26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EYLÜL 1985 CUMHURtYET/13 Bir dönemin perde arkası Yalçın Doğan 12 EylüPlü günleri yazdı DAR SOKAKTA SİYASETS Demirel teşkilata talimat Veriyor i için hazırkga geçin gelmeden önce askerlere bir mektup yazdım. Sonra lekrar okudum. Kendi kendime düşundüm. Ben bunu kime, niye göndereceğim? Göndersem ne olacak?" Demirel'in kurmayları, nefes almadan liderlerini dinliyordu. Biraz rahatladılar. Oturduğu koltuktan Demirel ayağa kalktı. Odanın geniş penceresine doğru yürüdü. Sonra ellerini kollarını sallayarak odanın içinde dört dönmeye başladı: Bizim fikrimiz var. Biz miltiyeıçi, muhafazakâr, hürriyetçi, hak hukuk arayan bir kuruluşuz. Bu fikir ortadan kalkmaz. Bize oy verenlerin dışında bizim bir de kadromuz var. Bu fikir, elbelte bir yere akacak. Çok partiden vazgecilmeyecegine göre, en kuvvelli kadro da biz olduğumuza gore, kaybolmayın. Partilerin kapatıldığını duyduğu anda, hemen o anda, kendisinde uyanan düşünceyi kurmaylarına tek bir cümleyle aktardı: Yeni bir parti kurmak için hazırlıldara geçin. Hazırlıklannızı ona göre yiiriitün.Serbesl Fıkra 97 gün var olmuş, kapatılmış, ama hâlâ yaşıyor. Bundan ders almasım bilmek lazım. Bizler yasaklı olabiliriz. Parti kurma faaliyetine katıiamayabiliriz. Hazıriıklı olun derken bunu kastediyonım. Ama benhn sizden istedigim şudur: Demokrasi şuurunu dağıtmayın. Demirel'in bu düşünceleri, bu olaydan bir buçuk yıl kadar sonra partilerin yeniden kurulmaya başlandığı gunlerde iyice boy verecek ve sağ taban "Tapulu arazi üzerine gecekondu kurdurmayacaktı." "Demokrasi şuunınun dagdmaması", bir sure sonra Demirel'in "Tapulu araziye gecekondu kurdurmam' sözü ile bütünleşecek ve tapulu arazi üzerine gecekondu kurdurulmayacaktı. Nitekim kurdurulmadı da. Partilerin feshedildiğini Güniz Sokaktaki evinde öğrenen Demirel, kurmaylarına şunları söylüyordu: Serbest Fırka 97 gün var olmuş, kapatılmış, ama hâlâ yaşıyor. Bundan ders almasım bilmek lazım. I ecmettin Cevheri, İsmet Sezgin, Nahit Menteşe, Ekrcm Ceyhun, Nuri Bayar, partilerin kapatıldığı haberini duyunca, soluğu Siileyman Demirel*in Güniz Sokaktaki evinde aldılar, Yüzleri sararmıştı, ama solgun değildi. Birbirlerine garip garip baktılar. önce birbirleriyle uzun uzun kucaklaştüar, sonra iki adım geri çekildiler, yukardan aşağıya birbirlerini süzdüler. Hepsi o anda kafalarından ve yüreklerinden aynı düşünceyi, aynı duyguyu geçirdiler: "İyi ki birbirimize kenetlenmesini biliyoruz, iyi ki birbirimize böylc sıkı sıkıya sanlabiliyoruz." "Beyler", dedi Demirel, "Hadiseyi garipsedim. Aslında böjİe bir şey yapacaklanna başta pek ihtimal vermedim. Bir süredir ortada böyle rivayetler dolasıyordu ama, yine de pek ihtimal vermedim. Siz N, Ecevit: Partileri feshetmekle özgürlükçü demokrasiye geçilmez arih, 16 Ekim 1981... Ecevit, partilerin kapatıldığı haberini lstanbul'da duydu. Yakın bir aile dostunun ameliyatı için ejiyle birükte tstanbul'daydı. Haberi hastahanede aldı. Ve hemen karayoluyla o gece geç saatlerde Ankara'ya döndü, bu karara karşı kesin bir tavır alma amacı ile. Yol boyunca uzun uzun düşündü. Tüm partilerin kapaülması, bu arada CHP'nin kapatılması, acaba bundan sonra Atatürk devrimlerine aykın binakım eğilimlerin su yüzüne çıkmasım kolaylaştırabilir miydi? Atatürk devrimlerinin ve özellikle de laiklik ilkesinin konınmasuıda CHP, altmış yıldan bu yana, Ecevit'e göre, bayrağı önde götürmüştü. Bu nedenle CHP'nin kapatılmasıyla birlikte, Atatürk devrimlerinin boşlukta kalabilecefinden kaygı duyuyordu. Ayrıca Atatürk'ün mirası ne olacaktı? Atatürk hisselerinden CHP gerçi hiçbir gelir sağlanuyordu, fakat Atatürk hisselerinin vasisi durumundaydı ve o hisseleri lş Bankası'nda CHP temsil ediyordu. Ayrıca Türk Dil Kummu ile Türk Tarih Kurumu ne olacaktı? Yol boyu bu düşüncelerle içi içini yiyen Ecevit, Ankara'ya yaklaşırken, "G«nel Başkanhktan aynldıktan sonra kisisel tavrunı alabiMrim" sonucuna gelmişti. Ama bu tavnnda acaba partili arkadaşlan kendisine katkıda bulunacak mıydı, kendisini yalnız bırakmayacak mıydı? Ecevit, irkildi. T Ecevit: Dışarıda parti kurdurmak karakterime sığmaz fc beni CeU Bayar mt yapmak istiyonunuz " diye bağırdı odada bulunan on sekiz kişiye, "Ben genel baskanken söz dtntetemiyordum. Şimdi dtsarda kalarak parti kurduracağtm ve ontar beni dînleyeetkkr. Ohır mu böyle şey? Dısarda kalarnk parti kurdurmayı ve ondan sonra da o parttyi yönlendirmeyi dz benim karakterimden nastl beklershüı?" Cezaevinden yeni çıkan Bulent Ecevit 'ifeshedilmiş CHP'nin genel yönetim kurulu iiyeleri topluca ziyarete getmişlerdi. Tümtinde bir tedirginlik, tümünde bir rahatsızlık ve "acaba naal karjüanacağız" kuşkusu. Eğer o gtinku toplantıda Ecevit ktzsaydı, bağırsaydı, hakhydı. Çıinkü örgütü onu tek başına bırakıyordu. Mahkemeye gidiyor, yalmz. Cezaevine gidiyor, yalnız. Çıkıyor, yalnız. Tepki gösteriyor, yalnız. Zaman zaman arkasına bakıyor ve geçmişi düşünüyordu, nerede kalmtştı aln milyon oy veren vatandaş kitlesi? Haydi, vaiandaştan bir şey beklemek beiki gtiçtü, ama neredeydi o kaskoca CHP örgütü?.. Lider hapse giderken, mahkemede yargtlanırken, parti kapatıldığında tepki gösterirken, neredeydi bu örgüt? Seçimlerin bir yıl sonra yaptiacağt açıklanmtş, 1983 ükbahannda partilere yeniden kunüma izni verileceği duyurulmuş, CHP Genel Yönetim Kurulu üyeleri şimdi kalkmış liderlerine gelmişlerdi: "Yeni bir parti kuruimast için neler yapahm " diye talimat almaya. Ecevit köpürüyordu: "Konuyu açağuuza sevindtm, Bu vesüeyie düşüneelerimi de söylemek isterim. CHP zaten bir burjuva partisiydi. O misyonunu tamamladt. Sosyal demokrat bir parti olamadı. 1977'deki gücüyle, parasıyia, arabalanyia, binakmyia veneniz arük gözümde yok. O kapatüdt. Ben de sorumhduklanmdan kurtuldum." Ecevit'in evinde on sekiz kişiye on sekiz taş düşmüştü sanki gökten. Tümü bir an çarptidı duydukları karşısında. Kendtne ilk gelen Ortum Akbubıt oldu: Reddi miras mı yaptyormmuz efendim ftmdi? Ecevit: Dtşarda bu açtkhğıyUt söyUmenize gerek yok. Bir eski genel başkan olarak o partiye karp hiçbir sorumluluk duymuyorum. Eski genel yönetim kurulu olarak sizin de sorumlu olduğunuzu sanmıyonan, Bu nedenle tehsmızı anlamtyorum. Benim dü~ fünduğüm bir örgtitlenme modett var. Yeni bir parti için örgüılenme modeli. Ama o çok zaman alabilir. Otuz ytl bile sürebiür. Biz görmeyebiUriz de... Ama gerçek demokratik sol bir parti bundan sonra artık başka türlü kurulmaz. Oteüerde, avukat yazıhanelerinde kurulmaz. 1979 CHP kurultayında kendi eliyle seçtiği ve seçtirdiği genel yönetim kurulu Uyeleriyle Ecevit'in arast artık iyice açıüyor. Çesitli konularda süren görüş aynhklartna yeni birisi daha ekleniyordu: Parti kuruimalı mı, kurulmamah mı? Ecevit 'in evinden çıkan on sekiz genel yönetim kurulu üyesi, OrAn Sitesi'ne en yakın ev olan Mehmet Dedeoğüı 'nun evinde soluğu aldılar. CHP gerçekten misyonunu tamamlamış, islevmi bitirmiş miydi? Kapatılmayt hak etmiş miydi? Madem kapattlmayı hak etmifti, o zaman genel başkanları neden karşı çıkmıs ve bu nedenle bir de mahkum oimuştu? Madem hak etmemisti, o zaman genel başkan şimdi neden tersini söylüyordu? Saatlerce bu sorulara karplık aramaya çalıstılar. Sonuçta görüs birliğine vartldv "CHP misyonunu bitirmemiştir. Bundan sonra etbette eskinin devamı niteUğinde bir parti kurulamaz. Ama sosyal demokrat ttkelere dayah bir parti kurmak zorunludur. Yeni bir parti kuruluncaya kadar bizim sorumluluğumuz devam eder. Ancak bir elimiz. de hep genei baskanut yakasında oimahdtr. Hesap sormak için. Geç basvnıza birükte hareket edelim, diyebilmek için. Yeni parti çausmalan baskkhktan sonra, her aşamada genel başkana bttgi vertlecek. tstemese de, dinlemese de gidia'p kendisine danısılocak." TRT'ye gönderilen metin Ljderin ve son kurultayda kendi sectirdiği yöneticüerin, karşılıklı sessiz bekleyişleri tam üç gün sürdü. 19 Ekim 1981 günü Ecevit, TRT'ye "bir düzeltme metni" gönderdi: "Sayın Devlet Başkanı'nın 16 Ekim 1981 günü yaptığı konuşmayı içeren TRT yaymlannda ayrun gözetilmeksizin bütün partilere ve o gün kapatılan bu partilerin yöneticilerine yöneltilen iddialar, beni de hedef alır biçimde öne sürülmüştür. Şöyle ki: 1 Yayımlanan konuşmada, "Siyasi partilerin vatandaşlar arasında uzlaşmaz ayrüıklara, kırgınhklara ve bölünraelere asla yer vermeden medeni ve seviyeli bir hizmet yarışı yapmalan gerekir. Şimdi eiimizi vicdanımıza koyarak duşünelim. Milletin kaderinde başlıca rol oynamış partiler ve yöneticilerden hangisi 12 Eylttl'e gelinceye kadar bu gorevlerin idraki içinde oldu? Hangisi devlet çatısuun çatırdayarak yıkılmaya başladıgını gorüp de milletin refahı ve buzuru, devletin bekası için kisisel ve parti çılurlmnndan feragatte bulanabildi?" deniliyor. • 1974'te, halk arasmdaki itibannın en yüksek oldugu bir sırada, Cumhuriyet Halk Partisi, dış politikaya ilişkin görüş aynlıkları nedeniyie koalisyon hükümetinden çekilerek, ülke ve devlet yarannı, kişi veya parti çıkarlanndan üstün tutmanın bir örneğini vermiştir. • 1979 Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde beliren halk eğilimini göz önünde tutarak, kendi isteğiyle hükümetten aynlan Cumhuriyet Halk Partisi, başlıca rakibi olan siyasal partinin kuracağı bir azınlık hükümetine, demokrasi açısından ve ulusal birliğitniz ve huzurumuz açısından sakıncalı bir yapı taşınmaması koşuluyla destek olma önerisinde bulunmuştur. Gerek o önerisiyle, gerek bu koşula uymaksızm kurulan yeni hükümete görev devri sırasındaki tutumuyla da, "devletin bekası" konusunda duyarlıhğının ve "medeni ve seviyeli bir hizmet" anlayışının somut ve ileri örneklerini vermiştir. • 12 Eylül öncesinde, "devlet çatısuun çatırdayarak yıkılmaya başladığım" gören Cumhuriyet Halk Partisi, başlıca partilerin devleti ve demokratik rejimi demokrasi kuralları içinde onarıp kurtarabilecek bir hükümet ortaklığı kurmalannı ve aralarında uzlaşma yoluyla bir Cumhurbaşkanı seçebilmelerini sağlamak uğrunda, "kisisel ve parti çıkarlan"ndan azami "feragaf'i göze alarak, aylar süren ısrarlı girişimlerde bulunmuştur. Kendim için bir mevki istemeksizin, bu konularda aylarca çağrılarda bulundum. • Gerek sağ, gerek sol görüntülü bölücü akımlar veya cepheleşme hareketleri karşısında Cumhuriyet Halk Partisi her türlü cepheleşme düşüncesini reddetmiştir. "Milliyetçilik" kisvesi altmda milletimizi bölmeye ve kendi içinde vuruşturmaya kalkışanlann da "nalklar" sloganıyla veya mezhep ayrımı kışkırtıaüğıyla Türk halkının bütünlüğunü bozmak isteyenlerin de en kesin biçimde ve Atatürk milliyetçiliğiyle karşısına çıkmıştır. • Hükümette olsun, muhalefette olsun uğradığı çok ağır saldırılara ve kışkırtmalara karşın, Cumhuriyet Halk Partisi, partilerarası mücadelede ve tartışmada "seviyeli" bir üslup sürdürmeye buyük özen göstermiştir. Birçok yöneticilerinin ölümüne yol açan silahlı saldınlann yoğunlaşması karşısında bile, vatandaşlann "huzurunu", demokrasinin esenliğini ve devletin "beka"sını gözeterek, barışçı yöntemlere sımsıkı bağlı kalmıştır. • 12 Eylül ertesinde bana ve partime yöneltilen ağır isnat ve hücumlar karşısında bile, yazıda iddia edildiği gibi bir "sen ben kavgasT'na girmedim. 2 Haziran 1981 günü yayımlanan 52 sayılı bildiri, benim dilimi ve kalemimi kesin yasaklarla bağlarken, yalnız belli siyasal çevrelerle yayın organlarından değil, bizzat bu bildiriyi çıkaran yönetimden de bıldirinin yasakladığı türde hücumlar gelmesi karşısında sessiz kaldım. lama üzerine, kendi mevkiimi, seçimle getirildiğim görev i bile bıraktığıma göre, herhangi bir kimseye "mevki" vaat etmem herhalde söz konusu olamazdı. Kimseye "menfaat" dağjtmaya kalkışabilecek bir durumda bulunmadığım ise, herkesin bilgisi içindedir. Benimle yapılmış bir görüşmenin bir .yabancı dergide yayımlanması üzerine, 8 nisan günü, Ankara Sıkıyönetim Komutanı aracılığıyla bana yapılan bir uyan üzerine, Milli Güvenlik Konseyi'ne ulaştırılmak üzere, şunları söyledim: "Yabana ülkelerden gelen politikacı, sendikacı veya gazetecilerden isteyenlerin benimle de gorüşmelerine, yönetim izin veriyor. Bu, uygarca bir davranıştır. Ancak bu kimseler benimle çay içip, edebiyattan konuşmaya gelmiyortar. Türkiye'nin bugünkü ve gelecekteki siyasal durumu ve sorunlarıyla ilgili duşuncelerimi ogrenmek istiyorlar. Herhalde yönetim, onlaria konuşurken kendi kendimle tutarsızlıga düşmemi bcnden bekleyemez. Bu konularda nasıl düşünüyorsam, kendi sorumluluk anlayışım içinde, herkesle oyle konuşurum" . Başka türlusunu yapmak, yalan söyleyemedığim ve düşüncelerime ters duşer biçimde konuşamadığım için elimden gelmez. Eğer yabancı konuklarla görüşmelerim, "gizli kapılar arkasında" oluyor diye benim "jurnakflik" yapıyor olabileceğim düşünülüyorsa, şunu hatırlatmak isterim: Ocak ayında, bu tür ziyaretçilerin artması üzerine ben, Dışişleri Bakanlığı'na başvurarak, kendi iradem dışında yabancılarla gizli kapalı görüşmeler yapıyormuş gibi görunmekten rahatsızlık duyduğumu belirttim ve benim kendi dev letimden saklayacağım bir davranışım ve düşüncem olamayacağını söyleyerek, yabancılarla görüşmelerimde devletin bir gözlemci bulundurmasını ısrarla istedim, fakat bu isteğim kabul edilmedi. Eğer yabancılarla görüşmelerim kapalı kapılar ardında kalıyorsa, bunun sorumlusu ben değilim. 52 sayılı bildiri yürürlükten kaldınldığı takdirde, yabancılarla görüşürken belirttiğim düşünceleri açıkta da belirtmeyi görev sayanm. Kimseye kin beslemedim 4 "Siyasi partilerin yöneticileri hâlâ birbirlerine karşı kin ve nefretle dolular" yollu iddia da benim için gerekçesizdir. Hiçbir zaman kimseye karşı kin ve nefret beslemedim. Kin ve nefreti insan yüreği için bir yük saydım. "Kin ve nefret" iddiasına karut olacak, Sayın Devlet Başkanı'nın. daha önceki bir konuşmasında, bir yabancı heyete randevu konusuna değinmek suretiyle verdiği örnek de benim bakımımdan gerçeğe aykın idi. Nitekim sonradan bu konu bizzat heyet mensuplarından birinin verdiği demeçle açıklığa kavuştu. 5 Söz konusu yayında, yine ayrım gözetilmeksizin tüm partiler ve parti yöneticileri, "Kendi icimizde halledebilecegimiz problemleri dış ulkelere jurnal ederek, birtakım kunıluşlar vasıtasıyla baskı yaptırma denemeierine girmek"le suçlanıyorlar. Benim bakımımdan gerçeğin tam tersi olan bu suçlamayı da reddederim. Yazı yazma olanağı bulabildiğim birkaç aylık süre içinde açıktan hangi görüşleri belirttiysem, açıkta veya kapalı kapılar arkasında aynı şeyleri söylemeye özen gösteren bir kimse olarak, dış ülkelerden gelip göruşlerimi soranlara da o görüşleri belirttim. Şimdiki yönetime dışardan baskı yapılması için, doğrudan veya dolaylı herhangi bir girişimde bulunmak şöyle dursun, tersine, dış yardımların aksatılmaması ve üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlarla bağlantılarımızın kesilmemesi için, bu kuruluşlardan bazılarının raporlarma kadar geçen çabalar gösterdim. Beni ziyarete gelen yabancılarla görüşmelerimde, kendi siyasal haklarıma getirilen sınırlamalar üzerinde durmadığımı ve durmayacağımı da özellikle belirttim. Ordu, hepimizin ordusu 2 "Gizli kapüar arkasında toplantdar dtizenleyerek, yalan haberier yayarak, temiz vatandaşlan mevcut yönetim aleyhine zehirieme" iddialannın muhatabı olmayı asla kabul edemem. Bugünkü yönetim biçimini ve Türkiye için yönetimce öngörülen rejimi, kendi demokrasi anlayışım açısından, içime sindiremediğim bir gerçektir. İçime sindirmeye de mecbur değilim. Yürürlükteki anayasayı benimsemek ve Türkiye'nin başına getirilen dertlerden anayasanın sorumlu gibi gösterilmesini reddetmek, suç olmasa gerektir. Bununla birlikte benim gibi düşünenlerle konuşurken, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı tavır almak anlamına gelebilecek davranışlardan kesinlikle kaçıiılması gerektiğini, çünkü ordunun hepimizin ordusu olduğunu her zaman vurgulamaktayım. "Yalan haberier yayma" iddiasına gelince, siyasal veya özel yaşamımda "yalan"ın tek bir örneği gösterilemez. Ne var ki, bazı acı gerçekleri gözden saklama gayretiyle de yalan söyleyemem. 3 Söz konusu yayında yer alan, "Mevki ve menfaat dağıtma" iddiasırun da hedefleri arasında yer almayı kabul edemem. 12 Eylül 1980'den kısa bir süre sonra, genel başkanlık sorumluluklarından hiçbirini yerine getiremez durumda bırakılmam karşısında ve siyasal faaliyet serbest bırakıldığı zaman, genel başkanlığumn önleneceği yolundaki resmi açık CHP görevinin idraki içinde Başka partilerle veya yöneticileriyle ilgili olarak yanıt verme durumunda değilim. Fakat Atatürk'ün kurduğu ve cumhuriyeti de demokrasiyi de kuran, devlet sonımluluğunu ve millet huzurunu her şeyin üstünde tutan Cumhuriyet Halk Partisi, her zaman bu görevin idraki içinde davranmıştır. Bunun sayısız kanıtlanna, Cumhuriyet Halk Partisi'nde sorumluluk taşıdığım dönemlerden birkaç örnek vermek isterim. • Yıllarca ağır baskı ve haksızüklanna katlandığı bir siyasal kadronun, 27 Mayıs 1960 ertesinde uğradığı mahkumiyetlerin kaldırılması ve siyasal hak larının geri verilmesi yolundaki etken girişimleriy• le, • Cumhuriyet Halk Partisi, başlıca partiler arasında uzlaşma yolunu acarak, 12 Mart 1971 rejiminden demokratik sürece gecilebilmesini kolaylaştırmıştır. tdeolojik dogmatiznıe karşı olduk 6 Yayımlanan konuşmada, "Kurulacak özgürlükçti demokrasiye, ideolojik, dogmatik sapıklıklardan uzak, Atatürk ilkelerinde birleşebilen partilerie başlama" isteği, tüm siyasal partilerin feshi için bir gerekçe gibi gosteriliyor. Oysa kisisel değerlendirmelere ve ön yargılara dayanarak, partileri feshetmekle veya devlet yöneticilerinin kisisel eğilimlerine göre, partilerini ve programlannı sınırlandınp yönlendirmekle, "özgiirlökçü demokrasi"ye geçilemez. Yıllarca üyeliğini, milktvekilliğini, genel sekreterliğini ve genel başkanlığını yapmaktan onur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisi'yle ilgili olarak, "ideolojik dogmatik sapıklık" iddiasını da reddederim. Cumhuriyet Halk Partisi de, ben de, "ideolojik dogmatizm"e her zaman karşı olduk. Gerek programımız, gerek olaylar ve değişik akımlar karşısındaki tutumumuz bunun açık kanıtlarıyla doludur. Atatürk'ün kurduğu ve onun yolunda Türk devletine ve ulusuna sayısız hizmetler vermiş bir parti Atatürk'ün 100. yıldönümünde kapatılırken, bir de bu partiye "sapıklık" isn»d ediliyormuş gibi anlaşılabilecek resmi beyanlarda bulunulması çok acıdır. Milyonlarca yandaşı olan herhangi bir büyük parti için böyle sıfatlar kullanılması, kamu vicdanını da incitir. "Atatürk ilkelerinde birleşme"ye gelince, o ilkeler, kuruluşundan beri Cumhuriyet Halk Partisi programlannın ve tuzüklerinin başında yer alan ve bilinçle bağlı kaldığımız ilkelerdir. Cumhuriyet Halk Partisi kapatılsa da, ülkemizde o ilkeleri, en başta Cumhuriyet Halk Partililer yaşatacaklardır." Erbakan: MUü Selamet kapatıhr, Müli Istikamet kurulur MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile CHP Genel Sekreter Yardımcısı Hayrettin Uysal, Tarun Bakanlıgının önünde karşılasülar. Tam caddenin öbür tarafma geçerken, birbirlerini görünce durup selamlaştılar. Hayrettin Uysal: Sayın Hocam, partiler kapatıldı, herhalde siz de biz de yasaklanacatu. Ne diyorsonnz siz bu isc? Erbakan, hiç beklemeden ve son derece soğukkanh bir biçimde ve hatta biraz da tebessümle, soruyu hemen yanıtladı: Bak mubterem kardeşhn, bizde A takımı, B Ukımı, C takımı yoktur. Bizde takımlar bep aynıdır. Bu sebeple beni, seni, biz bir kenara bırakınz. Tevekkttlle karşılanz. Partilerin kapatılmasına gelince, Milli Selamet kapaolır, Miili tstikamet kurulur. Parti kapaülması haberîne en çok MHPTiler sevindi HA YRETTİN UYSAL Hocam, partiler kapatüdı, herhalde siz de, biz de yasaklanacağız. Ne diyorsunuz siz bu ise? MHP'liler'Bizim için fark etmez'diyorlardı Baberi Dil ve Istihbarat Okulu'nda öğrenen MHP'lilerden bazılan garip bir sevinç içinde şu yorumu yapıyorlardı: "Çok iyi oldu. CHP'nin malları şimdi ellerinden alındı. Iş Bankası'ndaki hissesi böylece bitti gitti..." J~tnrT~l*nin 13.00 haber bülteni, Dil ve tstihÂ. A\Â barat Okulu'nda o sırada yemek yemekte olan MHP'Iileri de "partilerin kapatılmasından" haberdar ediyordu. MHP'lilerde uyanan ilk düşünce, "Bizun için zaten bir şey farketmez ki, biz zaten yargılanıyoruz" oldu. Yargılanmayla birlikte onlar için başlayan süreç, MHP'Iileri bu konuda nerdeyse duyarsız olma noktasına getirmişti. Tıpkı MSP'liler gibi, MHP'liler de partilerin kapatıldığı gunlerde, yargılanmalarını düşünuyorlardı. Üstelik, aralarındaki arkadaşlarının büyük çoğunluğu "idam istemiyie" yargılanıyordu. Hangi siyasal düşüncede olursa olsun, idam ister NECMETTÎN ERBAKAN Bak muhterem kardeşim, bizde A takımı, B takımı, C takımı yoktur. Bizde takımlar hep aynıdır. miyie yargıtanan ınsanlann, kendi kurduklan bir partinin ki o parti daha sonra onların başına idam istemine varmcaya dek iş açmış olsa dahi yine de kayıtsız kalmalan çevreleri tarafmdan yadırgandu İdam istemiyie yargılanırken, böyle bir durumla karşılaşmak herhalde o insanlarda ancak kendilerinin dile getirebilecekleri duygu ve düşünceler uyandınyor. Onlarda uyanan duygu, kendileriyle ilgili olmayan bir nitelik tapyordu. Radyodan haberi dinlediklerinde, kendileri için birbirlerine söyledikleri "Farketmez bizim için" düşuncesi, hemen üçbeş dakika sonra garip bir sevince dönüstü: "Çok iyi oldu. CHP'nin malları şimdi ellerinden alındı. İş Bankası'ndaki hissesi böylece bitti gitti." Bir başka MHP'li atıldı, ağzmdaki lokmayı çiğnerken: "AP'nin genel merkezj de çok iyi döşenmisti. Onlannki de ellerinden gitti, çok iyi oldu." tşin HOyıllık sürecindeki boyut unutulmuş, belki de hiçbir zaman bu bilince varılmamış, oturulmuş şimdi "Onun hanı gitti, bunun hamamı gitti" gibi çok yüzeysel değerlendirmelere yönelinmişti. Üstelik, bunlardan belli bir sevinç duyulduğunu da saklamayarak... 1 artn: ^Eeevtt kendi kendini bitirecek"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle