Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Yıllarca Mısır'da, Avrupa'da Jönturklerle birlıkte çalışmış, birlikte mücadele vermiş olan Doktor Ali Saip, Hukuku Umumiye gazetesinde ulusa düşen bu aşağılık payın davasını üstüne alarak, günlerden sonra bu devrimin "ulusal ruhu"nu belirtmeye çalışacaktır. Meclısı Mebusan'a Meclisi Milli adını vererek, ne bir parti ne de bir hükümdar hesabına değil, fakat bütün bir ulus karşısında üzerlerine aldıkları görev ve sorumluluk adına, büyük bir azim ve kararlılıkla yollanııda yürümeye davet edecekti. 19 Aralık 1908 tarihli Hukuku Umumiye gazetesinde Doktor Ali Saip: "... Bugünkiı Meclisi Millî, millet haricinde yapılnıış olan bir siyasi dcğişme neticesinde ilan cdilcn Kanunu l.sasi'yc dayanmıyor. Bugıinku ınesjutiyetimiz millelin kendi ortak işidir. Kanunu F.sasimi/ otuz bukadar seneden beri hurriyel yolıında verilen kurbanlann ceselleri uıerinde, son defa ularak açık açık soylenilen milletin arzusu ve askerlerimizin sunguleri uzerine dayanmaktadır. Millet şimdiki hurriyetimizi meydana getirdigi gibi, onu muhafazaya da hazırdır. Meclisi Milli'nin arkasında her turlıı ihtimale karşı koca bir Osmanlı milleti bulunmaktadır. Meclisi Mebusan!.. Bu sozü gecen sene bu vakilte işitmek, söylemek mumkun degildi. Hakimiycti Milliye'yi ve Kanunu Esasi'yi düşunmek yasaklı. Bugün artık herşeyc ulaştık. Otuziki senede etmediği zulümler, etmedigi vahşet kalmamış olan o kanlı istibdadı Resne daglarından başlayan bir millî sel ezdi, bogdu. Artık vatanı Osmanî'mi/ kirli, uğursuz ellerden kurtarıldı. llurriyet gibi mukaddes (ve) dogal bir hakkımi7i geri aldık. Lakin o kadar kolaylıkla yıkılan bu kohne istibdadı yerinden oynatıncaya kadar en cessur, cn âlicenap, en asil bir millet olan Osmanlılur nelere uğratılmadılar, neler çekmcdiler? Otuziki senelik engizisyon kat'iyyen lıatırdan çıkmamalıdır. (...) Senelerden beri zulümler ve kötülükler altında inlemekte olan millet siıden büyük ve ciddi bir azim bekliyor; millete açacağınız ilerleme yolunda hiçbir cngelin öniinde durmayımz. Zira, millet sizin arkanızda bulunmaktadır. Hakimiyeti Milliye'yi meınleketimizde mutlaka yerleştirmek kesin kararı artık hiçbir alcak enlrikanın, yalan bir vaadin yoldan çeleıneyect'gi bir kuvvettir. Biz başka defalar da yeminler dinledik, vaatler aldık. Fâkin artık bunlara kat'iyyen aldanmayız. (...) Özellikle milletin yıkıntısı u/erine yiıkselen gosteriş ve heybete kat'iyyen ehemmiyet vermemek icabeder." Fakat, "bir milletin yıkıntısı" üstundc dikilen hangi saltanat göstenşsiz ve heybetsiz; hangı hükümdar debdebcsiz olur? lşte şimdi, Resne dağlarının tozlu taşlı yollarından düşe kalka toplanıp Yıldız'u hediye edilen bu "ozgurluk toprağı" da yinc aynı debdebe ve gösteı işle padişahın tahtı onüne seıpilmeye mahkum olmuyor mu? 4 ocak 1909'da Hüseyin Fehmi, İzmir gazetesi Hizmet'te, "Bu cidden açık bir gaflettir," diye yazıyordu. "Hulâsa bu oyunda millet fena halde aldandı. Bugün gerçek meşrutiyetle istediğini yapmak gücünde olan bir istibdad arasında kalmış gibiyiz." Abdülhamid, Hattı Hümayun'un bıraktığı tatsız tesiri sihirli bir macunla büsbütün silme fırsatını Yıldız'da yeni Meclisi Mebusan üyelerine bir ziyafet çekerek yarattı. O gün, Zatı Şahane'yi îttihat ve Terakki'nin en yüksek temsilcisi olan, şimdi de Mecilis Başkanhğına geçen Ahmet Rıza Bey'le öpüştürüp kaynaştıran bu muhteşem siyafet, yeni esaret safları yaratmayı amaçlıyordu Meclisi Mebusan salonuna doğru ilerlemektedır. Herkes otuziki yıl hiç sormamış sadece istemi^, hiç dinlememış sadece söylemi^ iu kuru ve sarı çehrenın ardındaki dehlizden lıâlâ ürkmektedir. Hiçbir dudakta bir gülümbeme izi ve hiçbir clde bir çırpınış harcketı ccsaret bulamamaktadır. Butun mebuslar ayakta, onun ruhunu ifadc edecek olan, o "Hattı Hümayun"u beklcmektedir... Nihayet tok ve ağır bir ses, Hattı Hümayun'un okunacağını bildirıyor... Bir anda derin bir sessizlik bütün salonu soğuk bir örtü ile sarmış gibidir... MECLİSt AÇMAYA GİDİYOR AbdUlhan i Mebusan'ı «çtnaya gelirken yoUarda büyük kı ziki yıl önce Abdülhamid, halkın özgür insanlar birliği halinde yaşayamayacak kadar egitimin ışık ve yol gösterıcıliğinden yoksun olduğunu görünce, Meclisi kapatmış ve okulların kapısını açmıştı. Şimdi baktı ki, okullar adaııı yetiştirmektedir, işte Meclis'in de kapısını kendı elıyle açmaktadır. Bunda ne halk, ne toplum... hiç bir şey yok. Bunda ne zindanlarda çürüyenleıin, ne kuyulara atılanların sesi var. Ozgürlük yalnız ve yalntz hükümdarındır; isterse verir, isterse alır. Hattı Hümayun Cevad Bey tarafından okunan Hattı Hümayun; gunlerdir ne ürnitlc ne heyecanla butun bir ulusun kalbinde ısınıp, yine ulusun nabzında çarpmı^ bir kan gibi beklenen o ^ey, donuk, zorla kurulmuş cumlelenn katılığı altında her omuza basarak ve her başa çarparak, kulaktan kulağa geçiyor: "Tahta çıktıgım sırada kurmuş oldugum Kanunu Esasî'nin uvgulamaya konmasında tesaduf olunan /orluklardaıı dolayı n /aman devlelin ilerî gelenleri larafından gosterilen lu/um u/erine Meclisi Mebusan geçjci olarak tatil olunmuş iken Memaliki Şahânemde egitimin gelişmesiyle ahalinin kabiliyelinin istenilen dereceye ulaşıncaya kadar adı gecen kanunun tehir cdilmesi tavsiye ve arzolunduğundan Meclisi Mebusan'ın tekrar belirli bir zamanda toplanmasına baglı olarak Memaliki Şahânemin her tarafında ınektepler kurularak egitimin gelişmesine ihliınam olunmuş idi..." Demck butun o gayretler, o telgraflar, o "Yaşasın ittihad ve millef'ler... hepsı bo^tu. Kalemlerin durmadan aylardır haykırmaya, dunyaya velvelesini vermeye çalı^tıkları olayın "hakikati" , işteşu soğuk cumlenin ıçıne girecek kadar basitti: Otu Hüseyin Cahit vc Tanin Fakat özellikle İttihad ve Terakki'nin derisinden ısırıcı bir solukla geçen bu Hattı Hümayun, paıtinin en genç ve kcskın kaleminden o kadar kolay kaçamazdı. Hrtesi gün Hüseyin Cahit, Tanin'in Hattı Hümayun'a ayırdığı başyazısında, aylardır beklenilen açılış nutkunun bu kestirme vc biçilmiş tavrı karşısındaki hayal kırıklığını açıkça belirtiyordu. Fakat bu hayal kırıklığını, Zâtı Şâhâne'nin Ö7gürlüğün oıtağı olan partiye hiç yer vermemesine değil, bilhassa iç ve dış siyaset hakkında doyurucu açıklamalar yapmamış olmasına bağlıyordu. Tabıi, ılk Hattı Hümayun nasıl o dönemdeki Sadrazam Sait Paşa'nın anlayışlı elinden çıkmışsa, bunun da şimdiki Sadrazam Kâmil Paşa'nın uyanıklığının eseri olduğunu sezerek, Meclis'te kopacak fırtınayı bekliyor, artık nutkun uzerinde pck Hüseyin Cahit Yalçın, Tanin'de "Millet Meclisi açıldı. Yani millet hukuk ve hakimiyetine malik oldu. Fakat nasıl?" sorusunu soruyor, buna yanıt bulmak için "Resne ufuklarında yükselip bütün Memaliki Osmaniye'yi hayret verici ışıklarıyla nura boğan meşrutiyet güneşinin tarihçesini yazmak" gerektiğini söylüyordu. SAYFA 4 Abdülhamid Mcclisin açılışında Abdülhamid, hiç çıkarmadığı uzun koyu paltosu ve cllerınde beya/ eldıvcnlen, yanında ^ehzadesı Burhaneddin Ffendı ve Sadra/am Kamil Paşa olduğu halde, hcsaplı ve temkınli, fakat sapsarı yuzu ile Hüseyin 1 sözpara CUMHURİYET/SEÇİM 82