23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 ŞUBAT 2011 PAZAR SAYFA HABER Alakır’ın son çığlığı! Dereleri özelleştiren, doğal dengeyi alt üst eden “Mini HES Projeleri” yeni kabusumuz oldu. Bunlardan en büyük zararı görenlerden biri de Kumluca’nın Alakır Vadisi. Nihat Toklu ve Ali Orhan, Alakır’ı boydan boya gezdi. Olanı biteni yerinde gördü. Köylülerle, çevrecilerle konuştu 5 F ırtına, Loç, İkizdere, Senoz, Yuvarlakçay ve Alakır…. Bunlar içindeki akarsuların ismini aldığı vadiler. Her biri birbirinden güzel coğrafya parçaları. Doğal güzellikleri, barındırdıkları flora ve faunaları ile birbirinden değerli. Ne yazık ki bunlar son aylarda dereler üzerine, özel sektör tarafından kurulmak istenen hidroelektrik santralları, kısa adı ile HES’lerle gündeme gelen yöreler… Akdeniz’de en fazla HES tehdidi ise Alakır Çayı ve vadisinde yaşanıyor. Alakır, son dönemlerde adı çok duyulsa da yöre sakinleri ve doğaseverler dışında kamuoyunun fazla bilmediği bir bölge. Bir avuç Alakırlı doğaseverin mücadelesi ile adını duyduğumuz yöreyi yerinde görmek, tanımak istedik. O r a d a olanlara biz de tanıklık etmek istedik. Usta fotoğrafçı ve haberci arkadaşımız Ali Alakır Nergizi Orhan ile birlikte Alakır’ı incelemeye karar verdik. Bize bölgede yol gösterecek birisi gerekiyordu. Şansımız vardı, usta dağcı ve doğa sevdalısı, üstelik yörenin insanı Celal Güzelyürek karşımıza çıktı. Kimya Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanlığını da yürüten Celal Güzelyürek’in rehberliğindeki Alakır maceramız, bir hafta sonu günü Antalya’da başladı. Ali Orhan, Celal Güzelyürek ve ben Nihat Toklu, sabahın ilk ışıkları ile Antalya’dan Kumluca’ya doğru yola çıktık. Kumluca’da Ali Orhan’ın Rize Çamlıhemşin’den hemşehrilerinin işlettiği pastanede alel acele kahvaltı yaptıktan sonra yola koyulduk. Acele etmemiz gerekiyordu. Çünkü önümüzde bir gün içinde gezilecek, fotoğraflanılacak 60 kilometrelik zorlu bir güzergah vardı. Alakır Vadisi’ne, ona adını veren çayın doğduğu yerden değil, denize döküldüğü yerden yani tersinden başladık. İlk durağımız Karacaören Köyü idi. Karacaören’in adı köy olsa da bilinen köy tanımına uymayan bir yerleşim birimi. Tam tamına 24 mahallesi var. Her mahallesi neredeyse ortalama köy büyüklüğünde. Karacaören’in nüfusunun 3 bini çoktan geçtiği konuşuluyor. Karacaören’in 17 bin dönüm tarım arazisi Alakır’dan besleniyor. Alakırsız bir Karacaören düşünülemiyor. Bu nedenle Alakır’ın korunmasına yönelik mücadele de Karacaörenliler başı çekiyor. Kumluca Toptancı Hali’ni, narenciye bahçelerini, seraları geride bırakıp kuzeye, dağlara doğru ilerleyince Alakır Vadisi’ne giriyoruz. Alakır Çayı ile ilk karşılaşmamız bizim için tam bir hayal kırıklığı. Önümüzde geniş bir yatağın içinden menderesler çizerek yer yer ince bir çizgi halinde akan dere irisi bir akarsu var. Rehberimiz Celal Güzelyürek’e, “Bu kadar kavga şu kadarcık su için mi?” diye soruyoruz. Güzelyürek, bu yıl yeterli yağış olmadığı için suyun daha da azaldığını, ama genel görüntünün buna benzer olduğunu söylüyor. Ali Orhan, Alakır’ı yatağından fotoğraflamak için yamaçtan aşağıya iniyor. Bu arada zaman zaman düşüyor. Üzerine taşlar yuvarlanıyor. Çamurlu zeminde bata çıka fotoğraf çeken Ali’yi yolda uzun süre beklemek zorunda kalıyoruz. İnmesi gibi yola çıkması da kolay olmuyor. Önümüzde Karacaören’in Karabük Mahallesi var. Telefonla irtibat kurduğumuz Alakır Derneği (Eski adı Karacaören Doğa Kültür Turizm Tanıtma ve Dayanışma Derneği) Başkanı Mehmet Başar ile buradaki kahvede buluşacağız. Kahvenin tam arkasında Alakır Çayı üzerindeki 8 HES projesinden 6’sının sahibi olan ADO şirketinin şantiyesini görüyoruz. Şantiyede ilk gözümüze çarpan şey beton boru yapımında kullanılan devasa demir kalıplar oluyor. N HAT TOKLU AL ORHAN 1 Bir HES klasiği, “Köyü böl, direnişi zayıflat” Alakır Derneği Başkanı Mehmet Başar’ın davet ettiği kahvenin önündeki masaya oturduk. Köylülerin bir kısmı yanımıza gelerek bize, “Hoş geldiniz” dediler. Bazıları ile uzaktan selamlaştık. Karacaörenlilere, sohbet etmek, sorunlarını dinlemek için Antalya’dan geldiğimizi söyledik. Buna lakır Çayı, Antalya’nın Kumluca lçesinin kuzeyinde, Beydağları’ndaki Susuz mecik'in güneyindeki Erentepe ve Umurtepe'den çıkar. Soldan Gönen, sağdan Akpınar ve Karaağaç suyunu alır. lerleyen mesafelerde Alakır’a Kurban Pınarı, Köprülü Pınar, Gödene, Çaltı, Balıklar ve Kocaçay dereleri A de katılır. 62 kilometre sonra Finike ile Kumluca’nın arasından Akdeniz’e katılır. Çok uzun bir akarsu olmayan Alakır’ın havzası da epey dardır. Yaz aylarında azalan suları ile basit bir dere görüntüsü alır. Alakır çayının Dereboğazı'na girdiği noktada, 1970’li yıllarda sulama ve taşkından koruma amacıyla bir baraj kuruldu. Alakır’daki 8 HES Projesi’nden 6’sı Antalya merkezli ADO Grubu’na ait. Bunlardan faaliyete geçen ikisine karşı çıkmayan köylüler, ADO’nun 4, diğer şirketlerin 2 projesinin yaşamı bitireceğini söylüyor. HES projelerinden en büyük zararı 24 mahallesi, 3 bine yakın nüfusu ile Kumluca’nın Karacaören Köyü görecek. HES’ciler burada bile köyü ikiye bölmeye, yandaşları ile tepkileri kırmaya çalışıyor. Hepsine değil zarar vereceklere karşıyız rağmen bir kısmı masamıza gelmedi. Kısa süre sonra bize yaklaşmayan grubun içinden bazılarının “HES taraftarı” olduğunu anladık. Söylenenlere göre HES’ciler bunlardan bazılarının yakınlarını işe almış. Anlaşılan bazılarını da bir şekilde ikna (!) etmeyi başarmış. Fakat neden HES istediklerini açıklamakta zorlanıyorlar. Sadece, “Suyun azalacağını nereden biliyorsunuz. Belki de azalmayacak. Şirket bize söz verdi…” türünden ifadelerle yetiniyorlar. Karacacörenli Ramazan Gülez, HES’lerin Alakır’a ve köyüne vereceği zararı anlatırken, arka masadaki akranı bir köylü, “Bize zarar vereceği ne malum” diye sataşmada bulunuyor. Bunun üzerine iki yaşlı arasında tartışma çıktı. İşte bölünmenin fotoğrafı bu. Bir gecede kurulan şantiyeAlakır’ın en önemli yerleşim merkezi olan Karacaören Köyü sakinleri, bir sabah uyandıklarında ADO Enerji’nin kurduğu şantiye ile karşılaştılar. ADO’nun hazine arazisine kurduğu şantiyenin doğayı kirlettiği çıplak gözle görülebiliyor. Bunların benzerlerine vadi boyunca sık sık rastlanıyor. G YARIN: ALAKIR SAVAŞÇISI DEĞ RMENC C MY B C MY B lakır Derneği Başkanı Mehmet Başar, bize bölgedeki HES’lerle ilgili genel bilgi verdi. Ondan aldığımız bilgiye göre durum şöyle: Alakır’da yaklaşık 50 kilometrelik güzergahta tam 8 adet HES projesi var. Verilen HES ruhsatlarında aslan payı Antalya merkezli ADO şirketine düşüyor. ADO’nun; Alakır, Alakır 1, Alakır 2, Kozdere, Toçak ve Çayağzı HES adı altında ruhsatları var. Isparta merkezli METAMAR şirketinin de Kürce ve Dereköy HES adlı iki ruhsatı var. Şu anda bunlardan 1970’li yıllarda yapılan DSİ’ye ait Alakır Sulama Barajı çıkışındaki Toçak ve Alakır HES faaliyete geçmiş durumda. ADO Grubu’na ait olan bu iki HES’e yeri itibari ile kimsenin itirazı yok. Sulama suyu sistemine zarar vermiyor. Asıl itiraz Alakır Çayı’nın daha üst bölgelerinde, hatta doğduğu kaynağın üzerindeki HES projelerine yapılıyor. Henüz inşaata başlanmayan ADO’ya ait Alakır 1 ve 2 ile Çayağzı HES’in doğaya, bölgeye, tarıma, ekosisteme onulmaz yaralar vereceği söyleniyor. Benzeri nedenlerde inşaatına başlanan ADO’ya ait Kozdere HES ile METAMAR’ın ruhsat sahibi olduğu Kürce ve Dereköy de HES’e tepki gösteriliyor. Alakırlılar; 8 HES projesi içinden 6’sına karşı. Açılan davalarda 6 HES ile il A gili. Özellikle de Alakır’ın doğduğu kaynağın üzerinde olan Alakır 1 ve 2 ile tarım alanlarını susuz bırakacak Çayağzı HES söz konusu olduğunda herkesin sinirleri geriliyor. Alakır Derneği Başkanı Mehmet Başar, “HES’ciler bizim tüm elektrik santrallarına karşı olduğumuz yalanını yayıyor. Oysa sulama sistemine ve doğaya zarar vermeyen Toçak ve Alakır HES’e bir şey demedik. Bunlara dava açmadık. Açtığımız davalar çayın doğal yapısını bozan, doğaya zarar ve renlere yöneliktir” diyor. Ramazan Dede’nin feryadı: “Devlet kayboldu” Karacaörenli Ramazan Gülez, 80 yaşında görmüş geçirmiş bir köylü. Masada ilk konuşan o oldu. Ramazan dedenin şikayeti, Alakır’ın suyunu borulara hapsedecek, köyünü susuz bırakacak Çayağzı HES projesi ve onun sahibi ADO firmasına yönelik. “Yazın Alakır’ın suyu bize yetmiyor. Devlet gelsin, ölçsün biçsin görsün. Eğer suyun fazlası varsa santralcılara verilsin. Suyun fazlasını alıp götürsünler. Bizi kimse dinlemedi. Kimse durumu izah etmedi. Tarım müdürlüğüne gidip, ‘Halimiz ne olacak?’ diyoruz. ‘Muhatabınız ADO şirketidir ona gidin’ diyorlar. ADO şirketi muhatabımız olamaz. Bizim muhatabımız devlettir. Devlet ortadan kayboldu ama buna hakkı yok. Ben 80 yaşındayım. Bu saatten sonra kendim için suyu ne yapayım. Bizden sonra gelecekler için su lazım. Onlar için bu yaşta bağırıp çağırıyorum.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear