22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Soul ve R&B’nin genç yıldızı . İstanbul Caz Festivali’nin bu yılki yeni mekânlarından santralistanbul Kıyı Amfi, merakla beklenen bir yıldızı konuk ediyor. 28 Temmuz’da festivale ayrı bir renk katacak müzisyen, soul ve R&B şarkıcısı, söz yazarı, oyuncu Joss Stone. 25 yaşındaki İngiliz sanatçı, daha önce İstanbul’a bir derginin düzenlediği özel bir gece için geldiğinden sevenleri canlı dinleme olanağı bulamamıştı. Caz Festivali’ndeki konser bu açığı kapatacak. Yıllardır kariyerini izlediğim bir müzisyen Joss Stone. Genç yaşında yakaladığı başarı hiçbir müzik yazarının gözünden kaçacak ZP EMMU T 8 2 / TONE JOSS S 0 E 21.0 B M E Ş ER /S MFİ KIYI A L U B LİSTAN ANTRA 18 gibi değil. Daha çocukken fark edilen yeteneği ve güçlü sesi sayesinde 13 yaşında İngiliz TV kanalı BBC’de keşfedilmiş. Şimdilerde bizim kanallarda da benzeri yapılan “Star for a Night” adlı yarışma programında elemeleri Aretha Franklin’in 1968 hiti “(You Make Me Feel Like) A Natural Woman” ve Whitney Houston’dan “It’s Not Right But It’s Okay”i seslendirerek geçmiş. Ardından son aşamada Donna Summer’ın 1979 tarihli parçası “On the Radio” ile yarışmayı kazanmış. O tarihten bu yana basamakları neredeyse ikişer üçer çıkarak, bugünün en başarılı soul şarkıcılarından biri haline geldi Stone. Şu ana kadar dört albüm yayınladı, beşin cisi de yolda. Betty Wright, Aretha Franklin, Laura Lee ve Bettye Swan gibi müzisyenlerin fazla bilinmeyen soul şarkılarını yorumladığı 2003 tarihli çıkış albümü “The Soul Sessions”, olumlu eleştiriler alıp oldukça iyi satınca, Stone’un önü daha da açıldı. Kariyerine bir bakıyorsunuz; işbirliği yaptığı müzisyenleri görünce gözleriniz şaşkınlıktan iyice açılıyor. Kimler yok ki? James Brown, Stevie Wonder, Steven Tyler, Herbie Hancock, Patti LaBelle, Tom Jones, Angelique Kidjo, Jeff Beck, Johnny Hallyday, Smokey Robinson, Ringo Starr, Lauryn Hill... Kısa bir süre önce de Mick Jagger, Dave Stewart, Damian Marley ve A.R. Rahman’la “Super Heavy” adlı bir süper grupta yer alacağı açıklandı. Bunca efsane isim neden aynı genç bir müzisyenle işbirliği yapar? En önemli yanıtı, Joss Stone’un kontralto ile mezzosoprano aralığında rahatlıkla kullanabildiği güçlü sesi. Bana göre, soul ve R&B dünyasındaki en iyi seslerden biri. Prens William’la arkadaşlığı ya da İngiltere ve İrlanda’nın 30 yaşın altındaki en zengin beşinci pop yıldızı olması önemli değil. Kendi yazdığı şarkı sözleriyle bu alanda da yeteneğini gösteren Stone, Grammy dahil olmak üzere aldığı çok sayıda ödülü tartışmasız hak ediyor. Neosoul, 70’leri anımsatan R&B, Motown ve funk karışımı müziğini canlı dinlemek zevkli olacak. www.zulalkalkandelen.com çü de dev, üçü de büyük usta; mesleklerinin zirvesinden kalkmamacasına oturmuş isimler: Piyanist Herbie Hancock, basçı Marcus Miller ve saksofoncu Wayne Shorter. Ortak paydaları ne diye soracak olursanız, tabii ki cazın efsane müzisyeni Miles Davis. Yıllarca yârenlik etmişler dahi trompetçiye, her ne kadar başka başka zamanlar olsa da çeşitli albümlerinde, konserlerinde bulunmuşlar. Şimdi üçü bir araya gelmişler ve Miles Davis’in ölümünün 20. yılında bir yandan Miles’a olan vefa borcunu bir nebze hafifletmek, öte yandan da eski güzel zamanları yeniden yaşamak için “Tribute To Miles” adlı projeyi hayata geçirmeye yeltenmişler. Altını çizelim bu Böyle oluyor devlerin vefası; Tribute To Miles Ü bir dünya prömiyeri, konser ilk kez 18. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında, 7 Temmuz Perşembe akşamı saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştirilecek. Kısaca anımsayalım: Hancock ve Shorter, Miles’in “Miles Smiles”, “E.S.P.”, “In A Silent Way”, “Miles in the Sky”, “LiveEvil”, “Winter Babies”, “Nefertiti” gibi en önemli, yani kimilerine göre en ciddi dönemindeki albümlerinde birlikte bulunmuşlardı. Bu iki müzisyen ayrı ayrı da çalmışlardı Miles ile. Hancock’ın Shorter’sız kadroda piyano çaldığı en önemli albümlerden biri “Seven Steps To Heaven” idi. Shorter’ın ise Hancock’sız yer aldığı albümler arasında “Sorcerer” ve “Bitches Brew” sayılabilir. Miles ile yolu genç yaşta kesişen Marcus Miller ise onun seksenli yıllarına imza attı. O zamanlar Miller henüz çocuk sayılabilecek yaştaydı ve Miles’ın “zamane” devrinin prensiydi; hatta proje mimarıydı. Kadrosunda yer aldığı “The Man With The Horn” ve “Star People” dışında, kimilerince sert eleştirilere maruz kalan “Tutu”, “Amandla” gibi ticari albümlerinin yapımcısıydı. Hal böyle olunca, bu proje kapsamında bol bol Miles’ın ellilerden doksanlara uzanan kırk yılını kapsayan döneminden parçaları dinleyeceğimizi kestirmek güç değil. Yıldızlar gözümüzü kamaştırıyor olsa da, burada yer alan iki önemli müzisyene mutlaka dikkat edelim. Biri sofistike trompetçi Sean Jones, diğeri MBase Collective üyesi davulcu Sean Rickman. Son provaları İstanbul’da yapılacak olan “Tribute To Miles” konseri, bu festivalin kesinlikle en önemli projesi. muratbeser@muratbeser.com 5. SAYFA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle