Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/3
Woerner
Moskova'da
• MOSKOVA (AA) —
NATO Genel Sekreteri
Manfred Woerner, Sovyetler
Birliği'ni ziyaret eden
NATO'nun en üst
dûzeydeki ilk yetkilisi
olarak geldiği Moskova'da,
'SSCB'ye, NATO'nun banş
ve dostluk mesajını
^etirdiğini' söyledi.
Vöerner, Sovyet Dışişleri
oakan yardımcıları Yuli
Kvitsinsky ve Viktor
Karpov ile NATO üyesi
ülkelerin Moskova
büyükelçilerince karşılandı.
Havaalanında gazetecilerin
sorulannı yanıtlayan
Manfred Woerner, geçen
hafta Londra'da yapılan
NATO doruğunun
sonuçlannı Sovyet lideri
Mihail Gorbaçov'a
ileteceğini belirtti.
Romanya'da
gösteri
• BÜKREŞ (AA) —
Romanya'nın başkenti
Bükreş'te, haziran ayında
meydana gelen olaylar
sırasında tutuklanan kişiler
arasında yer alan öğrenci
liderlerinden Marian
Munteanu'nun serbest
bırakılması için bir gösteri
düzenlendi. 20 bin
kişinin katıldığı gösterinin,
13-14 ve 15 haziran
tarihierinde meydana gelen
ve Devlet Başkanı lon
lliescu'nun maden işçilerini
yardıma çağmnası ile çıkan
çatışmalarda 6 kişinin
öldüğü, 502 kişinin de
yaralandığı olaylardan
sonra düzenlenen en büyük
gösteri olduğu bildirildi.
Muttalibov sert
,ıkü
• MOSKOVA (AA) —
Azerbaycan Devlet Başkanı
Ayaz Muttalibov, SSCB
Başkanı Mihail Gorbaçov
Ermenistan'daki tüm silahlı
grupların dağıülması için
bir kararname
yayımlamadığı sürece,
Kafkasya'daki durumun
normalleşmesi için
Ermenistan yönetimiyle
herhangi bir biçimde
görüşme yapmalarının
mümkün olmadığını
söyledi. Muttalibov,
Bakü'de yayımlanan Viska
gazetesine yaptığı
açıklamada, Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki
jjışkılerin normalleşmesinin
Jhümkün olduğunu, ancak
bunun yalnızca, Ermeni
tarafının yanlış
politikasından dönmesiyle
olanaklı kıhnabileceğini
bildirdi.
Kohl Gorbi ile
görüşecek
• BONN (AA) — Federal
Almanya Başbakanı
Helmut Kohl, SSCB
Başkanı Mihail Gorbaçov'la
birleşik Almanya'nın
NATO'ya üyeligi konusunu
görüşmek amacıyla bugün
SSCB'ye gidiyor. F.Almanya
Hükümet Sözcüsü Hans
Klein, gazetecilere yaptığı
açıklamada, Kohl'le birlikte
F.Almanya Dışişleri Bakanı
Hans-Dietrich Genscher ve
Maliye Bakanı Theo
Waigel'in de SSCB'ye
gideceğini söyledi. Klein,
Kohl'ün ziyaretüıin Batı
üyesi bir birleşik Almanya
oluşturulabilmesi için
düzenlenen 2 artı 4
görüşmelerini desteklemek
amacıyla yapıldjğını
bildirdi.
ABD kimyasal
silah tesisleri
• WASHINGTON (AA)
— ABD Savunma Bakanı
Cheney'nin, ülkedeki
kimyasal silah üretim
tesislerinin kapatıbnası için
talimat verdiği bildirildi.
Cheney, yeni bir kimyasal
silahın denemelerini de
iptal etti. Savunma
Bakanlığı Sözcüsü Pete
Williams, "biner" (ikili)
kimyasal silahlann
planlanan üretiminden
geçilmesine, ABD ile
îsoCB arasında kimyasal
silah stokiarınm aşamalı
olarak eritilmesine ilişkin
geçen ay imzalanan
anlaşma ışığında karar
verildiğini söyledi.
Williams, Cheney'nin,
"biner" silahı oluşturan 155
milimetrelik kimyasal top
mermisi ile "bigeye"
bombasının üretimi için bu
yıl Kongre'den para
istememeyi kararlaştırdıftmı
kaydetti.
Italya Dışişleri Bakanı Giovanni de Michelis'ten açıklama istenecek
Ankara'danAT'yetepkiAvrupa Topluluğu Dönem Başkanı Italya'nın
Dışişleri Bakanı Michelis'in açıklaması,
Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve Dışişleri
Bakanhğı'nda rahatsızlık yarattı.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
so) — Avrupa Topluluğu (AT)
Bakanlar Koaseyi dönem başkan-
hğını temmuz başında devralan
ttalya Dışişleri Bakanı Giovanni
de Mkbeüs'in "Avustnrya toplu-
lugun onüçüncü üyesi olacak"
şeklindeki açıklaması, Ankara'-
nın AT ile ilişkilerüıde birbiri ar-
dından yediği darbelerin sonuncu-
sunu oluşturdu. De Michelis'in 27
teramuzda Türkiye'ye yapacağı
bir günlük ziyaret öncesinde ver-
diği bu demeç, Cumhurbaşkanlı-
ğı, hükümet çevreleri ve Dışişleri
Bakanlığı teknokratlan arasında
büyük rahatsızlık yarattı. Bu ra-
hatsızlığın, hakkında Güney Kıb-
ns Rum Yönetimi'nin AT'ye baş-
vurusuna "yeşil ışık" yaktığı yo-
lunda haberler de bulunan De
Michelis'e Ankara ziyareti sırasın-
da iletileceği ve kendisinden Kıb-
rıs ve Avusturya konularında
açıklama isteneceği Öğrenildi.
AT'nin Türkiye'nin 14 Nisan
1987'de yaptığı tam üyelik başvu-
rusunu "1993'ten önce görüşme-
lere başlanamayacağnu" bildire-
rek askıya alması sonrasında, An-
kara - Brüksel ilışkilerinde gide-
rek öne çıkan Kıbns sorunu Irian-
da'nın dönem başkanlığında ya-
pılan Dublin Zirvesi'nin sonuç
bildirisine yansıma biçimiyle
Türkiye - Topluluk ilişkilerini
"dönüm noktasına" getirmişti.
Bu konudaki sert tepkisini çeşitli
kanallardan AT başkentlerine ile-
ten Ankara için diğer iki ağır dar-
beyi ise topluluk dönem başkan-
lığını yürüten ttalya'nm, Güney
Kıbns başvurusuna "sempati" ile
bakrnası ve Avusturya'nın
1993'den önce üye olacağını açık-
laması oldu. Dışişleri Bakanlığı
yetküileri, bu tutumun topluluğun
bugüne kadar yazüı belgelere yan-
sıyan görüşleriyle "açık" bir çe-
lişki içinde olduğunu belirterek
"De Michelis'in ne yapmak iste-
digi, sozlerinin gerçekten topluluk
politikasında bir değişraeyi yan-
sıtıp yansıtmadığı açık değildir.
Eger böyle bir degişiklik varsa, bi-
zim de AT ile ilişldlerimiz konu-
sunda yeni kararlar almamız
gerekebUecekttr" diye görüş bil-
dirdiler. '
Cumhuriyet muhabirinin top-
luluğun Kıbns konusunda aldığı
tavnn ve Avusturya'ya üyelik gö-
rüşmelerinde öncelik tanınması-
run Ankara'nın entegrasyon hede-
finde nasıl bir değişime yol aça-
bileceği konusundakı sorulannı
yanıtlayan üst düzeyli bir Dışişleri
Bakanlığı yetkilisinin bu konuda-
ki değerlendinnesi özetle şöyle:
"Dublin Zirvesi sonuç bitdiri-
sinde, Türkiye-Topluluk ilişkile-
rinin Kıbns sorunuyla bağlantı-
landınlması hata olmuştur. Vuna-
nistan'ın yogun çabalanyla alınan
bu karann yanlışlığı. topluluk ül-
kelerinin bir bölümii tarafından
ARNAVUTLUK
HÜZÜNLÜ VARIŞ — Binlerce Arnavut'un anayurtlannı lerk edip çıklıklan yolculuk İtalya'nın Brindisi Limam'nda son buldu. Yolculuk
sırasında hastalananlara limanda bulunan görevliler ve askerier yardımcı oldu.
Sığmmacılar yeni topraklarında
Dış Haberler Senisi — Arnavutluk'un başkenti Tiran'daki ya-
bancı elçiliklere sığınan 4.500 Arnavut mülteci, dün İtalya toprak-
larına ayak bastı. Multecilerin 3.200'ü trenle Federal Almanya'ya,
540'ı ise denizyoluyla Fransa'ya gönderildi. Önceki gece mültecile-
ri Arnavutluk'un Dıraç limanından gemilere bindirme işlemleri sı-
rasında, yüzlerce Arnavudun, multecilerin arasına karışarak kaç-
maya çalışmalan nedeniyle, büyük bir kargaşa yaşandı. Bu arada,
Federal Almanya, Tiran'daki büyükelçiliğini süresiz olarak kapat-
tı.Sığınmacı Arnavut grubu taşıyan üç gemi, dün sabah Italya'nın
Brindisi Lımanrna vardı. Sevinç çığlıklan ile karaya çıkan multe-
cilerin çok bitkin oldukları gözlendi. Mülteciler, ülkelerindeki re-
jim değişmediği için yabancı ülkelere sığındıklarını, komünizm ta-
mamen ortadan kalkmadan Arnavutluk'a geri dönmeyeceklerini
söylüyorlar. Arnavut mülteciler, ne olursa olsun ülkelerindeki po-
lis teröriinden ve sefaletten kurtulmak istediklerini belirtiyorlar. Mül-
teciler, ülkelerindeki durumu "Konuşma hakkımız dahi kısıtlanı-
yordu", "Her gun polis baskısı altında yaşıyorduk" gibi sözlerle
ifade etmeye çalışıyorlar.
Federal Almanya, Tiran'daki büyükelçiliğini suresiz olarak ka-
paltığını açıkladı. Federal Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jiir-
gen Chrobog, Tiran'daki büyükelçilik binasmın acilen bakıma ih-
tiyacı olduğunu ve bir süre kapalı olacağını söyledi.
Tiran'da hükümet yanlısı gösteri
Arnavutluk resmi haber ajansı ATA'mn bildirdiğ'ine göre, başkent
Tiran'da dün 100 bin kişinin katıldığı hukumet yanlısı bir gösteri
düzenledi. Başkentte yabancı büyukelçiliklerin bulunduğu cadde-
nin yakınındaki bir meydanda düzenlenen gösteride Arnavut yöne-
ticiler ülkeyi terk eden Arnavutları suçladılar ve gösteriye katılan-
lardan partinin önderliğine bağlı kalmalarını istediler.
Dimitrius: "Türkiye'de dini eşitlik ve özgürlüğe sahibiz"
Fener Patrîği'nden geri adım
Patrikhane yetkilileride Washington'da
haberleri olmadan Türkiye aleyhtarı siyasete
bulaştırıldıklannı öne sürdüler. ABD Başkanı
George Bush, Dimitrius'un ruhani liderliğini
uzun uzun övdü. %
ŞEBNEM ATİYAS
WASHINGTON — Fener Pat-
riği 1. Dimitrtas'un, Türkiye'de çe-
şitli tepkilere yol açan ABD gezi-
si sürüyor. Dimitrius, önceki ak-
şam yaptığı bir konuşmada, "Va-
tanım Türkiye'de dini eşitlik ve öz-
güriüğümüze sonuna kadar sahi-
biz" dedi. Patrikhane yetküileri de
"haberi olmadan" Türkiye aleyh-
tan siyasete bulaştınldıklannı söy-
lediler. ABD Başkanı George
Bush da Patrik Dimitrius ile bir-
likte katıldığı bir toplantıda, pat-
riğin ruhani liderliğini öven bir
konuşma yaptı.
Bush ve Dimitrius, Kuzey ve
Güney Amerika Ortodoks Küise-
leri Kongresi'nin önceki günkü
kapanış oturumuna katıldılar.
Bush, Kongre'nin kapamşında
yaptığı konuşmada, Dimitrius'un
ruhani liderliğinin önemine değin-
di. ABD Başkanı, konuşmasında
beklenenin aksine Kıbns konusu-
na değinmedi. Bush'un, konuşma-
sında Kıbns konusuna değinebi-
leceği belirtilmişti.
Bush, Dimitrius'a ağır övgülerle
dolu olan konuşmasında özellik-
le Doğu Avrupa'daki Ortodokslar
açısından patriğin liderliğinin
önemini vurguladı. Bush, "Deger-
li Patriktaazretleri,bugün bura-
ya evrensel ufkunuzu, yani nmu-
du getirdiniz. Bu 250 milyon ru-
hani çocuganuzun —ki çogu di-
ni baskılar altında hayatlannı
gecirdi— hepimizin umududur.
Burada insanlann umudunun
yükseüşini kutluyonız, ozdlikle
sizi Do^u Avrapa'da dinleyen o in-
saalann. Bugüa burada, o insan-
lanH knşaklar boyu baskıya daya-
narak bugüne gelebilme knvveti-
ni katlayoruz.
50 rnilyon Ortodoks Rusun ha-
len dini faaliyetlerini ve inançla-
nnın geregini yerine getirebilme
biilyasını yaşatan ruhu kutluyo-
ruz. Bu inanç komünizmden 930
yıl önce varolmuştur. Bugttnün
gelecegini bilijvrduk, çünkü dini
yargılayanlardan birinin bizzat de-
digi gibi Din aynen bir çivi gibi-
dir, iepesine vurdukca tahtanın
daha derioine saplamr.' Geçen yı-
hn olajian zaferii bir baslangıç ol-
muştur, ama daha yapılacak çok
şey var. Çünkü banş, savaşın yok-
luğundan daha fazla bir şeydir."
Yemekte daha soııra bir konuş-
ma yapan Fener Patriği t. Dimit-
rius, "Vatanım Türkiye'de herkes
din ve vicdan eşitliği ile özgürlü-
ğüne sonuna kadar sahiptir" de-
di. Dimitrius'un konuşmasında,
"Ülkemiz Türidye" ve "Büyük
Atatörk" ifadeleri dikkat çekti.
Bu arada, Fener Patrikhanesi yet-
kilileri, yemekten önce Türk ga-
zetecilerle bir araya gelerek Fener
Patriği Dimitrius'un, Washing-
ton'da Türkiye aleyhtarı propa-
gandaya habersiz olarak kanştınl-
dığını söylediler.
Patrikhaneye bağlı metropolit-
ler, Dimitrius'un gezdsine ilişkin
olarak Türk basınında çıkan ha-
ber ve yonımlardan duydukları
metnnuniyetsizliği dile getirdiler.
Metropolitler, önceki gün ABD
Kongresi'nde gerçekleşen ve Türk
aleyhtarı kongre üyelerinin ödül-
lendirildiği törenden önceden ha-
berdar olmadıklanm söylediler.
Kadıköy Metropoliti Bartholo-
mew, Fener Patrikhanesi'nin "Va-
tikan olmak istemediğini" belir-
terek "Bunu istemedik. Ne de bi-
ze böyle bir teklif geldi. Patrikha-
ne, Türk kanunlan çerçevesinde
dini vazifesine devam edecektir"
dedi. Metropolit, bir soru üzeri-
ne de Heybeliada Ruhban Okulu
:
nun açılmasını istediklerini kay-
detti.
Fener Patriği Dimitrius'un ve
patrikhane yetkililerinin "bavayı
yumuşatmaya'' çalışan bu açıkla-
malanna karşın, patriğe, .ABD ge-
zisi sırasında Başkan Bush ve
ABD yönetimi tarafından göste-
rilen ilgi, Türk resmi politikasının
Patrik Dimitrius'u "rubani lider,
ekumenik patrik" olarak tanım-
lamama şeklindeki tutumuna ve
Lozan Anlaşması konusundaki
hassasiyetine böylelikle kimsenin
aldınş etmediğini gösterdi. Tür-
kiye'nin "utangaç" protestoları,
patriğin ruhani lider olarak gitti-
ği yerlerde diplomatik olarak bu-
lunmamak şeklinde ifade edilme-
ye devam ediyor. Ancak insan
hakları konusundaki unvanı saye-
sinde Türkiye'nin bu protestolan
din özgürlüğüne yönelik kuşkulan
arturmaktan öteye gitmiyor.
sonradan kabul edilmiş ve bu du-
rum en üst düzeyde tarafımıza bil-
dirilmiştir. Ancak Güney Kıbns
Rum Yönetimi'mn topluluğa yap-
tığı başvurunun eylülde topluluk
Bakanlar Konseyi'nde ele alındı-
ğı sırada takınılacak tutum, bizim
için belirleyici olacak. Eger Ba-
kanlar Konseyi başvunıyu kabul
eder ve normal prosedüre uygun
biçimde incelemeye alırsa. Anka-
ra toplslukla ilişkilerini en radi-
kal kararlan da içerebilecek bir
genişlikle yeniden gözden gecire-
cektir. Avusturya'nın üyeligi ise
başka bir konudur. Almanyalann
birleşrnesi nedeniyle, bu ülkeler-
le kültürel baglan çok güçlü olan
Avusturya'ya öncelik tanınması
düşüncesi toplulukta oluşmuşsa
bunun tarafımızdan degerlendiril-
mesi gerekecektir. Bu dunıra, bei-
ki ozgün koşullarda anlayışla kar-
şılanabilir. ancak gene de tarafı-
mıza veriien güvencelerle bagdaş-
madıgı, yapılaa açıklamalarla
tam bir lezat olaşturdugn gözden
kaçınlamaz. Bu da isler isternez
topluluğun samimiyeti ve ciddiye-
ti konusunda bizde bazı kuşkular
dogurmuştur."
BozerMn tepkisi
öte yandan Dışişleri Bakanı Ali
Bozer, Türkiye'nin AT'ye Avus-
turya'dan önce başvurduğunu ve
imtiyazlı durumunu sürdürdüğü-
nü söyledi.
Bozer dün, AT Donem Başka-
nı Dışişleri Bakanı Gianni de Mk-
neJis'in önceki gün Strasbourg'da
yapmış olduğu ve Avusturya'nın
13. üye olarak topluluğa alınabi-
leceği yolundaki açıklamasına ce-
vap verdi.
De Michelis'in konuşmasının
sağlıklı ounayan bir metninin elin-
de bulunduğuna dikkat çeken ba-
kan, "De Michelis sadece
ttalya'nın tutumunu beiirtmek is-
temiştir. Topluluk organlannın
bu konuda aldıkları bir karar
yoktur. ttalyan bakanın açıkla-
masında, 1993'ten once tam üye
kabul edilmeyecegine aüf vardır"
dedi.
De Michelis'in, iki Almanya'-
nın birleşmesinden sonra Avus-
turya'nın tam üyelik konusunun
gündeme geleceğini vurguladığını
da sözlerine ekleyen Bozer şöyle
devam etti:
AT'ye 1993'ten once tam üye
alınmayacagı bizim hakkımuda
bazırlanan göriış raporunda belir-
tilraiş ve topluluk tuturau haline
gelmiştir. Topluluğun bu tutum-
dan vazgeçmesini izah etmek gnç-
tür.
Mitsotakis:
Türkiye ile
sorunların
çözümünden
uzağız
ATtNA (AA) — Yunanistan
Başbakanı Konstantin Mitsota-
kis, Türkiye ile iki komşu ülke
olarak anlaşmazbklann dostça
çözümünü istediklerini, ancak bu
durumun zaman alacağını söyle-
di.
Mitsotakis, Savunma Bakanlı-
ğı'nda düzenlenen bir törende
yaptığı konuşmada, "Birlikte ya-
şamaya mahküm olduğumaz
Türkiye ile iki komşu ülke, iki
komşu halk olarak, anlaşmazlık-
lanmızı, eger başarabilirsek, dü-
DUN1ADA BUGUN
AUSIRMEN
Ayıp Oluyor
Birkaç yıldır yabancılarla konuşurken en tedirgin olduğum ko-
nu, Türkiye'nin AT'ye tam üyelik isteği. ANAP politikacılarının,
bugünkü Türkiye'yi rıaklı olarak istemeyen Avrupa Topluluğu-
nun kapısına ikide bir yüz sürüp, yalvarmasına, zaman zaman
da nafile kabadayılık gösterisinde bulunmasına bir türlü katla-
namıyorum.
Avrupa'ya katılmanın koşullarının hiçbirini yerine getirmeyip,
kendi insanına zulmetmeyi egemenlik sayan, "Sen önce insa-
nına zulmetme, kendi insanını Avrupa insanı kadar olgun say
ve onlann sahip olduğu hakları kendi yurttaşlarına ver de on-
dan sonra gel konuşalım" diyenlere, "Benim iç işlerime ne kan-
şıyorsun!" diye nafile dayılanan, dar kafalı yüzsüzlük karşısın-
da öylesine utanıyorum ki, ne zaman bir yabancı bu konuyu sorsa
"Bana göre henüz koşullar yerine gelip olgunlaşmadığmdan,
şimdılik böyle bir sorunu olamaz Türkiye'nin'' deyip, konuyu ge-
çiştiriyorum.
Avrupa bugünkü yapısıyla Türkiye'yi haklı olarak istemiyor bün-
yesine. Daha, temel hak ve özgürlükleri egemen kılamamış, çağ-
daş demokrasiyi kuramamış, Avrupa ölçütlerine uygun sosyal
güvenlik kurumlannı işletememiş olan Türkiye, ayrıca ürettiğin-
den çok üreyen, kendi istihdam sorununu göçmen işçi ihraç ede-
rek çözmeye çalışan, millet ile ümmet arasında bocalayan, enf-
lasyon oranı çok yüksek, ekonomisi dengesiz bir ülke olduğuna
göre, söyler misinız Avrupa bu yükü neden sırtlansın? Kaldı ki,
yukarıda da belırttiğimiz öğelere ek olarak, kültürel açıdan da
bir zamanlar kendini Avrupa kültürünün de temelini oluşturan
evrensel kültürün bir mirasçısı sayan Türkiye'nin ufukları Türk-
İslam sentezci görüşten beri daralmış bulunmaktadır ve Avru-
pa ile günümüz Türkiyesi arasında bu alanda büyük ayrılıklar
da bulunmaktadır.
Bu durumda. Avrupa'nın, Türkiye'nin üyeliğine olumlu bakma-
masını anlamak kolaydır. Türkiye'nin tam üyeliğı, hukuki olma-
nın ötesinde, ekonomik, politik ve sosyal bir sorundur. Durum
böyle olunca da. daha önce imzalanmış olan hukuki metinlerin
bile uygulanmasını sağlamak, üyeliğin koşullarını veterince ye-
rine getiremedıkçe olanaksızdır. Nitekim geçmiş bu konuda da
öğretici örneklerle doludur.
Ne var kı yalnızca ısteyen ve istediğini elde etmek için gere-
keni yapmaya hıç yanaşmayan ANAP kafasına bunları anlata-
bilmek son derecede zordur.
ANAP kafası bir yandan koşulların hiçbirini yerine getirme-
yecek bir yandan da sürekli yatvaracaktır "beni aj" diye. Arada
kimileri de çıkıp nafile öfke gösterilerinde bulunacaklardır.
Nitekim (kulakları çınlasın!) Avrupa Topluluğu Dönem Başka-
nı, İtalyan Dışişleri Bakanı Giovanni de Michelis'in önceki gün
Strasbourg'da, "Almanya'nın birleşmesinden sonra AT'ye kabul
edilecek ilk ülkenin Avusturya olacağı ve 13. üyenin kabulü ile
ilgili görüşmelerin 1991 yılında başlayacağı" yolundaki açıkla-
ması, Türkiye AT Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Bü-
lent Akarcalı'nın sert tepkilerine -neden olmuş.
Akarcalı, de Michelis'in açıklaması üzerine verdiği demeçte,
Türkiye'nin AT'ye tam üyelik başvurusuna AT Konseyi ve Komis-
yonu tarafından veriien yanıtta, 1993'ten önce Avrupa Toplulu-
ğu'nun hiçbir ülke ile tam üyelik görüşmesi yapmayacağını açık
biçimde belirttığinı hatırlatmakta ve "Bu, Türkıye'ye karşı bir yü-
kümlülüktür. Bu yükümlülüğe uyulmuyorsa ya topluluk Türkiye'ye
yalan söylüyor ya da İtalyan Dışişleri Bakanı oportunıst bir tu-
tum içinde" demiş.
Her şeyden önce bir noktayı bir kez daha vurgulamak gerek.
Türkiye'nin AT'ye tam üyeliğı salt hukuksal bir sorun değil. Bu
durumda yeni oluşumlar karşısmda Avrupa kendi bütünlüğünü
ve gelişimini erfelemek pahasına metinlere ya da vaatlere bağlı
kalmaz, kalamaz. Boyle bir davranışı beklemek yalnızca safdil-
liktir. Kaldı ki hukuksal sorunlarda bile uluslararası anlaşmalar-
da değişen koşulların değişen sonuçları getirmesi demek olan
Fiebus Sic Standibus kuralı, "ahde vefa" dediğimiz "Pacta Sun
Servanda" kuralını zaman zaman geçersiz kılabilir.
Avrupa'nın hızla gelişen koşullar karşısmda yeni oluşumunu,
şu akdi durumunda hiç de kendi içinde görmek istemediği Tür-
kiye'ye verilmiş bir söz yüzünden geciktırmesini beklemek ger-
çekten, konuyu hiç anlamamış olmak demektir.
Oportünizm ve yalancılık konusuna gelince: İnsan haklarına
saygı göstereceğinı, çağdaş ölçütlere uygun bir demokrasiyi oluş-
turacağını söyledikleri halde, hapishanelerınde zulüm, düşün-
ce suçluları bulunan, çağdaş demokrasilerdeki düşünce ve ör-
gütlenme özgürlüğünden yoksun, daha sendıkal haklan bile doğ-
ru dürüst tanımamış, yargı kararı olmadan, yayın toplayıp dergi,
gazete kapatan, sansür uygulayan, insanları bir yerden bir yere
sürme yetkisini elinde tutan bir iktidarın temsilcileri, kime, han-
gi yüzle, yalancı veya oportünist deme hakkına sahiplerdir ki?
Ayıp oluyor beyler ayıp!
Çamurlaşmak, politikada, hele hele dış politikada sorunları
çözmek için pek akıllıca ve onurlucâ bir yöntem değildir.
CUELLAR KIBRIS RAPORU\U SUNDU
Garantör ülkelere
'destek'çağrm
BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, Kıbns
rüsi, ciddi vesamimi bir diyalog- raporunda, taraflara Lefkoşa'da ayrı ayrı görüşme
la çözmek istiyonu" dedi. önerdiğini vurguladı.
Konuşmasını "ancak bn konu-
da bir sonuç elde etmekten henüz
çok uzakta bulunuyoruz" diye
sürdüren Mitsotakis, anlaşmaz-
lıklar diyalogla çözümleninceye
kadar bölgede banş ve istikrann
sürebilmesi için Ege'de ve Yuna-
nistan'ın Türkiye ile olan sınırla-
rında güç dengesinin korunması
gerektiğini savundu.
Yunanistan hükümetinin sa- . .
ımzalamak uzere yeniden bir ara-
ya gelebilmeleri için "garantör
ülkelerden" yardım istedi. Cuel-
lar, 1988 ağustosundan beri yapı-
lan görüşmelerde böyle bir met-
nin ortaya çıkabilmesi açısından
yeterli gelişme sağlandığı kanısın-
da oiduğunu kaydederek Türkiye
NEW YORK (Cumhuriyet) —
Birleşmiş Müleüer Genel Sekreteri
Perez de Cuellar, uzun süredir
beklenen Kıbns raporunu BM
Güvenlik Konseyi'ne sundu. Cu-
ellar, raporda, bütün gelişmelere
rağmen devam eden çözümsüzlü-
ğün yarattığı hayal kınklığını vur-
guladı ve Kıbnslı liderlerin en
azından bir anlaşma taslak planı
vunma alanındaki başlıca gayesi-
nin Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin
modernizasyonu olduğunu da
kaydeden Mitsotakis, ülkesinin
daha modern, manevra kabiliye-
ti daha yüksek ve daha az aske-
rin bulunacağı bir orduya ihtiyaç
duyduğunu belirtti.
Keşmirlde nükleer savaş tehlikesi
EDİP EMİL ÖYMEN
LONDRA — Pakistan üe Hindistan'ın
aralannda çıkabilecek bir savaşta nükleer
ve kimyasal silah kullanına olasıüğı bulun-
duğu, bu nedenle "uygiın" teçhizat sipari-
şi verdikleri bildiriliyor. iki ülke arasında-
ki ilişki, özellikle geçen mayıs ayından bu
yana Keşmir sorunu nedeniyle gerginliği-
ni koruyor. Ingiliz basınında ve savunma
konularında uzman Mane's Dtfence
Weekly' dergisinde iki ülkenin nükleer ya
da kimyasal bir savaş olasılıgına karşı In-
giliz ve Fransız askeri teçhizatı alma yan-
şına girdikleri belirtiliyor. Keşmir sorunu
nedeniyle iki ülke arasında daha önce de
1948, 1965 ve 1971'de savaş çıkmıştı. Hin-
distan'ın ocak ayında Keşmir eyaletinde
Müslüman aynlıkçılara karşı harekete geç-
mesinden bu yana olaylarda ölenlerin sa-
yısı SîCCyi buldu. Pakistan'ın Keşmir hal-
kına selfdeterminasyon hakkı verilmesi is-
temini Hindistan reddetti.
lngütere"de Aldershot'ta her yıl haziran
ayında düzenlenen büyük askeri teçhizat
fuarına bu yıl Pakistan ve Hindistan'ın
"fazla ilgi gösterdiği ve geçen yılkine göre
4 kat büyük bir heyetle geldikleri" savun-
ma yetküileri tarafından açıklandı. Fuar-
da kısaca NBC olarak bilinen nükleer, bi-
yolojik ve kimyasal saldından korunma
sağlayan giysi ve teçhizatla ilgilendikleri,
özellikle Pakistan yetkililerinin zehirli ga-
za karşı dünyada en iyi korunmayı sağla-
yan "S-101
tipi maskeye ilgi gösterdikleri be-
lirtiliyor.
Aynı şekilde Fransa'da Satory'deki ge-
merkezi olabiliyor. Her iki fuarda da yet-
kililer, ülkelerin herhangi bir sipariş verip
vermediğı hakkında açıklama yapmadı.
Gizlilik perdesine rağmen 'Jane's Defen-
ce Weekly' dergisinden savunma uzmanı
Paul Beaver, "Her iki ülke de kesinlikle
alışverişe çıkmıştı. Pakistan ve Hindistan
son 5 yıldır askeri teçhizata gitgide fazla
para yatınyor, ama son birkaç ayda bu iyke
tngiltere'de yayımlanan Jane's Defence Weekly dergisi,
Pakistan ile Hindistan'ın, aralannda çıkabilecek bir savaşta
nükleer silah kuüanma olasılığı bulunduğunu, iki ülkenin
son aylarda İngiliz ve Fransız askeri teçhizatı alma yanşına
girdiklerini öne sürdü.
leneksel askeri fuarda da iki ülke temsilci-
lerinin özellikle yeralti sığınaklarıyla ilgi-
lendikleri açıklandı. Fransa ve Kanada or-
dularında halen kullanılan bu sığınaklar,
tren vagonlan gibi kendine yeterli modü-
ler üniteler halinde yerin altında kurulu-
yor. Her ünite bir hafta süreyle 100 asker
banndırabiliyor. Acil durumlarda yerin al-
tında hastane, komuta ya da haberleşme
arttı" dedi.
İki ülke arasındaki gerginiikte Batı Al-
manya'nın da rolünün olduğu görülüyor.
1977'den beri Batı Almanya'daki çeşitli fir-
malann nükleer silah yapımında kullanı-
labilecek türden tesis ve parçalan Pakis-
tan'a sattığı, başka Alman fırmalannın da
1982'den bu yana Hindistan'ın nükleer si-
lah yeteneğini geliştiren ihracat yaptıSı bil-
diriliyor. Batı Almanya hükümeti, Nükle-
er Silahlann Yayümasını önleme Anlaşma-
sı'na aykın davranan firmalardan sadece
ikisi aleyhinde ancak bu yıl dava açtı.
Hindistan'ın emekliye aynlan Kara Kuv-
vetleri Komutanı General Vishvmnath
Sharma'nın, "Saldırgan ve tehditkâr bir
komşu ülkenin, nükleer silahı olduğu tak-
dirde Hindistan'ın da nükleer silaha ihti-
yacı olacağını' söylemesi tüm bu gelişme-
lerin ışığında Batılı savunma uzmanlan ta-
rafından *anlamh' bulundu. General Shar-
ma, Hindistan Radyosu'ndan da yayımla-
nan konuşmasında, "Olası bir düşman ül-
kenin nükleer silahı olmasına, aynı silaha
sahip olmakla yanıt verilir. Böyle bir yete-
neğiniz yoksa düşmanlannızın bu tür si-
lahlanna karşı duramazsınız" dedi. Geliş-
meyi Cumhuriyet'e yorumlayan bir savun-
ma urmanı, "Her iki ülke, teknik bakım-
dan nükleer silah yapabilecek durumda.
Durum, Küba bunalımı kadar önemlidir.
İki süper güç arasında nükleer savaş tehli-
kesi kalkarken, aynı tehlike şimdi Keşmir
yüzünden Güney Asya'da belirdi. Bu elbet-
te kaçınılmaz bir durum değil. Ancak bir
savaş çıkarsa her iki taraf da digerinin nük-
leer silah kullanacağını farzeder" dedi.
ve Yunanistan'dan destek bekle-
diğini ifade etti. Genel Sekreter,
aynca Kıbnslı iki taraftan karşı-
lıklı güvenin oluşması amacıyla
açıklamalarda bulunmalannı iste-
di.
Güvenlik Konseyi'nin önömüa-
deki hafta içinde göruşecegi rapc-
ra göre Cueîlar bundan sonra şun-
ları yapacak:
— Önce taraflara anlaşma baş-
lıklarını sunacak. Cuellar, mart
ayında başarısızlığa uğrayan gö-
rüşmelerde taraflara böyle bir me-
tin sunmuştu. Türk tarafı bu met-
ne cevaben başhklann "Kıbns
Türk Toplumu" yerine "Kıbns
Türk Halkı" ifadesiyle yazıldığı
bir metin önerisi getirmişti.
— Bir sayfalık bir metin olan
anlaşma başlıklannın kabulunden
sonra, 649 sayılı Güvenlik Kon-
seyi karanna dayanarak anlaşma
taşlağını sunacak. Cuellar, anlaş-
ma taslağıra 1989 temmuzunda ilk
kez resmen taraflara iletmişti.
Denktaş, taslağı kabul etmeyece-
ğini bildirmişti.
— Bu aşamada taraflan zirve-
ye çağıracak, zirvede taraflar baş-
lıklar ve taslak üzerinde anlaştık-
lanru açıklayacaklar, bütünlüklü
anlaşmanm hazırlanması amacıy-
la müzakerelere başlayacaklar.
— Bütün bunlann gerçekleşti-
rilmesinde garantörler ve Güven-
lik Konseyi üyeleri, taraflan ikna
yönünde katkıda bulunacaklar.
Raporun 20. paragrafında Cu-
ellar, "iki liderin bir an önce bir
plan üzerinde anlaşmak için be-
nimle bir araya gdmeleri ve bü-
tünlüklü bir anlaşma üzerinde
müzakerelere başlamalan son de-
rece önemlidir. Ancak, son görüş-
memizin yarattıgı hayal kınkligın-
dan sonra, böyle bir loplanbnın
istenen sonuçlan vereceği öncelik-
le garanti edilmelidir. Bu neden-
le zeminJn hazaianması için taraf-
lara Lefkoşa'da ayn ayn tartçma
önerisinde bulundum" diyerek
planını açıkladı.