01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 SPOR GÜNDEMİ 14 AĞUSTOS 2009 CUMA Büyüklük Kompleksi! NÜVİT TOKDEMİR Süper Lig'in başlamasıyla birlikte futbol dünyamız şenlendi. Onca transfere karşın, bugün hâlâ gazete sayfalarında özellikle dört büyüklere her futbolcuyu transfer ettiren gazetelere karşın, futbolseverler maç yorumu ile birlikte teknik adamların ya da yöneticilerin açıklamalarını daha çok yeğliyor. Avrupa Kupaları ile birlikte Şampiyonlar Ligi mücadeleleri de başladığında heyecan daha bir yükselecek. İzmir tüm bu karşılaşmaları yine televizyon ekranından izleyecek. Süper Lig'de bir takımı olmayan kentin yaşayabileceği en büyük talihsizlik de bu olmalı kuşkusuz. Neyse ki, bizim de Bank Asya 1. Ligi, 2. Lig ve 3. Lig'de takımlarımız var, az çok bir heyecan yaşayabileceğiz. Ve bulduğumuzla yetineceğiz. Geçmişte de vurgulamaya çalıştığımız gibi Bank Asya'da iddialı olacak bir takım yaratılamadı İzmir'de. Her yıl olduğu gibi, toplama takımlarla karşı karşıyayız. Bu sav; Altay, Karşıyaka ve ligin yenisi Bucaspor için geçerlidir.Takımlarınn teknik yönetimlerinden, başkan ve diğer yöneticilerinin açıklamalarına baktığınız zaman bu durum açıkça görülüyor. Kendi aralarında yaptıkları görüşmelerden çıkan sonuç bu. Taraftarın önüne çıktıklarında işin boyutu değişiyor. Karşıyaka Başkanı Akif Ersezgin, sezon açılışında, "İki sezon önce düşmemeyi hedeflemiştik. Sonrasında playoff dedik ve geçen sezon final oynadık. Bu sezon şampiyonluğa oynayacağız" diyor. Ne desek, hayırlısı... Bir başka gazeteyi açıyorsunuz, Altay Başkanı Niyazi Konuşmaz, demiş ki: "Geçen sezon alt alta bu ligi götürecek 5 isim sıralayabilmiştim. Bu sezon yaptığım inceleme ve izlediğim takımlara göre böyle bir sıralama yapamıyorum. Ligin en iyi takımı biziz..." Buyrun, burdan yakın bakalım! Yani Konuşmaz, bir konuşuyor, pir konuşuyor! Ona göre Altay'dan başka bir takımın iddialı olabilmesi söz konusu bile değil. Umarım gözlemleri kendisini yanıltmaz! Bizler yıllardır bu mesleğin içinde böylesi açıklamaları çok duyduk. Yazmışlığımız da oldu. Sonra açıklamalarını kendilerine anımsatmak istediklerimiz zaten görevlerinin başında değillerdi. Tüm yöneticiler yolcu, kulüpler ve bizler kalıcıydık. İddialı olmanın güzelliğini, yaratıcılığını, etkisini, özellikle de futboldaki yoğunluğunu iyi biliriz. Bu yöneticiler için de geçerlidir. Ancak, iddianın böylesini, yani "bizden başka takım yok" anlamındaki bir büyüklük kompleksini anlamakta zorlanıyor insan. Türkiye Spor Yazarları Derneği İzmir Şubesi Kupası maçları bugün başlşıyor. Altay, Bucaspor, Çanakkale Dardanel ve Karşıyaka kupa için mücadele edecekler. İşte tüm gerçek sahada ortaya çıkacak. Göreceğiz bakalım, kim büyük, kim var kim yok... Bizim kupa, küçük bir boy aynası olacak takımlara ve yöneticilere!.. Antik dönemde Keramos’un adını taşıyan günümüzün Ören’i, cesaretini toplayan konukları kendine çağırıyor ‘Harabe’de bir tatil... OĞUZ YILDIZ ÖREN Koca bir yılın ardından ‘harabe’ye dönen çalışanın tek tesellisi, beklediği tatili değil midir? Seçenekler değişse de kişi için tatilin vazgeçilmezliği, yeni bir yıla hazırlık için olmazsa olmazlardandır. Tatilini nasıl değerlendirirse değerlendirsin çalışan, en iyisini düşler. Bu düşe bir katkı da, Halikarnas Balıkçısı'nın ‘Roma’yı gör de öl, Gökova ‘yı gör de yaşa’ dediği yer Gökova’dan. Antik dönemde, mitolojide Dionysos’la Ariadne’nin oğlu ve çömlekçilik sanatının kurucusu sayılan Keramos’un adını taşıyan Ören, barındırdığı tarihi ve doğal güzellikleriyle konuksuz kalmıyor. Bölgenin güzelliklerinin yanı sıra konuklarına sunduğu yamaç paraşütü olanağı, Gökova'yı kuşbaşı görme fırsatı yaratıyor. SANTRAL KORKUSU ‘Namı’ ülke sınırlarını aşan Yatağan’dan sonra, yöre halkının tabiriyle ‘Özal’ın mirası’ Yeniköy ve ardından Kemerköy santrallerinin devreye girmesiyle bölgedeki turizm baltalanmış. Ören’deki işletmeciler santral korkusuyla yabancı turistin bölgeyi ‘unuttuğunu’, gelenlerin parmakla sayılacak kadar azaldığını vurguluyor. Son ekonomik kriz de yöre turizmini olumsuz etkilemiş. Bir yanda yöre halkı ve işletmecilerini düşündüren kara tablo, öte yandan konuklarına sunduğu eşsiz güzelliğiyle Gökova Körfezi, tüm bunlara karşın çekiciliğini sürdürüyor. Yapılacak bir körfez turu gözden bir türlü kaybolmayan ‘devasa santral bacaları’ eşliğinde sürse de, İngiliz Limanı, Otluk Koyu’nda ziyaretçilerini karşılayan ‘deniz kızı heykeli’ ardından Kleopatra’nın adası Sedir’in güzelliği tüm çirkinlikleri kısa süre de olsa görünmez kılıyor. Bölgenin güzelliklerinin yanı sıra konuklarına sunduğu yamaç paraşütü olanağı, Gökova'yı kuşbaşı görme fırsatı yaratıyor. Tabi bunun için 645 metre yükseklikteki Kocadağ'dan süzülmeye cesaret etmek gerekiyor. Yamaç paraşütü pilotu ve eğitmeni Vedat Okur, bölgenin tanıtımı için bu spora gerekli desteği beklediklerini belirtiyor. Bölgenin iklimi nedeniyle sadece yazın değil kış aylarında da uçuşların gerçekleştirilebileceğini belirten Okur böylelikle yörenin daha da gelişebileceğini söylüyor. Yöre halkının altının çizdiği başka bir özellik de Ören’in sarı yazları. Yıl boyu aralıksız her yönden esen rüzgarlarıyla da ünlü Ören’de sıcak yaz günlerinde esen rüzgâra 'Deli Mehmet' deniyor. Deli Mehmet, serinletmesine serinletiyor, ama biraz da sersemletiyor konuklarını. Ancak takvimler eylülü gösterdiğinde Deli Mehmet yöreyi terk ediyor. Melih Cevdet Anday’ın da evinin bulunduğu, yaşamının bir bölümünü geçirdiği Ören'in sarı yazlarında süt liman bir deniz ve hava konuklarını bekliyor. 'Cesaretlerini' toplayanlar, termik santrallerin yarattığı olumsuz havayla turistleri korkutup kaçıran bu bölgenin 'güzelliklerini' görebilir. Adı ‘harabe’ anlamına gelen Ören’i ziyaret edip dinlenerek yeni bir çalışma yılına hazırlanabilirler... [email protected] Akdeniz ülkelerinde yeniden başlayan avcılığın Türkiye'de de serbest bırakılması isteniyor Denizcilerden sünger çağrısı ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA Stokların azalması ve sünger vebası hastalığı nedeniyle tüm Akdeniz’de 1986 yılında yasaklanan sünger avcılığına Akdeniz ülkelerinde yeniden başlandığı bildirildi. Yasağın Türkiye’de de kaldırılması isteniyor. Eski Bodrum Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Erdener Çeriğ, süngerin Türkiye’de en çok Akdeniz ve Ege Denizi’nde bulunduğunu, geçmiş yıllarda ekonomiye büyük değer kattığını kaydetti. Yasağın ardından son yıllarda sünger stoklarının eski durumuna geldiğini, hastalığın da ortadan kalktığını belirten Çeriğ, “Akdeniz ülkelerinde sünger avcılığı yasağı kalktı. Yasağın Türkiye’de de kalkması gerekir” dedi. Sünger avcılığının dünyada önemli bir noktaya geldiğine dikkat çeken Çeriğ, şunları söyledi: “Son yıllarda Türkiye ve çevresindeki denizlerde bulunan bazı süngerlerin, barındırdığı kimyasallar açısından pek çok hastalığa iyi geldiği anlaşıldı. Özelikle Almanya bu işte başı çekiyor. Şu anda bütün Akdeniz'de bu süngerlerin yetiştiriciliğine başlandı. Bu işte büyük stoklara sahip olmamıza rağmen maalesef kendi stoklarımızdan yararlanamıyoruz. Şu anda zaten avcılıkla uğraşan kimse yok, kalmadı. Sünger iyi para ediyor. Kilogramı 150 avrodan satılıyor.” Bodrum Denizciler Derneği Başkanı Mustafa Erdoğan da sünger avcılığının yasaklanmasının ardından süngerlerin sayısında yeniden artış yaşandığını kaydetti. Sünger avcılığının kontrollü olarak yeniden serbest bırakılması gerektiğini savunan Erdoğan, “Küçük süngerler değil büyük süngerler toplanmalı” dedi. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear