01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bahar Gökpınar’dan bir biyografi çalışması Bir kadın, bir devir, bir yaşam... “Müphem Bir Kadının Feminist Biyografi ile Kurgulanışı: Ayşe Leman Karaosmanoğlu Bir Sefirenin Özel Arşivine Yolculuk”, Bahar Gökpınar’ın, Bilgi Üniversitesi’nde yaptığı yüksek lisans tezine dayanıyor. Ayşe Leman Karaosmanoğlu yaşamını yitirdikten sonra Murat Belge’ye kalan ve büyük bir özenle sakladığı, tertip içindeki terekesinden doğmuş bir kitap Gökpınar’ın çalışması. r Eray AK debiyatımızda biyografi eksikliğinden söz edilir durur da konunun üzerine gidenler, sınırlı sayısıda kişiden öteye geçmez hiçbir zaman. Bunun birçok nedeni var ancak en önemlilerinden biri, biyografi yazmanın zorluğu kuşkusuz. Bir düşünün; tonlarca belge arasında, biyografın, kendi izlekleri doğrultusunda meydana getireceği portre, hem ele aldığı nesnesine hem de kaleme getirmek istediği şekle uygunluk gerektirmekte. Yanında, biyografi dendiğinde çoğu zihinde uyanan yanlış algılamalarla uğraşma derdi var ki hepsinden fena. Sanılıyor ki biyografi, yaşamına odaklanılan kişinin başarılarla örülü hayat hikâyesini anlatmak zorunda. Hayır! Biyografi, odaklandığı yaşamın içine alabildiğine, elindeki malzeme neyi, ne kadarını gerektiriyorsa o kadar girmeli. Nazan Aksoy bakın bu konuda ne diyor: “Biyografi bir bireyin hayatına yansıyan önemli olayların listesi olmamalıdır. Biyografi denen tür bir insanın mahremiyetine daha çok girmeli, bilinmeyen yahut az bilinen yönlerine ışık tutmalıdır. Küçük ayrıntılardan yola çıkarak, o kişiyi bizim gözümüzde canlandıran kimliğin arkasındaki kişisel, öznel tutumları bizim için görünür kılmalıdır.” Sanırım, Nazan Aksoy’un bu saydıklarının hemen hiçbirine tam anlamıyla sahip olmadığımızdan çok biyografi okuyamıyoruz. Fazlaca tabumuz, yüzleşmekten korktuğumuz sıkıntılarımız, bizde derin bir yer etmiş farklı bir “mahremiyet” algımız var. Tam da bu nedenle aslında pek çok “bilgi kaynağı” diye niteleyebileceğimiz kişinin yaşamına iplerimizi sarkıtamıyoruz. Ancak sık aralarla olmasa da biyografilere dair güzel haberler de almıyor değiliz. S A Y F A 4 n 3 Nazan Aksoy’un hemen yukarıda andığım cümleleri, bir biyografi çalışmasına yazılmış önsözde yerini alıyor örnekse. Bahar Gökpınar’ın, Ayşe Leman Karaosmanoğlu’nun yaşamına feminist bir bakışla odaklandığı çalışmasında... KENDİ KARAKTERİNİ YARATMIŞ BİR İSİM Bahar Gökpınar’ın çalışması, adından içeriğine kadar, kelimenin tam anlamıyla “çekici” bir kitap. Aslında kitabın kapağında iri puntolarla yazılan isme bakıldığında, Ayşe Leman Hanım’ın kim olduğunu bilmeyenler için soyadı hanesi dışında çekici bir yan yok: “Karaosmanoğlu”. Yaban’ın, Kiralık Konak’ın ve daha pek çok eserde imzası bulunan, Türk edebiyatının önemli bir ismi olmasının yanında siyaset yaşantısıyla da konuşulan, tartışılan Yakup Kadri’nin soyadı Karaosmanoğlu. Ayşe Leman Karaosmanoğlu da onun yıllarını beraber geçirdiği eşi. Bunun yanında Osmanlı mutasarrıfı Mehmed Asaf Paşa’nın kızı, Türk siyasi tarihinin önemli isimlerinden gazeteci ve milletvekili Burhan Belge’nin kızkardeşi. Bahar Gökpınar ise “O bir paşa kızı, siyasetçi kardeşi ve sefir karısı olarak dönüşümün [Cumhuriyet] gerisinde ve berisinde yer almıştır. Peki bu büyük dönüşüm içinde ve bunca meşhur erkek akrabası arasında, Leman Hanım’ı nasıl ve nerede konumlandıracağız? Leman Hanım, tekil bir tarihsel özne olarak mı, yoksa akrabalarının tarihinde yardımcı bir unsur, tarihin bir nesnesi olarak mı vardır? İşte esas mesele budur.” diyerek öznesine yaklaşıyor. Ayşe Leman Karaosmanoğlu isminin yanında saydığımız isimlere baktığımızda, hepsinin devlet yönetiminin önemli gö Kitapta sıkça gündeme getirilen mektuplaşmalardan, Yakup Kadri ve Ayşe Leman Karaosmanoğlu arasında, dönemine göre oldukça radikal bir aşk yaşantısı olduğu göze çarpıyor. kişiliğinin ezilmesini önlemiş. Böylelikle öznelerinin erkek olduğu bir tarihî malzeme içinde Leman Hanım’ın bireysel dünyasının ipuçlarını keşfetmeyi önemsemiş.” Ardından ekliyor; “ve bunu başarmış.” Ancak bu, toplumsal ve siyasi olayların kitaptan tamamen uzak olduğu anlamına gelmiyor ki böyle bir durumun imkânsız olduğunu söyleyebiliriz. Çevresindeki insanlar, yaşadığı dönem, yaşadığı hayat, eşi vesilesiyle bir sefire olarak geçirdiği zaman... Tümü buna engel. Fakat bu dar açıya rağmen Bahar Gökpınar, öznesine uzanan yola bir kanal açmayı başarabiliyor. Örnekse hep tartışmalı bir gündem yaratmayı başarmış Atatürk bahsinde dahi, Ayşe Leman Karaosmanoğlu’nun kişiliğini öne çıkarma derdinde. Bir İngiliz gaztecinin Atatürk’le ilgili gerçekleştirmek istediği söyleşi vesilesiyle kendine ulaşması, Ayşe Leman Hanım’ın bunu reddetmesi... Ayşe Leman Karaosmanoğlu isminin bugüne kadar çok duyulmamasının nedenlerinden belki de en önemlisini veriyor bize. “KARİİN DEĞİLDİM, BIRAK YİNE OLMAYAYIM!” Kitap, Bahar Gökpınar’ın, Bilgi Üniversitesi’nde yaptığı yüksek lisans tezine dayanıyor. Ayşe Leman Karaosmanoğlu yaşamını yitirdikten sonra Murat Belge’ye kalan ve büyük bir özenle sakladığı, tertip içindeki terekesinden doğmuş bir çalışma. Buna bakarak yazışmalar, mektuplar kitapta önemli bir yer tutuyor. Ayşe Leman Hanım’ın birçok kişiyle gerçekleştirdiği yazışmalar, Gökpınar’ın çalışmasıyla birlikte gün yüzüne çıkıyor. Ancak bunların içinden, edebiyat meraklılarının ilgisini çekecekler şüphesiz, eşi Yakup Kadri’yle yaptığı yazışmalar, mektuplaşmalar olacak. Bu mektuplaşmalardan, dönemine göre oldukça ileride bir ortaüst sınıf aşk yaşayışı ortaya çıkıyor. Ayşe Leman Hanım ve Yakup Kadri’nin evlilik kararlarının dönemine göre radikalliği, baba Mehmed Asaf Paşa’nın bu evliliği, biri yazarlığından diğeri yaradılışından “tabii olmayan iki insanın yaşamını birleştirmesi” olarak görüşü ve onaylayışı, ardından Ayşe Leman Hanım’ın, Yakup Kadri’nin okuru olmayı; “Kariin değildim, bırak yine kariin olmayayım! Bana her şeyi çok görme,” diyerek reddedişi... Modernleşmenin tam anlamıyla içselleştirilemediği hâlâ içselleştirildi mi o da ayrı bir sorun Cumhuriyet’in ilk yıllarına göre oldukça geniş bir pencereden yaşama bakan iki insanın aşkı yaşayışı burada gün yüzüne çıkan. Bu doğrultuda Ayşe Leman Karaosmanoğlu’nun yaşantısı hakkında da fikir edinmek mümkün bu küçük örneklerden. Tüm bunların dışında Bahar Gökpınar’ın çalışmasını önemli kılanın, bir yandan gölgede kalmış bir yaşayışa odaklanırken diğer yandan biyografi türü hakkında düşünmesi olduğu kanısındayım. Bir yaşantının hangi evrelerden geçerek biyografik kurguya dönüştüğü, bu dönüşüm sırasında nasıl bir uğraşın verildiği, biyografinin altyapısının, teorisinin nasıl doldurulduğu yanıtlarının da peşinde yazar. Bu bağlamda bir yaşantının yanında bir kitabın da hikâyesini öğreniyoruz Gökpınar’ın kaleminden. n Müphem Bir Kadının Feminist Biyografi ile Kurgulanışı: Ayşe Leman Karaosmanoğlu Bir Sefirenin Özel Arşivine Yolculuk/ Bahar Gökpınar/ İletişim Yayınları/ 144 s. K İ T A P S A Y I 1333 revlerinde bulunduğunu görüyoruz. Şunu düşündürebilir mi bir önceki cümlede dile getirdiğim: “Bu biyografiye hayat veren kadın, yanındaki erkekler sayesinde bir hayat, bir kimlik buldu.” Pek tabii düşündürebilir ancak Ayşe Leman Karaosmanoğlu için durum biraz farklı çünkü o babasının da, ağabeyinin de, eşinin de kim olduklarının farkında. Ve tüm bu isimler içinde kendine bir yer edinmiş, entelektüel birikimiyle, duruşuyla kendi karakterini yaratmış, var oluşunu tamamlamış bir isim. FEMİNİST BİYOGRAFİ E Bu kitabın öznesinin Ayşe Leman Karaosmanoğlu olmasının bir diğer nedeni ise yaşadığı dönemin önemi ve bu döneme çok yakından tanıklık etmesi. Cumhuriyet kurulalı kısa bir süre olmuş, devrimlerini yeni yeni gerçekleştirmekte. Ailenin hemen tüm önde gelenleri siyasetin içinde. İşte böyle bir ortamda Cumhuriyet’in hamle yıllarının tam ortasında bulunmuş Ayşe Leman Karaosmanoğlu. Onu değerli kılan yanlarından birinin, böylesi bir dönemde yaşamış olmasıysa da Bahar Gökpınar’ın bize göstermek istediği bu yönünden oldukça uzak bir modern kadın portresi. Bunu da kitabın alt başlığı olarak sunulan “feminist biyografi” terimi ile açıklamak mümkün. Bahar Gökpınar öznesini, tarihî ve toplumsal olayların gölgesine itmeyip, bir “karakter” olarak kurguluyor bu kitabında. Bu noktada tekrar önsöze dönelim: “Bahar Gökpınar,” diyor Nazan Aksoy, “onun [Ayşe Leman Karaosmanoğlu’nun] biyografisini yazarken, feminist bir çizgi çekmek ve o dönemde yaşayan bir kadının kimliğini ortaya çıkarmak ihtiyacı duymuş. Böylece gereksiz bir toplumsaltarihî arka plan vererek bir tarihî Bahar Gökpınar’ın (üstte), Ayşe Leman Hanım üzerine çalışmasıbelgeler yığını altında Lenın öne çıkan nedenlerinden biri, Karaosmanoğlu’nun yaşadığı dönemin önemi ve bu döneme yakından tanıklık etmesi. man Karaosmanoğlu’nun E Y L Ü L 2 0 1 5 [email protected] C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear