26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 3 MART1993 ÇARŞ AMBA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 69yıl öncesininbirbahar günüydü Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm öğretim kurumlan tek bir merkezaltında birleştirilir; vakıf, medrese ve mahalle ınekteplerinin bağlı olduğu Şeriye ve Evkaf Daireleri kapatılır: cami verrescitlerin yönetimi devlet eline bırakılırken dinin toplum üzerinde yarattığı düşünce üretme yasağı kaldınlıyordu. Doç. Dr. TÜRKEL MİNÎBAŞ sizı bilmem ama, her yıl ba- har geldiğınde içimi neşeyle kanşık garip bir hüzün sa- rar. Ve kendime hep şu so- ruyu soranm: Doğayı veni- leyen bahar, bizi de yenıle- yebilecek mı? Yoksa, umutlanmızı. beklentilerimizi yine bir başka bahara nu erteleyeceğiz? Yep>en; bir toplum oluşturmanın heyecanın: jaşayan 69 yıl öncesinin çocuk \e gençleri işe iki bahan bir ara- da kutluyorlardı: İlk kez kadın-erkek ayınmı yapılmayan ve bilimi temel alan bir oğrenim sistemine kavuşuyor- lardı. Bu, artık yaşamın şer'i kanunlan yenne akıl-bılgi-düşünce üçgeni içinde ürelilmesi demekti. Nedense. hepimiz şapka ve harf devriminin ad olarak (ismen) dahi olsa anımsanz. halifeliğe son verilmesınin önemli olduğunu kavranz da öğretim birliğinı sağla>an Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu fazla önemsemeyiz. Tarih kitaplannda öğretimin birleştirilmesi olarak geçen; çoğumuzun medresele- rin kapatılması, kızlara erkeklere eşit okuma hakkjrun tanınması olarak bil- diği 4 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedri- sat Kanunu aslında ülkede gelişim ve değişimin yani bahann müjdecisidir. Tarih 1 Mart 1924: Gazi, Meclisaçı- lış söylevinde halifeliğin kaldınlması- na değınir. 2 Mart 1924'te Şeriye ve Evkaf VekaletTnın kaldınlması kara- n, bir gün sonra da Meclis'te önce Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilir. Yine aynı gün, Halifelik kaldınlır. Acaba bu iki yasa niye aynı gün çık- mışür? Hilafetle TTK'nın arasında ne gibi bir ilişki var dıye hıç düşündünüz mü? Aslında Tevhid-i Tedrisat Kanunu. Halifeliğin kaldınlması. Şapka ve Kı- yafet Kanunu. Medenı Kanun, Harf Devrimi. Soyadı Kanunu ile devam eden ümmetten ulus. kuldan birey ya- ratma çabalannın sadece önemli değil. ana yapı taşıydı. Özellikle de 600 yıl boyunca aileden dev lete kadar tüm ke- sim ve kurumlann dinsel yasa ve ku- rallara göre biçimlendiği bir toplum- dan laik-demokratik-özgür bir top- lum yaratmak amaçlandığında. Kanımca, çağdaş toplumu oluştur- mayı amaçlayan cumhuriyet devrim- lerinin her biri, biri olmadan öbürü- nün gerçekleştirilemeyeceği. bir bütü- nün parçalandır. Hiçbiri öyle rastgele yapılmamış, birbirini tamamlayarak yükselen basamaklar biçiminde ger- çekleştirilmişür. Onun içindir ki hila- fetin kaldınlmasıyla başlayan bu zin- cirin ilk halkasının oluşturulduğu 3 Mart 1924günü, bu iki yasanın art ar- da kabul edilmesi rastlantı değil. bı- linçli bir terdh sonucudur. Halifeliğin kaldınlması yetmezdi Her ne kadar halifeliğin kaldınlma- sı, dinin devlet üzerindeki etkisinin kalkması demeküyse de insanın insa- na kulluğunun bitmesi. zengin-yoksul, kadın-erkek herkesin eşit haklara sa- hip olması ıçın yeterli değıldi. Zıra or- tada hilafetin ve şeriat kurallannın toplumda yerleştiricisi ve denetleyıcısi olan şer'i mahkemeler ve medrese öğre- timi vardı. Başka bir deyışle hilafetı ve şenatı vaşatan zihniyetler varlıklannı sürdürdükçe amaca ulaşılması söz ko- nusu olamazdı. Dolayısıyla, Halife'yi yurtdışına sürüp. haÜfeliğin kaldınl- ması cumhuriyeti kağıt üzerinden kur- tarmaya yetmeyeceğınden işe Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile başlanmıştır. Her ne kadar son yıllarda devrimle- rin yarattığı değişım sürecinin tepeden inmeci yasalarla oluşturulduğu sık sık gündeme getirilıyorsa da dönemin ko- şullan değerlendirildiğinde bunun ko- laycı ve ucuz bir yaklaşım olduğunu söylemekle hıç de ayıp etmiş olmayız. Çünkü. birkaç teknik okul ve 40 kadar Dar'ül Muallimin'i (erkek öğretmen okulu) saymazsak, ortada bir kısmı teolojık öğrenimın egemen olduğu va- kıf. medrese ve mahalle mektepleriyle yoğrulmuş; kendisine yüzyıllarca tan- nnın yeryüzündeki temsilcisi halife- padişahın kulu olduğuna inandınlmış bır yığın vardır. Bu insanlann özgür is- tençleri (iradeleri) yoktur. Bedenlen ve akıllanyla halifenin kimliğinde tannya aittirier. İşte, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm öğretim kurumlan tek bir merkez alünda birleştirilir; vakıf. medrese ve mahalle mekteplerinin bağlı olduğu Şeriye ve Evkaf Daireleri kapatılır; ca- mi ve mescitlerin yönetimi devlet eline bırakılırken dinin toplum üzennde ya- rattığı düşünce üretme yasağı kaldınb- yordu. İşte. 3 mart günü 430 sayıh yasavla dinin birey üzerindeki. 431 sayıh ya- sayla da devlet üzenndeki baskısı kal- dınlarak laik toplum belgeleniyordu. Bu nedenle, Tevhid-i Tednsat Kanu- nu ile halifeliğin kaldınlması biri ol- madan öbürünün bir anlam ifade etmediği, birbirini tamamlayan yasa- lardır. Dahası, o güne kadar kendi türünü sürdürmekten başka bir işlevi olma- >an. düşüncesi. aile içinde bile sözsöy- lemesi yasaklanmış. yaşamını biçim- lendiren kararlan erkeklerin verdiği kadın. artık insandan sayılacaktı. Yüzyıllann kaşık düşmanı bundan böyle okuyup-yazacak. yani düşünen sorgulayanlann arasında yer alabile- cekti. Bu da onun öğrenim hakkını kullanabilmesiyle mümkün olacaktır. Oysa kimliği çarşaf altında zaptu- rapt altına alınarak tek tipe sokulmuş bu kadın. onca yıl en doğruyu erkeği- nin bildiği, dolayısıyla onun verdiği kararlara kayıtsız şartsız uyması ge- rektiğine inandınlmış. İşte bu noktada kılık-kıyafet, bu kimliksizliğı sergUeyen bir simgedir. Bu nedenledir ki kadın, kılık-kıyafet devrimiyle sadece kendi beğenilerini yansıtacak görünüm öz- gürlüğünü kazanmamış- daha da teh- ilkelisıru, medenı kanunun kendine verdiği haklan kullanabilme olanağını yakalamıştır. Bundan böyle düşünen. sorgulayan toplumu üretebilecektir. Haksızlık olur... Cumhuriyet devrimlerini. Türk top- lumun 1920-40'lar dünyasmdaki ye- rinden, dönemin tarihsel ve ekonomik koşullanndan, genç cumhuriyetin yö- netici kadrosunun düşünce sistemin- den soyutladığımızda: Türk insanı kadmı-erkeğiyle ınsan olarak yaşam haklannı tepeden inmecı yasalarla el- de etmiştir diyebilirsiniz. Ama asla bunun kavgasını vermemiştir diye- mezsiniz. Tersı. ulusal kurtuluşşavaşı- nı yapanlara ve bu uğurda 70 yıldır kavga verenlere ve de ölenlere haksız- lık olur. Aradan neredeyse bir insan ömrüne eşit uzunlukta, 70 yıl geçmiştir. Ne var ki hala I. Cumhuriyet, II. Cumhuriyet ayınmı yapılıyor, şeriat mı laiklik mi diye tartışılıyor, sivil toplum adına her türlü gericilik-şovenizm ve ırkçılık sa- vunuluyorsa; laik-demokratik-özgür düşünceli toplum düşlerimizin gerçek- leşmesi için daha çok bahar bekleyece- ğiz demektir. TARTIŞMA Gericiler laikliği saptınyor İ şte "Laiklik dinsızlik değildir" sloganıyla başlayıpherilçeye birimam-haü'p okulu, her mahalleye Kuran Kursu açtıranlar sayesinde şeriatçı. küçümsenemeyecek başanya ulaşıp Atatürk ve ilkelerine küfüredebilecek duruma gelmiştir. Şeriatçılar demokrasinin hoşgörüsünden de yararlanarak artık acık açık sormaya başladıiar: - Sen Müslüman değil misin? - Madem Müslümansın, Allah emri olan şeriatı niçin kabul etmiyorsun? Kabulü istenen şeriat, din ve dünya işlerini İslam esaslanna, yani; Kuran, hadisler. icma-ı ümmet ve ımam ıçtihatlanna göreyürütmektir. Evet yalnız din değil. dünya işlerini deyönetmek... Her şeyden önce çok ıyi bilinmelidir ki. din Kuran her peygamberin, mutlaka devlet kurma zorunluluğu yoktur. Tersine. peygamberlerden pek azı devlet kurmuş, devlet yönetimi ve dünya işlerine ait kurallar koymuştur. Devlet kurma hiçbir zaman dinin gereği olmadığı gibi peygamberhk görevi de değildir. Hz. Muhammet, dinle devleti beraber kurduğu için İslam şeriatının dinsel kurallan ile devlet ve dünya işlerine ait kurallan da birlikte ele almışür. Ancak şeriatm şeraite (koşullara) göre değişeceğini ifade eden, her zamanın ayn sünnetleri olduğunu. insanlann, babalanndan çok zamanlanna benzediğini bildiren hadisleri ile şeriatm dünya ile ilgili hükümlerinin değişebileceğini de anlatmışür. Nitekım, artık 20. yy'da şenat hükmüdür diye dünya değil, sırf öte dünyaya yönelik bir çalışma hayatını. bir ekonomik düzeni uygulayamazsınız. Dört kadınıbirerkekle evlendiremez, kaç kez boşanırsa boşansın kannıan bir başka erkekle yatmasına (hülle) izin veremezsiniz. Sırf aşiret yaşamı ve büyük aileler için düzenlenmiş ve kan davalannın kaynağı haline gelmiş "kısası" geri getiremezsfniz. Değnekte "j döven, el-kol kesen, kuma gömüp taşlayarak öldüren (recm) çağdışı bir ceza sistemini yeniden canlandıramazsınız. "Mirasta, tanıklıkta kadın yanm insan sayılır" diyemezsiniz. Namusunu korusun diye her tarafını örtüp eve kapatarak kadm onuru ile oynayamazsınız. Banka faizini kaldıramaz, '"Kaldırdım" diye kurduğunuz bankalann "Faiz yerine kâr payı veriyoruz" dalaveresi ile halkı enayi yerine koymasına izin veremezsiniz. Kuran yasasıdır, şeriat hükmüdür diye yeryüzünden kalkrnış. insanlığın yüzkarası köleliği ve cariyeliği geri getiremezsiniz. Salih Ercan DUYURU Bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz yazılar için şu noktalara özen gösterilmesini rica edivoruz. Yazılar; • Çift arahkh, • Sayfanın tek vüzüne yazılmalı, • "OLAYLAR VEGÖRÜŞLER"için600, • "ARADA BİR"sütununa400, %"TAR TIŞMA " için 200 kelimeyi geçmemelidir. Ayrıca açık adladres ve telefon numaranızı mutlaka belirtmenizi bilgilerinize sunar, bu ölçülere ve şartlara uymayan yazıların yayım- lanamdyacağmı üzulerek duyururuz. PENCERE Fukuyama Ne Diyop?.. Francis Fukuyama yazıyor: "Hitler'in çöküşünden bu yana, Batı Avrupa'da kendi- ni öteki milliyetler üzerinde egemenlikle tanımiayan bir milliyetçilik türü çıkmadı. Tersine en modern milliyetçiler, Atatürk'ün örneğini izledi ve odevlerini ulusal kimliği geleneksel anayurt çerçevesinde pekiştirmede gördü. Hatta milliyetçiliğin bütün olgun biçimlerinin bir 'Türk- leşme' süreci yaşadığı söylenebilir. Bu tür milliyetçilik yeni imparatorluklar kuramaz, olsa olsa mevcut imparatorlukları dağıtabilir. Almanya'da Schönhubert'in Cumhuriyetçi Partisi ya da Fransa'da Le Pen'in Ulusal Cephesi gibi günümüzdeki en radikal mil- liyetçiler bile yabancılara hükmetmek istemiyor. Istedik- leri daha çok, yabancıları kovalamak ve açgözlü bir küçük burjuva gibi yaşamdaki güzel şeyleri tek başları- na rahatsız edilmeden tatmaktır. Avrupa'da çoğu kişinin özellikle geri saydığı Rus milli- yetçiliğinin, son derece hızlı 'Türkleşmesi' ve 'küçük bir Rusya' yararına eski yayılmacılığından vazgeçmesi son derece ilginçtir. Yeni ulus devletlerin çoğunun liberal demokratik ola- cağını beklemek için haklı nedenler vardır. Bunların mil- liyetçilikleri şu sıra bağımsızlık mücadelesinin damga- sını taşıyor. ama giderek olgunlaşacak ve sonunda Batı Avrupa'da olduğu gibi bir Türfc/eşme'sürecindengeçe- cektir." • Amerikalıtarihçivetoplumbilimci Francis Fukuyama'- nın bütün dünyada yankılar uyandıran ünlü kitabı 'Tari- hin Sonu ve Son İnsan' Simavi Yayınları'nda çıktı; öne sürdüğü tezleri bakımından tartışmaya açık bir yapıt... Ayrıbirkonudurbu... Ancak yazar 'ulusal çıkarlar' başlığı altında milliyetçi- liğe eğildiği bölümde yeni bir deyimi kullanıyor: ''Milliyetçilikte Türkleşme..." Fukuyama diyorki: ''-En modern milliyetçiler Atatürk 'ün örneğini izledi ve ödevlerini, ulusal kimliği geleneksel anayurt çerçeve- sinde pekiştirmede gordü." Japon asıllı Amerikalı tarihçi, Atatürk milliyetçiliğini Hitler ve Mussolini milliyetçiliğinden kesinlikle ayırıyor; "milliyetçilik, modern bir olgudur, çünkü efendi ile uşak arasındaki ilişkilerin yerine karşılıklı, eşit haklı kabul görmeyi geçirir. Fransız devriminden sonra milliyetçi hareketlerin demokratik hareketlerle iç içe geçmiş ol- ması o nedenle şaşırtıcı değildir." Fukuyama, milliyetçiliklerin 'Türkleşme' süreciyle 'ehlileşeceğini' umuyor... Eski Yugoslavya'da yaşanan- lar bu umudu büyük çapta törpülese de faşist ve yayıl- macı milliyetçiliğin şoven içeriğine karşı çıkmak çağ- daşlaşmanın bir koşulu sayılmalı... • Millet'in oluşumu insanlık tarihinde yeni bir olgudur. Eskiden bir Rus soylusu topraklarında köle gibi çalışan Rus köylüsüneçok uzak, Fransız soylusunaçokyakındı. Her iki aristokrat, Fransızca konuşurlardı, mülk sahibi idiler, aynı toplumal düzene inanıyorlardı. Toprakları elinde tutan soylular, köylüleri çalıştmrlar ve devleti yö- netirlerdi. Evrensel töre bu değil miydi? Kimi zaman tahta oturan kral tebaasının dilini bilmeyebilirdi. Büyük burjuva devrimi dünyayı değiştirmiştir. Milli- mArkasılJ.Sayfoda Garanti Bankası, otomobi! kredisinde de size özel avncahklar ve kaliteli hizmet sunuvor!.. 1 Farklı taşıt araçları Garanti Otomobil Kredisi, satın alacağınız aracın fiyatının önemli b ö l ü m ü n ü karşılıyor. Bu k r e d i d e n . o t o m o b i l , minibüs, o t o b ü s gibi farklı taşıt araçları için y a r a r l a n a b i l i r s i n i z . Üst s ı n ı r ı s i z b e l i r l e y i n Garanti Otomobil Kredisi'nde ü s t limit y o k . Kredi oranı, sıfır kiloraetredeki araçlar için % 75, üç yaşına kadar yerli otomobiller için ise % 6 0 . Geri ödemede seçenek zenginliği Garanti Otomobil Kredisi'ni geri öderken, köşuilanmza uyan seçeneği kullanabilirsiniz. Aylık eşit taksitlerin yani sıra, bir yıl vadeli kredilerde, iki ya da üç aylık taksitler de var. Ödemelerinizi Amerikan doları ya da Alman markına endeksli aylık eşit taksitlerle de gerçekleştirebilirsiniz. ranti'li Hazine Bonosu faizine endeksli değişken faiz 12 aya kadar vadeli kredilerde, aylık faiz oranı sabit. Bir yılı aşan kredilerde ise faizler, T.C. Merkez Bankası'nın bir yıllık Hazine Bonosu ihalesinde oluşan faize endeksli olarak belirleniyor. Tümü on-line/real-time hizmet veren Garanti Bankası şubelerinden birine uğrayın. Ayrıntılı bilgi alıp, geri ödeme seçeneklerinden birine karar verin. Dilediğiniz taşıt aracına hızla, kolay ve Garanti ile sahip olan. Otomobil Kredisi GARANTİ BANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle