22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 4 İzmir, eski sevgilisi Kemeraltı’yla aşk tazelerken, bir yandan da onu dünyayla paylaşacak adımlar atıyor KEMER c Küllerinden doğan bir aşk... HAKAN DİRİK Derinlerde başlar “sevda” denilen yangın. Tehlikeyi sezersin ama, adrenalin tutkunları gibi bırakırsın kendini sıcaklığın içine. Dumanı genzi yakmaya başladığında artık çok geçtir, geri dönmek için. Hele alevler vücudunu yakmaya başladı mı, nafiledir kaçış çabası. Uyansan bile etkisinden kurtulamadığın rüyalar misali, koşmaya çalıştıkça kapaklanırsın yere. O artık kalbindedir. Görmeden, dokunmadan olmayacak, onsuz geçen anlar buruk tatlar bırakacaktır damakta... Aşkın da mı diyalektiği var acaba?.. Nedendir bilinmez, alevler etkisini yitirip, yangın kontrol altına alınınca “hoyratlık dönemi” başlar. Önceleri el yakmayan, sıcaklığı haz veren kor ateşler, maşayla tutulur. Gözünden sakındığın, gözüne batmaya başlar, ki yangın artık küllenmiştir. Böyle bir aşk hikayesi yaşanıyor İzmir'de, ama sonu farklı bitmeye namzet. Bir zamanlar kentin, kentlinin kalbine yerleşen “Kemeraltı”, indirildiği tahta yeniden oturmaya çalışıyor. “Sevgiliye” ilişkin anılar canlanıyor. Bir aşk, küllerinden yeniden alevleniyor. SKİ SEVGİLİ... Her aşkta olduğu gibi hüzün var biraz Kemeraltı'nın hikayesinde. Ekonomik gerekçeler de yadsınamaz bir gerçek. Antik dönemin alışveriş merkezi İzmir Agorası'nın hemen yanı başında, İpek Yolu'nun batı ucunda yer alıyor tarihi çarşı. İzmirlilerle flörtü o dönemden kalma. İpek Yolu'nu izleyen deve kervanlarıyla İzmir'e getirilen mallar, buradaki hanlara indirilir, Cenevizli tüccarlar tarafından limandan gemilere “ahlaksız tekliflerine” boyun eğmek zorunda kalmış, “sevgiliyi” onların kollarına bırakmış. Böylelikle Kemeraltı profili de, kentlinin gözündeki algılanma biçimi de değişmiş. Adım başı seyyar satıcılar, yolda yürümeyi zorlaştıran çığırtkanlarla dolmuş bölge. Kentlinin yüreğinde barınan son “aşk kıvılcımları” da sönmek üzereyken, “Bu sevda burada bitmez” diyen zihniyet dikildi, yok oluş sürecinin karşısına. 1999 yılında Konak Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'yle “Kemeraltı Koruma Amaçlı İmar Planı”nın ilk bölümünü tamamladı. Bölgedeki tarihi binalar tespit edildi, eski aşkın yeniden dirilmesi için “eylem planı” hazırlandı. O dönemdeki çalışmalar, belediyedeki görev değişikliği sonrası, alışık olduğumuz üzere kenara atılmadı, daha da ileri götürüldü. Böyle olunca da meyveler kısa sürede olgunlaştı ve yavaş yavaş toplanmaya başladı. İzmirliler, yeniden Kemeraltı'na uğrar hale geldi. Bir zamanların “harabelik” görüntüsündeki Kızlarağası Hanı'nda oturup çay içmek, buradaki el emeği ürünlere alıcı olunmasa da bakmak, yine olağan karşılanıyor. Fincanda pişen Türk kahvesinin meraklıları çoğalıyor. Her sokakta Anadolu'nun farklı köşelerinden lezzetlerin kokusu yayılıyor. Çehresi değişen Kemeraltı'nda çığırtkanlık ve benzeri sorunlar tam olarak çözülebilmiş değil. Ancak yeni yüzüyle, yalnızca İzmirliler değil, özellikle kruvaziyer turizmiyle kente gelen turistler de buraya akıyor. Sevgi, paylaştıkça çoğalırmış. Belki de yakında, İzmir sevgilisini, yalnızca Türkiye'yle değil, dünyayla paylaşmak durumunda olacak. Ama şurası bir gerçek ki, bir kent, eski sevgilisiyle aşk tazeliyor. ALTI 30 EYLÜL 2011 CUMA E yüklenerek ihraç edilirmiş. O günlerin “mahcup” Kemeraltı'sı, yan sokakları ve arastalarıyla “kapalı” bir çarşı görünümündeymiş. Ama bir özelliği var ki, onu hiç yitirmemiş. Cami, kilise, havra hep iç içe olmuş. Yıllar sonra bazıları kente “gâvur” gözüyle bakmaya yeltense de, bu hoşgörü ortamı eksik olmamış İzmir'in kalbinden. Uzun yıllar öncesinin ticaret merkezi, yakın geçmişte de kentlinin, hatta bölge insanının “gözdesi” olmayı sürdürmüş. İğneden ipliğe, baharattan giyime akla gelen ne varsa, her türlü gereksinim için Kemeraltı'nın yolunu tutmuş İzmirli, Egeli. Akhisar'da birileri mi evlenecek, doğru İzmir'e, Kemeraltı'na... Aydın'da sünnet mi var, ver elini Kemeraltı... Ticari önemi, sosyal yönünü de güçlendirmiş bölgenin. İnsanlar buraya akın edince, sinemalardan tutun da akşamcıların yolunu ezberlediği mekanlar buraları mesken tutmuş. Esnafı kentliden kazanmış, Kemeraltı kentlinin gönlünü kazanmış. HLAKSIZ TEKLİF... Sonra, o malum “hoyrat dönem” başlamış. Küreselleşme rüzgarlarıyla birlikte her boş araziye bir alışveriş merkezi, her köşe başına bir markanın şubesi açılınca Kemeraltı'nın yolu da unutulmaya yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuş. Güzelim tarihi yapılar, önce bilinçsiz ellere, sonra kaderine terk edilmiş. Yıllarca ekmeğini buradan kazananlar, göçle gelen yatırımcıların A Bir dönem kentin kalbinin attığı sokak müdavimlerini ağırlamayı sürdürüyor Bir çıkmazda buluşmak! OZAN YAYMAN Siz hiç çıkmaz sokakta kayboldunuz mu? Biz kaybolduk. Sokağa girerken karıştırmadık da, çıkarken epey dolandık. Çıkmaz sokakta kaybolunur mu; kaybolduk. “Bir masada kentin unutulmaz gazetecilerinden, edebiyat adamı Besim Akımsar oturuyor” dedik. Onun, adalet çivisinin yerinden çıkması karşısında, “Evet dostum, evet. Bu meseleler hallolacak sürati mümküniyetle” deyişini duyduk. Yan masa, Halikarnas Balıkçısı 'na ayrılmış yine. Anılara bir daldık ki... Sokağın başında akan insan hallerini izledik de, her birinde ayrı ayrı kaybolduk. “Veysel Çıkmazı” burası. Bir kentin, bir dönem kalbinin attığı sokak. Kemeraltı'nı bilmeyen yoktur. İzmir'in adıyla özdeş şenlik alanı. Oraya salt çarşı demek bizce biraz ayıp olur da... Kentlerin tiyatroları, sineması, konser salonları, sergi mekanları, kitapçıları, kafeteryaları olur da meyhaneleri olmaz olur mu? İzmir'de, Veysel Çıkmazı'nda toplanmış meyhanelerin en hası. Akşamcıların buluşma adresi, Kemeraltı'na Konak tarafından girildiğinde sol kolda hemen. O dönemlerde iletişim olanakları bu denli etkili değil. Ama herkes bilirmiş ki, çıkmazda buluşulacak. Eş, dost oradadır nasıl olsa denilerek adımlar hep Veysel Çıkmazı'na doğru atılmış yıllar yılı. Havanın kararmasıyla Ferit Baba 'nın yoklama yapmaya başladığı anlatılır. Öğretmeni, sendikacısı, esnafı, edebiyatçısı, gazetecisi, emeklisi hepsinin çıkmaz bir sokakta, taş plaktan gelen nağmeler eşliğinde neşeyi muhabbet eylediğini düşünsenize. Ay, Teknal, Karadeniz, Şükran meyhaneleri, sağlı sollu küçük tektekçileri. Herkesin masası ayrı. İstanbul'un Çiçek Pasajı ne ise İzmir'in de Veysel Çıkmazı o. Ne bir kavga ne tartışma. Gelenlerin hepsi ''ağır abi'' . Sadece bir geceyi Veysel Çıkmazı'nda geçirmek için kente gelenler olduğu söyleniyor. Eski yıllara dair bu anlatılanların hepsi. Anılarda, fotoğraf albümlerinde saklı artık geçmiş yılların adabı. Masalar yetmediğinde sofraların kasaların üzerine kurulduğu, rahat değil muhabbet kovaladığı anlatılır. Hır, gür çıktığını hatırlayan yok. Müdavimlerin zaman zaman eşleriyle birlikte geldiği ve neşeyi muhabbet eyledikleri de aktarılan anınesi kapılarını açıyor. Sokağın müdavimleri Karedeniz Meyhanesi'nde buluşuyor. Ama orası da yakında, diğerleri gibi anılarda kalırsa kimse şaşırmasın. Bakmayın siz çıkmaz sokak denildiğinde, artık çıkıyor. Uzun yıllar önce çıkmaz denilen tarafına açılan kapı, sokağın dokusunu bozan etkenlerden birisi olarak kabul ediliyor. Bir dönem yapımcıların, film stüdyosuna dönüştürmek istedikleri sokak şimdilerde çıkıyor. Aslında çıkan salt bir sokak değil, o eski güzel insanlar ve yaşattıkları kültür de çıkmış gitmiş sokaktan. Ne diyor İlhan Berk güncelerinde: 'Çıkmaz sokağı olmayan şehre şehir mi derim ben...” Bir bir azalıyor sanki zamanında ilmek gibi işlenen dokular. Yok olan sadece doku da değil. İnsanları da özletiyor kendisini. Ferid Hezgül de onlardan birisi. Veysel Çıkmazı'nın unutulmazlarından. Denir ki: “Halikarnas Balıkçısı” nın kente mirasıdır Ferit Baba'' . 1947 yılında İzmir'e yerleşen balıkçının en uğrak mekanı Kemeraltı'ndaki Bodrum Meyhanesi. Ferit Baba daha genç ve Bodrum Meyhanesi'nin garsonu. Cevat Şakir 'e servisi hep o yapıyor. Gel zaman git zaman derken abi, kardeş ilişkisi başlıyor. Ferit Baba birikimleriyle Veysel Çıkmazı'nda mekan açıyor ve balıkçı da onun peşi sıra sokağın müdavimlerinden birisi oluyor. Sokakta şu an açık kalan meyhane de, Ferit Baba'nın kente bıraktığı miras olarak kabul görüyor. Cevat Şakir'in masasına 1973'teki ölümünden sonra fotoğrafı çerçevelettirilip konuluyor. Şimdi duvarda asılı. Diğer müdavimlerin fotoğraflarıyla yan yana. Müdavim demişken Veysel Çıkmazı'nda şimdi bir tane kalan meyhanenin 35 yıldır her gün gelen bir müdavimi var. Öğlen ya da akşamüzeri. Bir kadeh rakı eşliğinde bir ömürlük anıların serildiği masanın 35 yıllık müdavime ait olduğu anlatılıyor. KÜLTÜR... ADIMLAR VEYSEL’E... lar arasında. 1980'li yıllarla bir bir kapanmaya başladığı anlatılıyor meyhanelerin. “Değişen insan modeliyle birlikte cazibe alanlarının farklı yerlerde biçimlenmeye başlamasına, bir de dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura faktörünün eklenmesi, Veysel Çıkmazı'nı dibe vurdurdu” deniliyor. Sokağın dokusunun bozulması tam da Özfatura zamanında başlamış. Meyhaneleri işletenlere karşı çeşitli engeller. Dışarıya masa atılmasının önüne geçiliyor, ruhsatların iptali gündeme geliyor. İşletmeciler, mahkeme kararıyla ruhsatlarına sahip çıkıyorlar. Bir yere kadar direnmişler ama sonunda pes ederek bırakıp gitmişler. Yerlerini konfeksiyon mağazaları almış. Şimdi sadece bir ta C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle