Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TartışmaEditöre Mektup Bilimde de eşitlik ilkesine uyulmal Sosyal problemlerimiz, her geçen gün biraz daha artıyor. Mesela hiç kimse Türkiye'de yakın bir gelecekte, yaşlılık olgusunun, büyük bir sosyal problem haline geleceğini dile getirmiyor. T ürkiye'de fen ve sağlık bilimlerinin, sosyal bilimlerden çok daha önemli olarak görülmelerinin ardında, yanlış anlaşılan bir "ilerleme" göriişü vardır. Batı toplumlarında bu durum anlaşıldığı halde, topluma zarar vermeden bundan nasıl vazgeçileceği lıcnüz bilinmiyor. Bıına karşın Türkiye'de buna ilginin artması, insanı düşündürüyor. Örneğin sağlık bilimlerine yapılan yatırımlar, şimdiye kadar "hasta sayısmm azalmasına yardım etmediği gibi, artmasına da yol açtı" (Jânicke 1979). Çok büyük paralar harcanarak fen bilimleri tarafından geliştirilen teknoloji, örneğin atom reaktörleri, sadece insanlığı tehdit eden bir teknoloji değildir, ayrıı zamanda işsizliği de arttırmaktadır (Strohm 1981) . Fen ve sağlık bilimlerine karşı Batı toplumlarında eleştiriler artarken, bizde her türlü teknolojik ve tıbbi yeniliğin, insanlığın zaferi olarak halka duyurulması bir yana, bu gelişmelerde payımızııı bulunmadığını düşünürsek, bu sevincin nedenini aıılamak pek mümkün olmuyor. Oysa Batıda 50'li ve GO'lı yıllarda yaşanan bir duyguydu bu, bugün ise endüstri toplumlarında meydana gelen teknolojik ve tıbbi gelişmelerin yarattığı sevincin yerine, şüphe geçti. Örneğin 1966 yılında Almanların %72'si teknolojiyi, insanlık açısından refah ve bereket olarak görürken, 1981 yılında aynı görüşü paylaşanların oranı %20'ye gerilemiştir (Hauff 1985: 155) . bakmalarından, olaylarda başkalarının görmediklerini ya da görnıek istemediklerini görnıelerinden ileri geliyor. ŞÜPHECİLİK SANATI Sosyal bilimlerin ve bunlar arasında özellikle sosyolojinin "şüphecilik sanatı" (Eickelpasch 1999: 11) olarak tanımlanmasından gurur duyulmalıdır. Çünkii şimdiye kadar edindiğimiz tecrübeler ve ortaya defalarca konulan kanıtlar, fen ve sağlık bilimlerindeki her gelişmenin, insanlığın yararına olmadığını göstermiştir. Kimya, otomobil, enerji, uzay, ilaç, kağıt, ambalaj ve burada belirtmeye gerek duymadığım bütün endüstri kolları, sadece iyi şeyler yapmadı. Aksine bugün çöp yığını üzerinde oturuyor olmaınızın da sebepleri, düşüncesizce üretilen teknolojiler değil midir? Eşitlik ilkesi ve adalet arasında sıkı \ yaşlılık olgusunun, büyük bir sosyal problem haline geleceğini dile getirmiyor. Engellilerin ve yaşlıların, sokak çocuklarının, gecekonduda yaşanların, işsizlerin problemlerinin, teknoloji ve sağlık sektöründeki değişimlerle çözülemeyeceği, bunlar için sosyal bilimlere dayanan bilimsel metotlara, konseptlere ve planlara ihtiyacımız olduğu kavranmalıdır. Biz hâlâ genç toplum olmakla övünen, 20 yıl soıırasını görmekte zorlanan bir yolda ilerliyoıuz. Bu yüzden bütün gelişmiş ülkelerde bulunduğu halde, Türkiye'ye henüz girme imkânı verilmeyen gerontoloji, akademiker gençler için bile bir yabancı kelime olarak kaldı. Öncelikle sosyal bilimleri kapsayan bir araştırma alanı olduğundan, geriatri, gerontolojinin sadece alt kollarından biridir. Amerika Birleşik Devletleri sosyogerontolojik araştırmalara 9O'lı yıllarda 600 milyoıı dolar yatırdığı halde, bunun az geldiği ve en azından %50 oranında daha fazla bütçeye gerek duyulduğu belirtilmişti (Baltes & Baltes 1994) . • * Batıdaki gelişmeleri iyi takip ederek, bunların analizlerini televizyon ekranlarda yapıp, halkımızı iyice aydınlatan uzmanlarımız, bazen o kadar çok enformasyon veriyorlar ki, dışarıdan bakan biri olarak, Batılı insanların kendileri hakkmda bu kadar çok bilgiye sahip olmadıklarını düşünüyorum. Aynı eleştirisel analizlerin, kendi sosyal problemlerimiz için de yapılması gerekirdi. Ama ne yazık ki, Türkiye'de yaşlanma fenomeninin yakında önemli bir sosyal problem haline dönüşeceğini bir Alman bilinı adamı bize anlattı (Nies' vvandt 1997) . Dr. t. Tufan "Başarısızlığın diğer adı" üzerine! Ekim 04 tarihli Cuınhuriycl ukinde sizin ve Sn. Celal Şengör'ün "Başarısızlığın Di^er Adı ve Aldatılan Zavallı TC Öğrencileri" başlıklı makalelerinizi hüyük bir zevk ve aynı zamanda üzüntüyle okudunı. Gerçeklen, yıllar boyunca, ülkemizin tcmel sorunlarından biri olan cğiliın vu öğrctime ne yazık ki, iîereğince ve yeteri kadar t^ilinmemiş ve bütîünkü oljîuya (nereye gideceği de bflirsiz) gelinmiştir. Üzülerek belirtmek lîfrekirse, gelinen noktada, eğitim sistenıiıniziıı toplunı ve çocuklarımıza pozitif yöndc bir düşüııce vc jŞelişme sağlayamadığı bir ^erçektir. Bunda, sanırım çıkarları ıığruna, ülkemizin gelişmesi ve U)|>lum refahını istemeyen güçlerin oynadığı önemli rol yadsınamaz. Rundan 15 yıl önce, yurtdışı göreviyle buluııduğum İtalya'da oğlumu yaşı itibarıyla Amerikan ilkokuluna göndermek zorunda kalmıştık. Burada, üç yıl boyunca ders araçları, öğrenci, öğretmen, veli ilişkileri ve eğitim sistemini de bir nebze olsun gözlemleme l'ırsatıınız oldu. Sn. Jjengör'ün ifade eUiklen gibi, kitaplar sade, fakat baskılan öğrencilerı imrendirecek nitelikte idi. Eğitim ve öğretim sistemi sadece kitaplarla sınırlı tutulmamış, çocuğun, ilkokul sıralarından itibaren topluma uyunı sorununa da büyük öneın verilıniştir. Örneğin; bir gün sınıf öğretmeni tarafından okula davet edildik. Öğretmen, velilerden, her cunıa giinü öğleden sonra yardım talebinde bulundu ve ne kadar çok katılım nlursa o kadar çok faydalı olacağını ifade etti. 2 ;v YAŞAM KALİTESİ Harvard Üniversitesi'nden sosyalpsikolog Raymond Bauer, Kasım 1966'da, o zaman kadar hiç kimsenin tanımadığı "social indicators" (sosyal indikatörler) kavramını ortaya atarak, cevaplandırılması gereken yedi tane soru formüle etmişti. Bunlardan biri "fırsat eşitliği" üzerinedir. Bauer daha o zaman, ekonomik ve teknolojik ölçülerin değil, yaşam kalitesinin daha önemli olduğunu vurgulamıştı. Cünümüzde herkes tarafından kabul edilen yaşam kalitesi kavramındaki yeni ufukların sımrları, yaşanılır bir çevre yaratmanın ötesine taşan girişimler yapılmasını zorunlu kılıyor. Bunun başarılabilmesi için fen ve sağlık bilimlerinde atılacak adımlar kesinlikle yeterli gelmeyecektir. Bu yüzden 7()'li yıllardan beri sadece ABD'de değil, bütün dünyada, gelişmişliğin ölçüsü olarak kabul edilen değerlerden vazgeçilmesi için büyük bir uğraş veriliyor (Jungk 1973: 80) . Sosyal bilimcilerin, özellikle sosyologların sevilmemelerinin ve prestijlerinin daima sağlık alanında çalışanlardan düşük olmasının sebebi (Hradil 1999) , başkalarının gördüklerine farklı bir gözle hV^ 1 bağlar bulunduğunu, kimse ret etmeyecektir. Ancak insanlık tarihi içinde her ikisinin de tamamen değişime uğradığını gözden kaçırmamak gerekir. İÖ 1700 yıllarında Hamurabi "göze göz, dişe diş" (Redvvanz et. al. 1987:141) prensibinin adillik ve eşitlik olduğunu söylüyordu. Günümüzde geçerliliğini hala sürdüren bu prensibin yanlışlığını, "beniın bir rüyam var" diyen Martin Luther King, öldürülmesinden kısa bir süre önce, böyle giderse yakında herkesin dişsiz ve kör kalacağmı söyleyerek belirtmişti. Korkarım ki, bilimler arasında süregelen bu ayırımcılık devam ederse, King'in dile getirdiği akıbete, Türkiye'de sosyal bilimler uğrayacak. TÜRKİYE'NİN SORUNLARI Türkiye'nin temel problemleri fen ve sağlık alanlarıyla sınırlandırılamaz. Tam tersine sosyal problemlerimiz, her geçen gün biraz daha artıyor. Mesela hiç kimse Türkiye'de yakın bir gelecekte, 1 Jânicke, M. (1979): Wie das lııdustriesystem von seincn Mittstâ'nden profilierl, Opladen. 2 Strohm, H. (1981): Friedlich in die Katastrophe. 6. Aufl., Zvveitausendeins: Frankfurt/Main. 3 Hauff, V. (1985): Teıhnologiepolitik und qııalitatives \Vachstum: Abschied vom blankeıı KortschrittsglauhiMi damil der Fıırtschritt nicht zıını Kisiko vvird. in: Schnıidt, II. & Hesselbach, W. (Hg.l: Kâ'mpfer ohne l'athos. Ftstsclıraft fiir Haııs MattlıotVr. NULIL' Gesellsclıaft: Ronn. 4 Jungk, R. (1973): Soziale Kennziffer Messcn Uualitat. in: Uer JahrUıusendmensch Berichte aııs deıı VVerkslâtlen der neuen Gesellschaft. Bertelsmann: München, Gütcrsluh, Wien. S. 7983. 5 Hradil, S. (1999): Soziale Ungleichheit in Peutschland. 7 Aufl., Opladen. 6 Redvvanz. W., Sundheimer, K.H. & Werdıclı, 15. (1987): Hcute und morgen Sozialkunde Rheinlandl'falz. Klett: Stuttıîart, S. 141. 7 Baltes, H.B. & Baltes, M.M. (1994): Problem "Zukunft des Alterns und gesellschaftliche Entvvicklung": in: Alter und Altern: Ein interdisziplirıartr Studientext zur Gerontologie. Baltes, P.B., MittelstraK, J. & Staudinger, U. M. (1994). »u Cruyter Verlag: Berlin. 8 SchulzNiesvvandt (1997): Altern in der Türkei, Eurotrans Vtrlag: VVeiden, Regensburg. HAKLARA SAYGI Ne olduğunu anlamak için bu çağrıya biz de katıldık. Olay çok basitti. O gün masalann üzerine küçük kap ve şişeler içinde çırpılnıış yumurta, un, yağ, şeker vs. konmuş ve küçük bir tüp gaz da bir kö'şeye yerleştirilmişti. Başlangıçta, buna bir anlam veremedik ve Amerikan velileri hariç, hiz bunun ne amaçla yapıldığını sorduk. Öğretmen, "bu, çocukların bu yaşta topluma adaptasyonu, birbirlerinin hakkına saygı ve riayeti ve ölçü kavraınlarını yerleştirmek amacıyla verilen pratik bir derstir" diyerek biraz sonra olacakları izlememizi söyledi. Gerçckten yapılan basitti ama değeri çok fazla idi. Çocuklarm hiçbiri bir diğerinin sırasına tecavüz etmiyordu. Yapacağı şeyler için ikilemde kaldığında öğretmen veya velilerden birine danışarak sorunu çözüyordu. Sonuç olarak, tuplıım ve kişi ilişkilerinin diizeyi bu aşamada kurulmaya çalışılıyordu ijimdi bir de bizim sisteme bakalmı. Anıaca hizmet edip etmediği belirsiz, öğrencinin yıllar süren emeğini üç saaatlik bir sınavla yok sayan, birincilerinin basın sayfalarında yarış atı gibi boy boy resimleri yer alan, tamamen kitaba bağlı, saat dolsun ders bitsin gibi bir sistem. Sonrası işte böyle, kuralsız, birbirine saygı duymayan, kapanın elinde kalan bir toplum biçinıi. Bugün, büyük emek ve masraflarla, sözde geleceğimiz çocuklar için yapılan çevreye bakınız. Çocuğa neden bozduğunu soruyorsunuz. Yanıt, herkes yapıyo!. Anne, habaya soruyorsunuz. Yanıt, bişey olmaz !. İşte böyle eğitim sistemi ve böyle toplumdan da lııçbır şey olmaz. Hasan Cantimur kivi canC*'yaboo.com 920/20 6 Kasım 2004