testosteronun uretimı düşer. Ancak bazı erkeklerde bu düşüş daha fazla olur. Son yapılan bir araştırma kanlarında daha az miktarda testosteron dolaşan erkeklerin Alzheimer'a yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Daha önce yapılan diğer çalışmalar ise testosteronun bilişsel testlerdeki başarıyı büyük ölçüde etkilediğini ortaya çıkartmıştı. Ancak bu son çalışma, düşük dozlardaki testosteronun erkeklerde Alzheimer riskini artırdığını ortaya çıkartan ilk çalışma olarak dikkati çekiyor. "Neurology"isimli bilim dergisinde yayımlanan bu çalışmada, 32 ile 87 yaşları arasındaki 574 kişinin testosteron düzeyi ölçüldü. 19 yıl sonda 10 erkekten birinde Alzheimer hastalığı teşhis edildi. Testosteron düzeyi hepsinde düşüşe geçmesine karşın, Alzheimer teşhisi konulanlarda düşüş daha fazlaydı. Bu düşüş Alzheimer teşhisi konmayanlardan yüzde 50 oranında daha fazlaydı. Makaleyi yazan Dr. Susan Resnick, testosteronun bu hastalıkla ilgilı beyindeki plaka ve düğümlerin oluşumunda önemli bir rol oynadığına inanıyor. Dr.Resnick'in haklı olması durumunda testosteron ilaçlarına duyulan talep artacak. ABD'de yaklaşık 800.000 erkek, hipogonadizm (testosteron seviyesinin anormal düşük seviyelerde seyretmesi) tedavisi için veya kas kütlesi ile atletik performansı artırmak için testosteron kullanıyor. Doktorların pek çoğu kadınlarda hormon replasman tedavisinin yol açtığı sorunların farkında olduğu için erkeklere testosteron önerirken ihtiyatlı davranıyor. Hormonun artıları bilinmekle birlikte, sakıncaları da aynı oranda tehlike yaratabilir. "New England Journal of Medicine" isimli tıp dergisinin son sayısındaki, testosteron haplarının erkeklerde prostat kanseri ve inme riski yarattığına ılişkın çok kesin bulguların olmadığı doğrultusundaki rapora karşın, Resnick, testosteron tedavisinin prostat kanseri ve ınmeyi tetiklediğine inanıyor. Ayrıca ideal testosteron düzeyinin ne olması gerektiği konusunda kesin veriler de mevcut değil. Resnick bu konuda şöyle konuşuyor:"80 yaşında bir erkeğin testosteron düzeyi, belleği ne kadar kötü durumda olursa olsun, 20 yaşındaki bir erkeğin düzeyine çıkmamalı." Kaynak: Time, Mayıs 10, 2004 895/7 • 15 Mayıs 2004
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear