Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
T I P VE S A Ö L I K SAYFASI Hızlı rejimlep safra taşı yapıyor ünümüzde özellikle kadınların daha ince ve estetlk bir vücuda sahip olmak amacıyla sık sık başvurduğu hızlı rejimlerin safra taşına yol açtığı bildirildi. Safratası ileri yaş ve fazla kilolarda daha sık görülürken, çok doğum yapmış kadınlar da yüksek risk altında bulunuyor. Ibni Sina Hastanesl Gastroenteroloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdülkadlr Dökmecl ANKA'ya yaptığı açıklama, 60 yaşın üzerindeki kişilerin yüzde 40'ında safra taşı oluşumuna rastlandığını belirterek, ileri yaştaki kişiler ile şişman ve çok doğum yapmış kadınların da yüksek risk altında bulunduğunu blldirdi. Safra taşı oluşumunun kadınlarda erkeklerden Iki kat daha fazla görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dökmeci, dengesiz beslenme ve bilimsel olmayan rejimlerle ani kilo vermenin de safra taşına yol açtığını söyledl. Prof. Dökmeci, "Zayıflamak amacıyla dengesiz beslenenlerde, kısa süre içerisinde fazla kilo verenlerde safra taşı oluşumu oldukça fazladır. Hızlı rejimlerle ani kilo vermekten kaçınılmalı, dengeli beslenme ve uzun süreii rejimlerle kilo verme yoluna gldilmelldlr" dedi. Lenslere yenl bir temizJeyici 11 G yöntemleriyle beraber ameliyatsız laparaskopik yöntemle de tedavi edildiğinl belirten Prof. Dökmeci, laparaskopik yöntemle karın bölgesl kesilmeden özel borularla safra taşının alınarak tedavi edildiğini kaydetti. Prof. Abdülkadir Dökmeci, "Laparaskopik yöntem genellikle ameliyat olmasında sakınca bulunan ya da estetik nedenlerle ameliyatı istemeyen hastalara başarıyla uygulanmaktadır" dedi. Safra yolları taşlarının tedavisinln ise artık tamamen ameliyatsız yapıldığına dikkat çeken Prof. Dökmeci, hasta uyu Yumuşak Safrakesesi taşlarının klasik ameliyat tulmadan yapılan bu operasyondan yarım saat sonra hastanın yatmasına gerek kalmadan günlük hayatına döneblldiğini kaydetti. leri gözleri tahriş edebilen deterjan • kullanmadan temizlemenin yeni bir yolu geliştiriliyof. Kuzey Caroline State Üniversitesi'nde ki bilim adamlan "elektroblottig" denilen tekniğin sadece bir damla elektrik akımı, kurutma kağıdı ve bir çesit tuz çözeltisi kullanarak lensleri tamamen temizlediğini söylüyor. NSCU'da yiyecek bilimi ve biyokimya profesörü olan Harold Svvaisgood "bu işlem temızleme maddelenne karşı alerjik ve hassas olanlann da lens takmalannı sağlayabilir' diyor. Elektroblotting lens üzerindeki proteinin yüzde 94.42'sini temizliyor. Ticari bir temizleyici ile eide yıkama ise lensteki proteinin sadece yüzde 8687'sini temizliyor. Dolayısıyla alerjik insanlar bundan etkileniyor. Kuzey Caroline'de Salem Products Development of VVinstonSalem prototip bir lens temızleme cihazını test ediyor. Set üç yıl içinde 100 dolardan az bir fıyata satışa çıkacak. (NScton/NB.) m* KofitaK lensv İlk tümörlerin erken teşhisi ve tümöp belirteçleni Kanserli hastalann çoğu ilk tümörden değil, genellikle metastazdan dolayı kaybediliyor. Bu nedenle erken teşhis önemli.. ormal farklılaşmış bir hücrenin farklılaşma ve büyüme kontrol mekanizmalarından bağımsız hale gelmesi ile tümör hücres oluşur. Kötü huylu (malin) ve normal hücreler arasındaki farkların bilinmesine rağmen, hücrenin kanser hücresine dönüşmesinde etkin olan farkı biyolojik bilgi hakkında kesin bir şey söylemek şu anda mümkün değildir. Ancak genetik yatkınlık, kimyasal ve fiziki ajanlar ve bağışıklık sistemindeki yetersizlik gibi faktörler bu olayda rul oynar. Tek tek farklılaşmış ve dejenere olmuş hücreler vücutta sık sık oluşmakta ancak bağışıklık sistemi tarafından vaktinde tanınıp yok edilmektedir. Art arda bölünmelerle bir grup hücrenin proliferasyonu sonucu selim veya malin tümör oluşumu görülür. Selim tümör hücreleri yavaş büyür, hücre çekirdeği bölünmeleri normale yakındır, sağlıklı dokuya benzemektedir. Bu tip tümörler bağ dokusu ile kapsüllenmiştir ve metastaza uğramaz. Tersine malin doku hızla büyür, çevre dokuyu istila eder ve bir bağ dokusu kapsüle sahip olmayıp, farklılaşmamışlardır. Bu tip hücreler, yakınlannda oluşan damarlanma sayesinde tüm vücuda yayılabilir ve primer tümörden uzak noktalarda dahi metastaz yapabilirler. Metastaz oluşumu primer tümörün çevresindeki dokulann içine doğru büyümesi, yakındaki kan ve lenf damarlarına girişi ile başlar, kan ve lenf yolu ile vücudun diğer taraflanna yayılır. Bu hücrelerin birçoğu ölse de birtek hücre dahi metastaza neden olabilir. Kan damarlan da tümör hücreleri kan hücreleri ile temas edince kümeler oluşturarak damara yapışır ve yenı bir tumöre (metastaz) neden olur. Bu sebepten akciğer ve karaciğer gibi yüksek kan akımı olan organlarda metastaz daha çok görülür. Hastalann çoğu primer tümörden değil metastazdan dolayı kaybedilmektedir, bundan dolayı primer tümörlerin erken teşhisi hayat süresini uzatmaktadır. Operasyon sonrası tekrar (relaps) veya metastazlan takip etmede tümör belirteçleri düzeyleri ölçümleri yapılmaktadır. X ışını, bilgisayarlı tomografi ve ultrasonografi ile teşhis edilmeyecek kadar küçük tümörler, hastadan alınan az bir miktar kan örneğinden laboratuvarlarda biyokimyasal ve immunolojik metodlarla saptanmaktadır. Fiziki yöntemlerle tespit edilemeyen safhada metastaz başlamış olabilmektedir. ri adı verilir. Kanser hücresinin çekirdeğinde kromozom yapısında, DNA' ya bağlı proteinlerde, tRNA' da ve enzimlerde farklılıklar görülmektedir. Aynca sentezleri sadece embriyogenezde fonksiyonel olarak önemli olan onkofetal antijenler üretilmeye başlar. Bu antijenlerin dolaşımda bulunması patolojiktir. Malin hücreleri normalden ayıran diğer bir fark da hücre yüzeyinde bazı yeni antijenler belirirken bazılannın da yok olmasıdır. HUcre zarının glikoprotein yapısının değimesi sonucu hücre geçirgenliği ve hücrelerarası iletişim farklılaşır. Tümör hücrelerinin birbiıierı arasındaki iletişim normal hücrelere göre daha azdır: Bunun sonucu olarak aralarmdaki yapışma (adhezyon) ve kontak inhibisyon farklılaşmıştır. Tümör belirteçlerini 1) Antijenler 2) Hormonlar 3) Serum proteinleri 4) Enzimler başlıklan altında sınıflandırmak mümkündür. Başka bir sınıflandırma da 1) Tümörün kendi ürettıği moleküller ve 2) Maliniteye eşlik eden moleküller olarak yapılabilir. Tümörlerin ürettiği maddeler: a) onkofötal antijenler; karsino embriyonik antijen (CEA), alfa1fötoprotein (AFP) b) Onkoplasental sentez ürünleri; human koriyonik gonadotropin (HCG) ve pregnancy specifıc B1glikoprotein (SP1) c) Ektopik ürünler: Artan hücre proliferasyonu sonucu tümör hücre metabolizması değişir ve glikolic, protein biyosentezi ve nükleik asit biyosentezi enzimleri artar. Malin olayda ikincil olarak artan ürünlere ömek vermek gerekirse ferritin, beta2mikroglobulin, CA199, CA125. prostatik asit fosfataz ve gammaglutamil transferaz sayılabilir. Bağırsak kanserinde CEA, TPA, ferritin, NANA; bronşiyal karsinomda CEA, ACTH; meme kanserinde CA 153, CEA, HCG, TPA, MCA, dokuda estrojen ve progesteron reseptörü; mide kanserinde CEA, CA 199, ferritin, LDH; pankreas kanserinde CEA, CA 199, B2mikroglobulın, primer karaciğer kanserinde AFP, gamma GT, ALP, LDH; prostat kanserinde PAP, PSA; testiküler tümörde AFP, HCG, ferritin; over kanserinde CA 125, CEA, koriyonik karsinomda HCG, malin melanomada ferritin; Hodgkin's de ferritin; multiple miyelomda B2mikroglobulin, küçük hücre akciğer kanserinde NSE, nöroblastomada NSE, tiroid medulla kanserinde kalsıtonin gibi tümör belirteçleri değişik kanser hastalıklannın takibinde kullanılmaktadır. Yoğun araştırmalar devam etmekte ve tümör belirteçlerine yenileri eklenmektedir. Bunlar arasında CA 72 (kolon, pankreas, mide ve over için), pS2 (meme), TATİ (pankreas, mide kolorektal, özafagus) yer almaktadır. Bazı tümör belirteçlerinin selim hastalıklarda da arttığı bilınmektedir, örneğin CA 199 kronik pankreatitte, TATİ ve AFP karaciğer hastahklannda, AFP ve HCG gebelikte artmaktadır. Sonuç olarak tümör belirteçleri ile kanserli hücrenin lokalizasyonu, uygulanan tedavinin takibi, tekrarlamalann ve metastazlann tespiti mümkün olabilmektedir. Hangi tümör belirteci Tümör hücrelerinin biyokimyası Tümör hücreleri kendi malin fenotiplerine göre bazı karakteristik maddeler salgılarlar. İmmunolojik metotlar ile saptanabılen bu maddelere genel olarak tümör belirteçle 37512