18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 27 Kasım 2016 haber 10 11EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ * Sonsuza kadar Fidel Hasta SIempre Fıdel* Bebeğim Fidel sütü emdi benim... Yolum Uganda’ya düştü. Başkent Kampala’da sefaletin kol gezdiği varoşlara da gittim. Bakkala benzer bir dükkânda, iki Coca Cola şişesi kapağı uzatıp sıvı yağ satın alan ve Küba’nın efsane lideri Fidel Castro, devrimi halkına emanet ederek aramızdan ayrıldı Küba devriminin efsane lideri Fidel Castro, 90 yaşında hayata ve şi, Küba Devlet Başkanı Raul Castro dev ze organizasyon komitesi halkımızı ay Cuba’da, Küba’nın 19. yüzyıldaki bağımlet televizyonundan dünyaya duyurdu. rıntılar hakkında bilgilendirecek. Zafere sızlık kahramanı Jose Marti ve diğer Kü SON MESAJ: Mücadeleye küçücük avucunu açıp bozuk paraları bakkala uzatan karaderili, kara gözlü, güzeller güzeli küçük kızı tanıdım. Annesinin hazırladığı muz lapasına iki kapak dolusu sıvı yağ koyarak akşam yemeklerine lezzet katacaklardı. Sulu gözlü biri değilim. Yine de ağlamaklı oldum. Geçimini Viktorya gölünde, külüstür sandalında kürek çekerek ve bulursa kırık dökük İngilizcesi ile turist rehberliği yaparak kazanan Tsuka, küçük kızın evini de görmek isteyip istemediğimi sordu. Kaçırılır mı? Saz damlı, toprak sıvanmış çalılardan ibaret duvarları ile yoksulluk anıtı evde küçük kızın annesiyle de tanıştım. Kucağında küçük bir bebek. O anlattı: Fidel’in yolladığı doktorun hiç şakası yok. Iki ay bebeğimi benim emzireceğimi söyledi. Ona itiraz edemem, çünkü o sanki Ugandalı; sanki o benim gibi biri. Karaderili ama doktor. Fidel yollamış bize. Iki ay sonra her gün onun küçük hastanesine gittim ve bebeğim için ucu meme gibi şişeyle Fidel’in yolladığı sütü aldım. Bebeğim Fidel sütü emdi benim. Soru kaçınılmazdı, sordum: Fidel de kim? Cevap pek yalındı: Bilmiyorum. Evi çok uzaklardaymış. Çok uzaklarda ama bize doktor yolladı ve süt yolladı. Bebeğim Fidel sütü emdi benim. Sulu gözlü biri değilim. Ağlamaklı oldum. Sevinçten, acıdan ve gururdan... ABD ambargosu ile kuşatılmış; yıkılan Sovyetler Birliği’nin desteğinden mahrum kalmış ama kusurlarıyla, eksikleriyle de olsa çok yoksul ve yüzyıllarca iliğine kemiğine kadar sömürülmüş bir “adaülke”de sosyalizm kuruculuğunu inatla deneyen Fidel, Uganda’da bebekler sağlıklı büyüsün diye doktor(lar) ve o bebeğin emmesi için şişeler dolusu süt yollamıştı. da etti. Castro, nisan ayındaki Komünist Castro’nun naaşının kendi isteği üzerine kadar, daima!” ifadelerine yer verdi. Parti kongresindeki son konuşmasın yakılacağı belirtilirken cenaze töreninin Küba hükümeti tarafından yapılan balı önemli önderlerin de gömülü olduğu Santa Ifigenia mezarlığında düzenle devam, KÜBA KAZANACAK da “Kısa bir süre sonra 90 yaşında olacağım. Yakında ben de diğerleri gibi gideceğim. Elbette hepimizin zamanı gelecek. Ancak Kübalı komünistlerin idealleri, inançları bu dünya için, insanlık için fayda sağlamaya devam edecek. Bu ülkede ilan edilen dokuz günlük ulusal yas sürecinin ardından 4 Aralık’ta düzenleneceği kaydedildi. Raul Castro’nun açıklamasını aktaran Cubadebate internet sitesi; “Bugün, 25 Kasım 22.29’da, Küba Devrimi’nin başkomutanı Fidel açıklamaya göre halk, Havana’daki Jose Marti Anıtı’nda yarın ve salı günü Fidel Castro’ya saygılarını sunacak. Salı akşamı ise başkent Havana’da kitlesel bir miting düzenlenecek. Ertesi gün ise Castro’nun külleri, 1959 yılında neceği belirtildi. Castro’nun ölüm haberi ile birlik te başkent Havana sokaklarına yas havası çöktü. Belki de bu durumu en güzel özetleyen bir kamu görevlisinin “Bunun olacağı hiç aklıma gelmemişti. Şim Castro halkına son kez Küba Komünist Partisi’nin nisan ayında 7. kongresinin kapanışında seslendi. Castro halkına veda niteliği taşıyan konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Yakında 90 yaşına basacağım. Hiç bu kadar yaşayacağımı düşünmemiştim, bunun için çaba da sarf etmedim, şans eseri bugüne kadar geldim. Yakında başkaları gibi benim de sıram gelecek ancak idealler için savaşmaya devam etmeli Castro Ruz yaşamını yitirdi. Yoldaş Fi ki zaferinin izinden yolculuğa çıkacak. di açıklanmış olmasına karşın bunun Komünist Kübalıların inancı, bu gezegende insanların onurla ve yiz” diye konuşmuştu. del, kendi iradesi uyarınca yakılacak. 26 Castro için törenin Küba’nın ilk baş olabildiğine inanamıyorum” sözleriydi. coşkuyla çalışırlarsa ihtiyaçları olan maddi ve kültürel değerleri Fidel Castro’nun ölüm haberini karde Kasım Cumartesi erken saatlerde, cena kenti, ikinci büyük şehri Santiago de l Dış Haberler üretebileceklerinin bir kanıtı olarak hep yaşayacak. Bunun için durmaksızın mücadelemizi sürdürmeliyiz. Latin Amerika ve Ömrünü devrime adadıdünyadakidostlarımızagöstermeliyiz:KübaHalkıkazanacak.” Castro’nun yaşamını yitirmesinin ardından Fidel, 13 Ağustos 1926’da doğdu. Santiago ve Havana’daki Katolik okullarında eğitim gören Castro, 1945’te Havana Üniversitesi Hukuk Che’nin kızı Aleida Guevara anlatıyor: Onları bir araya getiren her şeyden önce idealleriydi. Babamın bir yazısını buldum: “Bütün gece şefle Dünyaya ilhamKüba’yayas havası hâkim oldu. Fakültesi’ne girdi. Politik faaliyetleri öğrenci delegesi seçilmesiyle yoğunlaştı. Yavaş yavaş ülke gündemine ilgisi artan öğrenci lideri Fidel, muhalif grupları tanımaya ve emperyalizm karşıtı, bağımsızlıkçı bir politik hattı benimseme (yani Fidel’le) konuştum” diye yazmış. “Sabah uyandığımda grubun bir parçasıydım.” kaynağı oldu ye başladı. Okulu bitirdikten sonra 1952’de yol suzluk karşıtı konumuyla tanınan Ortodoks Parti’nin seçimlerdeki adayı oldu. Ancak Küba, seçimle değil, Fulgen Dünya liderleri Küba devriminin efsanevi li cio Batista’nın askeri darbesiyle karşı deri Fidel Castro’nun dün karşıya kaldı. ABD destekli darbeyle ik akşam yaşamını yitirme tidara el koyan Batista hakkında suç du si üzerine taziye mesajları yurusunda bulunan Castro, bu hamle yayımladı. siyle aslında sonraki adımının zeminini n Birleşmiş Milletler Ge Gururla (Evet, gururla) doldu gözlerim. Ilk oluşturuyordu. Batista’nın anayasayı ih nel Sekreteri Ban Kimun gençliğinden beri sosyalizm yolunda yürümeye çalışan Ödemişli terzi Sadık’ın oğlu, o karaderili, kömür gözlü bebeğin emdiği “Fidel sütü”nden kendine de pay çıkardı. Gururlandı, kıvandı... HHH Yolum Küba’ya düştü. Sömürge döneminin “şaşaası”nı yansıtan ama bakımsızlıktan dökülen evlerde başını sokacak bir dam bulmuş, çürüyen pencere pervazlarına tahtalar çakmış ve içeride sonuna kadar açılmış radyodan fışkıran müziğe kendini bırakmış Kübalı genç kadınların dansını pencereden gözledim. Sulu gözlü biri değilim. Ama ağlamaklı oldum. Bu kadar mı güzel dans edilir ve bu kadar mı güzel olunur? O dans hünerinden ve güzellikten kendime pay çıkardım. Gururlandım; kıvandım... Sosyalizm yolunda az gidilmiş, uz gidilmiş, bir arpa boyundan daha çok gidilmiş... Ama sosyalizmin ideal ülkesine alınacak daha çok yol vardı. Olsun. Ne gam!.. Hacca giden topal karınca misali: “Varamasam da yolunda ölürüm ya...” Havana sokaklarında sürttüm durdum. Bana Fidel için yapılmış(!) puroları kakalamaya çabalayan dolar düşkünü sahtekâr tezgahtârlar da gördüm, dans etmekten çalışmaya zaman ayıramayan kızlı erkekli Kübalı gençler de gördüm, orospucuklar da gördüm. Ama düşe kalka, yara bere içinde Fidel’in çizdiği sosyalizm kuruculuğu yolunda yürümeye çalışan Kübalı erkek ve kadınlar da tanıdım. Şimdi yollarına Fidel’siz devam edecekler. Ugandalı karaderili, kömür gözlü bebeğe yine süt gidecek mi, Ugandalı bebekler yine Fidel sütü içebilecekler mi bilmiyorum. Bildiğim, “Ey okur” diye sesleneceğim, Ey okur! Kederini içine göm, ayağa kalk, sağ yumruğunu yukarı kaldır. Fidel’i selamla ve uğurla... Bu onun sonuna kadar kazanılmış hakkı ve senin ödevin. Haydi... lal ettiği suçlaması mahkeme tarafından reddedilince, Fidel için de bir gizli örgüt kurarak darbe yönetimine karşı hazırlık yapmak meşru hale geldi. Fidel, kardeşi Raul’ün de aralarında bulunduğu arkadaşlarıyla Movimento (Hareket) adlı gizli örgütü kurdu. Devrimin ilk eylemi Movimento’nun tarihe geçen kritik eylemi Moncada baskını olarak bilinen kışla baskınıdır. Fidel ve arkadaşları Batista’nın 10 bin kişilik en büyük ikinci askeri üssü olan Moncada Kışlası’na 26 Temmuz günü bir saldırı düzenlediler. Askeri olarak büyük bir yenilgiyle sonuçlansa da Moncada baskını Havana’da çok büyük bir siyasi etki yarattı. Karşılığında Batista yönetimi ağır bir baskı dönemini başlattı. Bu arada Fidel yakalandı, Küba tarihinin en ünlü davası başladı. Fidel ilk duruşmada elini masaya vurarak “Beni mahkum edin, önemli değil. Tarih beni aklayacaktır” dedi. Fidel ‘Tarih Beni Aklayacaktır’ ismini taşıyan bir manifesto kaleme aldı ve bu manifesto devrimin ilham kaynağı oldu. Fidel savunmasında, Batista rejimine yönelik eleştirilerini sıralarken 26 Temmuz Hareketi’nin programını da açıklamış oluyordu: Toprak yoksul köylülere dağıtılacak, fabrikalarda kârın yüzde otuzu işçilere verilecek haksız kazanç ürünü zenginliklere el konacaktı. 15 yıl ceza alan Castro, üç yıl sonra genel af sayesinde serbest kaldı. Che ile buluşma Fidel, hapisten çıktıktan altı hafta sonra Meksika’ya gitti. Orada taraftarıyla, Batista’ya karşı yeni bir hareket planladı. ABD’deki Kübalı toplulukları dolaşarak destek aradı. Bir yıl sonra 1956’da gerilla gücünün çekirdeği oluşmuştu. Genç bir Arjantinli doktor olan Ernesto Che Guevara da artık onlarla birlikteydi. Che dahil 82 ki şi, Granma (büyükanne) adlı tekneyle Meksika’dan yola çıktılar. Onların inişiyle Santiago’da bir ayaklanma olmasını planlıyorlardı. Granma, düşünülenden iki gün geç karaya çıktı, Batista’nın askerleri şehirdeki isyanı bastırdı. Savaşçılar bir bataklığı geçerek karaya çıktı ve araziye dağıldılar. Batista’nın askerlerinin saldırıları sonucu 82 kişiden yalnızca 21’i Sierra Maestra’da bir araya gelmeyi başardı. Havana’ya giriş Kısa sürede yürüttükleri çalışmalar sayesinde çevredeki köylüleri yanlarına çektiler, kentlerde de muhalif güçlerle bağlarını sağlamlaştırdılar. 26 Temmuz Hareketi’ne yönelik şiddet uygulamaları ise tam aksi sonuçlar veriyor, baskılar mücadele gücünü artırıyordu. 25 aylık zorlu bir mücadelenin sonucunda Ocak 1959’da 26 Temmuz hareketi zafere ulaştı. 1959 yılının 1 Ocak günü Batista kaçtı. Fidel ve arkadaşları da Havana’ya girdiler. Coşkuyla karşılanan devrimciler, çiçeklere, sloganlara, sevgi ve kucaklaşmalara boğuldular. Batista iktidarı döneminde tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 70’i yabancıların elindeydi. Şeker sanayii ABD’nin elindeydi. Başlangıçta kendi ailesi olmak üzere Castro bir istimlak progra mını yürürlüğe koydu. Tarım reformu ABD şirketlerinin çıkarlarını olumsuz etkileyince ilk gerilimler başladı. Daha sonra yine ABD’ye ait petrol rafinerileriyle ilgili olarak yaşanan anlaşmazlık üzerine Küba yönetimi direkt şirketleri kamulaştırma kararı aldı. Bunun üzerine ABD Küba’nın şeker kotasını kıstı. Küba’nın yanıtı ise tüm ABD mülklerinin kamulaştırılması oldu. Nihayet 1960 Ekimi’nde ABD’nin Küba’ya dönük ambargosu gündeme geldi. Domuzlar Körfezi 1961’de Eisenhower’in işgal planını John Kennedy devraldı. Plana onay verdi ama ABD güçlerinin kullanılmasına izin vermedi. Castro’nun güçleriyle çatışan ve 72 saatte büyük bir yenilgiye uğratılan Kübalı sürgünlerin büyük bölümü esir alındı. ABD açısından fiyasko ile sonuçlanan Domuzlar Körfezi çıkarması Küba’da sosyalist yönelimin daha da güçlenmesine neden oldu. 1962’de SSCB’nin Küba’ya balistik füzeler yerleştirmesi ve John F. Kennedy’nin Küba’yı deniz ablukasına almasıyla dünya bir nükleer savaşın eşiğine geldi. Bunalım ABD’nin Küba’da hükümeti devirmek için artık girişimde bulunmayacağına söz vermesi ve SSCB’nin Türkiye’deki Amerikan füze rampalarının kaldı rılması karşılığında nükleer silahlarını Küba’dan geri çekmeyi kabul etmesiyle atlatılabildi. 1976’da Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu başkanlığını üstlenen Castro, toplumsal ve ekonomik yaşamdaki yönlendirici rolünü sürdürdü. Devlet ve parti organlarında eski mücadele arkadaşlarına ağırlık verdi. Silahlı kuvvetlerden sorumlu devlet bakanı olan kardeşi Raul Castro, giderek ikinci adam konumu kazandı. SSCB, 1980’lerin sonlarında ortaya çıkan demokratikleşme ve piyasa ekonomisine yönelme süreci karşısında Küba yönetimi, sosyalizme bağlılığını sürdürdü. 2008’de bıraktı Fidel Castro 31 Temmuz 2006’da sağlık problemleri nedeniyle yetkilerini geçici olarak başkan yardımcısı ve kardeşi Raul Castro’ya devretti. 19 Şubat 2008’de ise 1976 yılından beri yürüttüğü Küba’nın en yüksek yönetim organı olan Devlet Konseyi Başkanlığı görevini bıraktığını açıkladı. 2014’te ABD ile Küba ilişkilerinde yeni bir dönem başladı, ABD, 1962’de uygulamaya başladığı ekonomik ambargoyu hafifletti. Küba, Fidel’in öncülüğünde başlatılan sağlık ve eğitim alanındaki reformlarla dünyada adından söz ettiriyor. Cennete gidince öğrenirim Fidel Castro, tüm yaşamı boyunca sayısız suikast grişiminden kurtuldu. Castro kendisine yönelik saldırı girişimlerine mizahi bir dille yaklaşıyordu. 2004 yılının Ocak ayında Havana’da yapılan bir toplantıda “Nasıl öleceğim önemli değil. Ancak kesin olan bir şey varsa, o da ABD’nin bizi işgal etmesi halinde savaşarak öleceğimdir” demişti. Castro, sayısız suikast girişiminden kurtuldu. Son olarak Panama’da kendisine yönelik bir saldırıyı açığa çıkaran Castro, Venezüella’nın Puerto La Cruz kentine Haziran 2005’te yaptığı ani ziyaret için, “Tahminimce bana suikast planlanmamış ilk yurtdışı seyahatim oldu” demişti. Plan düzeyinde kendisini kaç kez öldürtmeyi denediklerini bilmediğini söyleyen Castro, “Bunu cennette gidince öğreneceğim” diyordu. İsa’nın elçisi de oldu Fidel, Havana’ya girdikten birkaç gün sonra yaptığı bir konuşma sırasında, barış sembolü olarak güvercinler salındı. Ancak güvercinlerden biri kısa süre sonra Fidel’in omzuna kondu. Küba’da güvercinin tanrıça Ochun’un elçisi olduğuna ve Mesih’i işaret ettiğine inanıldığı için o an büyük bir sessizlik oldu. O günden sonra dini bütün Kübalılar da Fidel’in İsa’nın elçisi olduğuna inanmaya başladı. Fidelist Kruşçev Fidel’in Sovyetler Birliği lideri Kruşçev ile ünlü fotoğrafı. Bu fotoğraf çekilirken gazeteciler Kruşçev’e “Fidel komünist mi” sorusunu soruyordu. Kruşçev ise, “Fidel komünist mi bilemem, bildiğim bir şey varsa o da benim Fidelist olduğum” diyordu. Küba’nın Sovyetler Birliği ile ilişkileri ABD’nin Küba’ya saldırganlığının yoğunlaşmasıyla orantılı olarak gelişti. Füze krizi sırasında ise SSCB artık Küba’yı açıkça korumasına alıyordu. Atatürk’ten başka önder aramayın Fidel Castro, 1996 yılında Habitat konferansı kapsamında İstanbul’a gelmişti. Türkiye’deki temasları kapsamında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le bir araya gelen Castro, konferansta yaptığı konuşmada önemli mesajlar vermişti. Castro, “Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana’ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık” dedi. Castro, Türk heyetiyle görüşmesi sırasında ise “Ben de devrim gerçekleştirdim. Ama Atatürk’ün yaptıklarını yapamazdım. O’na ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka önder aramayın” ifadelerini kullandı. Küba halkına taziyeleri ni iletti. n Rusya Devlet Başka nı Vladimir Putin, Küba Devlet Başkanı Raul Castro’ya gönder diği mektupta, “Bu olağanüs tü devlet adamının adı haklı olarak modern dünya tarihin de bir dönemin simgesi ola rak görülüyor. O ve dava ar kadaşlarının inşa ettiği özgür ve bağımsız Küba uluslara rası toplumun etkili bir üye si haline geldi ve birçok ülke ve halklar için ilham kaynağı oldu” diye yazdı. ATATÜRK’Ü ÖRNEK ALDIGorbaçov: Hep dost kaldık n SSCB’nin son lideri Mihail Gorbaçov da Castro’nun ölümü sonrası bir mesaj yayımladı. Gorbaçov, “En sert ABD ambargosuna karşı di Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Castro’nun ölümünün üzüntüyle karşılandığı belirtilerek “Hayatını adadığı mücadele sadece Küba’da değil, tüm dünyada yankı bulmuş ve farklı siyasi kamplar rendi ve ülkesini güçlendir da dahi saygınlık uyandırmıştır. Küresel ada di. Üzerinde devasa bir bas letsizliğe karşı çıkmış, daha eşitlikçi ve da kı varken o ülkesini bağımsız gelişim yoluna soktu. Sonuna kadar dost olarak kaldık. 20. yüzyılda Fidel Castro emperyal sistemi yok etmek ve işbirliği ilişkisi geliştirmek için her şeyi yaptı” ifadelerini kullandı. n Çin Devlet Bakanı Şi Cinping, devlet televizyonunda yayımlanan mesajında “Çin yanışmacı bir dünya kurulması için çalışmıştır. ‘Başka türlü bir dünya mümkündür’ sözleri hangi siyasi görüşten olursa olsun, bugün Latin Amerika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya, milyarlarca insanın ortak özlemini yansıtmaktadır” ifadeleri kullanıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Twitter’dan “O, Atatürk’ün verdiği mücadeleyi örnek almış, halkının özgürlüğü için mücadele vermiş bir liderdi. Tarih seni asla unutmayacak Fidel Castro’’ mesajını paylaştı. halkı gerçek bir yoldaşı kaybetti. Castro yoldaş sonsuza dek yaşayacak” ifadeleri kullanıldı. Ölümsüzlerin arasında n El Salvador hükümeti yayımladığı mesajda Fidel Castro ve Küba halkına “en zor zamanlarda verdiği destek için sonsuz şükranlarını” ifade etti. Açıklamada, “Fidel Castro’nun modeli mücadelemizde sonsuza kadar yaşayacak, yeni nesillerin asil düşüncelerinde çiçek açacak” denildi. n Meksika Devlet Başkanı Enrique Pena Nieto yaptığı açıklamada ‘Küba devrimi lideri ve 20. yüzyılın simgesel referansı Fidel Castro’nun ölümü nedeniyle yastayım” dedi. n Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro açıklamasında “Granma’nın Meksika’dan ayrılmasından 60 yıl sonra, Fidel tüm yaşamı boyunca mücadele eden ölümsüzlerin arasına katıldı. Daima zafere doğru” dedi. n Katoliklerin ruhani lideri Papa Françesko, Castro’nun ölümünü “üzücü haber” olarak nitelendirdi. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Castro’nun “kararlı bir adam ve tarihi bir figür” olduğunu belirterek, ölümü nün Küba’nın büyük değişimlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleştiğini kaydetti Arkadaşımızı yitirdik n Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “Fidel Castro 20’nci yüzyılın en simgesel kişiliklerinden biriydi. Hindistan iyi bir arkadaşını kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor” dedi. n Küba Devlet Başkanı Raul Castro’ya taziye mektubu gönderen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, “Emperyalizm ve hegemonya altında yaşayan ancak özgürlüklerine kavuşmayı hayal eden tüm ülkeler için de ilham kaynağı olmayı sürdürecektir” dedi. n Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, “Dış egemenliği reddeden Castro’nun Kübalılar için gururu simgelediğini” kaydetti. n İran Dışişleri Bakanı Zarif, “Castro’nun sömürgeciliğe karşı savaşan eşsiz bir figür, baskı altındaki ulusların bağımsızlık mücadelesi için örnek” olduğunu söyledi. n Dünya futbol tarihinin ünlü yıldızlarından Arjantinli Diego Maradona, “Son derece üzgünüm. O benim için ikinci bir baba gibiydi” dedi. l Dış Haberler Umudunu yitirenler kulübü Bildiklerimizi alt alta sıralayalım… Aslında Avrupa Parlamentosu kararının Türkiye’nin Avrupa’yla resmi anlamda ilişkilerinin sonu olmadığını biliyoruz. Ama ruhen, kalben işin bittiğini de... Aralık ortasındaki Avrupa Birliği liderler zirvesinde, liderlerin parlamentonun “müzakereleri dondurma” yolundaki kararını uygulamayacağını da biliyoruz. Liderler, “Tamam böyle kalsın” diyecek; nasılsa bir şey olduğu yok. Buna karşın Türkiye’deki mevcut iktidar devam ettiği sürece Avrupa yolunun bir daha asla açılmayacağını da biliyoruz. İktidar medyasının sabahakşam yaptığı yayınlara rağmen aslında meselenin iddia edildiği gibi “Avrupa terörü seviyor” olmadığını, gerçekte asıl sıkıntının şirazesinden çıkmış ve kimsenin aynı odada olmak istemediği bir Türkiye tablosu olduğunu, bunun da tamamen yerli ve milli bir prodüksiyon olduğunu da biliyoruz. Ve tabii bu çivisi çıkmış ve Ortadoğu’ya yol açmış bu resme rağmen Avrupa’nın asıl derdinin Türkiye’yi (ne çok uzak, ne çok yakın) bir kol mesafesi uzaklıkta tutmak ve mültecilere set çekmek olduğunu da görmeyecek kadar kör değiliz. Peki bunları görüyoruz da ne değişiyor? Geçen hafta sosyal çevremde Avrupa Parlamentosu’nun “müzakereleri dondurma” kararıyla ilgili iki farklı reaksiyon vardı. “Avrupa doğru yapıyor. Ankara’ya artık sert bir mesaj vermek lazım” diyenler ve “Hayır bu karar bizler için daha kötü; Avrupa kapısı tamamen kapanırsa bizi daha büyük bir karanlık bekliyor” tedirginliğini yaşayanlar. Sahi, siz ne istiyorsunuz? Bu sorum, Cumhuriyet okurlarına, aydınlara, muhaliflere, ezilenlere ve “Türkiye’nin aydınlık yüzü” diye tanımlayabileceğimiz ve hâlâ Batı değerlerine sahip çıkan tüm kesimlere. Bırakalım hükümeti ve o cepheden gelen ateşli demeçleri. Bizler ne istiyoruz Avrupa sürecinden? Karşılıklı samimiyetsizlik üzerine kurulu bir müzakere süreci, an azından Batı’yla resmi bir bağımız kalsın diye devam mı etsin, yoksa inceldiği yerden kopsun mu? Sanırım bunu derken aslında hiçbirimizin tam olarak cevabını bilmediği şu soruyu soruyorum: Türkiye’nin önündeki bu karanlık, yavaş yavaş düzelecek mi yoksa memleket daha da dibe vuracak mı? Tabii ki hiçbirimiz bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Ama koca ve berbat bir yılı daha devirirken “Yok yok, düzelir” diyen insanların sayısı her geçen gün azalıyor. Yine kendi arkadaş çevremden örnek vereyim. Geçenlerde bir yemekte, geleceğe dair ekonomik senaryolar konuşulurken masadaki herkesin önümüzdeki yılının bu yıldan daha kötü olacağını varsaydım. Sonra konu ekonomiden de çıktı ve memleketin haline geldi. Ve içimizden biri “Önümüzdeki yıl bu zaman, bugünden daha kötü olacağına şüphe yok” dediğinde, kendimi başımı sallarken buldum. İşte kahredici olan da bu. Bu ben değilim! Yani hayatımın hiçbir noktasında bu ülkenin geleceğine dair bu ölçüde şüphe ve umutsuzluk taşımadım. Çocukluktan beri hep mücadelelerin, gazeteciliğin, siyasetin içinde oldum. Ama gördüğüm tüm çirkinliklere rağmen yarının bugünden daha kötü olacağı hissine kapılmamıştım. Ya siz? Siz söyleyin. Bunlar iyi günlerimiz mi? Trump sevindi, Obama dayanışma mesajı verdi Castro’nun yaşamını yitirdiğinin açıklanmasının ardından ABD’de Kübalı göçmenlerin ve sürgün edilenlerin yaşadığı Miami ‘deki ‘Küçük Havana’ bölgesinde kutlamalar yapıldı. Sürgündeki Kübalıların oluşturduğu Küba Demokratik Başkanlığı, Castro’nun geride “hoşgörüsüzlük mirası” bıraktığını ve “acımasız totaliter bir rejim” kurduğunu söyledi. Seçim kampanyası döneminde Küba ile Başkan Barack Obama döneminde atılan ilişkilerin normalleşmesi yönündeki adımları geri çekeceğini söyleyen ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, Fidel Castro hakkında Twitter’dan açıklama yaptı. Trump, Castro için “Fidel Castro öldü” diye yazdı. Donald Trump, daha sonra yaptığı açıklamada ise Castro’nun “zalim bir diktatör” olduğunu iddia ederek Küba halkının bundan sonra “özgür bir geleceğe adım atmasını umduğunu” söyledi. Barack Obama ise “Böyle bir dönemde, Küba halkına dostluk elimizi uzatıyoruz. Castro’nun dünyaya muazzam etkisini tarih yargılayacak” dedi. l Dış Haberler C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle