26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

5 EYLÜL 2008 CUMA EGE’DEN I Baştarafı 1. Sayfa’da 3 SERDAR KIZIK doğru dürüst sergileyemiyor, kimileri tümüyle çarpıtma peşinde. Oysa ortada seçimden daha önemli, halk sağlığını ilgilendiren bir durum söz konusu. İzmir’i almayı neredeyse takıntıya dönüştürmüş AKP ve onun en tepedeki kadrolarından yerel yöneticilerine kadar suyun peşinde. İşin suyu çıktı neredeyse... Sorunun özü şu. Üç yıl öncesine kadar Dünya Sağlık Örgütü'ne göre suda kabul edilebilir arsenik değerleri 50'ydi. Daha sonra 10'a düştü. İzmir'in dikkatinizi çekerim tümünde değil, Karşıyaka, Bornova gibi bazı semtlerinde bu değerler 1018 arasında değişiyor. Yani söz konusu sorun, AKP'nin diline doladığı gibi İzmir'in tümünün değil, bazı bölgelerinin. Benzer durumda olan illerin bugün için bilinen sayısı 12. Ancak nedense diğerleri değil, bir tek İzmir konuşuluyor. Örneğin Ankara’nın suyunda, kurşun gibi ağır metaller kabul edilebilir değerlerin üstünde. Ama kimse Ankara’yı, Melih Gökçek’i tartışmıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başta iletişim ve basın olmak üzere ilgili birimleri konuyu yeterince ve gerektiği biçimde anlatamadılar. Bakar mısınız Yenigün Gazetesi’nde Aytun Çıray’ın 22.8.2008’deki yazısına: “Kocaoğlu’nun danışmanları AK Partili mi?.. Su savaşlarından bu yana tam bir iletişim felaketi yaşanıyor.” Birisi “Kuran kursları, genç kızların sosyalleşmesini sağlıyor” dese de danışmanların AKP'li olmadıklarını biliyorum. Ama Çiray’ın saptamasının da irdelenmesi gerekir. Böyle bir algılamanın niçin doğduğu da en azındın tartışılmalı, değil mi? ### Gelelim konunun bir başka boyutuna. Suları sorunlu olan 12 ilin tahlil sonuçları, yaklaşık üç haftadır belediyenin elinde. Bu illerin çoğu AKP'li. Peki, bu veri AKP’nin bel altından vurmasına karşın niçin kullanılmadı? Basın danışmanları, Aziz Kocaoğlu'nun buna yanaşmadığını, Melih Gökçek'le aynı düzeye inmek istemediğini söylüyor. Kuşkusuz, Kocaoğlu aynı düzeye inmesin. Ancak Başbakan bile İzmir’in suyunu diline doladığına göre en azında belediyenin diğer yetkilileri söz konusu gerçeği açıklayamaz mıydı? Ya da Kocaoğlu ikna edilemez miydi? Kocaoğlu'nun Gökçek’le bir kanalda yaptığı tartışmada yanlı tutumu protesto için çekimi terk etmesi doğru. Ancak basın danışmanları o kanalda, o programda, o senaryoda Kocaığlu’nun tuzağa düşürülmek için çaba gösterileceğini hiç mi öngörmediler? Başka kanal kalmamış mıydı su sorununu anlatacak? Su savaşlarındaki çarpıtmalardan birini bizzat Başbakan dile getirdi: “Büyükşehir belediyesi olarak ‘bir tane barajı ben bitirdim’ diyebiliyor musunuz? DSİ baraj yapacak, sana verecek, onunla hava atacaksın...” Çevre Bakanı, “Belediye başkanı ‘baraj yapamıyoruz, beceremiyoruz’ desin biz yapalım. Bizim için çocuk oyuncağı” diyor. Bunlar ucuz yaklaşımlardır, halka saygısızlıktır. Elbette Türkiye’de baraj yapma görevi DSİ'nin, dolayısıyla iktidarın işidir. Kaldı ki, belediyenin “yapacağım” dediği Çamlı Barajı’na izin vermeyen AKP iktidarı değil mi? Çamlı Barajı’nın tepesindeki Efemçukuru’nda altıncı şirket çalışsın, çevreyi zehirlesin diye akıl almaz bir gerekçeye, ülkenin güvenliğine dayanarak kamulaştırma yapacak, barajı, İzmirlinin suyunu engelleyeceksin, sonra da büyük bir pişkinlikle “Bir tane barajı bitirdin mi?” diye soracaksın. Siz İzmirlilerle dalga mı geçiyorsunuz? Gelelim işin can damarına. Bu ülkenin iktidarı, halkın sağlığından sorumludur. Sağlık Bakanı, arsenikli suyla ilgili çözüm getireceğine, basın toplantısı düzenleyip, büyükşehir belediyesini suçluyor. İzmirliler bu ülkenin yurttaşı değil mi Sayın Bakan, gâvur mu? Madem ortada insan sağlığını tehdit eden bir durum var, siz ne yapıyorsunuz iktidar olarak? Böyle bir pişkinlik hangi ülkede olur?.. serdarkizik@cumhuriyet.com.tr Muğla Belediye Başkanı Gürün, hükümetin suyu siyasete alet etmesinin ülkeye kaybettirdiğini söyledi ‘Suyla siyaset yapılmaz’ AKP'lilerin İzmir'i alabilmek için diline doladığı 'arsenikli su' polemiğinden çok önce 'su bakanlığı' kurulması önerisin ortaya atan Gürün, suyun devlet eliyle yurttaşlara ulaştırılması gerektiğini söyledi. EMRE DÖKER MUĞLA Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün, hükümetin suyu siyasete alet ettiğini belirterek, “Ülkede bir çok sorun varken suyla siyaset yapılması, yakın zamanda kendilerine bir şeyler kazandırıyor gibi görünse de ülkeye çok şey kaybettiriyor” dedi. AKP’nin İzmir'i yerel yönetimlerde ele geçirmek için ortaya attığı söylemlerin başında gelen “arsenikli su” savı, bölgedeki diğer CHP'li belediye başkanlarını da rahatsız ediyor. Bunlardan biri de Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün. Arsenikli su polemiğinden çok önce “su bakanlığı” kurulması önerisini ortaya atan Gürün, bu bakanlığın oluşturulması durumunda suyun politik amaçlar için kullanılmasının da önleneceğini söyledi. Muğla'nın suyunda arsenik sorunu olmadığını, kentin su isale hattı, kanalizasyon ve arıtma gibi altyapı işlerinin de tamamlanmak üzere olduğunu kaydeden Gürün, AKP hükümetinin İzmir'in suyunu siyasete alet ettiğini söyledi. Su bakanlığı önerisini yineleyen Gürün, “Suyla ilgili bu tür politik olaylar yaşanmamalı. Su olayı bir devlet politikasıyla çözülebilir. Sadece yerleşim birimlerine bırakılmamalıdır. Su bakanlığı kurulmalıdır. Su stratejik bir maddedir. Her belediye kenti kıt imkanları içerinde, belki de israf ederek kendi suyunu bulma çabası içinde. Su bakanlığıyla devletin kontrolünde ve organizasyonunda yeraltı ve yerüstü her türlü su kaynakları tek elden yönetilmelidir. Aynı petrol boru hattı gibi, doğalgaz hattı gibi su ortak bir sisteme bağlanarak yerleşim birimlerinin kenarlarına kadar büyük su isale hatlarıyla getirilmelidir. Her yerleşim birimine belli bir rakam üzerinden su verilmelidir. Su, belediyeler kanalıyla değil devlet eliyle dağıtılmalıdır” diye konuştu. Muğla'nın şu anda yeterli suyu olduğunu da vurgulayan Gürün, yeni su kaynakları aradıklarını ancak her belediyenin kendisine su ararken tasarrufun olamayacağını dile getirdi. Gürün şunları söyledi: “Su bulma konusunda herkes farklı kaynak arıyor. Bunu ben yapabiliyorum, ancak bazıları ya yapamıyor ya da yetersiz yapıyor. Benim boru hattım en az beş yerleşim biriminin kenarından geçiyor. Ancak o beş birim de ayrı yerlerden su kaynağı bulmaya çalışıyor. Suyun mülkiyetinin devlete ait olması gerekiyor. Su giderek azalıyor, tüketimi artıyor. Bu konunda ciddi çalışma yapması lazım. Ancak şu anda geciktik. Muğla'nın arseniği de yok. Su siyasi malzeme yapılıyor. Türkiye'nin başka sorunları yaşanırken de suyu siyasete alet etmek çok yanlış. Bu durum bazılarına kısa dönemde bir şeyler kazandırıyormuş gibi görünse de topluma çok şey kaybettiriyor.” C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear