26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 NİSAN 2010 CUMA c ’den SERDAR KIZIK I Baştarafı 1. Sayfa’da Mustafa Kemal'in ölümünden sonra 1951 yılına kadar demirli tutulan, ardından Deniz Kuvvetleri'nin okul gemisi olarak kullandığı Savarona'nın yeni sahibi kim olacak? Satış haberleriyle birlikte bazı duyarlı yurttaşlar harekete geçti. Kurucu önderinin mirasını koruyamayan bir devletin ağır biçimde sorgulanması gereken bir süreçte, İzmirli yurttaşlar çeşitli kampanyalar öneriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası gibi kurumlar, bu kampanyalara destek vereceklerini duyurdular. Her şeyden önce, büyük devlet adamlarının çok küçük özel eşyalarının bile önemsendiği günümüzde, Atatürk'ün çok sevdiği yatına sahip çıkamayan bir ülkenin gelmiş geçmiş bütün yöneticileri utanmalıdır. Neden? Bir çok ülke, kurucu önderinin özel eşyalarını bile tarihsel bir miras olarak algılamakla kalmayıp, toplumsal bellek yaratılmasında değerlendiriyor. Örneğin müzeler açıyor, özel eşyaların üstünden tarihsel bilinç aktarılıyor. Düşünsenize, Çanakkale Savaşı'nda Mustafa Kemal'i ölümden kurtaran saat, sıradan bir zaman makinası mıdır? Onun çok sevdiği yatı da bir müze olarak değerlendirilemez mi? Hafta başında SKY TV'de “Eğrisiyle Doğrusuyla Siyaset” adlı program yapan Hasan Zerek ve Mehmet Toptaş konuyu ele aldı. Zerek, Atatürk'ün mirasına sahip çıkamayan devlet ve milletin düşünmesi gerektiğini söyledi. Bir yurttaş olarak bu durumdan büyük üzüntü ve utanç duyduğunu anlattı ve iktidardan muhalefete, iş dünyasından çeşitli odalara kadar Savarona'nın müze olarak değerlendirilmesi amacıyla çağrı yaptı. Desteklenecek, yerinde bir girişim. Ama daha önemlisi, onun en büyük mirası Cumhuriyet'in bugünkü hali değil mi? O Cumhuriyet ki, Kurtuluş Savaşı'nda antiemperyalist ve devrimci bir kimlikle, devasa küresel güçleri, işgal ettiği topraklardan kovup, kurulmuştu. Üstelik, dünyadaki ulusal kurtuluş mücadelelerinin öncüsü olmuştu. Emperyalist, kapitalist sömürgeciler ve yerli işbirlikçileri, Mustafa Kemal'in en büyük eseri Cumhuriyet'e yıllardır saldırıyor. Genç Cumhuriyet'in kazanımları, değerleri önce ufak ufak, sonra büyük lokmalarla kemirilmedi mi? Biz bu mirası hangi ölçülerde koruduk acaba? Savarona'yı konuşurken önce bu soruyu yanıtlasak, ne dersiniz? 3 ‘Şehirde irade eksik’ Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncay, fakültenin Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı bölümü öğrencileri Ege Kızık ile Emre Behiç Yavuz’un sorularını yanıtladı. Kızık ve Yavuz, Tuncay’a İzmir’de tiyatronun yerini, neler değiştiğini, kent yaşamını ve yapılması gerekenleri sordu. Tuncay, GSF’nin çerçevesinden değerlendirerek ‘İzmirli’yi ve tiyatrosunu anlattı. 35 yıl önce İzmir’de ilk tiyatro fakültesini kurarken kente yansımalarının nasıl olacağını umuyordunuz, bu hangi oranda gerçekleşti? Çok umutluyduk. Özdemir Nutku, İzmir’e geliyordu. Burada yeni bir oluşum meydana gelecekti. O dönemde sadece konservatuarlar ve akademiler vardı. Buradan çıkanlar hocalarının birer kopyası oluyordu. İzmir’e Türkiye’nin ilk güzel sanatlar fakültesi kurulurken gururla söz edebileceğimiz sanatçı arkadaşlarımız, bu yapının artılarını devamlı dile getirdiler. İzmir’in kullandığı dil ve kültür yapısı bu yeni oluşumun kotarılmasını sağladı. Ancak İstanbul’un çok büyük bir kara delik olacağı o yıllarda pek görünmüyordu. Bu yüzden iş imkanları açısından sanatçı için pek beklediğimizi bulduğumuzu söyleyemem. Örneğin bütün çabalarımıza rağmen İzmir Şehir Tiyatrosu’nu kurduramadık. Neden? Üniversite, olması gerekeni söyler. Her sene ‘genel tiyatro sorunları’, ‘İzmir ve tiyatro’ adıyla paneller yapmaktan bıktık. Hep aynı şeyleri söylüyoruz. Dolayısıyla gereken hareketi yapamıyoruz. Şehir Tiyatrosu sorunu binlerce kez konuşuldu. Nesi eksik? Bence hiç bir şeyi eksik değil. Bugün isteseler kurarlar. Ama biz her sene “kurulsa çok güzel olur” diyoruz. Sorun tekrar konuşuluyor, yine aynı şeyi söylüyoruz. İnanan bir belediye başkanıyla bu iş biter. Sorun sadece yerel yönetimin bakış açısından mı kaynaklanıyor, kentin kültür yaşamının da bir etkisi var mı? İzmir demokratik bir toplum. İnsan özgürlüklerine, insan ilişkilerine çok daha saygı duyan rahat yaşanabilen bir kent. Ancak, İstanbul’dan bile daha batıda, çok daha uygar ve gerçekten örnek bir kent özelliği taşıyorsa, bu sadece hastane binasıyla, metroyla olmaz. Kentteki yeterli mi? Festivalin temel mantığı; her yıl daha fazla insan daha kaliteli oyun seyrettirmek. 27 Mart kapsamında İzmir seyircisi bizim yaptığımız ve dışarıdan gelen oyunları ücretsiz ya da çok ucuza izliyor. Tiyatronun önündeki sorunları oyunların seyredildiği gün birlikte tartışıyoruz. Devlet tiyatrosunun, belediyenin, devlet opera ve balesinin, üniversitelerin katkılarıyla tiyatro günlerini bir haftaya çıkardık. Oyunlar oynamaya, gençlik oyunları yapmaya başladık. Dünya prömiyerleri yaptık. Dekoratif maket sergisi açmaya başladık, dergi çıkardık.Önemli konuklarla söyleşi programları düzenledik. Bu heyecan herkese yayıldı. Ahmet Pıriştina’nın başkanlığına kadar biz kendi çabalarımızla bu işi buraya kadar getirdik. Aralarından seçim yaptığımız ciddi toplulukları her yıl davet ediyoruz. Kolay kolay buraya gelmeyecek on iki on üç tiyatro, on güne yayılan bir süre içerisinde temsiller veriyor. Bu toplulukların biletleri indirimli satılıyor. İzmir’de durum tabi ki otuz sene öncesine göre çok ileride ancak hala bir kültür kenti için yeterli değil. İzmir sekiz bin yıllık bir kent. Sekiz bin yıllık kentin böyle kültür yaşantısı olmaz. İzmir’de tiyatro ve festival sizin hedeflediğiniz kalitenin gerisinde mi? Çok değil. Netice itibariyle dışardan hazır oyunlar geliyor, burada oynuyor. Festivalle bağlantılı olarak yeni üretimlerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Vakıflar, kuruluşların desteğiyle Uluslararası İzmir Festivali daha boyutlu ve kaliteli durumda. Müzik festivalleri düzenliyorlar ama diğerleri devede kulak kalıyor. Ben bunlardan birinin kurucu üyesiyim. Yapısında böyle bir şey yoktur. Düzenli olarak kültür sanat etkinliklerini gerçekleştirmeliler. Bu vakıflar, İzmir’in sponsorluklarını elinde tutuyorlar. İzmir’ in hak ettiği tiyatro festivalini bu kurumlar düzenleyebilir. DEÜ GSF Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Tuncay, İzmir’de tiyatroyla iligili yapılması gerekenlerin sürekli dile getirildiğini, ancak yerel yönetim tarafından uygulamaya geçilmediğini vurguladı. insanların yaşam biçiminin estetize edilmesi gerekir. Bu da sanatla olur. Belediye başkanı bir şey yapmak istediği zaman, destek verdiği zaman bu iş oluyor. Örneğin Bornova’da oldu. Düzenli tiyatro temsilleri veren, tüm imkanlarını seferber ederek düzenli tiyatro çalışmaları sağlayan Bornova Belediye Başkanı nasıl başarıyorsa, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de bunun çok daha fazlasını yapması gerekir. Mutlaka onların da bir takım fikirleri vardır. Sosyal demokrat bir belediye var, bunu yabana atmayalım. Büyükşehir belediyesinin 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kapsamında düzenlenen festivale katkıları neler? Bu destek kısmen yapılıyor, yok değil. İyi bir bütçeyle desteklenirse daha kaliteli işler olabilir. Belediyenin ayırdığı bütçe, büyük oranda dışarıdan gelen topluluklara gidiyor. Ama biz istiyoruz ki daha nitelikli şeyler üretelim. Bunun için de ayrılan payları çoğaltmak gerekiyor. Hala metro sorununu çözememiş, ulaşımda ve sağlıkta ciddi problemleri olan bir kentte birden bire her şeyi bırakıp tiyatro çalışmasına girilmesini pek mümkün değildir. Ama biz tabi kendi açımızdan bakıyoruz olaya. Biz insanların sabahtan akşama kadar çalıştıkları, sonra da yemek yiyip yattıkları bir kent olarak düşünmüyoruz İzmir’i. Kent yaşamının gerektirdiği kültür düzeyinde yaşamak, kenti kent yapan en önemli unsurlardan biridir. 27 Mart ne kadar kitlesel bir festival, ne kadar yaygınlaşmış durumda? Halkın verdiği tepki, beklentilerle örtüşüyor mu? Bir ara yüz on iki etkinliğe kadar çıkmıştık. Baktığımız zaman çok sayıda izleyicimiz olduğunu görüyorum. Bir kere salonlar doluyor. Bu iyi bir gösterge. İzmirliler bunu bekliyor. Artık izleyici eskisi gibi değil. Daha çok sayıda, daha kaliteli oyun istiyor. İzmir’ den beklediğimiz kendi sanat kurumlarına sahip çıkması. Örneğin; İzmir Senfoni Orkestrası’na sahip çıktı ve düzgün bir konser salonu yapıldı. Senfoni orkestrası burada düzenli konserleri çok daha nitelikli vermeye başladı. İzmir’de bu, opera ve tiyatro için de yapılmalı. Toplumun küçük bir parçası İzmir Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarını izliyor, opera ve baleye gidiyor. Oysa 27 Mart kapsamında daha geniş kitleye ulaşılıyor. Bunu başaran festival nasıl bir gelişim gösterdi, kazandığı ivme c İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İLHAN SELÇUK Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Editör: HAKAN DİRİK Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir ” Kitap Cumhuriyeti’nde ARMAĞAN FIRTINASI kitap.cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B ” eposta: izmir@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Haftada bir gün yayınlanır. serdarkizik@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear