02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Türkiye, yerli kaynaklar, kaynak çeşitlendirmesi ve araştırmayı dikkate almıyor… C S TRATEJİ yapılması gerekmektedir. Bugün itibariyle kurulu gücümüz yaklaşık olarak 38.500 MW düzeyindedir. Son günlerde hükümetin 2012 yılından itibaren devreye girmek üzere yaklaşık 5.000 MW gücünde nükleer santral yapılmasını öngördüğü söylenmektedir. Nükleer santral yapılmadığı takdirde yerine ihtiyaç olan gücü karşılayacak başka alternatiflerin oluşturulması gerekmektedir. Enerji konusunda milli kaynaklarımızın yetersizliği bu şekilde açıkça ortadayken belli birkaç ülkeden sağlanan kaynaklara dayanmadan akılcı bir enerji politikası uygulanması gereği de kaçınılmazdır. Ancak bunun yerine kolay yol seçilerek gittikçe doğalgaza dayandırılan enerji tüketim politikamız sonucunda doğalgaz tüketiminin 2006 yılında yüzde 30’lara gelmesi kaçınılmaz görünmektedir. Hemen tamamını dışarıdan sağladığımız giderek pahalılaşan bu enerji kaynağının bu şekilde dışa bağımlılık yaratması hususu stratejik nedenlerden de yanlıştır ve hatta tehlikelidir. Özellikle sanayinin kanı durumundaki elektrik enerjisi üretiminin, 2010 yılında yaklaşık 75 milyon, 2022 yılında 84 milyon olması beklenen nüfusu ve bunun ihtiyaçlarını göz önüne alınarak arttırılması ve bunun yenilenebilir enerji kaynaklarıyla desteklenmesi önemlidir. Ayrıca, özellikle nükleer enerji gibi yakıt ham maddesi sağlanmasında kısa vadeli sıkıntılara maruz kalmayacak bir enerji kaynağıyla enerji politikamızın çeşitlendirilmesi de gerekir. Bu noktada ülkemizde bugün için ekonomik veya teknik olarak üretilebilir olmayan ama gelecekte kullanılması olası yerli uranyum ve toryum madenlerinin değerlendirilmesi de önemli olacaktır. Ülkemizde enerji tüketiminde taşkömürü, linyit, petrol, doğalgaz, hidrolik ve jeotermal enerji, odun, hayvan ve bitki artıkları gibi birincil enerji kaynakları ile güneş enerjisi kullanılmaktadır. Elektrik enerjisi ve kok ise ikincil enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Birincil enerji ve elektrik tüketim değerlerinde son yıllarda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu dönemde birincil enerji tüketimi yıllık ortalama yüzde 5, elektrik tüketimi ise yüzde 1 civarında artış göstermiştir. Bu yüksek artış hızlarına karşın, kişi başına birincil enerji ve elektrik tüketim değerleri gelişmiş ülke ortalamalarının gerisinde bulunmaktadır. Türkiye’de özellikle elektrik alanında enerji üretimi geleneksel olarak büyük oranda kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilirken son yıllarda bu konuda, yapişletdevret gibi ve diğer özendirici yöntemlerle elektrik üretiminde hidroelektrik ve termoelektrik santrallerinin özel sektör tarafından kurulup işletilmesi giderek ön plana çıkmaktadır. Ayrıca üretimin talebi karşılamadığı enerji türleri, ithalat yoluyla sağlanarak tüketiciye sunulmaktadır. Ülkedeki enerji talebinin ortalama yüzde 60’ı dış kaynak kullanımı ile karşılanmaktadır. Dış kaynak içerisinde en büyük pay petrol iken son yıllarda doğalgaz kullanımında da önemli artışlar olmuştur. Tüketimdeki bu hassasiyet arz eden konuların dikkatli ve kamu yararını gözetecek bir şekilde düzenlenmesi ve kontrol altına alınması da geleceğimiz açısından önemlidir. K üreselleşme denilen acımasız rekabet ve yaşam savaşı koşullarında Türkiye, teknolojinin gelişmesine paralel olarak çağdaş bir yaşam tarzını insanlarımıza giderek artan otomasyon sistemlerinin kesintisiz çalışmasını da sağlayarak sunmak zorundadır. Artık 21. yüzyılda çağdaş ülkelerde elektrik kesintilerinin olağan bir gelişme gibi karşılanması kesinlikle mümkün değilken maalesef bu konu ülkemizde tam tersi yönde cereyan etmektedir. Elektrik üretiminde zaman zaman karşılaşılan darboğazların yanı sıra hat bakımı, transformatör arızası gibi nedenlerle elektrik kesintileri günlük yaşantıdan çıkartılamamıştır. Yine giderek bağımlı hale geldiğimiz, getirildiğimiz doğalgazda yaşanacak kesintiler de ufukta gözükmüştür. Ayrıca sanayimizin gelişmesi ve artan nüfusumuza iş alanı sağlanması açısından da enerjinin gerekliliği tartışılmaz bir husustur. Türkiye gerek duyduğu enerjinin yaklaşık yüzde 72’sini ithal etme durumunda olduğundan dışa bağımlılığın bütün stratejik sakıncalarına katlanmak veya buna karşı önlemler almak durumundadır. Özel sektörün bile mikro açıdan uzun, orta ve kısa vadeli planlarını ihmal etmeden geliştirdiği günümüzde, iktidarların emir kulu devlet kadrolarında planlamanın önemi hala anlaşılamadığından veya ayak bağı olarak kabul edilmesinden dolayı Türkiye hak ettiği yerlerin çok gerisinde, çetrefilli sorunlarla baş başa kalmıştır. Bunun sonucu olarak son yıllarda hızlı bir şekilde, sanayimizin ve halkımızın artan bir şekilde ihtiyacı olan elektriğin çok pahalı ve dışa bağımlı bir yöntemle doğalgaz çevrim santrallerine dayandırılması yanlış bir stratejinin en önemli göstergesidir. Ulusal enerji politikası oluşturulmalı Günümüzde, insan yaşamının ve sanayinin temeli kabul edilen enerji Türkiye için yaşamsal önem taşıyor. Pahalı enerji kullanımı, üreticilerin yurt dışına yönelmesi, Türkiye’deki istihdamın olumsuz etkilenmesi sonucunu doğuruyor. Enerji talebi ele alındığında, genel enerji tüketimimizin 2010 yılında 126 milyon TPE’ye, 2020 yılında ise 222 milyon TEP’ye ulaşması beklenmektedir. 2004 yılı sonu itibariyle 150 milyar kWh olarak gerçekleşen brüt elektrik enerjisi talebinin 2010 ve 2020 yıllarında sırasıyla yüksek senaryoda 242 milyar kWh ve 499 milyar kWh, düşük senaryoda ise 216 milyar kWh ve 406 milyar kWh civarında olması beklenmektedir. Gelecekte talebin karşılanması için mevcut ve inşa halinde olan tesislere ek olarak, 2020 yılına kadar yüksek senaryoya göre yaklaşık 57.000 MW’lık, düşük senaryoya göre ise 41.500 MW’lık yeni yatırım ARZ VE TALEP TESPİTLERİ Türkiye’nin nüfus artışına ilişkin öngörüler, 2005 yılında 69.828 milyon olan Türkiye nüfusunun 2010 yılında 74.115 milyon ve 2022 yılında 83.421 milyon olacağı şeklindedir. Nüfus artış oranı 2005 yılında yüzde 1.3 iken bu oran 2022’de yüzde bire gerileyecektir. Nüfus artışının yanı sıra özellikle doğudan batıya olmak üzere hızla artan bir iç göç de söz konusudur. Yine ekonomide her şey yolunda giderse, 2005 yılında yüzde 6.7 olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) artışı hızının 2010 yılında yüzde 7.7 ve 2022 yılında yüzde 6.8 olacağı öngörülmektedir. Bütün bunlar Türkiye’nin birbirine paralel olarak artan nüfusuna ve kalkınma hızına uygun olarak geliştirilmesi gereken hizmetler ve sanayi sektörlerinin ihtiyaç duyacağı enerjinin sağlanmasındaki aciliyeti gösteriyor. 2003 yılında ülkemizin birincil enerji kaynakları üretimi 23,8 milyon TPE (Ton Petrol Eşdeğeri) genel enerji tüketimi ise 83,8 milyon TPE’dir. Genel enerji tüketiminin yüzde 38’i petrolden, yüzde 27’si kömürden, yüzde 23’ü doğalgazdan ve kalan yaklaşık yüzde 12’lik bölümü ise hidrolik enerji kaynaklarından elde BTC Boru Hattı edilmektedir. döşenirken...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle