Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Haber 331 OCAK 2020 CUMA ATO ile Başkent Üniversitesi işbirliği ‘Çarpık yapılaşmaProf. Dr. Kasapoğlu, Ankara’daki deprem riskini Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı deprem riskini artırdı’ Baran ile Haberal protokol imzaladı Ankara Ticaret Odası (ATO) ile Başkent Üniversitesi arasında “reel sektörle üniversiteler arasındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik” protokol imzalandı. Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleşen törende imza altına alınan protokole, ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran ile Başkent Üniversitesi Kurucusu ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Haberal imza attı. Baran, üniversitelerle reel sektör arasındaki işbirliğinin önemine değindi. Gelişmiş ülkelerde söz konusu işbirliği temellerinin uzun yıllar önce atıldığını aktaran Baran, “Türkiye’deki köklü üni versitelerin sahip olduğu bilgi birikimini ticaret ve sanayiye aktarmamız gerekiyor. Bu imzalanan protokol ile başlatmış olduğumuz işbirliğinin örnek teşkil etmesini temenni ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr. Haberal ise konuşmasında, ATO ile Başkent Üniversitesi ve Başkent Hastanesi’nin yaptıkları çalışmalarla Türkiye’ye önemli katkılar sağladığına dikkat çekerek, “Ankara Ticaret Odası ile beraber Türkiye irtifa kat etmeye başladı. Bu imzalayacağımız protokolden sonra artık o irtifa hız kazanacak. Hep beraber ülkeye hizmete devam edeceğiz” dedi. l ANKARA YURTTAŞ FİYATTAN ŞİKÂYETÇİ Market, Ulus Hali’den ucuz! Ankara Ulus Hali’ne meyve ve sebze almaya gelen yurttaşlar yüksek fiyatlardan yakınıyor. Hal esnafı ise “Fiyatlar normal” ve “Satıştan memnunuz” diyor. Durumu yerinde gözlemleyen Cumhuriyet Anadolu ekibi, haldeki fiyatları market fiyatlarıyla karşılaştırdı. Hal ve market arasındaki fiyat uçurumu, gözlemlerin ardından ortaya çıktı. Halde kilosu 7 lirayı bulan salatalık, biber ve patlıcanın markette 4 lira civarında satıldığı görülüyor. Birçok yemek için vazgeçilmez olan domates ise halde 6.5 liraya kadar çıkarken, markette 4.5 liraya bulunabiliyor. Halde 5 lira markette 2 lira Halde en çok dikkat çeken durum, alışveriş yapmaya gelenlerin boş torbaları oluyor. Halde kilosu 3 lirayı aşan patatesleri gören yurttaşlar “Fiyatlar yüksek olduğu için almakta zorlanıyoruz” diyerek durumdan yakınıyor. Marketlerdeki patatesler ise 1 lira civarında görünüyor. Halde soğanın kilosu ortalama 3 lirayı bulurken, limonun kilosu 6 liraya kadar çıkıyor. Marketlerde ise soğanın kilosu 2 liradan satılırken, markette 5 liraya limon olduğu görülüyor. Halde kilosu 5 liraya çıkan portakal, markette 2 lira daha ucuz olarak satılıyor. Türkiye’de Yalova ve Ordu gibi birçok ilde üretilen kivinin kilosu ise markette dudak uçuklatıyor. Market fiyatları hale göre daha uygun olmasına karşın kivide durum tersine dönüyor. Halde kilosu 7 lira olan kivi, markette 10 liraya ulaşıyor. Meyve satan bir esnaf, müşterilerin yüzde 70’inin mandalina ve portakal aldığını belirtiyor. Hal ve markette yalnızca mandalinada fiyat ortaklığı görülüyor. Halde 3 ile 4 lira arasında olan mandalinanın kilosu, markette de 3 lira 20 kuruşa bulunuyor. Portakalın bir kilosu halde 5 liraya kadar çıkarken, markette 3 liraya alıcı buluyor. l ANKARA Hacettepe Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu, Ankara’nın altında deprem üretecek fay olmamasına karşın, çevresindeki aktif fay hat larından dolayı deprem riski taşı yan bir şehir olduğuna dikkat çek ti. Kasapoğlu, “Ankara, denetim siz ve çarpık yapılaş madan dolayı deprem riskinin giderek arttı ğı bir kent haline gel SENA YAŞAR miştir. Ankara’nın en riskli bölgesi ise Demetevler bölgesidir. Olası şiddetli sarsıntıda, Demetev ler’deki bitişik yapılar çabuk yıkı lacak” uyarısında bulundu. Hacettepe Üniversitesi öğre tim üyesi Prof. Dr. Kasapoğlu, Elazığ’da yaşanan ve 41 kişinin ölümüne neden olan 6.8 büyüklü ğündeki depremin ardından, An kara’daki deprem riskini ve ola sı bir depremde Ankara’da yaşa nabilecek tehlikeleri Cumhuri yet Anadolu’ya değerlendirdi. Ka sapoğlu, sorularımıza şu yanıtla rı verdi: n Ankara deprem bölgesi ola rak görülmediği için pek konu şulmuyor. Ankara’da deprem ris ki var mı? Ankara’nın altında deprem üre tecek aktif bir fay yok. O nedenle “Ankara deprem bölgesi değil” de niyor. Doğrudur. Türkiye’nin Dep rem Tehlike Haritası’na baktığınız da, Ankara’nın 4. Derecede Dep rem Bölgesi’nde olduğunu görür sünüz. Ankara, jeolojik ve coğrafi konumu itibarıyla kendisi bir dep rem bölgesi değil ama çevresin deki depremlerden etkilenen bir kent. Ankara’nın deprem haritası na göre, kentin kuzeyinde 1. Dere ce Deprem Bölgesi bile var. n Ankara, etrafındaki fayların hareketlerinden nasıl etkilenir? Ankara’nın kuzeyinde Kuzey Anadolu Fay Hattı, güneydoğusun da KırşehirKeskin Fayı, daha gü neyinde Haymana, doğusunda ise Bala’daki irili ufaklı faylar var. Bu radaki depremler Ankara’da genel de hissedilir ama herhangi bir za rar oluşturmaz. Aletsel döneme ait tarihsel depremle re baktığımızda, Kuzey Anadolu Fayı’nın üze rinde 1944’te 7.2 bü yüklüğünde BoluGe rede depremi ile kar şılaşırız. Bu deprem, Ankara’nın kuzeyin deki Kuzey Anadolu Fayı’nda olmuştur ama Ankara’nın kuzeyin deki ilçeler olan Çam lıdere, Gürün, Kazan ve Kızılcahamam’ı cid di ölçüde etkilemiştir. Binalar yıkılmış, ca mi minareleri devril miş hatta can kayıpla rı yaşanmıştır. Ankara, kendisi bir deprem bölgesi değil dir ama çevresindeki aktif faylarda olan depremlerden oldukça etkile nen bir kent durumundadır. n Ankara depreme hazır mı? Kesinlikle değil. Halkımız ara sında en çok karıştırılan kavram Yara sarma politikası n Türkiye’nin deprem politikasına ilişkin değerlendirmeniz nedir? Türkiye’de “yara sarma politikası” uygulanıyor. Bu, “Deprem inşallah olmaz. Olursa da devletimiz güçlüdür. Depremzedelere battaniye, çadır, aş, ekmek göndeririz. Yıkılan binaları yeniden yapar, yaralarımızı sararız” mantığı üzerine oturtulmuş bir politikadır. Oysa gelişmiş ülkelerde uygulanan çağdaş politika ise, “zarar azaltma politikasıdır”. Hedef, deprem olmadan önce alınacak önlemlerle, depremin oluşturabileceği zararı en aza indirgemektir. Biz deprem öncesi hiçbir şey yapmıyoruz. 17 Ağustos 1999’dan bu yana 21 sene geçti. Göstermelik birtakım senaryo tatbikatlar yapılıyor ama onların hiçbir şeye faydası yok. Halk, senelerdir ödediği deprem vergilerinin hesabını so ruyor. Bakan “Duble yol yaptık, hastane yaptık” diye yanıtlıyor. Böyle depremle mücadele olur mu? Türkiye’nin her tarafı deprem bölgesi. Depremi batıda beklerken, birdenbire doğudan vurdu. Oradaki binalar niye kentsel dönüşüme tabi tutulmadı? 4 Nisan 2019’da aynı yerde 5.2 büyüklüğünde bir deprem oldu. Vatandaş “o zaman binamız hasar gördü, valiliğe, belediyeye başvurduk kimse ilgilenmedi” diyor. O binalar ele alınıp dayanıklı hale getirilseydi bugün o insanlar ölmeyecekti. Depremle mücadele, topyekun bir mücadeledir. Herkesin taşın altına elini koyması gerekir ama birinci derecede sorumluluk hükümete, valiliklere ve yerel yönetimlere düşer. Bu sorunları çözmeden depremle mücadelede başarılı olmamız mümkün değil. lar, “tehlike” ve “risk” kavramlarıdır. Tehlike, herhangi bir bölgede bir depremin olma olasılığıdır. Bir yerde deprem olasılığı yüksekse orada “tehlike” yüksek demektir. Risk ise, söz konusu depremin olması durumunda meydana gelebilecek olan can ve mal kayıplarının ölçüsüdür. Bir bölgede deprem tehlikesi çok yüksektir. Ama zemin koşulları çok iyi ve yapılan binalar depreme dayanıklı ise risk çok düşüktür. Burada deprem olduğu zaman can ve mal kaybı yaşanmaz, deprem afete dönüşmez. Bu açıdan baktığımızda, kuruluşundan bu yana başkent Ankara’da deprem tehlikesi düşük olmasına rağmen, deprem riski giderek artmaktadır. Bunun da temel nedeni Ankara’daki denetimsiz çarpık yapılaşmadır. n Ankara’da deprem riski en yüksek bölge neresi? Ankara’da deprem riski en yüksek olan bölge, Demetevler bölgesidir. Riskin birinci nedeni, Demetevler’in, toprak alüvyon üzerinde olmasıdır. Toprak alüvyon gibi yumuşak zeminler, deprem dalgalarını büyütür. İkincisi neden ise çarpık ve denetimsiz yapılaşmadır. Buradaki en büyük hata binalardaki “bitişik nizamdır”. Elazığ depreminde de yıkılan binaların hepsi bitişik nizam binalardır. Bitişik nizamda iki bina arasında ara duvarlar ya ortak ya da birbirine bitişiktir. Bitişik nizamda bir bina sallanırken diğerini de döver. Binaların birbirini döverek yıkmasına “çekiçleme etkisi” de denir. Demetevler’de öyle çarpık yapılaşmalar var ki, bitişik nizam binaların zemin betonları bile birbirine dek değil. Olası bir deprem esnasında, sallanırken bir binanın taban betonu, diğer binanın duvarına vuracak ve bu da iki binanın da çabuk yıkılmasına neden olacak. Gökçek’ten yanıt n 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Ankara’da bir önlem alındı mı? Riskli binalar için bir iyileştirme yapıldı mı? 17 Ağustos 1999 depreminden sonra dönemin Ankara valisi bir komisyon topladı. Ankara’da depremle ilgilenen uzman ve akademisyenlerin, sivil toplum örgütlerinin katıldığı çok geniş bir komisyon kuruldu. Dönemin belediye başkanı Melih Gökçek de toplantıdaydı. Demetevler’deki duru mu ona da anlattım. Bana gülerek “Hocam haklısınız, Demetevler’in yüzde 80’i kaçak” dedi. “O zaman gereğini yapın” dedim. Bana eliyle “para” işareti yaptı. Hâlâ da Demetevler’deki o evler için bir şey yapılmadı. 2000’lerin başında yapılan bu sempozyumda birtakım önemli kararlar alındı, fakat bunların hiçbiri uygulanmadı. n Yıkımların az olması için, binalar inşa edilirken neye dikkat edilmelidir? Yerkabuğu statik bir kabuk olmadığı için, “kalp atışı” gibi bir titreşim periyodu vardır. Yerkabuğundaki bu titreşime, “hâkim titreşim periyodu” denir. Bu periyodun değeri kayaç zeminlerde biraz daha düşük, toprak zeminlerde daha yüksektir. Bir de deprem sırasında “binanın titreşim periyodu” vardır. O da, pratikte bina katsayısının onda biridir. Örneğin, 7 katlı bir binanın “bina titreşim periyodu”, 0.7’dir. Bina yapılırken zemin etüdlerinin yanı sıra önemli olan, bina titreşim periyodu ile zemin hakim titreşim periyodunun birbirinden farklı olmasıdır. Hangisinin küçük veya büyük olduğu o kadar önemli değildir. Ama bu iki değer eşit olursa “rezonans” dediğimiz olay yaşanır. Yani bu, aynı titreşim periyotlarının üst üste bindiği zaman binanızın ne kadar sağlam olursa olsun, “rezonansa girip” ve yıkılması demektir. O nedenle, öncelikle zeminin hakim periyodunu ölçüp, orada yapılacak binanın kat sayısı ona göre belirlenmelidir. n Ankara’daki mevcut binalarda “rezonans” yaşanma riski nedir? Ankara’daki zeminlere baktığımızda, Ankara’nın güneyindeki Gaziosmanpaşa, Çankaya tarafları kayaç zeminlerdir. Kuzeye doğru gittikçe Yenimahalle, Demetevler ve Ankara Çayı’nın civarı alüvyon, yumuşak toprak zeminlerdir. Toprak zeminlerin hakim titreşim periyodu daha yüksektir. 0.50.7 arasındadır. Dolayısıyla o bölgede binaların katsayısının 5 ve 7’den farklı olması gerekir. Ama Demetevler’e bakarsanız, neredeyse tüm binaların 5 ile 8 kat arasında olduğunu görürsünüz. Bunların özellikle 78 katlı olanları oldukça “risklidir”. Bu binalar hem sağlam değil hem de rezonansa girecekleri için sarsıntı anında yıkılması yüksek olasılıklı binalardır. n Ankara’nın güneyinde durum nedir? Güneye bakarsak oradaki kayaç zeminin hâkim titreşim periyodu 0.10.2’dir. Orada da binaların daha yüksek katlı olması gerekir. Çünkü 2 katlı binalar yaparsanız binanızın titreşim periyodu da 0.2 olacak ve değerler eşitlendiği için rezonansa girecektir. Ankara’da tam tersi yapılarak Demetevler’e yüksek binalar, Çankaya taraflarına iki katlı villalar yapılıyor. Ankara’daki çarpık yapılaşmanın temel sorunu da budur. Bu sorunu çözmeden Ankara’yı depreme dayanıklı bir kent haline getiremeyiz. Binaların yapımındaki denetimsizlik de Ankara’daki deprem riskini giderek artırıyor. l ANKARA Gölbaşı Belediyesi, imarda park dediği alanları park yapmayıp kiraladı İmarda ‘park’, gerçekte kiralık Gölbaşı Belediyesi Ana Hizmet Binası’nın, Fen İşleri Müdürlüğü’nün bulunduğu binanın ve Mehmet Akif ile Alparslan Türkeş kültür merkezleri binalarının tapuda hâlâ “arsa” olarak kayıtlı olduğu ortaya çıktı. Belediyenin, imar planında park olarak gösterilen 9 alanın da park yapılmadığı, ticari faaliyet için kişilere ya da şirketlere kiralandığı tespit edildi. Sayıştay Başkanlığı, Ankara’nın Gölbaşı Belediyesi’nin AKP yönetimindeki 2018 yılına ait Denetim Raporu’nu yayımladı. 81 sayfalık raporda, çok sayıda usulsüzlük tespit edildi. Sayıştay denetçilerinin raporuna yansıyan bulgulardan bazıları şöyle: 4 Birikmiş Amortismanlar Hesabı’nın alacağında kayıtlı olması gerekli tutar 2 milyon 672 bin TL iken 2018 yılı bilançosunda söz konusu hesapta kayıtlı olan tutar 861 bin TL. Dolayısıyla kurumun 2018 yılı bilançosunda Birikmiş Amortismanlar He sabı, 1 milyon 811 bin TL ek lemlerde, tahakkukun tah sik yer aldı. silata dönüşme oranı dü 4 Tahakkuk ve nakit ka şük kaldı. Önceki yıllar yıtları eşzamanlı olması ge dan devrederek gelen ala reken “personel giderleri”, caklardan ötürü belediye “cari transferler” ile “serma alacakları yıllar içinde za ye transferleri” hesapları bir manında tahsil edileme birlerine eşit değil. İki hesa den sonraki yıllara aktarı bın toplamındaki uyumsuz larak gelir kaybına neden luk 1 milyon 529 bin TL. olundu. 4 Mevzuat faiz gelirleri, yüzde 15 gelir vergisi stopajı düşürülerek net tutar üzerin Tapuda arsa olarak görülen Fen İşleri Binası. 4 Mal alımları ve yapım işleri toplamları, bütçeye konulmuş olan ödenek den muhasebeleştirildi. Ha lerin yüzde 10’u iken ida talı muhasebeleştirme nedeniyle mevduat re bu tutarın üzerine çıktı ve bunun için Ka faizleri, vergi ödemeleri ve benzeri giderler mu İhale Kurulu’ndan herhangi bir uygun 312 bin TL eksik kaydedildi. görüş almadan mal alımlarında 2 milyon 61 4 Belediye tarafından kiraya verilen 104 bin TL, yapım işlerinde ise 31 milyon 393 adet taşınmaz, duran varlıklarla ilgili he bin TL olmak üzere toplam 2 milyon 92 bin saplarda izlenmedi. TL tutarında mevzuata aykırı mal ve hizmet 4 Belediye gelirlerini oluşturan bazı ka alımı yaptı. 4 Ruhsatlı olarak faaliyette bulunan ve faaliyet konusu “play station oyun salonu” olan 12 adet işyeri için eğlence vergisi tahakkuk ve tahsil işlemleri yapılmadı. 4 Belediyenin Ana Hizmet Binası olan binanın, Belediye Fen İşleri Müdürlüğü’nün bulunduğu binanın, Mehmet Akif Kültür Merkezi olarak kullanılan binanın ve Alpaslan Türkeş Kültür Merkezi olarak kullanılan binanın tapu kayıtlarında halen “arsa” olarak görüldüğü tespit edildi. Tapuda kayıtlı olan taşınmazların kullanım şekilleri ile tapu bilgilerinin uyumlu hale getirilerek, cins tashihlerinin yapılması gerekmektedir. 4 İmar planında park alanı olarak tespit edilen 9 adet alan park olarak düzenlenmeyip, genellikle peyzaj ve çiçek, fidan satımı amacıyla ticari olarak faaliyette bulunan şahıs ve şirketlere kiralandı. l ANKARA