29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 ANTALYA’DAN Turizmde son 5 yıla girdik! Yusuf Hacısüleyman Xanadu Resort Genel Müdürü azının başlığında bir yanlışlık yok, doğru okudunuz. Böyle giderse otelY lerin ömrü ve dolayısıyla Türk turizmi için son beş yılımız kaldı. Geçen gün bir televizyon programında Başbakan Yardımcısı, Merkez Bankası’nın dalgalı kur politikasına müdahale edemeyeceklerini, bu kurumun kendi politikalarını belirlemede bağımsız olduğunu belirtti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın elinde 40 milyar dolar civarında döviz rezervi var. Bizimle hep kıyaslanan Brezilya’nın 70 milyar doları, Güney Kore’nin yanlış hatırlamıyorsam 100 milyar doları var. Singapur ve Tayvan gibi tek şehirlik ülkelerin merkez bankalarındaki döviz rezervi 100 milyar dolarların üzerinde. Bizim Merkez Bankası’nın görevi enflasyonu düşürmekmiş, bu nedenle o yalnızca kendi işine bakarmış, ülkenin şu anda dövizi yeterince olduğu için alım yaparak talebi arttıramazmış. Alım yapmadığı için de kur yükselmiyor. Kendi işini iyi yapıyor çünkü enflasyon oranı yüzde 10’lara düştü. Onun görev alanına girmediği belirtilen euro kuru ise 31 Aralık 2004 ile 31 Aralık 2005 arasında yüzde 13 geriledi. Ülkenin cari dengesi bozuk, ‘‘cari açık var’’ deniliyor. Bu ne demek, bu bilimsel gibi gözüken, sadece büyük ekonomistlerin anlayabileceği bir dilmiş gibi ifade edilen olay nedir? Efendim bizim anlayacağımız dildeki karşılığı şu: İhracattan fazla ithalat yapıyoruz demek. Peki bunun turizmle şimdi ne ilgisi var, biz yurt dışına turist mi ihraç ediyoruz? Tabii ki hayır, tam tersine bize turist geliyor dışardan hem de bu yıl 22 milyon kişiye dayandı, ancak ürünümüzü yani turizm hizmetlerimizi dışarıya sattığımızdan dolayı, yani mal satmıyoruz hizmet satıyoruz, turizm gelirleri ihracat gelirleri olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin turizmden elde ettiği gelir, toplam ihracat gelirlerimizin üçte bi rine karşılık geliyor. Türkiye’de her yıl birbirinden güzel oteller açılıyor. Bu otellerimiz, bu yatırımlar ülkemizin yatırımlarıdır, gençyaşlıemekli tüm kesimlere iş olanağı, çalışma olanağı veren işletmelerdir. Özellikle genç nüfus için geleceğe umutla bakabildikleri bir meslek dalıdır ve bu sektörün beslediği o kadar çok yan sektör var ki, saymakla bitmez. Ancak bu sektör büyük bir tehdit altındadır, yok olma tehdidi ile karşı karsıyadır. Ha; bir günde ölmez. Bugünkü duruma bakıp da ‘‘amma da karamsar bir tablo çiziyor bu adam’’ demeyin. Bu yok olma maalesef sürünerek ve acı çekerek gerçekleşecek, otellerimiz kendilerini yenileyemeyecek, personelin maaşlarını ödeyemeyecek hale gelecek, personel azaltılacak, misafire sunulan hizmetlerde kısıntıya gidilecek. Bu hastalık maalesef vücudu sarmaya başladı bile, her kurum hala kendi politikasını gütmeye çalışıyor, kendi makamını düşünüyor; oysaki şu zaman ülke çıkarlarımızın en üst seviyede tutulması gereken bir zamandır. Şöyle bir hesap yapalım: Bir otel işletmesi 2005 yılı için kişi başı satış fiyatını (KDV’den arındırılmış) düz hesap 100 euro olarak belirlemiş olsun. 2005 Ocak ayının ortalama kuru 1 milyon 755 bin lira. Ne yapar? 175 milyon 500 bin lira. Yani bankaya gidip bozdurduğunuzda bu 100 euronun size 175 milyon 500 bin lira vermesi gerekiyor değil mi? Hayır öyle olmuyor işte! Çünkü kur, yıl içinde yüzde 13 düşürüldü! Yani siz bu parayı götürdüğünüzde yıllık ortalamada size yüzde 13 daha az para olarak geri döndü. Ama bu arada siz bu paranın birdenbire niye daha az Türk lirası ettiğine üzülürken, bir de enflasyon yüzde 10 olmuş. Yani tüm giderleriniz yüzde 10 artmış. Bu ne demek? Gelirden yüzde 13 kaybettin, daha az gelirin var; giderler yüzde 10 arttı, daha fazla giderin var. İşletme sonucuna nasıl yansıdı? İşletmenin karından yüzde 23 gitti! Bu her yıl tekrarlanırsa ne olur 5 yıl içinde? 5 yıl çarpı yüzde 23 eşittir karın tümü ve zarar. Yani para kalmadı, personelin tümü işten çıkartıldı, bu süreç içersinde bakımsızlıktan dolayı çürümüş tesislerimize turist de gelmeyecek zaten. Yukarıdaki hesapları yaparken KDV ve ÖTV ‘den hiç bahsetme gereğini bile duymadım, çünkü döviz kuruyla ilgili bir önlem alınmazsa 5 yıl sonra bunları konuşmamıza zaten gerek kalmayacak, konu kendiliğinden hallolacak. Halen bu konuyu anlamayanlar var veya anlayıp da sorunu başkası çözsün diye bekleyenler. Sektör bu durumdayken halen konaklama vergisi konulsun diyenlere ne demeli acaba? Turistler ülkemizin doğal güzelliklerini kullanıyorlarmış, o yüzden vergi alınsınmış. Kişi başı 600700 Amerikan doları harcama yapıyorlar ve ülkemize gelir kazandırıyorlar diye bence daha ağır bir ceza düşünsek daha iyi olmaz mı, üç beş kuruşluk konaklama vergisi çok az değil mi? Turistler olmayınca zaten sorunlar kendiliğinden hallolacak; biri hariç: İşsizliğin insanları nerelere götürdüğünü sosyologlara şimdiden sorun, örneklerini zaten her gün sokaklarda yaşamaya başladık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle