02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Türkiye ilerleme raporunu bekliyor… C S TRATEJİ 5 belirtiliyor; tek pazar yeniden ele alınmadan küresel rekabet ile mücadele edilemeyeceği vurgulanıyor. Lizbon Stratejisi hedeflerini tutturmak için üç yılları kalan üye ülkelerden sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmaları ve Avrupa’nın dinamik, yenilikçi ve çekici bir çalışma ortamı yaratmak için somut adımlar atması bekleniyor. Üye devletler bu bağlamda, projelerini ulusal düzeyde uygularken Komisyon da Strateji’ye AB düzeyinde her türlü desteği sunacağının sözünü veriyor. Bu çerçevede ve Avrupa İstihdam Stratejisi’nin 10. yılı olması nedeniyle, 2007 yılı içerisinde Avrupa emek piyasasının kapsamlı bir değerlendirmesi yapılacak. Yine tek pazar şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili olarak da, özellikle savunma sanayi ve pazarının AB düzeyinde ele alınması için Komisyon’un çalışmalarını hızlandıracağı belirtiliyor. Ulusal çıkarlara kaçınılmaz olarak öncelik verildiğinden fiyatların tam olarak rekabet sonucu belirlenmediği bu sektöre yönelik strateji üretilmesi gerekiyor. Çalışma programına göre özel ilgi görmesi gereken diğer bir alan da şarapçılık sektörü. İlk bakışta küreselleşme ile mücadelede ikincil hatta üçüncül bir fon kaynağı olarak görülebilecek şarapçılık, Komisyon tarafından AB ekonomisinin gözbebeği olarak nitelendiriliyor. Bütün T ürkiye, İlerleme Raporu’nu beklerken AB Komisyonu önce 24 Ekim günü, AB’nin 2007 yılı hedeflerinin neler olduğunu anlatan oldukça iddialı bir çalışma programı yayımladı. Önümüzdeki 12 ila 18 ay süresince AB’nin, "refah, birlik, güvenlik ve daha kuvvetli bir ses" için her zamankinden daha fazla çalışması gerektiği açıklandı. Bu iddialı söylemin arkasında yatan neden, hiç şüphesiz, 2007 yılının AB’nin kurucu anlaşmaları olan Roma Antlaşmaları’nın 50. yıldönümü olması. AB idealine gönül veren devlet ve hükümet başkanları, politikacılar ve bürokratlar Almanya’nın dönem başkanlığında kutlanacak olan yıldönümüne, AB’nin içinde bulunduğu sıkıntıların damgasını vurmasını istemiyorlar. Bu yüzden de söz konusu çalışma programından yani AB’nin bir yıllık faaliyetlerinden, çok fazla başarı bekleniyor. AB kurumlarında, politikalarında, uygulamalarında ve kanunlarında yapılacak ivedi iyileştirmelerle istenilen "50. yıl itibarı"na kavuşulması hedefleniyor. Ancak beklentilerin böylesine yükseldiği bir dönemde, AB bir kere daha kendi vatandaşı ile barışamaz ve kendine verdiği sözleri tutamazsa hem küresel güç hem de tam bir birlik olma yolunda bir kere daha tökezlemiş olacak. AB 50. yaşını kutluyor Avrupa Birliği’nin kuruluş anlaşmaları olarak kabul edilen Roma Anlaşmaları’nın 50. yılı önümüzdeki yıl kutlanacak. Almanya’nın dönem başkanlığına denk gelecek kutlamalarda, ‘AB vatandaşlarının’ psikolojik olarak yeniden kazanması için projeler hazırlanıyor. çekileceği de açıklandı. Müktesebatı sadeleştirme, Avrupa Parlamentosu’nun karar alma mekanizmasına olan katkısını arttırma, araştırma ve geliştirme çalışmaları ile üniversite eğitimine daha çok fon ayırma, nüfusun yaşlanması sorununa eğilme, bir sağlık ve sosyal hizmetler stratejisi oluşturma ve göçmen akımını daha iyi yönetecek politikalar üretme yolları ile AB vatandaşlarının Birliğe olan inançlarının takviye edileceği düşünülüyor. AB VATANDAŞLIĞI VURGUSU Komisyon tarafından her yıl yayımlanan çalışma programına ilk defa bu sefer, "AB vatandaşları ile iletişim halinde olma" önceliği eklendi. AB yıllardır, her türlü politika ve faaliyet alanını her anlamda kapsayabilmek için ince ince ördüğü müktesebatının içine hapsolmuş durumda. AB kurumları, "doğru olanı yapmak" ilkesi ile sayısız kanun ve yönetmelik çıkarıyor; tavsiye kararı alıyor. Ancak "doğruyu yapmak" yüksek bir alternatif maliyetle beraber geliyor ve bu ağır detaycı müktesebatın bağlayıcılığında, çoğunlukla üye ülkelerin ve AB bürokratlarının da elleri kolları bağlanıyor. Örneğin, çevre konusunda Kyoto Protokolü’nün gereklerine olan inancını yasalarla bir realite haline getirmekle övünen AB’nin bugün, müktesebatının yaklaşık üçte birini çevre uygulamaları oluşturuyor ve özellikle yeni üye ülkeler, bu düzenlemelerin AB genelinde işler olabilmesinin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Ağır ve uygulanması güç müktesebatın altında ezilen AB kurumları, yıllardır yavaş yavaş vatandaşlarından uzaklaşmaktaydı. Ne var ki durumun ne kadar ciddi olduğu Fransa ve Hollanda’da yapılan anayasa referandumlarından sonra ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar, "Hayır" diyenlerin çok büyük bir kısmının AB’ye, anayasasını kabul edecek kadar güvenmediğini ortaya koydu. Bu güvensizliğin en büyük nedeninin ise AB’nin uyguladığı politikalarla hedeflenen sonuçlara ulaşamadığı yönündeki yaygın kanı olduğu anlaşıldı. Komisyon yetkililerine göre, AB vatandaşlarına hâkim olan inançsızlık, AB’nin gerçekten başarısız olmasından değil, başarıların kamuoyuna etraflıca anlatılamamasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda, Komisyon Başkan Yardımcısı Margot Wallström, "AB eylemlerinin katma değerlerinin vatandaşlara mutlaka anlatılması" gerektiğini söylerken çalışma programı da 10 Mayıs 2006’da yayımlanan "Vatandaşın Gündemi: Avrupa için Sonuçlara Ulaşmak" başlıklı dokümana işlerlik kazandırılacağını vurguluyor. Ayrıca yine çalışma programında, hem vatandaşlarla iletişimi kolaylaştırmak hem de kurumları dinamikleştirmek için yasalaşmayı bekleyen bazı tasarıların geri KÜRESELLEŞME İKİLEMİ Her ne kadar AB, vatandaşları ile barıştığı görkemli bir 50. yıl kutlaması planlıyor olsa da küreselleşme ile mücadelede yaşanan güçlüklerin gölgesi, gündemi zaman zaman karartıyor. Bu mücadelede sorun yaşayanların başında Fransa, İtalya ve Almanya’nın geliyor olması, durumun ivedilikle ele alınmasını gerektiriyor. Bu yüzden, daha önce İngiltere’nin başını çektiği grup önderliğinde reddedilen Avrupa Küreselleşme Fonu yeniden görüşülecek. Ayrıca, tek pazarda hedeflenenden daha az kapasite ile işleyen unsurların bulunması, küreselleşme karşısında AB’ye kan kaybettiriyor. Çalışma programında, "küreselleşme, genişleme ve teknolojik ilerleme"nin, AB’nin tek pazar için getirdiği uygulamaları yetersiz kıldığı bunların yanı sıra AB, küresel ticari rakipleri Çin, Hindistan, Japonya, Rusya, Brezilya, Meksika ve ABD ile olan ilişkilerinde AB ticari uygulamalarını geçerli kılmak için çalışacağının da altını çiziyor. Küreselleşme ile mücadelede çok büyük sıkıntılar çeken AB, küresel güç olma hayallerini ironik olarak hiçbir zaman bir kenara bırakmıyor. 2007 yılı çalışma programı da bu konuda yeni stratejiler içermekte. Her şeyden önce, 150’nin üzerinde ülkeye yönelik hazırlanan yeni dış yardım programıyla insan hakları ve demokrasinin yayılması adına çok önemli küresel bir adım atılması planlanıyor. Yine AB’nin, geçtiğimiz aylarda çıkmaza giren Doha Turu’nun başarı ile sonuçlanmasına öncülük edeceği de açıklandı. AB’nin etki alanını sınırları ötesine taşıyacak en önemli araç olarak gördüğü ve yeniden canlandırmayı planladığı Avrupa Komşuluk Politikası da önümüzdeki yıl içerisinde Komisyon’un kapsamlı çalışmalarına konu olacak. Bütün bu girişimlerin, hiç şüphesiz, AB’nin önceliklerini "sınırları dışında yüksek sesle dile getirme kapasitesi"ni artırmak yönünde atılmış adımlar olması bekleniyor. Sınırlar dışında etki yaratma hedefine yönelik çok önemli diğer bir proje de çalışmaların yakında başlatılacağı Ortak Uzay Politikası olacak gibi gözüküyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle