23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kulis'ten Oksay propaganda yaparken de şerh mi koyacak? Anavatan Partisi kurucu üyelerinden Kazım Oksay, hu partiye girmeden önce, Yüksek Hakem Kurulu'nda Devlet Planlama Teşkilalı Temsilcisi olarak görev yaptt. Oksay'ı Yüksek Hakem Kurulu'ndaki yakın mesai arkadaşları, toplu sözleşmelere koyduğu "muhalefet şerhleri" ile tamyorlar. Her nedense, YHK kayıtlarına göre Oksay'm "muhalefetlen" hep işçi lehine olan kararlarda görülüyor. Örneğin, YHK'nın belirlenen ilke kararlarmda Oksay, Işçilere tanınan yıllık ücretli izin hakkındaki süreye muhalefet etmiş. "Yıllık ücretli izin sıiresinin 18 iş gununden az, 30 iş gününden çok olamayacağı" yolundaki karara Oksay, "yasal haddın dışına çıkıldığı" gerekçesiyle muhalefet etmiş. Oksay, ayrıca, kıdem tazminatı konusunda da "muhalefetini" ortaya koymuş bulunuyor. Kıdem tazminatı konusunda toplu iş sözleşmelerlnin gün sayısına ait hitkumlerinin muhafaza edileceği kararına karşı çıkan Oksay, bu karann pratik olarak hukuksal bir değer ifade etmediğini ileri sürmüş. Şimdi eski YHK üyesi, yeni politikacı Kazım Oksay'm seçim propagandalan sırasında işçiler konusunda nasıl bir tavır takınacağı merak konusu. Politikacının dalkavukluğu bütün topluma camur bulastırır Seçim, politikacı için geçim demektir Kurdun dumanlı havayı sevmesi gibi, politikacı da seçimli geçimli döneme bayılır. Böyle zamanlarda gazeteleri aşındıranlar çoğalır. Hiç ummadığınız bir zamanda, bakarsınız bir telefon, "Mirim, efendim, sultanım çok göreceğim geldi. Orada mısın? Gelip bir acı kahvenı içeyim, güzel yüzünü göreyim istedim" Havadise meraklı isenız, "Buyurun..." diyeceksiniz. Davetsiz konuk size bir şeyler yutturma ya çalışacak, siz ondan bir şeyler öğren mek için çaba göstereceksiniz. Geçende böylesı biri başımıza ekşidi. Genç arkadaşlar vardı. Başladı esip tozmaya: "Ben milletvekili olmak istesem, çoktan olurdum. CHP teklif etti, DPTteklifetti, hattâ Millet partisi teklif etti, hem de seçim bölgem garantiydı, elimin tersi ile ittim." Beni yalancı tanık gösterdi. "Bilir," dedi. "Eski gazetecidir. ismetPaşa'ya dedim ki, sizln çevrenizi dalkavuklar sarmış, demokrasi düşmanları almış, bunlardan hayır gelmez. Bir şey diyemedi Ismet Paşa, sustu önüne baktı." Bu kez de Demokratlara geçti. "Kaç defa Celal Bayar çağırdı, sana ihtiyacımız var, dedi. Bizim partiden ne olur adaylığı kabul et. Benim bir köküm Sivaslıdır, bir köküm Adanalı... istersen Sivas1 tan gösterelim, istersen Adana'danl.. 01maz Beyefendi, dedim, olmaz. Çevrenizde öbeklenenlerle ben Meclise girmem. Bu seferlik kalsın, gelecek seçimlerde düşünürüz." Lafını kimse kesemiyor, kimse dur demiyor ya, anlatmasını sürdürdü: "Hiç unutmam, 57 seçimlerinde idi. Bölükbaşı çağırdı. Ağırnaslı, Yunus Koçak, Şükrü Bıçakçı tanıktır. Seni Ankara'dan gösterelim. Listenin ikinclsi ol. Billyordum, Ankara'dan iki üç tane çıkarırlar. Kabul etmedim. Bölükbaşı, kendine bağlı adamlar Ister. Milletveklllerini usağı gibi kullanır. Memduh, çantamı getir. Seyfi dosyaları taşı. Ben babamın çantasını taşımadım, okul kitaplarını bile koltuğumun altına almaya üsenirdım. Bölükbaşı'nm uşağı mı olayım? Istemez, dedim. Kabul etmedim." Kurucu Meclise çağırmışlar gitmemiş. AP, kurulurken kurucu ol demişler, olmamış. Oışardan kabineye girmesi önerilmiş, hayır demiş. Askerler kabine kurulurken çok yalvarmışlar, 12 Mart'ta, oralı olmamış. Ama bu seçimler başka imiş. Bu seçimlerde milletvekili olmak istiyormuş. Çünkü demokrasi kuruluyormuş, bunda tuzu biberi olsun istiyormuş. Cihat Baban, anılarında, böyle birisinden söz eder. Bir vapur gezisinde imişler. Güvertede otumyorlar, 'nr arkadaşları "Çek lokomotifl'\^e bili» en atlet Zatopek'i anlattyormuş. O sırada Menderes görünmüş. "Ne o?" demiş. "Burada ne dedikodusu, yapıyorsunuz?" içlerinden biri atılmış, "Dedikodu yapmıyoruz, sizden söz ediyoruz," demiş. "Benim nemden?" Zatopek konuşulurken, Menderes'in ortaya çıkması Cihat Baban'ı hayli çaşırtmış, bakalım ne yumurtlayacak diye boklemış: "Efendim, sizinle Atatürk'ü karşılaştırıyorduk," demez mi? Baban, Menderesın kızacağını sanmış, nerde! "Efendim, Atatürk inkılapları yaptı, ama ardında koca bir zafer vardı. Süngüye dayanıyordu. Atın başınızdan feti, dedi, attılar. Yazıyı sağdan sola yazmıyacaksınız, dedi, harfleri değiştirdi. Siz özgürlük bayrağını aldınız, zora dayanmadan gerçekleştirdiniz." Menderes çok hoşlanır: "Ne sandınız. Istiklal Mahkemelen kurarak, adam asarak inkılabı herkes yapar. Asıl zor olan bizim yaptığımız inkılaptır. Biz milletin kafasını değiştirdik, köy köy, ev ev dolaşarak yepveni bir millet yarattık" Cihat Baban üstadımız, "Sankikanıma damlalıkla zehlr katılıyormuş gibi yüreğim yoruldu," diyor. Dalkavukluk, düştükçe derinliğlne erişilmez bir çukurdur. Hele bu yöntemi politikacı esnafı kullanıyor, karşısındaki de yutuyorsa, çamur ikisine değil, bütün bir topluma sıvanır. Dalkavukluk ve yalan ancak demokrasi içinde eritilir ve yok edilir. ' Buna arka çıkan bir de zırh olursa, kur tulma ve yoketme uzun sürer. TRT'nin yayınına MDP'nin TRTcileri ne diyor? Ülkede siyasi dönem açıhrken, sorulanmız üzerine TRT Genel Müdürü Macit Akman kurumun politikasını şöyle saptadıklarını belirtmişti: "Bu dönemde sıyasal partı haberlerını, haber nıtelığı olduğu takdırde ve musavat içinde vereceğiz Bizim anladığımız, kelimede eşitlık değildir. Mana eşitliğidir. önemli olan, ne olursa olsun, dedim dedi kavgasına yer vermeyeceğiz. Partiler 34 ıldeki kuruluşunu tamamladığında radyo ve TV'de yer bulacak kendısıne. Seçım Kanunu çıkmca da hu konuda elimizde bir rehber olacak." Bu politika TRT'de yakın zamana kadar uygulandı. Hem de en katı biçimiyle. Konan ilkelere uymak uğruna, önemli birçok siyasal parti haberi verilmedi. Örneğin, SODEP'deki 21 veto, Yüce Görev PartisVndekl 62 veto vb... Oysa bunlar kamuoyunu ilgilendiren haberlerdi. Ve TRT'nin haber bültenlerini dinleyenler, habersiz kaldıkları bu konuların haberlerini, ertesi gün basmdan ayrmtılarıyla alıyorlardı. TRT yöneticileri haberi kimden saklamış oluyorlardı? Bu konuda görüştuğumüz kimseler TRT'nin bu tutumundan yakımyorlardı. Ama daha önemlisl, bir şeyi merak etmekten de kendilerini alamıyorlardı: bünyesinde en çok TRT'ci bulunduran MDP, TRT'nin bu tutumuna ne diyor? Bildiğiniz gibi üst kademeden yöneticileri olarak MDP'de şu anda iki eski genel müdür, bir daire başkam ve bir haber merkezi müdürü var. # Gazeteciler m kovalanıyor bildiklerinden seçiyordu. Gazetecileri nerede görürse düşman görmüş gibi oluyordu. Yürüyüşe çıktığında karştsına bir gazeteci geldiğinde, bağırıp çağırarak onu kovuyor, fotoğraf çekmesine engel oluyordu. Menderes yakın siyaset arkadaşları Dr. Mükerrem Sarol ve Samet Ağaoğlu ile çıktığı bir yürüyüşte gazetecileri ellerini kollarmı sallayarak azarladı ve kovdu. Menderes'in bu kızgınlığına yakın arkadaşları çaktırmadan gülüyorlardı. Başbakanın gazeteci kovalamasma güliinmesi,şaşılacak bir davranış değildi. Demokrat Parti basına özgürlük vereceğim diyerek iktidara gelmişti. Gerçekten de iktidara geldikten sonra basın yasasını değiştirmiş, özgürlükler vermişti. Bu davranış ancak birkaç yıl sürdü. DP önderlert bir süre sonra özgürlükleri kısmaya başladılar. Basının özgürlüğünün kısılmasının sadece basıncılar için değil, halk için de özgurluğun kısılması anlamma geldiği bir turlu anlatılamadt. Öyle ki, basına karşı bir düşmanlık aldı yürüdü. Menderes gazetecilerle konuşmuyor, konuştuğu olursa da yakın ,,. CUMHURİYET/SEÇİM 83 SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle