02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6SECIM7 2/7/07 21:15 Page 1 S EÇİM 2007 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız, Yazıişleri Müdürü: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu), Haber Müdürü: Hakan Kara, Editör: Hakan Akarsu, Görsel Yönetmen: Özgür Özkü Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişli İstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ Bu seçimde oyunuzu çocuklar için kullanın FİGEN ATALAY 22 Temmuz’da oy kullanacak her seçmen, kendi seçimini yaparken aynı anda oy hakkı olmayan bir çocuk için de oy kullandığını aklından çıkarmamalı. Gündem: Çocuk!, seçmenlere bu kadar önemli bir kararı verirken yardımcı olmak amacıyla adaylara uygulamaları için 10 soruluk bir ‘’Vekil Seçme Sınavı’’ hazırladı. Bu soruları karşınıza çıkan adaylara ısrarla sorunuz. Soruların doğru yanıtlarına www.cocuklaricinevet.org adresinden ulaşabilirsiniz. Gündem:Çocuk!, tüm adaylara ve siyasi partilere şu çağrıyı yapıyor: ‘’Bu sınavdan kırık not almak istemeyen bütün adayları ve siyasi partileri, Çocuğa önem ve öncelik vermeye, Çocuğa bakışını çocuk hakları temelinde gözden geçirmeye, Bu bakışı parti programına yansıtmaya, Çocuk hakları temelli bir Ülke Çocuk Politikası oluşturmaya, Çocuk politikanızı bir an önce kamuoyu ile paylaşmaya çağırıyoruz. ‘’ SEÇİM ANILARI HİKMET ÇETİNKAYA İsmet İnönü’den Ders M. Kemal Yılmaz Aydın eski CHP milletvekilidir... Ben Yılmaz’ı genç bir gazeteciyken tanıdım... Şiir ve araştırma kitapları vardır... 60’lı yılların ortaları... Muğla’da senato seçimlerine gidiyor İsmet İnönü ve milletvekilleri... M. Kemal Yılmaz o geziyi anlatıyor: Ege milletvekilleri ve İsmet Paşa, İzmir’den otomobillerle yola çıktık. Torbalı’da, Ortaklar’da halk yolumuzu kesti; Paşayı görmek, konuşmasını dinlemek istiyorlardı. Söke parkında da mola verildi. Bütün Sökeliler orada. Paşa tatlı tatlı konuşuyor. Bu sırada, İnönü ailesinin dostu bilinen Sökeli toprak zenginlerinden Hilmi Fırat yanımıza sokuldu: “Paşam, buyurun kahvaltı hazır; hanım sizi bekliyor, eve gidelim bir çay içelim” teklifinde bulundu. İsmet Paşa, bu davete icabet etmek üzereyYıl 1971... Hikmet Çetinkaya, İsmet İnöken, ben sesimi yüknü’nün Uşak olaylarında kaybolan fötr selterek “Paşam, şapkasını bulmuş ve kendisine teslim etburadan hiçbir yemişti. Pembe Köşk’te Hikmet Çetinkaya re gidemezsiniz. ve Ümit Gürtuna, İnönü’yle. İnönü, ÇetinHalk burada siz de kaya’ya şöyle diyor: “Böyle karışık işleri burada kalacaksıCumhuriyet bulur ve çözer.” nız” dedim. Ortalık buz gibi olmuştu. Şimdi Paşa ne yapacaktı? Milletvekilimizi azarlayacak, Hilmi Bey’in evine gidecek mi? Hayır, öyle olmadı. İsmet Paşa, davet sahibine döndü: “Bak Hilmi Bey, milletvekiliniz müsaade etmiyor; kusura bakma, gelemeyeceğim” dedi. Bu davranışı halk çılgınca alkışladı. Yine bir ders vermişti demokrat Paşamız. ??? Söke’den sonra Milas’ta, Yatağan’da yollarda dura dura nihayet Muğla’ya varabildik. Büyük bir kalabalık saatlerdir Paşayı beklemekteymiş. “Yaşa, varol!” çığlıklarının arasında Paşa kürsüye çıktı: “Aziz vatandaşlarım..” O ne? Mikrofon çalışmıyor, Paşa bekledi, bekledi... Oraya buraya koşuşturmalar oldu. Teknisyen arandı; Paşa mikrofonsuz konuşmayı denedi. Halk hiçbir şey duymuyordu; ama Paşayı görmekten, seyretmekten memnun bekliyordu. Nihayet mikrofon işler hale getirildi: “Aziz ve sevgili meslektaşlarım... Güneş batmış bulunuyor. Yasaya göre güneş battıktan sonra seçim konuşması yapmak yasaktır. Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Hoşça kalınız...” deyip konuşmasını kesti. Halk bağırıyor; “Konuş Paşam, konuş..” diyordu. Bütün ısrarlara rağmen Paşa konuşmadı. Bu da bir ders değil mi? Soru 1 Kimdir “çocuk”? A Bir an önce büyümesi ve yetişkin gibi davranması beklenen insan ufağıdır. B Tam ve sağlam olarak doğduğu andan itibaren rüştünü ispat edinceye kadarki hakiki şahıstır. C Bugünün küçüğü yarının büyüğüdür. D Çocuklar bizim geleceğimizdir. E Hiçbiri Soru 4 Türkiye’nin bir ülke çocuk politikasına ihtiyacı var mıdır? Neden? (Adayı olduğunuz siyasi parti, parti programında ve/veya seçim bildirgesinde bir çocuk politikasından bahsetmekte midir?) A Yoktur. Çünkü çocukların oy verme hakkı da yoktur. B Yoktur. Çünkü onlar için en iyisini biz büyükler biliriz. C Yoktur. Çünkü onlar daha çocuk, politika ile işleri olmaz. D Olsa da olur olmasa da olur. E Vardır. Çünkü 27 milyon çocuğun sorunlarını tek tek çözmek mümkün değildir. Bu ancak Çocuk Hakları temelli kapsamlı bir ülke çocuk politikası ile mümkündür. Soru 7 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğa yaklaşım nasıl tanımlanmıştır? A Eti senin kemiği benim. Biz bunu bilir bunu söyleriz. B Çocuk; çok seversen bahtsız, çok söylersen arsız, aç bırakırsan hırsız olur. C Çocuk dediğin; “yapma” deyince yapmaz, “yat” deyince yatar. D Su küçüğün söz büyüğündür. E Dayak cennetten çıkmadır. Babanın vurduğu yerden gül biter. F Çocuk dediğin; çok soru sormaz, karşılık vermez. G Hiçbiri infaz sistemi yeniden düzenlenecektir. D) “Yüksek zekâlı çocukların tespiti ve özel eğitim almaları sağlanacaktır.” E) Hepsi. Çocukların neden hakları vardır? Bu haklar neden evrenseldir? A Su küçüğün söz büyüğündür. Dolayısıyla çocukların hakları yetişkinlerin izin verdiği kadardır. Çocuğu çok şımartmamak gerekir. Evrensel olan da budur. B Çocuk hakları yoktur. Olsa da bizi bağlamaz. Evrensel falan da değildir. C Eti senin kemiği benim. Çocuğun hakkı da budur, hukuku da... D Çocuk Hakları, dış mihrakların bir oyunudur, Batı kültürünün bir dayatmasıdır. E Hiçbiri Soru 2 Soru 9 Çevrenizdeki çocuklara nasıl bir ülkede yaşamak istediklerini hiç sordunuz mu? A) Evet. B) Hayır. Soru 5 Türkiye’deki 27 milyona yakın sayıdaki çocuğun en önemli ortak sorunu nedir? (Bu soruna sizin ve (varsa) adayı olduğunuz partinizin çözüm önerisi nedir?) A Çocuk istismarı. B Sokakta yaşayan çocuklar. C Eğitim. D Yoksulluk. F Hiçbiri. Türkiye Cumhuriyeti, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni ne zaman imzalamıştır? Türkiye bu sözleşmeyi imzalayarak nasıl bir taahhüdün altına girmiştir? (Sözleşme imzaladığından bu yana geçen zamanda siz ve (varsa) adayı olduğunuz siyasi partiniz bu taahhütlere parti programında ve seçim bildirgesinde yer vermiş midir?) A Dün dündür, bugün bugündür. B Çocuklar bizim geleceğimizdir. Gereği neyse yapılacaktır. C Bu konulardaki sorularınızı kadın kollarımıza yöneltiniz. Bunlar bizim işimiz değil. Biz ciddi konularla ilgileniyoruz. D Bu sözleşme dış mihrakların bir oyunudur, Batı kültürünün bir dayatmasıdır İmzalayanları bağlar, bizi bağlamaz. E Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde onaylamıştır. Türkiye bu sözleşmeyi onaylamakla sözleşme hükümlerinin tüm ulusal hukuk mevzuatının üstünde olduğunu da kabul etmiştir. Soru 3 Soru 8 Çocukla ilgili konular siyasi partinin gündemlerinde hangi başlıklar altında ve nasıl yer almaktadır? (Mevcut tablo çocuk sorununu anlamak için yeterli midir? Siz ve (varsa) adayı olduğunuz siyasi parti çocuk konusunu nasıl değerlendirmektedir.) A) “yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturulacak, zor durumdaki vatandaşlarımıza, terk edilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatılmayacaktır.” B) “Milli motiflerle zenginleştirilmiş çocuk kitapları, çizgi filmler yaptırılacaktır.” C) Suçlu çocukların cezalarının Soru 3 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilkeleri nedir? (Siz ve (varsa) bağlı bulunduğunuz parti bu ilkelere parti programında ve/veya seçim bildirgesinde nasıl yer vermektedir? ) A Yaşama ve gelişme ilkesi B Korunma ilkesi C Ayrımcılığa uğramama ilkesi D Katılım ilkesi E Hepsi Soru 6 Toplumun oy verme hakkı olmayan yüzde 40’ını oluşturan çocukların görüşünün dikkate alınmadığı bir seçim için “demokratik” demek mümkün müdür? Bu sorunun yanıtı seçmenlere bırakılıyor. NOT: Okurlar ve siyasetçiler ilginç gördükleri seçim anılarını aşağıdaki elektronik posta adresine ve faksa gönderebilirler. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.trFaks: 0212/343 72 69 SUSKUN BİR GÜL... SERDAR KIZIK İZMİR Bir soru karşısında ne diyeceğini bilememek, bir yanıyla insanın yaşadığı açmazı gösterir. Hele yüzünde sürekli bir tiyatral tebessümle yaşayan için bu açmaz, daha derinleşir... Sağolsun AKP destekçisi medya, zaman zaman bizim de işimize yarıyor. Geçen hafta CNNTürk’te Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le yapılan röportajı kastediyoruz. Konu, terör. Miting alanları hariç, her zamanki gibi yüzünde güller açan Gül, RTE benzeri söylemlerle konuşuyor: “Gereken neyse yapılacak...” Bu “gereken” meselesi temcit pilavı oldu. Halkımız da işi alaya almaya başladı. Bırakınız siyasi hedefi, askere geniş zamanlı kullanabileceği bir tezkere bile vermekten kaçınan iktidarın “gereğini” yapmayacağını, yapamayacağını herkes biliyor. Çünkü büyük patron ABD öyle istiyor. Konu ne zaman gündeme gelse, en yetkili ağızlarından “otur oturduğun yerde. Kıpırdama” diyor. Bu arada şehit subaylarımızın sayısı da artıyor. Gelelim o röportajın “suskunluk” anına. Muhabir soruyor Gül’e: “Türk uçaklarının Kandil Dağı’nı bombalaması için bir tezkereye ihtiyaç var mı?” İşte an, o an. Gül çehreler kararıyor. Derin bir sessizlik. Bir, iki, üç... Saymışlar, tam sekiz saniye boyunca kahredici bir suskunluk. Yanıt veremiyor Gül. Gülümseme kalkıyor, yüzünde kara bulutlar geziyor. Varolmanın ağır dayanılmazlığı. O anda ne düşünüyor acaba? Bir yanda Bush, diğer yanda Türk seçmeni. Ne söylense, nasıl yanıtlansa da, durum kurtarılsa. Ve yanıt: “Her şey kapsamına bağlı...” Bu kapsam, neyi, nereyi kapsıyor, belirsiz. Dışişleri Bakanı “derin” bir değerlendirmede daha bulunuyor bu arada: “Sınır ötesi operasyona ilişkin bir tezkerenin 22 Temmuz seçimleri öncesinde TBMM tarafından çıkarılması ihtimal dışı değildir...” Bu kez biz gülüyoruz, hadi canım sen de... ABD’nin, AB’nin, medyanın, TÜSİAD’ın tontonu, sıra cumhurbaşkanlığıyla ilgili sorulara gelince yüzünde yeniden güller açıyor. Kendisini RTE’nin cumhurbaşkanlığı adaylığına atadığını unutuveriyor birden: “Anayasa Mahkemesi, açıkçası anayasayı değiştirdi. Anayasayı milletin değiştirmesine razı değilsiniz ama atanmış insanlardan oluşan bir kurum anayasayı değiştiriyor. Bu çok vahim bir hata...” Miting alanlarındaki konuşmalarında, söz konusu cumhurbaşkanlığı koltuğu olunca Gül’ün hiç de mülayim, sevecen, şirin, tonton ve sevimli olmadığını görüyor halkımız. Cumhurbaşkanı’nın yuhalanmasına, en hafif deyimiyle “seyirci” kalıyor. O koltuğu çok istiyor çünkü. Bülent Arınç’a, hatta Erdoğan’a direniyor, “adayım” demekten geri durmuyor. Yüksek ses tonu, öfke ve gerilim... Gül’ün söylemleri sertleşiyor. Aklıma geçen ay Burhan Özfatura’yla yaptığımız söyleşi geliyor. Ne demişti AKP’yi ve AKP’lileri yakından tanıyan Özfatura: “Cumhurbaşkanlığı bunların yumuşak karnı. Erdoğan çok istiyordu, ama olamayacağını gördü. İstemeye istemeye Gül’ü aday gösterdi. Aslında araları iyi değildir. Birbirlerine karşıdırlar. Cumhurbaşkanlığı işi kafalarını çok ağrıttı, bundan sonra daha da ağrıtır...” Zordur seçim meydanlarında gülcemal, bu nasıl hal? Yasaklar seçimi çevreci hale getirdi Ç evre ve Orman Bakanlığı’nın afiş, broşür ve parti bayraklarının gelişigüzel asılmasından kaynaklanan çevre kirliliğine karşı yayınladığı genelgenin, bu kez amacına ulaştığı bildirildi. Bugüne kadar yapılan bütün seçimlerde yaşanan çevre ve gürültü kirliliğinin, bu seçimlerde yaşanmaması, vatandaşların yanı sıra bu işlerden para kazanan reklamcıları bile mutlu ediyor. Merkezi İstanbul’da bulunan Açık Hava Reklamcıları Derneği Başkan Yardımcısı Mehmet Pehlivan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, siyasi partilerin bu seçimlerde çevre sınavından başarıyla geçtiğini, kazandıkları para azalmasına rağmen bundan rahatsızlık duymadıklarını bildirdi. Pehlivan, bugüne kadar yapılan seçimlerde tüm uyarılara, toplumun tepkisine, kanun ve genelgelere rağmen, seçim afişleri ve pankartları yüzünden büyük bir çevre kirliliği yaşandığını anımsatarak, şunları söyledi: ‘’Afiş ve bayraklar yüzünden şehirlerin en işlek merkezleri bile adeta geçilmez oluyordu. Bir de havadan atılan reklam broşürleri çevrede çirkin görüntü yaratıyordu. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın afiş, broşür ve parti bayraklarından kaynaklanan çevre kirliliğine karşı yayınladığı genelge bu kez amacına ulaştı.’’ Pehlivan, çok sayıda reklamcının seçimler nedeniyle binlerce dolarlık baskı makineleri satın alarak yatırım yaptığını, çevreci seçimin bu alanda yatırım yapanları zor durumda bıraktığını ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Reklamcılar olarak önemli bir gelir kaynağından olmamıza rağmen çevreci seçimden mutluyuz. Çünkü, her vatandaş gibi bizler de seçimlerde oluşan kirlilikten büyük rahatsızlık duyuyoruz. Bu seçimlerde sadece ‘araç giydirme’ diye tabir ettiğimiz reklam işlerini alabiliyoruz. Milletvekili adayının ya da bu adayın parti lideriyle çekilmiş fotoğrafını dijital ortamda basıyor, daha sonra araçlara yapıştırıyoruz. Bunun için metrekareye 18,20 dolar ücret talep ediyoruz. Seçimlerin en önemli propaganda aracı olan araç giydirmenin bedeli aracın büyüklüğüne göre 500 ile bin YTL arasında değişiyor.’’ Pehlivan, propaganda süresince kullanılan giydirilmiş araçların, seçimden sonra kolaylıkla eski haline getirilebildiğini ifade etti. 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle