Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÇE VRE PS İ K O L O J İ Heyecan ve acıi Aşırı heyecan, aşırı sevinç, şok hali, tedirginlik durumları, "doğal uyuşturucu" görevi üstleniyor ve ağrıyı yok ediyor. Çeviri: Anahid Hazaryan ğrı, genellikle vücudumuzdaki herhangi bir bozukluğu bize bildiren bir işaret olarak tanırhlanır. Oysa bu, bilindiği kadar basit değil. Günümüzden 200 yıl kadar önce Montaigne ve Rousseau, şiddetli bir düşmeden sonra hiçbir şey hissetmediklerini belirtmişler Bunun nedenı aşırı heyecanın, vücuttaki zedelenmeden kaynaklanan ağrıyı etkisiz duruma getirmesi. 50'lı yıllarda, pek çok beyiniçi sinirlerin ameliyatında, beklenmeyen sonuçlar ortaya çıkıyordu. Ameliyat olan kişi acı çekmesine karşın bu ağrıların şiddetli olmadığını söylüyordu. Aynı şekilde, hipnoz durumundaki bir kişı için de ağrı verdiği bilinen uyarılar etkisiz olabilir. Her iki durumda ağrı var olmasına karşın, tepki gösterllmez. Ağrı, insanoğluna yabancı olmayan bir duygudur. Ouygu kanallarının varlığı, 19. yüzyılda kesin bir biçimde saptandı. Yakın bir zamanda ise bunların havuz şeklinde oldukları ve birbirleriyle kesiştikleri belirlendi. Ağrı uyarıları burada diğer sinir türleriyle karşılaşırlar. Heyecan ve başka duygular, ağrı etkenini bozar, azaltır veya çoğaltırlar, kısacası değiştirirler. Bazı durumlar kısmen ya da bütünüyle uyuşturucu özelliklere sahiptir; ömeğin şok hali, aşın çalışma, aşırı sevinç, aşın rahatlama ya da tedirginlik gibi... Heyecan ve ağrının ortak noktası, her ikisinin de vücudu harekete geçirmesidir. Fizyolojik değişimler gözlenir: Nefes alıp verme ritmi, kan glıkozu metabolizması, iç salgı bezleri ve bitkisel yaşamı etkileyen sinir sistemlerindeki doğişiklikler. Tüm bunlar, stres çerçevesi içinde açıklanır. Son yirmi yıldır, stres ve ağrının birleştiğini gösteren önemlı bulgular elde edildi. Paris'teki de la Salpetriere Hastanesi'nden Nörolog Dr. VVilller, tedirginliğin sonuçlarını kesin olarak belirlemeye çalıştı. Bir dizi araştırma, aşırı stresin belli zamanlarda ortaya çıkan ağrıları azalttığını gösterdı. Örneğin, savaş alanındaki asker yaralandığını hissetmeden çarpışmaya devam ediyor. 1984'te Amerikalı araştırmacıların koşucular üzerinde yaptıkları deneylerin bulguları da aynı doğrultudaydı. Uzun mesafe koşularında oluşan stres, uyuşturucu nitelikteydi. Bunun yanında rahatlama, kendini hafıf ve enerjik hissetme gibi çeşitli ruh durumları da saptandı. A Sağdaki bodur kabak bltklsi. yapay olarak oluşturulan ¥>12'llk bir ozon kaybı sonucu kuvvettl ultraviyole ışınlannın etkisl altında kalmıştır. Soldakl bitki ise yeryüzündeki doğal ultravlyole ışınları altında yetişmlştir. Bitkiler büyümüyor Etkilenenler arasında çam ağacı da var. Bazı bitki türleri doğal savunma geliştiriyor. • Ozon deliği O zon tabakası, dünyamıza ulaşan güneş ışınlarını süzen doğal bir siper; bu tabakanın delinmesi sonucu deri kanseri gibi sağlık sorunları yaratacağı düşüncesi insanları endişelendiriyor. Ayrıca dünyada yaşayan diğer canlı varlıkların durumu da tehlikede. Orneğin bitkiler, gittikçe artan ultraviyole ışınlarıyla nasıl başa çıkacaklar? Maryland Üniversitesi'nden ekolog Alan Teramura, ozon deliği dünyadaki besin kaynaklarını tehdit etmeden önce, bu konuyla ilgili bazı girişimlerde bulunmamız gerektiğini belirtiyor. Tüm yeryüzünde ozon tabakası, dünya eksenleri üzerinde belli dönemlerde ortaya çıkan deliklerdeki büyük kayıplarla beraber (%50'ye kadar) son 20 yılda %3 oranında inceldi. Bu sorun daha da ciddi boyutlara varabilir. insanların ürettiği ozona zarar verici klorflorkarbon gazının atmosferde kalma süresi 100 yıla kadar çıkabiliyor. Bitkilerin durumu %1'lik bir ozon kaybına karşılık, ultraviyole ışınların artış oranı %2. Koruyucu ozonun yüzde 5'ini, yüzde 25'ini ve hatta yüzde 50'sini yitiren bir dünyada bitkilerin durumu ne olacak? Bu soruyu yanıtlayabilmek için Teramura, bitkileri, ozon yırtığının çeşitli aşamalannı yapay olarak oluşturan ışınların altına yerleştiriyor. Teni esmerleştirmek üzere güzellik salonlarında kullanılanlara benzer ultraviyole ışık barındıran büyük kafesli lambaları, sera ve tarlalarda yetişen bitkilerin üzerine asıyor. Bitkilerin, duruma uyum sağlama derecesi büyük ölçüde degişiyor. 10 ABD'nin tarımsal üretiminde üçüncü sırada bulunan soya fasulyosi ve kâğıt üretimi için gerekli hammaddenin üçte ikisini oluşturan çam ağacı, bu durumdan etkilenen bitkiler arasında yer alıyorlar. Ultraviyole ışınların çoğalması DNA'lanna, kloroflle ve fotosentez olayına zarar vererek büyümelerini engelliyor ve sonuçta üretimde düşüşe yol açıyor. Teramura'nın belirttiğine göre ozon düzeyi yüzde 25 azalırsa, soya rekoltesinde yüzde 2025'lik bir düşüş gözlenecek. Aynı koşullar çam ağacı için de geçerli; çam ağacının büyümesi için çok uzun bir zaman gerekeceğinden bu bitkiler, kereste üretiml için elverişli bir kaynak oluşturamayacaklar. Diğer bazı bitki türleri ıse guneşın zararlarını önleyecek korunma sistemleri geliştirdiler. Bunlardan pek çoğu güneş ışığına karşı ultravlyole ışınları emen renksiz ya da kısmen renkll maddeler üretiyorlar. Bu durum, bir çeşit bronzlaşma olarak da tanımlanabılir. Bunlar, güneşin, DNA'ları üzerinde yol açtığı zararı yok eden enzimler üretiyorlar Teramura,bu bayırlarda yetişen bıtkilerden topladığı tohumları, kendisinin kurduğu Maryland seralarındaki lambaların parlak ışıkları altına yerleştiriyor. Yaptığı deneyler, Havvai'deki yüksek dağların iklim şartlarına uyum sağlayan bitki türlerinin, güneş ışıniarına büyük ölçüde karşı koyduklarını gösteriyorlar. Teramura'nın amacı, bir ileri aşamada bu bitkilerin ultraviyole ışınlara karşı koymalarını sağlayan genlerini belırlemek. Kendisi bunu gerçekleştirebildikleri takdirde bu genlerin geleneksel tarım ya da biyoloji mühendisliği yöntemleriyle duyarlı ekinlere verilebileceğini söylüyor. D Acı çekmek, dayanmayı bilmektir Tüm stres türlerinin aynı etkileri doğurmadığı, bilinen bir gerçek; nitekim, beynln fazla çalışmasıyla oluşan streste tersine bir sonuç elde edildi. Örneğin, kısa bir sürede çok hızlı matematikael Işlem ler yapmak zorunda kalan kişilerde, mlg ren ağrıları saptandı. Kısacası stres için değişik sonuçlara yol açan heyecan çe şitlerinin omurgasıdır denebilir. Bir uzman, ağrıyı şöyle tanımlıyor: "Ağ' n, gercekte, olguya karşı gosterdlğlmla dirençtir." özellikle kronikleşen hastalıh ağrılarında bu nokta daha da belirgindir Placebo'nunO etkisi buna iyi bir örnek uyuşturucu yerine verilen placebo % 16, % 30 ve % 50 arasında değişen oranlarda, hastalar üzerinde etkili olmuştur. Daha derinlemesine yapılan araştırmalarda, placebonun yarattığı duyarlılığın genel olduğu saptanmıştır Bu durumda rol oynayan etken nedir? Paris'teki Saint Antoine Hastanesi Ağrı Tedavileri Servlsl Başkanı Dr. Boureau bu soruyu, hastanın içinde bulunduğu "elverlşll bekleme" süreci şeklinde yanıtlıyor. Bu zaman boyunca, vücudundaki değişimlerin bilincinde olan hastada heyecan yerine daha "olumlu" bir etken olu> şuyor; tüm bunların kaynağı, beynin tanıyabilirlik işlevleri. Birbirlerinden farklı etkenler içeren bir fenomen karşısında deneysel bilimlerin etkinliği nedir? Bu konuda en önemlisi "duyum" ile "duyguyu" ayırt edebilmektir. Son zamanlarda Amerikalı araştırmacılar, değişik ağrılardan şikâyetçi kışilere sorular yönelttiler. Bu insanlardan, önce ağrılarının türünü belirtmeleri ve daha sonra "korkunç", "dayanılmaz" ya da