05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Rona Aybay’dan “İnsan Hakları Hukuku” ‘İnsan hakları ülküsü gerçekleştirildikçe adalete yaklaşılır’ İnsan hakları alanındaki çalışmalarıyla tanınan ve uluslararası mahkemelerde yargıçlık görevlerinde de bulunan Prof. Dr. Rona Aybay’ın “İnsan Hakları Hukuku” kitabı yayımlandı. Aybay’la kitabı, insan hakları, hukuk ve adalet üzerine konuştuk. r Mustafa İlker GÜRKAN nsan hakları konularıyla yakın ilginiz nasıl başladı? Bu ilginin öyküsünü işe biraz gülmece katarak açıklayayım: Hani, Moliere’in Kibarlık Budalası oyunundaki Mösyö Jourdain, “Meğer ben yıllardır nesir söylermişim de haberim yokmuş!” der ya, ben de yıllar yılı yaptığım akademik çalışmaların, yazdığım kitapların, makalelerin insan haklarıyla ilgisinin ayırdında olmamıştım. Doktora tezim çağdaş dünyada işçi hakları, sağlık hakkı ve eğitim hakkı gibi konulara dikkat çekmenin öncülerinden sayılan “ütopik sosyalist” Robert Owen üzerineydi. Doçentlik tezim de temel insan haklarından olan seyahat özgürlüğüyle ilgiliydi: “Yurt Dışına Çıkma ve Yurda Girme Özgürlüğü”. Ama bu konulara yoğunlaşırken “insan hakları” üzerine çalışmalar yaptığımın bilincinde değilmişim; sonra ayırdına vardım. Askerliğin ve on yıl kadar ODTÜ’deki hocalığın ardından, asıl 1979’da başladığım Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyeliği dönemim, yıllardır insan haklarıyla uğraştığımı fark etmemi sağladı. Bu bilincin uyanmasında, Türkiye’de insan hakları çalışmalarının akademik anlamda öncüleri saymamız gereken Bahri Savcı, Mümtaz Soysal ve Münci Kapani gibi hocalarla birlikteliğimin çok etkisi var. Daha sonraları, önce Bosna Hersek’teki insan hakları ihlallerini incelemekle görevli AGİT Komitesi üyeliği, Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Savaşım Avrupa Komisyonu üyeliği ve Bosna Hersek İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığı gibi görevler nedeniyle meslek yaşamımda insan hakları konusu hep birinci planda oldu. “SOYUT ADALET KAVRAMI SOMUTLAŞTIRILMALI” Günümüz dünyasının hukuk kuramında ve uygulamasında “insan hakları”nın durumunu nasıl açıklarsınız? “İnsan hakları” kavramı, bütün insanların, belli birtakım temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmesi gerektiği anlayışına dayanır. Başka bir deyişle insan hakları, bütün insanlara tanınması özlenen ideal bir haklar listeS A Y F A 1 6 n 3 İ si. Bu anlamda, devletlerin sınırlarından bağımsız olarak bütün insanların, insan onuruna yaraşır maddi ve manevi düzeye ulaştırılmasını amaçlar. Bu amaca ulaşılabilmesi için bütün insanların ırk, renk, dil, din, cinsiyet farklarına bakılmaksızın haklardan eşit biçimde yararlanabilmesi gerekir. Kısaca, günümüz dünyasında evrensel adaletin ölçütü, insan hakları. Özellikle son 5060 yıl içinde insan haklarının çeşitli yönleriyle ilgili çok sayıda uluslararası sözleşme ve belge kabul edildi. Bu çağdaş belgelerin ilki 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi. İnsan hakları kavramının “evrensel” niteliği temel ilke olmakla birlikte konuyla ilgili bazı tartışmaların varlığı da bir gerçek. Son zamanlarda insan hakları sorunlarının tartışıldığı uluslararası toplantılarda, özellikle Çin, Mısır ve Malezya gibi devletlerin sözcüleri, tarafından “insan hakları” kavramının “Batı uygarlığı” denilen sistemin değer yargılarını yansıttığı, dolayısıyla yeterince “evrensel” olmadığı gibi savlar ileri sürülüyor. Adalet kavramıyla insan hakları ilişkisi konusunda ne düşünüyorsunuz? “Adalet” ülküsünün çağımızda evrensel bir biçimde benimsenmesi ve somutlaşması açısından “insan hakları” kavramının özel bir önemi var. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi gibi uluslararası belgelerde ilan olunan temel insan haklarının evrensel biçimde kabul edilmesi, “soyut” adalet kavramının dünya ölçeğinde “somutlaştırılması” için yüzyıllardan beri yapılagelen çalışmaların başarılı bir sonucu sayılabilir. Ancak bu alanda geçirilmesi gereken daha pek çok aşamanın insanlığın önünde olduğu da bir gerçek. Günümüzde herhangi bir hukuk sisteminin, gerek hukuk kurallarının yapılmasında gerek bu kuralların uygulanmasında, insan hakları ülküsünü gerçekleştirmeye yaklaştığı ölçüde adalete de yaklaştığını söylemek yanlış olmaz. Rona Aybay’ın meslek hayatı boyunca insan hakları konusu hep ön sırada olmuş. İnsan Hakları Hukuku, hukuk fakültelerimizde özellikle ikinci ya da üçüncü sınıfta “temel ders” olarak programa alınabilir mi? Bugün birçok hukuk fakültemizde “İnsan Hakları Hukuku” zorunlu ya da seçmeli ders olarak veriliyor. Ancak ders içerikleri, dersi veren hocanın anlayışına göre değişiklik gösteriyor. Akademik yaşamda “tek tip” bir müfredatın zorlanması elbette doğru değil ama bu dersi verenlerin bir araya gelerek dersin amacının ve içeriğinin nasıl olması gerektiğini tartışmalarında yarar var sanırım. Örneğin insan hakları dersinin hangi sınıfta verilmesi gerektiği, dersin içeriğindeki kuramsal bilgilerin neler olacağı ve özellikle geleceğin avukatları için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına yer verilmesi yanında Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve Genel Kamu Hukuku gibi derslerle eşgüdüm sağlanması gibi sorunların tartışılması çok yararlı olabilir. “SİYASAL İKTİDARLAR, ÖZERK VE BAĞIMSIZ BİR AVUKATLIK MESLEĞİNİ TAM OLARAK İÇSELLEŞTİREMEDİ” Böylesi geniş kapsamlı bir konuyu çok da hacimli olmayan bir kitapta toparlayabilmek zor olmadı mı? Sevdiğim bir özdeyiş var: “Bir konuyu iyi anlatamıyorsam onu iyi bilmiyorum demektir!” Hukuk fakültesinin birinci sınıfında Hüseyin Nail Kubalı’nın Esas Teşkilat Hukuku kitabını okurken “Ben bunlardan hiçbir şey anlamıyorum, fakülteyi bıraksam mı?” diye düşünmüştüm. Neyse uzatmayayım, o gün bugündür bir şey yaz madan, anlatmadan önce kendim iyice anlamaya çalışırım. Çok yazar, bozarım, Yani okur ve öğrenci yerine, kendimi yormayı yeğlerim. Başarılı olabildimse ne mutlu. Hukukun gelişmesi, yeni ve modern hak ve özgürlüklerin saptanması, bir başka deyişle “doğumunun sağlanması” dünyada avukatların önderliğinde gerçekleşmiş. Bu açıdan bakınca hayat, Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızın önüne nasıl bir görev koyuyor? Avukatlığın da avukatların da aleyhine söylemler, avukatlık mesleği kadar eski. Buna tepki olarak avukatlığın önemi ve değeri konusunda abartılı sözlere de rastlanıyor. Bu “aşırı” övücü ya da yerici” sözleri bir yana bırakıp kendi kişisel yaşamımdan bir örnek vermek isterim: Sekiz yıla yakın sürdürdüğüm Bosna Hersek İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığım sırasında, hemen hemen hiçbir davada başvurucu avukatı yoktu. İç savaş öncesi dönemde de pek etkili olmayan avukatlık hizmeti, avukatların ülkeyi terk etmesi nedeniyle adeta ortadan kalkmış gibiydi. “Davalı” durumundaki devlet, kendi hukukçularıyla temsil edilirken “başvurucu” avukatsız kalıyordu. Bazı davalarda, insan hakları alanında çalışan Bosna dışındaki sivil toplum kuruluşları bu boşluğu doldurmaya çalışıyor ama çoğu zaman mahkeme olarak iş bize düşüyordu. İlgili makamlara yazı yazarak başvurucuya sorular yönelterek durumu aydınlatmaya çalışıyorduk. Tabii, avukatsızlığın sağlıklı bir yol olduğu söylenemez. Günümüzde, “hukuk devleti”nin bir ülkede gerçek anlamda var olup olmadığı, o ülkedeki avukatlık mesleğinin durumuyla da sıkı sıkıya ilişkili görünüyor. Avukatların ve baroların, mesleğinin gereklerini yerine getirirken yargıçlar ve savcılar gibi “adalete hizmet” etme çabası içinde olduğu gerçeği içtenlikle kabul edilmeli. Avukatların adaletin “ayakbağı” olarak görülmesi ise (hadi burada da işe biraz gülmece katalım) Osmanlı Maarif Nazırı’na atfedilen şu sözleri akla getirir: Şu okullar olmasa Maarifi ne güzel idare ederdim! Türkiye’de 1938’de yürürlüğe giren Avukatlık Kanunu’ndan bu yana (yani yaklaşık seksen yıldır) avukatlık bir “kamu hizmeti.” Bugün yürürlükte olan Avukatlık Kanunu’na göre “Avukat, yargının kurucu ögesi ve bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder. Baroların ve Barolar Birliği’nin çeşitli görevleri arasında “insan haklarını savunmak” da var. Ama bu “yasal” gerçeklerin uygulamaya tam olarak yansıdığını söyleyecek durumda değiliz çünkü siyasal iktidarlar, özerk ve bağımsız bir avukatlık mesleğini tam olarak içselleştirmiş görünmüyor. Oysa demokratik bir hukuk devletinin varlığı avukatlığın kişiler olarak da örgütler olarak da güçlü olmasına bağlı. n İnsan Hakları Hukuku/ Rona Aybay/ Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 176 s. E Y L Ü L 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1333
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear