13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25 MART 1990 Emret Ayaguıı!.. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Neredeyse on giın olacak, şiddetli bir griple pen- çeleşiyorum. Virüs denilen "mikroorganizma"larla savaşmak kolay değil. İlacı da yok. lyi oldum sa- nıyorsun, seni yeniden yatağa duşurüyor. Kafanın içi sanki vınlıyor. Oysa "makro"larla savaşmak da- ha kolay. Alırsın kalemi eline yasakçı rejimin be- lirlediği sınırlar içinde istediğini yazarsın. Bu haf- ta ciddi bir konu üzerinde duşüncemi yoğunlaştı- ramıyorum. Ne yazacağımı düşünürken ayağım ha- tınma geldi. Zaten o, -eksik olmasın!- gece gun- düz demeden her saat, her an kendini anımsatır; bir televizyona çıkmadığı kaldı. Araa ekrana çıkan makroorganjzmaları gördükçe hemen beni dürtük- ler "buradayım" der. İzin verirseniz bugünkü ya- zıma konu olarak ayağımı ve ayaklarımdan en çok yardım gördüğüm yer olan Lludağ'ı alayım. Sakın, yazımın başlığına bakıp iki yıl süreyle te- levizyonda gösterilen Ingiliz yapımı "Emrel Baş- bakanım" dizisinde olduğu gibi politikadan söz edeceğimi sanmayınız. iki yılı aşkın bir süre önce geçirdiğim ayak ameliyatından sonra şunu iyice an- ladım ki bazen baş ayağı değil, ayak başı yoneti- yor. Baş, düşüncesini ortaya koyuyor, buyuruyor. ayak diretiyor; buyruğu yerine getirmiyor. Tersi- ne, zor kullanarak başa kendi isteğini yaptırabili- yor. Geçen yıl çıkan "Ayağım ve Ben" başlıklı de- nemede, hiçbir ağrı kesici ile dinmeyen sancılardan söz eimiştim; bugün onlardan da söz edecek deği- lim, artık alıştığım için bundan söz açmaya gerek yok. Ya katlanacaksın, ya gideceksin. Ben katlan- mayı yeğliyorum ve işi doğal akışına bırakıyorum; çünkü her şeyini bu millete borçlu olan, Turkiye'- de ve Avrupa'da bu milletin parasıyla okuyan, hele hele Ataturk devriminin butun evrelerine çok ya- kından tanık olan benim gibi kişilerin, halkı aydın- latma ve bu devrimi savunma gorevini yerine ge- tirmesi gerektiğine inanıyorum. Yaratılıştan kansız olduğum için alyuvarları ço- ğaltmak amacıyla 1942 yılından beri yaz aylarının en az 22 gününü Uludağ'da geçiririm. Hekimin de- diğine göre kandaki alyuvarlar ve hemoglobin 22 günde çoğalırmış; daha doğrusu kanımıza rengini veren bu küreciklerin ömrü yirmi iki günmüş; dağ- da yenileri oluşurken sayıları, bir kuşak öncesine göre artarmış. Hekimin, o zaman biraz kuşku ile karşıladığım bu sözlerinin, aradan geçen 48 yılda çok doğru olduğunu anladım. Bu uzun sure içinde doğumgünüm hep Uludağ'da bulunduğum zama- na rastladı. Geçen yıl da öyle oldu, 85'i bitirdim, bu satırlann yazdınldığj sırada 86'nın içinde emek- lemeye başladım. Hiç ummuyordum böyle uzun ya- şayacağımı. Çocukluğumdan beri soluk benizli, sağlıksız bir yapım vardı; her yıl en az 15-20 kez anjin olur ve güçlükle yemek yerdim. Yine böyle bir rahatsızlık günümde babam beni doktor Atıf Bey'e götürdü. 75 yıl önceki Çorum'da yalnız iki eczane ve iki de hekim vardı; bunlann özel mua- yenehaneleri yoktu, biri bir eczanede, öteki de öbü- ründe oturur, hastalarını orada muayene ederler, reçetelerini yazarlar, eczacı da ilacı hazırlayıp ve- rirdi. "Hazırlayıp" diyorum, çünkü ilaçlar şimdi- ki gibi şişe veyatüplere konulmuş, kutulanmış ola- rak fabrikalarda üretilmezdi; Avrupa'dan gelen ilaç hammaddeleri eczacı tarafından tedarik edilip ko- yu renkli kavanozlara konularak camlı dolaplara yerleştirilirdi; eczacı doktorun reçeteye yazdığı ilaç- ları, taş havanda ezdp kanştırarak küçük güllaç kap- süllere koyup hastaya verirdi. Atıf Bey, Çonım'un en ünlü doktoruydu. Hiç unutmuyorum, babam ona, "Aziz doktorum, bu çocuğun hali ne olacak, ömrü hep hastalıkla geçiyor" deyince Atıf Bey, "Merak etmeyin Hü- seyin Bey, çocukluklarıru hastalıkla geçirenler mik- roplara alışırlar ve bu yüzden uzun ömürlü olurlar" diyerek babamın tasasını gidermiş, yüzünü güldür- müştü. Şu anda çağrışımla bir olayı daha anımsa- dım; Avrupa'daki öğrenciliğim sırasında el falıma bakan bir hanım, "Yaşam çizginiz çok uzun, ama ömrünüzün sonuna doğru bazı önemli rahatsızlık- lar görünüyor" demi$ti. Fala hiç inanfnadığım hal- de, şimdiki durumuma bakarak yuzunu bile unut- tuğum o hanımın öngörusune neredeyse inanasım geliyor. * * * Uludağ'da bundan iki yıl öncesine kadar hep ba- şımın ayaklarıma hükmettiğine inarurdım ve bunu doğal bulurdum. Bugûn Fatin Tepe'ye çıkacağım veya Kuşaklıkaya'ya tırmanacağım ya da orman içinden Bakacak ve Softaboğan'a gideceğim" di- ye karar verdiğimde, ayaklarım bu kararı buyruk olarak kabul eder ve beni oralara götürürdü. Çok uzaklardaki küçük krater gölleri ya da "Aras Çavlanı" denilen, yüksek, sarp bir kayarun için- den fışkıran akarsu dahil olmak üzere Uludağ'ın gitmediğim ve bilmediğim yeri yok gibidir. Rah- metli babamın bana aşıladığı ağaç, orman sevgi ve tutkusunu ben bu dağda emektar ayaklarımın sa- yesinde bol bol ve doyasıya yaşadım. Ayaklarım, geçen yıla defin, başımın verdiği kararlara hiç karşı gelmediler. 1965 yılında yine Uludağ'da geçen bir doğumgunümde şu dizeleri yazmıştım: Bugün... Ağustos bin dokuz yüz altmış beş Burçlardan başak burcu Günlerden salı Ve ben Dağbaşlarında yürüyen Eli asalı Bir garip yolcu Tam altmış birinci basamaktayım dünya katın- da Ve ömrüm koca bir meydan halısı gibi serili Ayaklarımın aitında. Özyaşam öyküsü niteliği taşıyan bu şiir Yol Ke- sen Irmak adlı kitabımda tam dört sayfa kaplar, şu dizelerle biter: \r e cesaretle aşmaya gidiyorum son tepeleri Bu hayat yolculuğunda Anlaşılan o tarihte, şimdi olduğumdan daha ka- ramsarmışım; 61 yaşı ileri bir yaş sanıyormuşum; oysa ne guzelmiş o altmışlı yıllar! * • * Doğrusunu söylemek gerekirse benim de ayak- larıma etmediğim eziyet kalmadı. Uludağ'a ilk yıl- larda kışın da gelirdim. 1943'te kayak yaparken düştüm, sol ayağım bilekten kırıldı. Istanbul'a inin- ce alçılanan kemik yanlış kaynamış; bir ay sonra ameliyatla kınp yeniden alçıladılar; bu kez tuttu ve yazın beni yine istediğim yerlere götürdü ayak- larım. O tarihte Istanbul Hukuk Fakültesi öğren- cileri ders yılı sonlarında "Guguk" adıyla bir mi- zah dergisi çıkarırlar, hocalanna şaka yollu sata- şarak dileklerini ya da eleştirilerini dile getirirler- di; karikatürlerimizi de yaparlardı. O yılki Guguk'- ta beni hastane yatağında ayağım yumak gibi kos- koca bir sargıyla sarılı ve asıh olarak, uzanmış ki- tap okurken çizmişler, karikaturün altına da "Hocamız Uludağ'da eğleniyor!" diye yazmışlar- dı. Çok güldümdu bu karikatüre. Ondan sonra Uludağ'a hep yazlan geldim ve düşünsel çalışma- lar için güç topladım. Sanırım ayağım neredeyse iki yıldan beri benden öç alıyor. Bunca zaman ona yaptığım eziyetlerin acısını çıkarıyor; başımın verdiği buyrukJan bep ye- rine getirmiş olan bu organ, şimdi başı yönetmeye kalkıyor; yönetiyor da. Işte kanıtı: Ayak beni es- kisi gibi başımın istediği yerlere taşımıyor, çok kı- sa bir mesafeden öteye gitmiyor, bir yerde direnip "Burada otur" diyor; çaresiz oturuyorum. Kimi- leyin "Haydi kalk!" diye buyruk veriyor, elektrik akımı gibi gelen acılı ve sızılı işaretlerle. Kalkıyo- rum, bastonuma dayanarak dönüyorum. Kısaca- sı, şu günlerde ayağım ne isterse o oluyor. Ne kötüymüş meğer ayağın bası yönetmesi. Tann hiç kimsenin ve hiçbir toplumun başına böyle bir felaket getirmesin! Yazayı bitirirken şunu da düşünüyorum: Insanın iki ayağı var. Ama insan uyanır ve bilinçlenirse ze- hirli "kırkayak"lan bir ayak vuruşuyla ezebilir. Bu- nu yapamadığı sürece kırkayağın zehrine katlan- mak zorundadır. PENCERE Günyol İçin... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL "Uyanın Heyy" Masamda bir mektup buldum. istanbul'da yaşayan ABD uy- ruklu birisine Amerikan Başkonsolosu tarafından gönderilmiş. Bir okur da nerden ele geçirmişse bu mektubu, gazeteye geti- rip bırakmış. Istanbul ABD Başkonsolusu kentte yaşayan Amerikalıları uya- rıyor. Dıyor kı "Türkiye'de mart ayında büyük ve vahim olaylar yaşanacaktır, dikkatli olun. Paniğe kapılmayın, ama önlemleri- nizi alın." Mart ayındaki "vahim" olayları bir düşünelim: Emeç'in öldü- rülmesi; Silopi, Cizre, Ataköy kanlı olaylan; hemen hergün Gü- neydoğu'da ölen, öldürülen görevliler; terörist diye antlan insan- lar; Elazığ'da kurşuna dızılen 9 mühendis; aşırı sağ ve sol gö- rünûmlü örgütlerin ortaya çıkarılması; Türk toplumunu sarsan korkunç olayların hızlı biçımde artması... Mart daha sona ermedi! Ay sonuna kadar daha neler olacak? Öldürulme sırası kimde? Nerelerde terör örgütlerı yeni kıyımlar yapacak? Şu günlerde yurdun orasında burasında akıl almaz cinayetler işlenirse, Güneydoğu yöresinde birtakım başkaldırma olayları patlak verirse hiç şaşmayacağım! ABD Başkonsolosluğu durup dururken yurttaslarını "dikkatli olun, önlemlerinizi alın, mart ayı Türkiye için hiç de iyi geçmeyecek" diye uyarır mı? Demek bir bildikleri, bir öğrendikleri var. CIA mı, yoksa başka bir haber alma kaynağı mı haber almış her şeyi! İnsanın aklına bam başka şeyler geliyor. Bütün bu kar- gaşanın. bjitün.bu kanfı olaj^a.örjiıç]r^^rdın^i5!tfn*şrjj§tkyş- kusu uyarrtyor... ' '•* Öyledir, CIA'lar, entelijans servisler her şeyi biztenden önce öğrenir. Sanki bu olayları kandtleri planlıyormuş ya da düzenli- yormuş gibi! 12 Mart günlerındeydi. Bir yabancı gazeteci dostla İstanbul 1 da bir lokantada yemek yiyorduk Nihat Erim yeni Başbakan ol- muş, güven veren aydın kişilerin yer aldığı bir "beyin kabinesi" oluşturmuştu. Bizler de umutlanmıştık. İkinci bir 27 Mayıs mıy- dı yaşanacak olan? Birden o yabancı gazeteci "61 Anayasası 1 nın pek çok maddesi değiştirilecek" dedi. O güne kadar böyle bir şey söz konusu değildi Güldüm, "Olamaz" dedim, "Nihat Erim kabinesi böyle bir şey yapmaz, onlar reform kabinesi..." Gazeteci dostum "Bol ancak'lı bir anayasa yapacaklar. Çok şey değışecek"dedi. Oyle de oldu. Bir iki gün sonra İlhan Selçuk gözaltına alındı, "Cumhuriyet" kapatıldı. Ülkede bir başka rejim kuruldu. Tutuk- lamalar, duruşmalar. anayasanın o anayasayı yapanlar tarafın- dan yozlaştırılması, ışkenceler, elektrik uygulamaları... Birıleri her şeyi biliyor, önceden öğreniyor. 12 Eylül'ün yolda olduğunu da yabancı basın haber vermemiş miydi? Gerçi bir da- vul çalmadıkları kalmıştı 12 Eylul cuntasının! Yabancı haber al- ma örgütlerinin gizlice öğrenmelerine gerek yoktu. Her şey bel- liydı, açıktı. Bilmeyen, görmeyen iktidarın başında olanlardı. Nedense gözleri körleşiyor, kulakları sağırlaşıyor poTrtika adam- larmın! Bıle bile uçumma sürüyorlar devlet arabasını. Kendile- rinın de uçuruma doğru yol aldıklarını anlamıyorlar. 27 Mayıs ön- cesinde de böyle olmuştu. Gazeteler, yazarlar "Bu gidiş yanlış- tır, ille de iş başında kalacağım diye direnmek büyük bir yanılgıdır" desinler. yazsınlar, uyarsınlar. Gözü dönmüş politika- cılar çıkmazlardan kendilerini kurtaramazlar! Tipkı bugünküler gibi! ÂNAP da bu partinin liderleri de Meclis grubu da geçmi- şin deneyimlerinden hiç ders almışa benzemiyorlar! Dış kaynak- lar sonucu görüyor, ama bizimkiler gerçeklerden kaçmak için sonuna dek direniyorlar Türkiye bir kez daha tehlikeli bir dönemeçtedir. Ancak halkın desteğine, güvenine safııp bir yönetimle bu karanlık çıkmazdan kurtulmak olasıdır. Denecek ki bu tür sözler çok söylendi, uyarı- cı yazılar çok yazıldı. sağır sultanlar duymazlıktan geldi Ne yapalım bıze düşen görev bu; yıllardan ben gerçeklerı dı- le getirmek, gözler önüne sermek... Bakın Amerıkalılar kendi yurttaşlarını nasıl düşünüyor nasıl koruyor! Bizim yöneticiler ise "dünya yansa bizim hasırımız yanmaz" anlayışında! ACI KAYBEVflZ Halkın dostu. demokrasinitı yılmaz neferı, 68'lilerin can arkadaşı, guzel insan Dr. HASAN MİRİ'yi zamansız yitirmenın bü>Tjk acısj içınde>ü. Anısı onunde saygı ile eğiliyoruz. Tum dostlann başısağolsun. Dr. İRF\N AStL. Dr. PERİHAN AStL. Dr. ARİF ORTAKÇI. Dr. BAKI SATIŞ. Dr. Hİ'SNİ" l'C*R- Or. OSMAN ütZDAR. Dr. AHMKT OKRF.LI. Dr. MEMDl H K\Z\M.I. Dr. LEVENT ÖZSES. Dr. MKHMKT T l >C\. Dr. İ MİT TKKİ>. Dr. ERİVAN SEVİNÇ. Dr. YILMAZ BOLAT. Dr. MH\T ERDOĞAV Dr. İBRAHlM KOCABIYIK, Dr. AVM AYDKMtR. ür. Xl.İ MKTt 4DVMAV Dr. Hİ SEYtN E R G İ L U . Dr. Tl F\N PKKİY Dr. AHMKT ÜİUSİZ. Dr. ŞEFİK MAS. Dr. GOKALP MfSTFX.APIJOftU'. Dr. Gl RKAN DİRIK. Dr. O R r U \ Kl R!;AT. Dr. ALİ AĞZITKMİZ. Dr. OYA TANGOR. I>A AYK\\\T. HVŞMET tKl.lk. T\I.AT OZMEN. Sll.KYM\\ MKRK . NEDIM W.T\^. ÖZK \ \ BU>EK. RKH V PEKKKTEN. »K( II EIİIM. KEMVI. M»< İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ ARANMAKTADIR Yeni açılacak olan özel ilkokul için yük^ek- okul mezunu genç, deneyimli, öğretmenlik mesleğini ideal olarak benimsemi^ öğretmenlcr alınacaktır. Müracaat: Nilgün Aydagül 175 C2 37 Lale Ünaldı 164 28 84-164 C8 C6 Ç I K T I K ü r t s o r u n u b ö y l e ç ö z ü l m e z TEK YOL DEMOKRASİ ŞİMDİ Cizreliler ders veriyor 11 En" erkek bakan komisyonda asasını salladı ZİNADA KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNE IIH y PÜNK T U R K İ Y E ' D E ÖLMEOİ YAŞIYOR Inîihar iznine^çıVmak için içilen haplar . Asil Nadir'in Güneş'inde KULELI'DEN BİR TANIKLIK k.sa bir eyiem Doğu Almanya'yı ayağa İstanbul Film Festivali ilk kaldıranlar ANTİ-SÖMÜRGE BİR "KURTARICI-LARA BİR AVUÇ OY BAŞYAPIT: CEZAYİR SAVAŞI Devrinıci Demokrasi Sos\alizm I 1 K t ' t l ! •* I I K İ S İ "Kitap özgün bir örnekten yola çıkarak 'Devrımci Demokrasi'nin tümünü hedeflemektedir." Eksen Yayıncılık 512 51 46 Where did I come from? Where am I going? Free information: Universelles Leben, Dept. 9/12, P.O. Box 56 43, D-8700 Wuerzburg, West-Germany PATARADA 1 DÖNÜM TAPULU ARAZİ, KAŞ UZUNÇARŞIDA DEVREN DÜKKÂN 160 06 66 SATILIK Siyam Yavrusu. ' 161 84 15 DUYURU VE BAŞSAĞLIĞI Elazığ'da silahlı bir saldırı sonucu öldürülen Birliğimiz mensuplan, METİN ÇAKIR, HÜSEYİN YEĞENOĞLU, AYDIN İNCEOĞLU, BÜLENT FİDAN, SELİM ŞAHİN, MEHMET FETHİ BAKAR i!e ASIM ERDAL, ZEKİ ÖZÇELİK, ORHAN YETER'i saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve. TMMOB topluluğuna başsaglığı diliyoruz. Yurdun neresinde olursa olsun, halkımızın hangi kesiminden olursa olsun, failleri kim olursa olsun, insanlarımızın siyasi amaçlarla katledilmelerini, terörün her türünü şiddetle kınıyoruz. Hızla bir kaos ortamına çekilmek istenen ülkemizde, eksiksiz demokratik bir işleyişin hayata geçirilmesi amacıyla tüm demokratik güçleri dayanışmaya çağırıyoruz. TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI GEMİ MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI GEMİ MAKİNA İŞLETME MÜHENDİSLERİ ODASI HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI İÇ MİMARLAR ODASI İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI METALURJİ MÜHENDİSLERİ ODASI METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI MİMARLAR ODASI ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI PETROL MÜHENDİSLERİ ODASI 6. SAYI BAYÎLERDE Şadi Ozansii DEVRlMC! BİRLİK LZERİNE Sungm Savran DÜNYA SOLUNUN \E\lDEN- YAPILANMASI Sami San Lenin, Trotikiy ve Rusya'da Sürekli DevTİm -k Yusıtf Bannan "İhanete Uğrayan Devrim"in Güncelliği * Pınar Selinay Arjan- tin'de Devrimci Yükseliş •*• Yerasimos Pulio- pulos Yunan Solunda Yeniden-yapılanma * Poionva Dosyası: PSP-DD ve Josef Pinior KJodfarer Cad. 41/32 Ser\et }|an. Çcmbcrlıtaş İsıanbul Tel 516&4 54" Dağıtım: GAMEDA AZERBAYCAN Türklük davası mı? Bir ulubun kendi kadcrini la\in hakkı mı.' Broşür Dizisi 1 kıtapçılarda Gözlerımi açtım.. Sabah.. Yanımdaki ranzanın alt yatağında Sabahattin Eyuboğlu mışıl mışıl uyuyor; tavana yakın tek pencere ağarmış, Cahit Sıtkı Ta- rancı'yı anımsatıyor: "Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!" Tutukevi burası.. Güneş doğdu doğacak, kimse uyanmadan kalkayım, ışimı gö- reyim, elimı yüzümü yıkayayım, avluya çıkıp bir soluk alayım, der- ken kapıyı açınca Günyol'u gördüm. İsa'dan önce iki bin yılına doğru Ege'nin Anadolu yakasında yaşamış bir bilge.. Geniş alnı, ak saçlarıyla sessız, durgun, den- geli. Geceden kalmış mangalın soğumuş külleri aitında sıcaklı- ğını koruyan iki köz gibi iki gözü.. Sağ elinde süpürge.. Sol elinde faraş.. Günyol nöbetçi.. Ortalığı süpürüyor, geceden kalma sigara tablalarını temizli- yor, ortalığaçekidüzen veriyor, koğuştakiler uyanmadan görevi- ni bitirecek.. vfedat Günyol'un bir mapusane seherine çizilen izdüşümü bel- leğime kazındı. Sokrates mıydı, Homeros muydu? Belki de Ba- beuf'tü ya da Voltaire'di; hayır, Pir Sultan, Karacaoğlan veya Yu- nus da olabılirdi bir elinde süpürge ötekı elinde faraş tutan adam. Bastille zindanı mıydı? Bektaşı tekkesı miydi burası? Bir manas- tırın avlusu mu? Yoksa bir askeri tutukevi mi? • Doğan Hızlan, Vedat Günyol için yazıyor: "Günyol çoğunlukla belgesiz, dayanaksız yargılardan kaçar, bir eleştirme yazısında, ele aldığı yazann bütün yanlarını bir çırpıda vermek kolaylığından özellikle sıynlmak ister; ayrı ayn yazılarda o sanatçının ayn ayrı yanlannı ayrmtılarıyla inceleyerek dennteş- tirmeye çalışır. Böylece bir Batılı eleştirmen gibi bir yazann derin- lemesine yalnızca bir özelliğini tanıtır yazısında. Eleştirmesinde baş öğe, eleşördiği sanatçının dünya görüsüdür; sanatçının yaz- dığı konu karşısında aldığı tavırdırf' (Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Şükran Kurdakul.) Kımı zaman bütünü veren bir aynntıyı sergilemek, bütünü an- latmanın en kısa yoludur. 12 Mart'm sıkıyönetim hapishanesinde, devrimci gençlerin ko- ğuşunda nöbet tutan ve bir elinde süpürge, bir elinde faraş kö- şeyı bucağı temizlemeyi doğal sayan Vedat Günyol'un "dünya görüşü" ve "yazarkimliği" belli değil mi? Çağlar boyunca dalga dalga kendini tazeleyen "hümanizma"y\ tüm yaşamında toplu- mun benliğine ve insanın kimliğine işlemeye çalışan Vedat Gün- yol, 12 Mart ara rejiminde "gizli komünist örgüt kurmak't&n yar- gılanırken gık demedı. Kimliğindeki bilgeliği bütünüyle yansıtan önemli bir ayrıntıdır bu. * 1912'de doğmuş Günyol.. Balkan Harbi'nde gözlerini dünyaya açmış, bebekliğini Birin- ci Dünya Savaşı başlarken aşmış, çocukluğunu Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecinde yaşamış; Cumhuriyet döneminde lisede, üni- versitede, sonra Fransa'da öğretim görmüş; eğitim, sanat. öğ- retmenlik, çeviri ve edebiyat dünyasında 20'nci yüzyılı baştan sona katederek 1990'a ulaşmış Vedat Günyol'un adına yarın Türkiye Yazarlar Sendikası bir toplantı düzenliyor. Hepimizin Vedat Günyola borcu var; çünkü sanat ve kültür dünyamıza çok şey verdi. Peki. biz ona ne verdik? Ne zaman bir yazann ya da şairin kişiliğine ilişkin bir yazı yaz- sam bilmem ki neden Celal S//ay'ın bir şiiri aklıma gelıyor: "Ve duydu bir açın yemek ihtiyacını Buğday tahasındaki basak Utandı büyümesindeki şelrvetten Kurudu, gitti." Bu tarlayı elbirliğıyle sulamak gerekmiyor mu? İSKENDER FİKRET AKDORA'NIN YENİ YAPITLARI SAĞKEN—1 (Bütün Şiirleri) SAĞKEN—2 (Bütün Şiirleri) SAĞKEN—5 (Bütün Şiirleri) SAMURAY (Jappn Şiirleri) NEDİM (İnceleme) ÖLÜMSÜZ BİR DÜNYA'DA YAŞAMAK (Oyun-5 bölüm) UZUNYOL (Roman) Genel Dağıtım: BODURLAR — Yayın Dağıtım A.Ş. Cağaloğlu — İstanbul — 511 16 55 SIMGE YAYINEVI GÜLYANGINI ÖMRÜMÜZ Aydın Direnişi Anısına ERSİN ERGÜN ŞİİRLER DAĞITIM: İSTANBUL: CEMMAY 527 01 53 ANKARA: ADAŞ 134 46 24 BÜTÜN KİTAPÇILARDA BU BİR REKORDUR ADA TAM 5000 SATI$ LAIKLIGE CAGRI Prof.Dr. Muammer AKSOY »KUMADINIZ MI? ÜNDOGAN YAYINLARI Bodmm'da devıcn kiralık tam teşekküllü piaj tesisi Tel.:34186 35-363 24 87 Hafta sonu büıün gün Hafta içı saat 20.00'den sonra SARIGOL'DEN KAMUOYUNA DUYURU Çanakkale Belediye Başkanı İSMAİL ÖZAY'ın "Halkın desteğı olmadan halkı adına karar verenler, ulusunun kaderıni belirlemeye çalışanlar, verdikleri o kararların aitında ezılmeye. tarihin karanlıklarında yok olmaya mahkûmdurlar" sozleri nedenıyle görevden alınmasını prolesto ediyor, yüreğimizin ismaıl Ozay ile birlıkte olduğunu kamuoyuna duyuruyoruz. HASAN KESKİN, HASAN ULGEN, SAL.İHYAPICI, SALİM EROĞLU, SÜLEYMAN ZENGİN, ÇETİN AKŞOY, REŞAT İLTER, MUSTAFA BAYRAKTAR, AHMET DEMİRTAŞ. HALİL OLGUN. ARİF ÖZDEMİR. BEYAZIT DAMAR, ÖMER KARCI, CEMAL KAYA, AHMET AK, SÜLEYMAN ÖZ, RAFET KARCI, AYŞE ÖZHAN, HİKMET ERTÜRK, AHMET AKŞEHİR, K. ŞAHİN ERBAY, VELİ ALTINKUM, AHMET AKSOY, ŞÜKRÜ KAYHAN, İBRAHİM BACAK. SÜLEYMAN TOPRAK, SALİH ÖZ, MUSTAFA YILDIRIM, HÜSEYİN ÇAKKA$. İSMAİL ÇOPUR, TİMUR HORASAN. ADNAN AYGAN. AHMET ALTUBEY, HALİT ŞEN, HALİL KOCA. İBRAHİM BOZDAĞ. ALİ İLKHAN, ORHAN DEMİRCİOĞLU, M. ALİ MEZARCI, İ. İLKAY AK, YUNUS PARS, F. ÜMİT DEMİR. AKİF ÖZMEN, ÖMER TÜFEKÇİ, R. ERDAL İLAL, SAMİM UÇ, NECDET EKE, MUHARREM CENGİZ. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ihtiyacı olan 12.000 It. larvasit ilacı 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 51/p maddesine göre iç veya dış piyasadan teklif alınarak pazarlık usulü ile satın alınacaktır. Şartname, Satınalma Daire Başkanlığı Araç Gereç Satı- nalma Müdürlüğü'nde görülebilir veya bedeli mukabilinde satın alınabilir. istekliler bu iş için hazırlayacakları teklıflerı en geç 12.4.1990 günü saat 10.00'a kadar Büyükşehir Belediye En- cümeni'ne teslim edeceklerdir. TURK KALP VAKFI Muayene, Teşhıs, Tedavi, Kontrol, Laboratuar, Röntgen 175 12 44/45 -148 58 66 172 87 24
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle