26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 MART 2011 CUMARTESİ SAYFA DİZİ YAZI 5 GÜRSU KUNT Ahmet KOZAK 4 TARİŞ’te işçi direnişi Hükümetin, kendine yakın isimleri KİT’lere getirme girişimiyle başlayan işçi direnişleri ilk olarak TARİŞ’te kendini gösterdi. Ardından hareket Antalya’ya sıçradı ve ANTBİRLİK’te yaklaşık 70 gün süren direniş yaşandı Ve 12 Eylül B ütün bu olaylardan yaklaşık 1 ay sonra 12 Eylül ihtilalinin yapıldığını anlatan Kozak, sağ çevrenin yarattığı büyük kampanya ile Aksu İplik Fabrikası’na bir operasyon yapıldığını, fabrikada bombaların, silahların arandığını, ancak tek bir çakı bile bulunamadığını söylüyor. Bu arada işyeri temsilcilerine de ‘teslim olun’ çağrısı yapılıyor. Ancak Kozak, yaklaşık 15 gün kadar gitmiyor ve daha sonrasını şöyle anlatıyor: “Alay Komutan Yardımcısı Mustafa Akar albay vardı. Üç temsilci arkadaşımla günler sonra yanına gittim. ‘Biz yasal bir sendikanın işyeri temsilcileriyiz’ dedim. Komutan, bize bir kahve içirdi. Bir de yazı yazdı. ‘Kendi istekleriyle gelip, teslim olmuşlardır’ dedi. Topçularda bir askeri cezaevi vardı. Bizi oraya götürdüler. ‘Siz askersiniz artık’ deyip, bizim saçlarımızı, bıyıklarımızı kestiler. 3 ya da 4 gün kaldık.” ANTBiRLiK’te büyük direniş İşçiler Aksu İplik Fabrikası’nda direnişe geçiyor. Direniş yaklaşık 70 gün sürüyor. Antalyalılar, kendi aralarında topladıkları, bulguru, makarnayı sendikaya teslim ediyor, işçinin karnı doyuruluyor nı kaybetti. Fabrikaya büyük zarar verdiler. Makineleri kırdılar. Malik Günal da 380 kişinin iş akdini feshetti. Ancak hepsinin de maaşlarını bankaya yatırdı. 1 ay boyunca da fabrikayı kapalı tuttu. Sonra tekrar açtı. Bu arada TEKSİF Sendikası orada yetkisiz hale geldi. Topçular 1 şubesini kurduk, DİSK’e bağlı bir sendika. Kemal Şahin de şube başkanı oldu. Fabrikada işyeri temsilciliği seçimi yapıldı. Ben de aday oldum. Birinci sırada Ali Leylek, ikinci sırada da ben varım. Ali Leylek bu işi yürütemeyeceğini söyleyerek, istifa etti. Ben baş temsilci oldum. Bu süreç böyle devam ederken, Ecevit istifa etti. AP, MHP ile koalisyon hükümeti kurdu.” İşte ne oluyorsa, bu koalisyon hükümetinden sonra oluyor. Hükümet, bütün KİT’lerde yöneticileri değiştiriyor, kendisine yakın isimleri atıyor. TARİŞ işçileri direnişe geçiyor. Kısa süre sonra da Antalya’ya sıçrıyor. Kozak, o dönemi de şu cümlelerle anlatıyor: İlgisi olmadığı halde “Araçları ta kendisine Kurtuluşçu, ranan işçiler Dev Yol’cu, Dev Sol’cu Aksu yolunda dendiğini söyleyen Kozak, dövülüyor. En ilerleyen süreci de şu cümson taranan lelerle dile getiriyor. “Antalya’da Kurtuluşçular etkiliydi. araçta bir kişi Ama ben değildim. Ben işhayatını kay yerine geldikten sonra devbetti. Aracı ki rimci insanları tanıma şanmin taradığı ise sına sahip oldum. Onların ortaya çıkmadı. İş da işçiden, emekçiden te bu bardağı taşıran yana olduklarını öğrendim. Bu arada son damla oldu ve bübeni de Kurtutün ANTBİRLİK işyerleluşçu lisrinde direniş başladı.” Ahmet Kozak, 12 Eylül döneminde iki kez cezaevine giriyor H Antalyalılar direnişe destek veriyor ükümetin atadığı ANTBİRLİK Genel Müdürü’nün direnişle birlikte servisi ve yemeği kaldırdığını anlatan Kozak, “ Antalya kamuoyunun yardımıyla, 70 gün bu direniş gerçekleştirildi. Antalyalılar kendi aralarında topladıkları bulguru, makarnayı getirip, sendikaya teslim ediyor, biz de işçiye yemek çıkarıyorduk” diyor. İşçiler öldürüldü Direniş devam ederken şoför Tuncay Sekman vurularak öldürüldü. İşçilere destek veren Avukat Adil Okur ve Dokuma Fabrikası’ndaki bir işçi öldürüldü. İnsanlar yarı baygın yerlerde Bir gece saat 02.00’de gelip, gözlerini bağlayarak alıp götürdüklerini anlatan Kozak, şunları söylüyor: “Şarampolde karakola geldik. Recep Koç, TÖBDER Başkanı Hasan Telli orada… Polis memurlarından bile gözaltına alınanlar var. Ayaklarının altı şişirilmiş, yarısı baygın… Yerlerde yatıyorlar. Gece 23:00 sıralarında Ahmet Kozak, Müjgan Çelik, Fikret Şahin diye isimlerimizi saydılar. Gözlerimizi yine bağladılar. Gözümü açtığımda Jandarma Alay Komutanlığı… Bizi kömürlüğe aldılar tekrar. Tarikatçılar var, MHP’liler var, Gazipaşa Belediye Başkanı, ilçe başkanı var. Orda beklerken, bir gece yine beni aldılar. Kurtuluşcu olduğumu söylediler. ‘Değilim, yasal bir sendikanın üyesiyim’ dedim. Ayaklarımdan astılar, elektrik verdiler. Zorla örgüt üyesi yapmak istiyorlar. Ama yine de benim söylediğimin dışında bir şey yazmadılar tutanaklara. Okumadım bile, imzaladım geçtim. Tek düşündüğüm, oradan işkenceden kurtulmak. Cezaevinde yatmaya da razıyım. Avukatım da Fahrettin Köken’di. 27 gün orada kaldık. Ben serbest bırakıldım.” Genel Müdür ikna oluyor En sonunda ANTBİRLİK Genel Müdürü’nün işçinin can güvenliğini koruyacağına dair protokol imzaladığını ve direnişin işçi lehine sonuçlandığını anlatan Kozak, “AP Hükümeti de Genel Müdürü görevden aldı. Sonra Tuncay Kupacı geldi. Ticaret Bakanlığı’ndan bir bürokrat. Direnişe katılmayan bazı insanları yanına çekti. 2530 kişi gidip genel müdüre teslim oldu. O zaman ANTBİRLİK İplik Fabrikası’nın yaklaşık bin 600 çalışanı vardı. ANTBİRLİK’in tamamında ise 3 binden fazla çalışan var. Kupatesindeymişim gibi lanse ettiler. Gece gündüz cı yanına çektiği çalıbaskınlar yapıldı. İplik fab şanlardan, direnişi kirikasının basılması için kom min yaptırdığı yöplolar kuruldu. Başar Albay nünde ifade aldı. Begeldi. Aksu yoluna devrimci nim iş akdim fesh lerin yazdığı yazılar var ama edildi. Ardından bunu işçiye mal etmek istiyorlar. Ona, ‘komutanım bu müdürlerle toplantı nu askerin yazması müm yaptık. ‘Biz gittikten kün değil, hepsini sildire sonra sıra size de geyim’ dedim. Sildirebilir lebilir, işyeri temsilcimisin? dedi. ‘Sildiririm’ lerinin atılmaması yödedim. Bütün yazınünde çaba harcayalım’ deları sildirdim.” dim. O gün, şefler, müdürler yazı yazdı. Genel Müdür, çıkışları durdurduğunu söyledi.” Yeniden gözaltı 1980’in Ocak ayında ANTBİRLİK’te çalışan bazı kişilerin yeniden cezaevine alındığını, bu arada onlardan birisinin de ‘Ahmet Kozak’ta silah var’ demesi üzerine, ikinci kez gözaltına alındığını anlatan Kozak, cümlelerine şöyle devam ediyor: “Gece evin etrafı sarılmış. Yeni de bir çocuğumuz oldu. Şimdi 30 yaşında. Eşimin ve benim ortasında yatıyor. Ahmet Çam diye bir başçavuş. Aldılar, götürdüler. Yanımda hiç param yok. Köyde evim vardı. Onu sattım. Bize kimse de iş vermiyor zaten o yıllarda. Köye de gururumdan geri dönemiyorum. Eşimden para istedim gitmeden. 30 lira verdi. Onu aldım, cebime koydum gittim. Tam arabaya bindim. Jandarmalar vurmaya başladı. Bir kalorifer peteğine bağladılar. İki gün ben orda bağlı kaldım. Tuvalete gideceğimde çözüyorlar, sonra yine bağlıyorlar. O gece beni yeniden sorguya aldılar. Üzerime su döküp, elektrik verdiler. Bir köylü çocuğum, işyerinde temsilcilik yaptım. Benim suçum ne? Ben ne yaptım? Aynı ifademi verdim. Mahkemeye çıktım 40 gün sonra. 6 ay sonra bırakıldım ve beraat ettim.” 12 Eylül’ün sonuçlarını oldukça acı yaşayan isimlerden biri olan Kozak, siyasi parti ve sendikalar açıldıktan sonra Gıda İş’te Antalya Şube Başkanlığı yapıyor. 7 yıl bu görevi sürdürdükten sonra pek çoğu gibi sendikacılıktan çekiliyor. 1 Mayıs şçi Bayramı zınlık CHP hükümeti, 1979 yılında iktidardan çekilince, MHP, MSP destekli AP hükümeti, KİT’lerdeki yöneticileri de değiştirmeye başlar. TARİŞ ve ANTBİRLİK gibi tarım birlikleri de bu uygulamadan payını alır. Ancak her iki birlikte de işçi direniş gösterir. Önce İzmir’de TARİŞ işçileri, ardından da Antalya’da ANTBİRLİK işçileri... O günlerin birebir tanığı olan ve o yıllarda ANTBİRLİK’e bağlı Aksu İplik Fabrikası’nda işyeri temsilciliği yapan Ahmet Kozak, yaşananları karmaşık duygularla anımsıyor. CHP kökenli, yoksul bir ailenin çocuğu olan Ahmet Kozak, 7 kardeşten üçüncüsü olduğunu söylüyor. İlkokuldan sonra eğitime devam edemeyen Kozak, sağın en güçlü olduğu yerde Serik’te CHP delegesi oluyor. 1978’de de ANTBİRLİK’e işçi olarak giriyor. O zaman Malik Günal A ANTBİRLİK’in Genel Müdürü. İşçiden, emekçiden yana bir Genel Müdür olduğunu söylüyor Kozak ve şöyle devam ediyor: “O yıllarda değil ama 12 Eylül’den sonra kendisini daha iyi tanıma şansım oldu. Yaptığımız toplu sözleşmelerde de hep işçiden yana olurdu.” Gece gündüz baskınlar var Fabrika 1 ay kapandı Aksu İplik Fabrikası’nda çalışmaya başladığında, TEKSİF Sendikası’nın işyerinde örgütlü olduğunu ve o dönemde de Şube Başkanı’nın Fikri Gökkaya olduğunu söyleyen Kozak, sözlerine şöyle devam ediyor: “Aksu İplik Fabrikası çalışanları o yıllarda adeta işçi değil, AP’nin militanıgibi. Benim gibi düşünen 5060 kişi vardık. Bizi dövüp, kovmak istediler. 5060 kişinin üzerine geldiler bir gün. Herkesin kafası, gözü kırıldı. Hatta bir kişi hayatı Ali Temel Çakmur, yılarca emek verdiği ANTB RL K’e, işe giderken Ya ş Ya iiş,, ya sendiika ya send ka G YARIN: Sendikaların bugünkü durumu C MY B C MY B eçtiğimiz yıllarda hayata veda eden Ali Temel Çakmur da ANTBİRLİK direnişinin içinde olan isimlerdendi. O yıllarda yaşananları, Çakmur’un ailesi şu cümlelerle anlatıyor: “Ali Temel Çakmur ANTBİRLİK’te Muhaberat Müdürü olarak çalışıyor. 1970’li yılların sonlarında ise TezBüro İş Sendikası Antalya Şube Başkanı olarak seçiliyor. Örgütlenmenin önünde engeller devam ederken, zorlu bir dönem de başlıyor herkes için. İş yerinde zaman zaman, ‘Ya sendikayı seçersin, ya da ANTBİRLİK’te çalışmaya devam edersin’ şeklinde baskılar baş gösteriyor. Bu arada, ANTBİRLİK’te 70 gün süren işçi direnişleri başlıyor. Pek çok kişi gibi TezBüro İş Sendikası Şube Başkanı Ali Temel Çakmur da günlerce evine gidemiyor. Baskıların iyice arttığı 12 Eylül’ün hemen öncesinde ise hem ANTBİRLİK’ten, hem de sendika başkanlığından istifa ediyor Çakmur… “
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear