26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 TEMMUZ 2009 CUMA 5 D E N İ Z C İ Lambuka Utancı ÜNAL BENLİALPER Üç büyük kıtayı birbirinden ayırıp, okyanusları birleştiren Akdeniz’e, sahip olduğu coğrafik özelliklerinden dolayı “ortadaki deniz” adı verilmiştir. Uluslararası deniz ticareti ve turizm sektöründeki hareketliliği çok yoğundur. Stratejik önemi bütün ülkelerce kabul edilen bu önemli denizde, Türkiye’nin bin 600 kilometre kıyı şeridi bulunmaktadır. Bizim dışımızda Akdeniz’de yirmi iki ülkenin daha sahili vardır. Dünyanın en bereketli ve hareketli denizlerinden birisi olan Akdeniz, üzerindeki yoğun baskılar nedeniyle artık isyan bayrağını çekmektedir. Sularında barındırdığı yüzlerce çeşit deniz canlısı, günümüzde ciddi anlamda tehlike ve tehdit altındadır. Kendine özgü sahip olduğu zengin biyolojik canlılık, yoğun kirlilik, aşırı ve yasak avcılık nedeniyle her geçen gün daha da azalmaktadır. Akdeniz’in üstünde bu kadar çok olumsuz etken olunca, sonuçları da elbette ürkütücü ve acı olacaktır. Besin zincirindeki önemli kopmalar sonucunda azalan çeşitlilik, onlarca türün yok olmasına neden olduğu gibi, ekosisteme de geri dönüşümü olmayan büyük zararlar verecektir. Kara kökenli kirlilikten yeterince etkilenen Akdeniz, bir de denizden darbe almaktadır. Ülkemizde, su ürünlerimize yönelik güçlü ve bilinçli yönetim anlayışının hakim olduğu sağlam bir yapılanma olmadığı için gelişen kaygılar daha tehlikeli ve korkutucu boyutlara ulaşmaktadır. Akdeniz’i kaybetmek istemiyorsak, üzerindeki bunca ağır baskıyı kaldırmak zorundayız. Burada kıyısı olan bütün ülkeler bir araya gelerek alacakları ortak kararlarla “Akdeniz’i acil kurtarma bildirgesi”ni hazırlayıp altına da imzayı atmalıdır. Denizler hepimizin. Açgözlülüğün ve hainliğin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. İnsanoğlu artık egolarından kurtulup doğayı gerçek anlamda sevmeye başlamalıdır. Sahip olduğu o canlı, ışıl ışıl parıldayan renk armonisiyle gözleri kamaştıran denizlerin en gösterişli ve alımlı balıklarından birisi olan, hayran hayran seyretmeye doyamadığımız esrarengiz Lambuka balığının artık yaşamını sürdüremeyeceğinin haberi karşısında, kaldığımız çaresizlik ve utancın ne anlamı olabilir ki... Yasakla sosyalleşiyoruz ASUMAN ABACIOĞLU Sigara yasağının köylerde en çok kadınları sevindirdiğini söyleyebilirim. Şöyle köy içinde bir dolaştığım zaman akşamları serinlemek için kapı önlerinde oturan kadınların yanında eşlerini daha çok görmeye başladım. Kahvehaneler eskisi gibi hınca hınç dolu değil. Erkekler, nargile teşkilatlarını evlerinde kurmak zorunda kaldılar. Artık geceleri kahveye gitmek eskisi kadar cazip değil. Köy erkekleri demli bir çay eşliğinde kendi evlerinin kapı önlerinde eşleriyle sohbet ederek nargile ve sigara tüttürmek gibi bir alışkanlık geliştiriyorlar. Sigara yasağı evdeki iletişimi daha fazla geliştirecek gibi görünüyor. Köylerde en çok açılan işyerleri kahvehanelerdir. Berber dükkanı ve bakkal açmak bunun ardından gelir. Erkekler gece gündüz iş güçten fırsat buldukça kahveye atarlar kendilerini. Köylerde erkeklerin işi her zaman kadınlarınkinden daha az olduğu için de günün her saati kahvehaneler hınca hınç doludur. Özellikle de akşam yemeklerinden sonra erkekler eşlerini evde bırakır; erkek erkeğe muhabbet ettikleri sosyal bir mekan olarak kahveye koşarlar. Kadınlar ise kapı önlerinde konu komşu birlikte sohbet ederler. Köy düğünleri kadınların en büyük eğlencesidir. En azın Özellikle köylerde erkekler sigara yasağı nedeniyle kahveye çıkmayınca evlerdeki iletişim gelişiyor. dan bir süre öncesine kadar böyleydi. Ancak krizden sonra köy düğünlerinin sayısı azaldı, tek eğlence kapı önü sohbetleri oldu. Sigara yasağından sonra durumun nasıl olduğunu görmek, kahvehanelerde sigara içilip içilmediğini anlamak için gece vakti köy içinde bir yürüyüş yaptım. Kahvehanelerin içerisindeki üç beş kişi sigara içmiyordu. Kahvehanede oturanlar, içeriye dikkatle bakan bir kadından oldukça tedirgin oldular. Henüz ilk günleri olması nedeniyle yasak uygulanıyordu. Kahvehane önündeki açık alanda sigara içen birkaç kişi görülebiliyordu. Ancak asıl görülmesi gereken olay, eskiden yürüyüş yaptığımda kapı önünde kadın kadına veya yalnız oturan kadınların artık yalnız olmadıklarıydı. Şimdi yanlarında erkekler de vardı. Erkekler yemek sonrası saatlerde kahvehane yerine eşlerinin yanında kapı önünde oturuyorlardı. Çaydanlıkları yanında, nargileleri önlerinde, bir yandan eşleriyle sohbet ediyor bir yandan da çekirdek çitliyorlardı. Sigara yasağının ortaya çıkardığı bu yeni durum ne kadar devam eder bilinmez. Ancak görünen o ki, sigara yasağı en azından köylerde eşleri birbirlerine yakınlaştırmış durumda. Şimdi yaz vakti; hala kahvehanelerin önlerindeki açık alanda oturabilen erkekler, kış geldiğinde kapalı alanda hiç sigara içemeyecekleri kahvehaneye gitmeyi tercih etmeyecekler. Şimdi evlerde erkekler için nargile teşkilatları kuruluyor. Kadınlar, nargile tütünü nasıl hazırlanır, öğrenmek zorundalar. Artık eşlerine kahve ve çay hizmeti de verecekler. Bu durum, onların dinlenme zamanlarındaki iş yükünü artıracak. Ayrıca, evde içilecek sigaralar, özellikle kış aylarında, sigara içmeyen diğer aile fertlerini de olumsuz etkileyecek. Tüm bu olumsuzluklara karşın, kadınlar, eşlerini evde görmekten memnunlar. Sosyal hayat biraz daha canlanacak. Eşlerle birlikte komşulara yapılan ziyaretler, görüşmeler artacak. Çocuklar babalarıyla daha fazla zaman geçirecekler. Bu arada kimbilir; belki de kadınlar eşlerini evde sigara içmekten men edecekler; dışarıda soğukta sigara içmektense erkekler de sigarayı bırakacaklar. Sigara yasağı sonuçta hiç beklenmedik ve hedeflenmemiş bir gelişme sağlayacak. Köylerin sosyal yapısı belki de bu yasakla birlikte değişecek. unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear