Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
PSİKOLOJİ Normalötesinin çekiciliği Baştarafı 1. Sayfada Çeviri: Murat Arın insanlar bu konuda oldukça kötüdür. (Eğer kendinizin bir istisna olduğunuzu düşünüyorsanız, kutudaki soruları yapmayı deneyebilirsiniz.) Psikologlar, insanların olasılıkları değerlendirmek için matematikten değil de höristikten yararlandığmı uzun zamandır biliyorlar. Höristik, "temsil edebilirlik" ve "hazır bulunurluk" ilkelerini kapsıyor (örneklerin kolaylıkla akla getirilmesi durumu). Bu tür hatalar, çok kötü olmayabilir, fakat insanlar, hatalı değerlendirmelerine, karşıt kanıtlar bulunsa da ınanırlar. Öyleyse normalötesi inançlar, olasılıklann yanlış değerlendlrllmesinden mi ileri geliyor? Son çalışmalar, bunun doğru olabileceğini ortaya koyuyor. Normalötesi olaylar iki sınıfa ayrılır. Birincisi duyudışı algıdır (ESP: Extrasensory perception). Telepati, öngörüş ve önbilişi içerir. ESP'nin en çok karşılaşılan biçimi, gerçekleşen rüyadır. Rüyanızda bir arkadaşınızı gördüğünüzü düşünelim. Onun cenaze törenindesiniz ve ailesi, akrabaları ve arkadaşlarının ağlaştıklarını görüyorsunuz. Ertesi gün, arkadaşınızın sizin rüyayı gördüğünüz gece öldüğünü öğreniyorsunuz. Birçok kişi için bu, yalnızca şans eseri olabilecek bir rastlantı değildir. Şans sorunu, anlaşılması çok zor bir sorundur. Bu olayda ne kadar şans olduğunu hesaplamaya çalışmak, sorunun önemli bir bölümünü çözümleyecektir. Arkadaşınızın öldüğünü ne kadar sık görüyorsunuz? Büyük olasılıkla, böyle bir rüyayı daha önce hiç görmediğinizi söyleyeceksiniz. O zaman, tüm yaşamınız boyunca bir kez bu rüyayı gördüğünüzü varsayalım. Bundan sonra, rüyayı gördüğünüzün ertesi günü arkadaşınızın ölme olasılığını hesaplamamız gerekiyor. Fakat, bu gerçekten gerekiyor mu? Bu şekilde düşünerek, çok kesin, ancak çoğunlukla üstünde durulmayan bir hata yapıyoruz. Her şey, başıamadan önce ne kadar bilgimiz olduğuna dayanıyor. Uyanır uyanmaz rüyanızı bir kâğıda döküp bunu Psişik Araştırma Derneği'ne gönderseydiniz ve bunu daha önce hiç yapmamış olsaydınız, "arkadaşımın şimdi ölme olasılığı nedir" diye sorabilirdiniz. Doğal olarak yanıt "çok çok az bir olasılık" olacaktır ve "yalnızca şans" dışında başka açıklamalar arayabilirsiniz. Fakat, bu rastlantıyı arkadaşınızın öldüğünü duyunca fark etmiş olmanız daha mümkündür. Dolayısıyla, bu tür bir rastlantı herkesin başına herhangi bir gün gelebilir. Şimdi hesap biçimi farklıdır: Ne kadar sıklıkla, birisi rüyasında arkadaşının öldüğünü görüp ertesi gün bunun gerçekleştiğini öğrenebilir? Rüyada ölüm İstatistikçi Christopher Scott, bu yönde bir çalışma yaptı. İngiltere'de 55 milyon insan yaşıyor ve ortalama ömürleri 70 yıl. Eğer hepsi yaşamlarında bir kez böyle bir rüya görüyorsa, her geceye 2000 rüya düşecektir. Ote yandan, her 24 saatte yaklaşık 2000 kişi ölmektedir. Dolayısıyla, 55 milyon kişi arasında 4 milyon rastlantı olacaktır. Bir başka deyişle, bu tür bir "şaşırtıcı" rastlantının iki haftada bir gerçekleşmesi beklenebilir. Aslında bu rastlantının sizin başınıza geldiğinden başka bir açıklamaya gerek yoktur. Fakat Scott: un dediği gibi "Bir insansanız, burada bir nedensonuç ilişkisi kurarsınız. Kendinizi 55 milyon arasında bir kişi olarak düşünmezsiniz" Sonuçta, çoğu insan şans hipotezini kabul etmiyor ve hiçbir "normal" açıklama bulamayınca, bunun bir duyudışı algı olduğunu düşünüyor. Bu ise aslında bir açıklama değil. Pslşlk araştırma 100 yıldır, parapsikolojlk araştırma 50 yıldır yapılıyor. Fakat, şu ana kadar (eğer böyle bir şey varsa) duyudışı algının ne olduğunu anlamak konusunda hiçbir ilerleme gerçekleştirilemedi. Mutla Zihinsel gücünüzü sınayın! 1) Bir şapkanın içinde 1, 2, 3, 4 ve 5 sayılarıyla numaralanmış küçük kâğıtlar var ve bunların dağılımı eşit. Bu küçük kâğıtların şapkadan çekilme sıralarını gösteren 30 sayılık bir liste hazırlayın. 2) Bir torbanın iç;nde 10 kırmızı, 10 mavi bilye bulunuyor. 10 bilye çekiyorum ve sekizi kırmızı çıkıyor. Bir sonraki bilye ne renk olabilir? 3) Bir kutunun içinde yeşil ve mavi çok sayıda düğme var ve aralarındaki oran bilinmiyor. 10 adet çekiyorum ve sekizi yeşil çıkıyor. Bir sonraki düğme ne renk olabilir? 4) A ve B takımları arasındaki son dört maçta, para atışı sonucu hep A takımı başladı. Bir sonraki maça sizce hangi takım H başlayabilir? 5) Bir partide kaç kişi olması gerekir ki bunlardan ikisinin doğum günü aynı olsun (doğum yılı önemli değil)? Bu sorular Bristol Üniversitesi'nde yapılan çalışmalarda sorulmuştur. ilk soru, bir dizi rastlantısal sayı istemektedir. Gerçek bir rastlantısal dizi, ortalama, aynı sayının altıdan az tekrarlanışını içerir. Çoğu kişi daha az tekrar yazar. Öteki soruların yanıtları sırasıyla mavi, yeşil, ikisi de ve 22'dir. Son soruya çoğu kişi daha yüksek yanıtlar verir. Bunun nedeni soruyu "Bir partide kaç kişi olmalı ki bunlardan birinin doğum günü benimkiyle aynı olsun?" biçiminde algılamalarıdır. Bu benmerkezcil görüş, olasılıklar üstüne hatalarımızın önemli bir nedenini oluşturur. • ka, çok çarpıcı deneyler yapıldı. Prlnceton Üniversitesi'nde kısa bir süre önce yapılan çalışmalar buna iyi bir örnek. Bu çalışmada, kişinin gözleri ikiye ayrılmış pingpong toplarıyla kapalıyken rahat bir yatakta yatıyor. Kulaklıklarla rahatlatıcı gürültüler aktarılıyor ve kişi gözünün önünden geçenleri anlatıyor. Bu arada, "gönderici", daha önceden belirlenmiş resimler arasından birini seçerek buna bakıyor. Yaklaşık yarım saat sonra, kişinin her resimle hangi hayallerin görülebileceği ilişkisini kurarak seçilen resmi bulması gerekiyor. İlk denemeler, yetersiz oldukları nedeniyle eleştirildi, ancak son çalışmalar her an kontrol altındaydı, yine de kişiler, şans sonucu Ijeklendığinden daha fazla doğru resmi buldular. Burada bir "fazladan şans" etkisi varsa, bu nedir? Duyudışı algıyla bunun gerçekleştiğini söyleyerek hiçbir yere varamayız. Duyudışı algının ne olduğu, nelerin bunda rol aldığı, ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği hakkında hiçbir kabul edilebilir kuram yok. Rüyanın duyudışı algıdan ileri geldiğini söylemek bilgisizliğimizi kabul etmek olur. Öyleyse, şaşırtıcı rastlantılar yaşayan kişiler, ya yeni, gizemli bir olaya maruz kalıyorlar ya da olasılık yanılsaması içindeler. Bunu nasıl bulabiliriz? Yanlış değerlendirme Bristol Üniversitesi'nden Tom Trosclanko ve Susan Blackmore, duyudışı algıların kökeninde olasılıkları yanlış değerlendirmenin bulunduğundan yola çıkarak duyudışı algıya inananların (koyunların) olasılık değerlendirmesinde inanmayanlardan (keçilerden) daha başarısız olmaları gerektiğini ileri sürdüler. Bunu, ilk, orta, yükseköğrenim gören öğrenciler, sağ lık hızmetlmerinde çalışanlar, vb. uzerinde bir dizi test ile sınadılar. Genelde keçiler daha basarılıydı; bu koyunların hatalarının duyudışı algıya inanmalarına yol açtığı düşüncesi doğrultusundaydı, ancak bunu kanıtlıyordu. Diğer ilginç bir sonuç, üniversite öğrencilerinin öteki öğrencilerden daha başarılı olmamasıydı; bu, değerlendirmelerin eğitimle iyileşmediğini gösteriyor. Bilinen bir başka hata ise "öznel rastlantı genelleştirmesi". Çoğu insanın rastlantısal (random) sayılar hakkında hiçbir fikri yok. Bir dizi rastlantısal sayı sıralamaları istendiğinde, çoğu kişi aynı sayıyı iki kez tekrarlamaktan kaçınıyor; iki kez tekrarlanmasının rastlantı olamayacağını düşünüyorlar. Zürlh Üniversilesi'nde Peter Brugger ve arkadaşları, bu hata ile normalötesine inanma arasındaki ilişkiyi araştırdılar. Troscianko ve Blackmore gibi aynı varsayımdan yola çıkarak koyunların, keçilere oranla daha çok çift sayılardan kaçındıklarını gözlediler. Parapsikolojideki başlıca bulguların önemli bir kısmının rastlantısal sayı genellemesi ya da yanıtlardaki önyargılara bağlanabileceğini ileri sürüyorlar. Örneğin, küçük çocuklar duyudışı algı testlerinde daha başarılılar, çünkü çocuklar daha önyargılı. Dışa dönük kişiler, yine bu testlerde daha başarılı, çünkü içe dönük kişilerden daha fazla önyargılılar. Ayrıca, uzun deneylerde duyudışı algı sonuçlarının azaldığı görüldü, dolayısıyla önyargılar da azalıyordu. Tabii ki bu, parapsikolojik bulguları, eğer uygulanan rastlantılama süreçlerinde yetersizlikler varsa açıklayabilir Mükemmel bir duyudışı algı deneyinde, kişilerin önyargılarının hiçbir etkisi olmaz. Bu varsayımın yanlış olduğunu ortaya koymak için, parapsikologların, bulgularını çok iyi kont