10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S in, Orta Asya’nın yanı sıra, güney Ç Asya, Ortadoğu ve Rusya ile ŞİÖ aracılığıyla ilişkilerini geliştirme hedefine ilerliyor. Bu kapsamda Rusya’nın ‘Çin yayılmacılığı’ endişesini giderme yönünde çeşitli girişimlerde de bulunuyor. Buna karşın ABD nedeniyle bir araya gelmeyi doğru bulan Çin ve Rusya’nın bölgesel rekabet açısından anlaşmalarının zorluğuna da dikkat çekiliyor. TRATEJİ 11 A “ B, Rusya ve Çin’den gelen tepkiler ışığında ABD’nin işi zor Em. Tuğg. Nejat Eslen ir savaşı kazanan general, savaştan önce pek çok hesaplamalar yapan generaldir. Savaşı kaybeden general ise savaştan önce daha az hesaplama yapmış olandır. Bu nedenle de çok hesaplama zafere, az hesaplama ise yenilgiye götürür.” Sun Tzu Küresel üstünlüğünü Soğuk Savaş sonrası dönemimin avantajlı şartlarını kullanarak, başta enerji kaynakları olmak üzere Avrasya’nın zenginliklerini, enerji ulaştırma hatlarını, Amiral Mahan’ın önerilerine uygun olarak deniz ticaret yollarını denetimi altına almaya, pazarlarını genişletmeye, küresel ekonomileri denetlemeye, kendisini engelleyebilecek koalisyonların oluşmasını engellemeye dayandıran; Avrasya egemenliği girişimlerini güç hesabı yapmadan, gücünü artıracak koalisyonları gerçekleştirmeden, bu girişimler için zaten yetersiz olan gücünü savaşın değişen koşullarına göre yapılandırmadan ve giriş bölgelerine yakın yerlerde konuşlandırmadan başlatan ABD’nin Avrasya girişimlerinin başarılı olması ve küresel üstünlüğünü sürdürmesi zor gibi görünüyor. B cihleri, Avrasya meselesine ABD’siz çözüm getirme gayesi taşımaktadır. Dugin, “Biz adım adım bir dünya düzenini oluşturmaya çalışıyoruz ve bu düzen ABD’nin hegemonyası ile farklıdır” diyerek ABD’nin bölge politikasını eleştirmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, Özbekistan dışındaki Orta Asya ziyaretinde Kırgızistan’daki ABD askeri üssü sağlama alınmıştır. Halbuki Kırgızistan bu konuda inişli çıkışlı bir politika izlemişti. Rice ziyaretinde, Kazakistan’ın demokratikleşmesi yolunda Orta Asya ülkelerinde lider ülke olmanın büyük fırsat olduğunu vurgulamıştı. ABD tarafında Kazakistan, Orta Asya’nın ekonomik reform örneği ve bölgenin ekonomi motoru olarak değerlendirilmekte, Washington’un enerji dahil her alanda Kazakistan’a yatırım yapması ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmasına yardımcı olunması çabalanmaktadır. Aslında ABD’nin Orta Asya politikasının nasıl bir yolu takip edeceği de bilinmemektedir. ABD’nin demokratikleştirme politikası ters tepki yaratmakta ve bölge ülkeleri Rusya ile Çin’e yakınlaşmaktadır. Bölgedeki otokrat ülkelere destek verme politikası ABD’nin otoritesini daha da güçlendirecek ve bu ülkenin demokrasi değerlerine uymayacaktır. Üstelik ABD’nin her hangi bir Orta Asya politikası bölgenin en güçlü ülkesi Çin, Rusya ve Hindistan’ı da ilgilendirmektedir. Heritage Foundation kuruluşunun kıdemli araştırmacısı Ariel Cohen’in de belirttiği gibi, Şanghay İşbirliği Örgütü, dört yıl önce kurulduğunda Washington yetkilileri bunu önemsemedikleri gibi endişe etmek için hiç bir neden görememişlerdi. Ancak şu andaki gelişmeler onların bu görüşünün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. BD’nin Amiral Mahan’ın önerileri doğrultusunda Avrasya egemenliği girişimleri zorlanıyor. Bunun nedenlerinden birini girişim öncesi yapılan planlamalardaki hatalar oluşturuyor. Diğerleri ise AB, Rusya ve Çin’in önceden öngörülemeyen tutumlar içine girmesi olarak gösterilebilir. ABD’nin ne AB, ne Rusya ne de Çin ile ilgili öngörüleri şu anda gerçekleşmiş değil. Çin ve Rusya, ABD’nin beklemediği etkinliği göstermenin yanı sıra başarılı, farklı koalisyonlar da oluşturabiliyor. A ABD’nin inandırıcılığı 1 Eylül sonrasında, eşi ve benzeri bir askeri güce, ekonomik ve politik etkinliğe sahip, bu nedenlerle de küresel dengeleri yeniden kurmanın kendi sorumluluğu olduğunu; yeni yüzyılın tarihini yazacaklarını, Genişletilmiş Orta Doğu’daki yirmi iki ülkenin haritasını değiştireceklerini iddia, kendisini hiper güç, yeni Roma İmparatorluğu ilan eden; askeri yeteneklerinin Afganistan’da ve Irak’taki girişimlerde tıkanması ve Katrina felaketi ile gücündeki tahditlerin kanıtlanması ile ABD’nin psikolojik etkileme amaçlı bu söylemlerinin artık inandırıcılığını kaybettiği gözlemleniyor. Aynı süreçte, Kuzey Kore ABD çıkarlarına ters düşen davranışını ısrarla sürdürürken, enerji zengini İran, nükleer programına devam etmekteki kararlılığını ilan ederek, Çin ve Rusya ile ilişkilerinden aldığı cesaretle adeta ABD’ne meydan okuyor. Kuzey Kore ve özellikle de İran ile ilişkili çıkarlarını gerçekleştirememiş, bu jeostratejik ve psikolojik kırılma noktasını aşamamış bir ABD’nin, söylemlerindeki inandırıcılığı ve Avrasya girişimlerindeki başarı olasılığı da azalacak gibi görünüyor. Avrasya satranç tahtasında, Çin ve Rusya kalelerini arkasına alarak konumunu güçlendiren İran’a karşı ABD hamlesinin gittikçe zora girdiği de gözlemleniyor. ABD’nin Avrasya egemenliği gayretleri içinde Avrupa’nın yapısı ve tutumu önem kazanıyor. Doğal olarak ABD, kendisine rakip olamayan, güvenliğini NATO içinde sağlayan ve bu kanalla Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi denetlenen, Avrasya’da kendi çıkarlarını engellemeyen, aksine katkıları ile destekleyen bir Avrupa arzu ediyor. Irak’ta ve Afganistan’da ABD’ye yeterli desteği sağlamayan, güvenliği için kendi yapısını güçlendirmekte karalı görünen Avrupa, artık ABD’nin tercih ettiği Avrupa’ya benzemiyor ve ABD’yi Avrasya’da yalnız bırakıyor. ABD’nin tercihi 1 BD, kendi denetimindeki Avrupa ile geliştirilmiş ilişkileri ile uysallaştırılmış; Avrasya’ya değil, Atlantik’e yönlendirilmiş; iç sorunları ile meşgul edilmiş; belki de zaman içinde daha da küçültülmüş; jeostratejik açılım yollarında çevrelenmiş; kaybettiği topraklarda bağımsızlığını elde etmiş yeni devletler üzerinde fazlaca etkisi olmayan ve ABD karşıtı bir koalisyona dahil olarak güçlenmemiş bir Rusya’yı tercih ediyor. Oysa, dış enerjiye bağımlı olmayan, enerji ihracı ile ekonomisini güçlendiren Rusya etnik, demografik ve bürokratik yapıdaki sorunlarına rağmen hızla toparlanarak, ABD’nin güç zafiyetini de görerek, Şangay İşbirliği Örgütü içinde Çin’le ve enerji zengini Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirerek, ABD’nin planlarını boşa çıkarıyor ve ABD çıkarla ABD yanlısı iktidar değişikliğinin başarısı Ukranya’da da rı karşısında ciddi bir kısa ömürlü oldu. Büyük yolsuzluklar başbakanın başını yemekle kalmadı 7 Ekim yıldönümü etkinliklerinde rakibe dönüşüyor. görüldüğü üzere sadece Sovyet değil Stalin yanlısı komünistABD, Avrasya ege lerine neden oldu. A menliği gayretlerinde, küresel yapıya entegre edilmiş, bölgesel güç yeteneğini kendi çıkarlarına karşı kullanmayacak bir tutuma yönelik rolü benimsemiş, kendisi ile ve stratejik işbirliği içinde olan Japonya ile çıkar çatışmasına girmeyen, yayılmacı bir politika izlemeyen, uysal bir Çin arzu ediyor ve projesini böyle bir rol kabul ettirilmiş Çin’e dayandırıyor. Oysa Çin, hızla gelişen ekonomisi ve modernize ettiği askeri gücü ile ABD çıkarları karşısında küresel rakip bir güç olma potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Çin, Şangay İşbirliği Örgütü içinde daha da güçlenerek, gerektiğinde enerji güvenliği için ABD’ne karşı inisiyatifler kullanabileceğini de gösteriyor. Tayvan sorunu ise her zaman yeni yüzyılın ilk büyük savaşını başlatma potansiyelini taşıyor. Çin, Rusya ile birlikte planlayarak uyguladığı askeri tatbikatta, adeta Tayvan’ın işgal provasını yaparak ABD’ye meydan okuyor. Bütün bu gelişmeler, ABD’nin Avrasya egemenliği projesi kapsamında tasarladığı bir Çin ile karşı karşıya olmadığını gösteriyor. ABD’nin Avrasya egemenlik projesinin kilit konsepti ise kendisini dengeleyecek veya engelleyecek koalisyonların oluşmasını önlemeye dayandırılıyor. Gittikçe güçlenen, ABD’nin Orta Asya’daki üslerini boşaltmasını isteyerek ilk ciddi girişimini uygulayan ve ortak askeri tatbikatlarla meydan okuyan Şangay İşbirliği Örgütü, ABD’nin bu gayretlerinin de boşa çıktığını gösteriyor. Güç hesabı yapmadan, yeterli güç hazırlamadan ve iyi bir plan tasarlamadan Avrasya satranç tahtasında hamlelerine başlayan ABD’yi zorlu günler bekliyor; ABD hamlelerini tek şahla geliştirmek zorunda kalırken, (yetersiz askeri gücü ile yalnız kalırken) karşısındaki şahların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu olasılık, zaman içinde, zaten rasyonel davranmayan ABD’nin nükleer yetenekler de dahil olmak üzere daha da rasyonel olmayan girişimlerde bulunma riskini de beraberinde getiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle