Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 NİSAN 2010 CUMA c DEN İZC İ 5 Tarım politikaları nedeniyle, kendi yiyeceğini yetiştirme isteği, hobi olmaktan çıkıp zorunluluğa dönüşüyor Balkonda tarım zamanı ASUMAN ABACIOĞLU ÜNAL BENLİALPER Doğal Yontu Yeryüzünün başka hiçbir bölgesinde bulunmayan, doğal mimari yontuların en hassas çizgileriyle biçimlenerek yaşam bulan güzel Egemizin kıyı şeridindeki koylar cenneti, insanlara birbirinden muhteşem görsel ve ruhsal zevklerin armonisini sunmaya devam ediyor. Yeşil ile mavinin birbirine sarılarak imparatorluğunu ilan ettiği bu nadide tablodaki ayrıntılar, öylesine kusursuzca, mükemmellik içinde işlenmiş ki, insanoğlunu kendisine tutsak etmeyi başarmış. Hiç yaşamadığınız zevklerin ve hissedemediğiniz en anlamlı duyguların heyecan içinde yaşam bulacağı bu ayrıcalıklı coğrafya parçasındaki doğanın çok özel sunumları ile de evrensel zevklerin doyumuna ulaşacaksınız. Dağların tepelerinden yayıla yayıla inerek kıyı sularına kadar ulaşan yemyeşil çam ağaçlarının arasında bütün sorunlardan uzak huzur içinde yürümek, bizleri inanılmaz derecede mutlu ediyor. Belleğinizde, sanki bir gün ihtiyaç olacakmış gibi sıkı sıkıya sarılarak sakladığınız o kronikleşmiş kaygılarınız ve gelecek korkularınız, bu güzelliklerin baş döndürücü görüntüleri karşısında çaresiz kalıp sizi terk etmek zorunda kalacaktır. Doğa, Ege’nin koylarında acımasız ve vahşi değil. Aksine çok sevecen, duygu yüklü ve o kadar da dostça. İçinde barındırdığı bütün doyumsuz zevkleri sizinle paylaşmaya hazır, sessizlik içinde fedakarca bekliyor. Beyninizdeki kokuşmuş düşünce atıklarından kurtulup, ruhunuzu huzura kavuşturacağınız ve sonradan da bağımlısı olacağınız bu otantik koylarda gelecek umutlarınız yeniden yaşam bulacaktır. Öylesine etkileyici bir görüntü selinin akıntısına kapılmışız ki, yüreğimiz hep coşkulu ve duygudan duyguya yelken açıyor. Yıllar ne kadar geçerse geçsin, belleğimizden silip atamadığımız ve onunla yaşamak zorunda olduğumuz çok farklı içerikli anılarımız vardır. İşte bunların hepsi böylesine seçkin doğa köşelerinde birer birer canlanarak önümüze seriliverir. Kimi zaman üzücü, kimi zaman da mutlu, ama sonunda her zaman umut dolu. Çarşıda pazarda sebze meyve fiyatlarının tavan yaptığını görenler, ufacık bahçelerinde tarım yapmanın yollarını aramaya başladılar. Hatta balkonundaki saksıda bile yeşil biber, domates, maydanoz yetiştirmeye çalışanlara rastlıyorum. Sokakta dükkan önlerindeki büyük betondan saksıların içinde yeşil biber fidelerini gördüğümde artık şaşırmıyorum. Bu, kentliler için yeni bir eğilim ve giderek yaygınlaşıyor. Küçük çaplı bu tarımı “bilimsel’’ yapmayı öğrenmek için biraraya gelen gruplar, kendi aralarında “tarım dersleri’’ organize ediyorlar. Bu dersleri gönüllü ziraat mühendisleri veriyor. Tarım Bakanlığı ne yapıyor derseniz; pek ortalarda gözükmemeye çalışıyor. Taze soğanın kilosunun 5 lira, kuru soğanın ise 4 liraya ulaşması, tanıdığım insanlarda panik duygusu yaratıyor. Kuru soğan, bilirsiniz, Türk mutfağında hemen her yemeğin değişmez, olmazsa olmaz bileşenidir; salça gibi. Eskiden, dört beş kilo alınır ve her yemeğe bol bol kullanılırdı. Şimdi neredeyse taneyle alınacak kadar pahalı. Avrupa ülkelerine gidenler bilirler; meyveler, sebzeler taneyle, karpuz dilimle satılıyor diye alay konusu olurdu. İşte şimdi biz de o noktaya geliyoruz. Pazarlarda yığın halinde satılan sebze ve meyveye artık “elveda’’ diyeceğiz. Yemek yapmak için O lumsuz gidişin farkında olanlar, kendi yiyecekleri kadar sebze meyve üretebilmek için tarımı öğrenmeye çalışıyorlar. Çünkü bu uğraş, özenti olmaktan çıktı. PAZARDA PANİK... soğanın yarısını kullanacağız; diğer yarısını sarıp dolaba saklayacağız; bir dahaki kullanım için. Bütün bunlar yakın görünüyor. Tarım alanlarının ranta kurban edilmesi önemli bir nedense, bir başka neden de tarımı yok eden resmi politika. Bunu ben demiyorum; ziraat mühendisleri diyor. Ziraat mühendisleri, çiftçilerin hepsinin borç batağı içinde olduğunu, arazilerinin ipotekli veya ipotek yoluyla ellerinden alındığını, bu yüzden de tarımsal üretimin hızlı bir şekilde gerilediğini söylüyor. Sonuçta, tarım alanında Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülkeyken tarım ürünlerinin hepsi ithal edilen bir ülke konumuna geliyor. Tohum ithal ediliyor, tarım ürünleri ithal ediliyor, buğday, salatalık, sarımsak ithal ediliyor. Tümüyle dışa bağımlı bir ülke oluyoruz. Bu yüzden pazarlarda satıcılar, “yerli domates, yerli salatalık’’ diye bağırıyorlar. Kendi bahçemize domates dikmeye kalktığımızda, yerli tohumdan üretilen fide bile bulamayacağız yakında. Bu yüzden işte, yerli tarımsal ürün üreten üreticileri el üstünde tutmak gerekiyor. Önlerindeki tezgahlarda yamuk yumuk domates, salatalık, patlıcan satan, yüzleri güneşte çalışmaktan buruş buruş olmuş üreticileri yani. Bu olumsuz gidişin farkında olanlar, kendi yiyecekleri kadar sebze meyve üretebilmek için tarımı öğrenmeye çalışıyorlar. İnsanoğlu, ilkel dönemlerindeki “avcılık ve toplayıcılığa’’ dönemeyecek kadar kalabalık olduğuna göre aç kalmamak için tarımsal üretime devam emek zorunda. Bu yüzden biraz domates, salatalık, yeşil biber yetiştirmeyi öğrenmekte yarar var. HEPSİNDEN BİRAZ... unalkaptan@hotmail.com Çünkü bu iş, “özenti’’ üreticilikten çıkarak daha ciddi ve bilimsel tarım yapma amacına dönüştü. Önce bahçeli evi olanlar küçük gruplar halinde bir araya gelerek tümüyle gönüllülük esasına göre çalışan ziraat mühendislerinin desteği ve eğiticiliğiyle “tarım kursları’’ organize etmeye başladılar. Eğitimler teorinin yanı sıra uygulamalı tarımı da kapsadı. Bu grupların sayısı ve katılımcılarının artması, gönüllü çevre kuruluşlarının da dikkatini çekti. Duyduğumuz kadarıyla TEMA da, profesyonel olarak bahçe bakımı konusunda çalışan kişilere yönelik sertifikalı bir eğitim programı düzenlemeyi planlıyor. Tarım konusu, “bir metrekarelik bahçede çiçek yetiştirip stres atma’’ gibi bir hobi olayını çoktan aştı. Tarım kursunda gönüllü ders veren Ziraat Mühendisi Nihal Ciğerim, topraklarımızı yanlış gübreleme, yanlış ilaçlama, yanlış bakım ve sulama nedeniyle kaybettiğimizi söylüyor ve “Kaybolan hepimizin toprağı. Artık bir tarım ülkesi değiliz. Herkesin bunun farkına varması gerek’’ diyor. C M Y B C MY B