Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B İ L İ M KÜLTÜR Dişiniz diişerse ne yaparsımz? Tıp dünyasından haberler: Çocuk hastalıkları, grip ve şizofreni. Tüp bebek, buz bebek... Vehbi Belgil Hemen bütün çocukların kolaylıkla yakalandığı hastalıklar vardır: Kızıl (scarlatina, scarlet fever), kızamık (rubeola; morbilli), kızamıkçık (Germen measles), boğmaca (Pertussis, VVhooping cough), kabakulak (Mumps, epidemic parotitis), grip (epidemic influenza), çocuk felci (poliomyelitis), çiçek (variola, smallpox), su çiçeği (varicella, chickenpox).. Bunlara çocukların kolaylıkla yakalanma nedeni annelerin çocuklarını iyi koruyamamaları... Bu hastalıklar, çocuktan çocuğa çabucak geçer. Ikinci bir neden, aşılara gereken önemin verilmemesi. Sağlık ocaklarımızda aşılar karma şekilde, parasız yapıldığı halde anneler çocuklarını götürüp aşılatmıyor, yahut, ikinci aşıya götürmüyor. Bunda çocuğun geçici ateşlenmesi, huysuzlaşması rol oynuyor. Bu hastalıkların asıl önemi, çoğunun iz bırakması, yaşam boyu sürecek bozukluklara yol açması. Bunları burada bir bir sayacak değilim, hepsi biliniyor, ilgililerce veya annelerce... Ama, bu bilmelere rağmen, gerekli uygulama olmadığı için felaketler geliyor. Çocuk hastalıklarının önemi Benim bu yazıda üstünde durduğum olay "grip" ile "şizofreni" arasında ortaya yeni çıkan bağlantı. 1957'de Ingiltere'de ve Galler bölgesinde (Irlanda'ya dönük bölgede) bu grip salgını yaşanmıştı. Aradan 37 yıl geçti. Bu süre içinde, Ingiliz uzmanlar, ülkede, özellikle çocuklarda, şizofreni olaylarının % 86 arttığını görmüşler. Şizofreni, Ingilizce adı ile "schizophrenia", bir tür akıl hastalığı. Bilimsel adı "dementia praecox" (erken bunama) anlamında. Hastalık, psikiyatri kitaplarında uzun uzadıya anlatıldığı için burada bu kadarla yetiniyoruz. Dediğimiz gibi, önemsiz gibi görünen birçok hastalık, zamanında iyileştirilmezse ileri yaşlarda böbrek, kalp, kulak... hastalıklarına yol açıyor. Aşılar bu hastalıkları önlemede çok yararlı olduğu için annebabaların bunları ihmal etmemesini tekrar tekrar öneririm. Grip ve şizofreni mir ile adamın dişine vurunca, adam: "Işte ağrıyan dişim o" diye bağırdı. Bunun üzerine cerrah bir mangal getirdi, içine sarı pirinçten tanbura telleri koydu. Biri mavi, biri kırmızı iki şişe de su getirdi. Ayrıyan dişin etlerine şişedeki mavi sudan sürdü. Sonra kan akıtmadan ve acıtmadan dişi çekti. Üç çatal köklü bir azı dişi idi bu... Cerrah mangalda kızmış tanbura tellerinden birini dişin çürüğü içine soktu, kara başlı bir kurtçağız çıkardı. Sonra dişi hiç ellemeden eski yerine koydu. Sonra öbür şişedeki kırmızı sudan su ve tuz sürdü. Sonunda adama bir tahta parçası verip, "Bunu dişinin üzerine koyup iyice ısır. Ama dişe elle dokunma. Zamanla öncekinden daha sağlam olur" dedi. Evliya bundan sonra kendi dişlerini iyiletir cerraha. Şöyle: "Bir cirit oyununda Evliyanın üç dişi yerinden oynar. Dişçi onun dişlerine de kırmızı su sürüp bir tahta parçasını ısıtır." Evliya ekler: "Dişlerim sabaha kadar demir gibi olup fındık ve ceviz kırar hale geldi.' Bugün çocuklar, gençler oyunda, sporda, kavgada dişlerini zedeliyor. Ne yapmaları gerek? Tabiî en yakın doktora, hastaneye, vakit yitirmeden gitmelidir. Ama böyle bir kolaylık hemen yoksa yapılacak şey şunlar: 1) Diş yerinden çıkıp da ağızda kalmışsa yerine yerleştirip üzerine hafifçe basmalı, bir süre öyle bırakılmalı. 2) Diş yere düşmüşse ne yapılabilir? Üç durum söz konusu oluyor: a) diş geniş yerinden tutup akar su altında yavaşça yıkandıktan sonra yerine konabilir, b) yanakla dişeti arasında saklanabilir, c) bir fincan sütte veya bir büyüğün ağzında ıslak tutulabilir... Bütün bunlar doktorun elkoymasına kadar yapılacak işler. 3) Başka öneriler: Dişi ilaçta, alkolde saklamayın, sert bir şeyle fırçalamayın, tentürdiyot türünden kimyasal maddelerle karıştırmayın, dişin köküne hiç dokunmayın. Uzmanlar, düştükten sonra yarım saat içinde yerine yerleştirilen dişin kaynayacağını bildiriyor. Ama, dediğimiz gibi, bunlar doktor gelene kadar yapılması veya yapılmaması gereken şeyler... Günümüze gelelim Kazada diş düşmesi Evliya Çelebimiz, ünlü Seyahatname'sinin bir yerinde (cilt 7, sayfa 282) bir diş iyiletimini şöyle anlatır: "Bir gün bir cerrah dükkânında otururken bir adam geldi. Cerraha bir altın verip "Dişim ağrıyor, çıkar" dedi. Cerrah, elindeki ince de Gelibolulu Ali Efendi adlı tarihçimiz ve devlet adamımız (15411599) olaylarını anlatırken onlara uygun düşen dizeleri ya kendisi yazar, yahut aktarır. Bu dizelerden birinde şöyle der günümüz diliyle: "Neşelenme k için eline aldıgın kadeh de senden dertlidir/ Bu yüzden bir dokunursan bin ah işitirsin"... Söz bize tıpatıp uyuyor. Biz Avrupa'yı kendimize hep örnek alırız. Almaya da mecburuz. Çünkü, bizim bugün hâlâ çözemediğimiz sorunları onlar yüzyıllar önce çözmüşler. Şimdi rahat ediyorlar. Ama bu arada oralarda da aksaklıklar oluyor. Işte bunlardan biri: Harry Elphick adlı bir Ingiliz 19 Ağustos 1993'te kalp krizi geçiriyor ve hastaneye götürülüyor. Olay Manchester'deki "Wythenshawe" hastanesinde geçiyor. Hastaya altı ay sonra gelmesi ve sigarayı bırakması söyleniyor. Hasta çok, ama çok sigara içtiği için krize tutulmuştur. Ama, doktor kendisine bakamayacağını söylüyor. Iş skandala dönüşüyor, yani hasta Ölüyor. Skandalı daha da büyüten, hastane yetkililerinin doktoru savunması oluyor. Bunda, doktorun hastaya bakmamış olması olayı suç gibi görülmüyor: Doktor, hastaya, sigarayı kesmesini birçok kez söylediği halde o bunu dinlememiş ve Hâşim'in mısraı ile "şiirin sana anlattığı hale" düşmüştür. Sigara düşmanlığı Anglosakson ülkelerinde aşırı boyutlara ulaşmıştır. Birçok doktor hep şöyle diyor: "Bizim söyleme Sade bizde değil mize rağmen sen sigara iç, sonra da beni iyiletin diye kapımıza dayan. Olmaz böyle şey. Hasta, tıbbın dediklerini yerine getirmesine rağmen hastalanırsa iyiletime hak kazanır." Bu durumda, Hipokrat Yemini'ne aykırı bir olay ortaya çıkıyor. Çok şeker yediği için dişleri dökülen hastasına dişçi bakmayacak, hastalıklı kadınlarla düşüp kalkması yüzünden frengiye, belsoğukluğuna, hatta AIDS'e yakalanan bir kimseye hastaneler bakmayacak... Bunun sonu nereye varır? Insanları sigara, içki, hatta uyuşturucu içmeye zorlayan sosyal nedenler var. Bunları da inkâr edemeyiz. Genç, kendisini göstermek, artık erkek olduğunu kanıtlamak, bir de sigaranın fiyakası için alışır tütüne. Ruh hastalığı olanlarda görülüyor bu türlü alışkanlıklar. Hatta, sigara içmeye kendilerini mecbur görüyor birçokları. Uzattığı paketi "Içmiyorum, kullanmıyorum" diye şaşıran bir kadın, yıllarca önce bana şöyle demişti: "Neden içmiyorsun yavrum? Sigara erkeğin yaraşığıdır." Delikanlılığın tadını yeni tatmış bir genç nasıl korusun kendini hastalıklara karşı? Birçok hastalıkların nedeni çok kez bilinmiyor. Sıtmanın, vebanın, tifonun nedenleri yanlış biliniyordu 56 yüzyıl önce. 1348 veba salgınında suç Yahudilere yüklenmişti. Güya bunlar kuyulan kirletiyorlarmış. Yargılanan birçok Yahudi de suçu üstlenmek zorunda kalıyorlardı. Birçokları bu yüzden can vermişlerdi. Mikrop fikri o zamanlar yoktu. Olsa da nasıl korunacağı bilinmiyordu. Bu gibi durumlarda doktorlar hastalara bakmayacak mı? Kabahat hastaların mı, tıbbın mı? Hipokrat Yemini günümüze uymayabilir. Ama bunu düzeltmek de günümüz tıbbına düşer. Hipokrat yemini "hipokrit" (iki yüzlülük) yeminine dönüştürülmemeli. Kısaca şu denebilir: Hastalıkların nedenleri zamanla, çok kez de rastlantıyla ortaya çıkıyor. Tanılar da çok kez yanlış konuyor. Bu durumlarda doktor hastaya bakmayacak mı? O zaman doktor olmanın topluma yararı ne? Hastalıklar doktorluğun yaşamsal nedeni; insanda olsun, hayvanda olsun. Sporda da sakatlanmalar oluyor. Spor yapılmayacak mı? Otobüs, araba, tren kazalarında hastalananlar, sakatlananlar kendileri mi yapıyor kazaları? Bütün bu durumlarda doktor hasta mı seçecek? Olmayacak bir şey bu? Doktorluk, bence, mesleklerin en kutsalı. Doktor hastalığın her türü ile ilgilenecek: hem hasta için, hem toplum için. lyiletilmeyen bir hasta topluma yük olur, mikropları ile... Ülkemizde hastasını reddeden doktor bulunmadığını çok iyi biliyorum. Bütün doktorlara sonsuz selamlar... Dahası var 361 13